Danıştay Kararı 7. Daire 2000/2685 E. 2000/4013 K. 14.12.2000 T.

7. Daire         2000/2685 E.  ,  2000/4013 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/2685
Karar No: 2000/4013

Temyiz İsteminde Bulunan: Dış Ticaret Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf : … Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım Sanayi Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Davacı şirketin, … isimli kişiden aldığı mallar nedeniyle ödediği katma değer vergilerinin, bu kişi tarafından Hazineye intikal ettirilmediğinden bahisle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11’inci maddesi uyarınca, Hazineye intikal etmeyen söz konusu katma değer vergilerinin tahsili amacıyla davacı şirket adına düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrini; Vergi Usul Kanununun 11’inci maddesinde yer alan müteselsil sorumluluğun katma değer vergisi yönünden uygulanabilmesi için, alım satıma taraf olanlar arasında, vergiyi zıyaa uğratma yönünden bir irtibat olduğunun tespit edilmiş olması gerektiği; olayda ise, gerek davacının ibraz ettiği belgelerden, gerekse inceleme raporundaki açıklama ve saptamalardan, davacı adına düzenlenen faturaların, gerçek mal alım ve satımına dayandığı, ödemelerin gerçek olduğu, vergiyi zıyaa uğratma yönünden davacının bir irtibatının olmadığı hususlarının anlaşıldığı; bu nedenle, Hazineye intikal etmeyen katma değer vergisi açısından, davacının, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11’inci maddesi uyarınca müteselsilen sorumlu tutularak, anılan vergilerin tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenip tebliğinde kanuna uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…; K:… sayılı kararının; Vergi Usul Kanununun 11’inci maddesi ile 38 ve 70 seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğleri uyarınca, zıyaa uğratılan vergilerin, alım-satıma taraf olan davacıdan, müteselsil sorumlu sıfatıyla istenilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 14.12.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Temyiz başvurusu; mal satın aldığı kişiye ödenen katma değer vergisinin ilgili vergi dairesine ödenmemesinden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11’inci maddesi uyarınca müteselsilen sorumlu tutulan davacı şirket adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
Vergi Usul Kanununun yukarıda sözü edilen 11’inci maddesinin 3239 sayılı Kanunla eklenen 3’üncü fıkrasının vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan şeklinde, mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar ile hizmetten yararlananların, aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit olunanların müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlanmıştır.
Fakat, maddenin ilk fıkrasıyla bağlantılı olarak, kesinti suretiyle tahsil olunan verginin vergi dairesine ödenmesinden asli olarak sorumlu olanlarla, birlikte müteselsilen sorumlu olanları ve bunların sorumluluk koşullarını düzenlemektedir.
Fıkrada müteselsil sorumluluğun koşulu olarak kullanılan ibare aynen “… alım satıma taraf olanlar ile hizmetten yararlananlar, aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit olunanlar…” dır. Görüldüğü üzere, ibare, “ile” bağlacı ve “virgül” ile ayrılan üç ayrı cümlecikten oluşmaktadır. “İle” bağlacıyla bağlanan ilk iki cümleciğin; yani, “alım satıma taraf olanlar” ve “hizmetten yararlananlar” cümleciklerinin, düzenlemede müteselsil sorumluluk için öngörülen iki ayrı durum olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Görüş ayrılığı, üçüncü; yani, virgülden sonra gelen, “aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit olunanlar” şeklindeki cümleciğin, müteselsil sorumluluğu doğurduğu tartışmasız olan ilk iki durumu niteleyen; başka anlatımla, bulunmadığı takdirde, ilk iki durumdan birinin varlığına karşın, müteselsil sorumluluğun doğuşunu engelleyen ek koşul ya da müteselsil sorumluluk doğuran üçüncü bir durum olup olmadığı konusundadır.
Türk gramerinde “virgül”, “ve” bağlacı yerine kullanılır ve o anlamı verir. Nitekim, fıkrada 4369 sayılı Kanunla yapılan ve üçüncü cümleciğin kapsamını genişletmek amacını taşıyan değişiklikte, virgül yerine “ve” bağlacı kullanılarak, virgülün ilk iki cümlecik arasına alınması da, bunu göstermektedir. Ayrıca; ilk iki cümleciğe, üçüncü cümleciğin kendilerini nitelediğini gösteren herhangi bir takı da eklenmiş değildir. Daha açık olarak; eğer, Kanun koyucu, üçüncü cümlecikle ilk iki cümleciğe ek koşul getirmek istemiş olsaydı, ibarenin, “alım satıma taraf olanlar ile hizmetten yararlananlardan aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit edilenler” şeklinde yapılanması gerekirdi.
Bu bakımdan; fıkranın söz konusu ibaresinin, müteselsil sorumlulukla ilgili birbirinden ayrı üç durumu öngördüğü; üçüncü durumun da, vergi kesintisinden ilk fıkra uyarınca sorumlu olanlarla yapılan alım satıma taraf olanlar veya bunların yapmış oldukları hizmetten yararlananlar dışında kalan, ancak, asıl sorumlu ile verginin ödenmemesi konusunda açık ya da kapalı şekilde irtibatı olanları kapsar şekilde yorumlanması; hem düzenlemenin cümle yapısı ve grameri açılarından yapılan sözel yuruma, hem de Kanun koyucu’nun fıkrada 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle sürdürülen, amacına uygundur.
Açıklanan bu nedenle, tahsil ettiği katma değer vergisini ilgili vergi dairesine ödemediğinde uyuşmazlık bulunmayan kişiden mal satın alan davacı Şirketin müteselsil sorumluluk esaslarına göre takip edilmesinde Kanuna aykırılık bulunmadığından; Vergi Dairesi Başkanlığının temyiz isteminin kabulü ve mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyım.