Danıştay Kararı 7. Daire 2000/2147 E. 2000/2420 K. 25.09.2000 T.

7. Daire         2000/2147 E.  ,  2000/2420 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/2147
Karar No: 2000/2420

Temyiz İsteminde Bulunan : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacı adına, beyanda bulunmadan ikrazatçılık yaptığından bahisle ağır kusur cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi tarh edilmesi yolunda tesis edilen işlemi; olayda, … Müftülüğünde Devlet memuru olarak çalışan ve eşi oto galericiliği işi ile uğraşan davacı hakkında, … …nun şikayeti üzerine yapılan inceleme sonucu cezalı tarhiyat yapılmışsa da, dosyada mevcut vergi inceleme raporu ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…; K:… sayılı kararının incelenmesinden; … … ile davacının eşi arasında otomobil alım satımına dayalı iş ilişkisi bulunduğunun; aralarında çıkan uyuşmazlığın yargıya intikal ettiğinin ve …’nun mal varlığı üzerine haciz konulduğunun; ifadesine başvurulan diğer şahısların, davacıyı, …’nun vasıtasıyla tanıdıklarının ve aldıkları borç paraları davacının eşinin veya oğlunun hesabına ödediklerinin anlaşıldığı; … ile davacının eşi arasında ticari ilişki bulunması; diğer şahıslar yönünden de, ifadeler dışında somut bir kanıt gösterilememesi karşısında, davacının ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; inceleme raporu doğrultusunda yapılan işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında ikrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınmasından ve ağır kusur cezası kesilmesinden doğmuştur.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Günün ekonomik şartları göz önünde tutulduğunda, aralarında yakın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler arasında karşılıksız borç para alınıp verilemeyeceği ve bir takvim yılında bir kaç kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ikrazatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen içtihatlarındandır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3’üncü maddesinin B fıkrasında da, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; ancak, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Vergi mükellefleri bakımından, normal ve mutad durum, mükellefiyetle ilgili olarak yapılan tüm hasılat ve giderlerin Vergi Usul Kanununda ve bu Kanununun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yapılan idari düzenlemelerde öngörülen belgelerle tevsik edilmesidir. Bu durumda, bir mükellef için herhangi bir tahsilatın açıklanan şekilde belgeye bağlanmamış olması, normal ve mutat sayılamayacağından, hatta kanuna aykırı bulunduğundan; belgesiz hasılat ve giderlerin mükellefiyeti ile ilgili olduğunun, bunu iddia eden mükellef tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayda; … Müftülüğünde din görevlisi olarak çalışan davacı ile davacının eşine ait … Otomotiv firmasının defter ve belgeleri ile banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu, davacının 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yürüttüğü ikrazatçılık faaliyetini, eşine ait galeride yapılan oto alım-satımı faaliyeti ile gizlemeye çalıştığı ileri sürülerek, tespit edilen matrah üzerinden banka ve sigorta muameleleri vergisi salınarak ağır kusur cezası kesilmiştir.
Davacı, gerek inceleme elemanına verdiği ifadede, gerekse dava dilekçesinde, … dışında ifadesine başvurulan şahısları tanımadığını; bu şahsa, eşine ait … Otomotiv tarafından 1995, 1996 ve 1997 yıllarında fabrika çıkışı araç sattıklarını; bu araçların peşinatlarının, … adına, raporda adı geçen diğer şahıslar tarafından ödendiğini ileri sürmüşse de; … Otomotiv nezdinde yapılan sınırlı incelemede, … ve diğer şahıslar adına araç satışı yapıldığı yolunda herhangi bir kayda rastlanılmadığı; davacının tüm bankacılık işlemlerini yapma hususunda yetkili kılındığı eşine ve oğluna ait banka hesaplarına, vergi inceleme raporunda adı geçen şahıslarca muhtelif tarihlerde havale yapıldığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Öte yandan, …’ndan alınan çeklerin oto alım satımına ilişkin olduğu … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…; K:… sayılı kararına dayanılarak ileri sürülmekte ise de, söz konusu kararın … …’na ait taşınmazların üçüncü bir şahsa satışına ilişkin tasarrufun iptaline ilişkin olduğunun anlaşılması karşısında, bu iddia da yerinde görülmemiştir.
Bu durumda; adı geçen şahıslardan elde edilen ve ticari ilişkiden kaynaklandığı gelir ve katma değer vergisi mükellefiyetlerinin düzenlenmesini zorunlu kıldığı fatura ve defter kayıtlarıyla belgelenmeyen tahsilatın ikrazatçılık faaliyetinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 25.9.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.