Danıştay Kararı 7. Daire 2000/1506 E. 2001/501 K. 19.02.2001 T.

7. Daire         2000/1506 E.  ,  2001/501 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/1506
Karar No: 2001/501

Temyiz İsteminde Bulunan: … Otomotiv Ltd. Şti.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : Erenköy Giriş Gümrük Müdürlüğünde tescilli … gün ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi kapsamında ithal edilen eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen destekleme ve fiyat istikrar fonunun tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesine göre, kendisine ödeme emri tebliğ edilen şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zaman aşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği; ödeme emrine karşı açılan davalarda, tahakkuk aşamasına ilişkin hususların incelenme olanağının bulunmadığı; olayda, davacı şirket adına yapılan fon tahakkukunun tebliği üzerine dava açılmamak suretiyle kesinleştiği anlaşılan amme alacağının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenip tebliğinde yasal isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…; K:… sayılı kararının; aynı olaya ilişkin olarak yapılan ek gümrük vergi ve resimleri tahakkukuna vaki itirazın reddine dair işlemin vergi mahkemesince, bu davaya konu ödeme emrinin de idare mahkemesince iptal edildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından ithal edilen eşyanın beyan olunan kıymetinde düşüklük görülmesi üzerine, idarece saptanan kıymet esas alınarak ek gümrük vergisi ile destekleme ve fiyat istikrar fonu tahakkuku yapıldığı; tebliğ edilen tahakkuk kağıdında, vergi ve fon ayrımı yapılmaksızın, tahakkuka 15 gün içinde itiraz edilmesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine, vergi ve fon tahakkukuna, süresi içinde itiraz edildiği; itirazdan sonra, gümrük müdürlüğünce gönderilen 18.1.1994 gün ve 8737 sayılı yazı ile, fon tutarının, 6183 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca bir ay içinde ödenmesi, aksi takdirde cebren tahsili yoluna gidileceğinin bildirildiği; bu bildirime rağmen herhangi bir ödemede bulunulmaması ve dava yoluna da gidilmemesi üzerine, uyuşmazlık konusu ödeme emrinin düzenlenerek tebliğ edildiği; ödeme emrinin iptali yolundaki … İdare Mahkemesi kararının Danıştay Onuncu Dairesince görev yönünden bozulmasından sonra, anılan mahkemece, dosyanın, vergi mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.
Fon paylarının; vergi mahkemelerinin görev alanını düzenleyen 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde belirtilen anlamda; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harç ile benzeri mali yüküm olarak kabulü olanaklı bulunmadığından, fon ve fona bağlı cezalara ilişkin davaların görüm ve çözümünün vergi mahkemelerinin görevine girmediği kabul edilmekle birlikte, Danıştay Başkanlık Kurulunun 23.6.1999 gün ve E:1999/41; K:1999/42 sayılı; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 5.2.1999 gün ve E:1998/639; K:1999/187 sayılı; Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 10.12.1999 gün ve E:1999/244; K:1999/572 sayılı kararlarıyla, bir vergiye bağlı olarak hesaplanan fonlarla ilgili davaların; vergiye ilişkin uyuşmazlık sonucu ortaya çıkacak hukuki duruma bağlılığı, ayrıca, bu tür uyuşmazlıkların, gerek usul ekonomisi, gerekse davaların farklı mahkemelerde görülmesinin uygulamada ortaya çıkaracağı sakıncalar nedeniyle vergi mahkemelerince çözümlenmesine karar verilmiş bulunması karşısında, vergi ile aralarında maddi bakımdan bağlılık bulunan fonlardan kaynaklanan uyuşmazlığı konu edinen işbu davaya; çözümsüzlüğün önlenmesi açısından vergi mahkemesince bakılmış olmasında usule aykırılık görülmeyerek işin esası incelendi:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55’inci maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, (7) gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; 58’inci maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı iddialarıyla tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde idari dava açabileceği açıklanmış bulunmaktadır.
Bu maddelerde sözü edilen ödeme emri; konu edindiği kamu alacağını yaratan işlemden ayrı ve bağımsız bir idari işlemdir. Kuşkusuz, ödeme emri düzenlenmesinin sebeplerinden ilki, vadesinde ödenmeyen kamu alacağını yaratan bu işlemdir. Bu işlem olmadan kamu alacağı hukuken doğamayacağından, ödeme emri düzenlenmesi de söz konusu olamayacaktır. Başka anlatımla; ilki ikincisinin maddi sebebi olan bir ayrılabilir işlemler zinciri söz konusudur. Bu işlemler zincirinin, kamu alacağının hukuken doğduğu, yani tahakkuk ettiği tarihten tahsiline kadar uzaması; örneğin, ödeme emrinin tebliğ edilerek ödeme süresi geçmesine karşın, ödenmeme eyleminin sürmesi halinde, önce haciz, daha sonra da satış işlemi yapılması olasıdır.
Bu işlemler zincirinin ayrı bir halkasını oluşturan her işlemde mevcut hukuka aykırılıklar, yalnızca o işlemi hukuka aykırı kılabilecek ve yalnızca o işlemin iptali istemiyle açılacak idari davada ileri sürülmesi halinde idari yargı tarafından dikkate alınabilecek niteliktedir. Şayet, içerdiği hukuka aykırılıklara karşın, bu işlemlerden birisi dava konusu edilmeyecek olursa, idari dava açma süresinin geçmesiyle hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya başlayan bu işlemin, zincirin sonraki halkasını oluşturan işleme karşı açılacak idari davada hukuka uygunluk denetimine tabi tutulması, anılan karine ile korunan kamu düzeninin ihlali sonucunu yaratır. İdari dava açma süresinin sonuncu gününü izleyen tarihten itibaren, içerdiği tüm hukuka aykırılıklara karşın, işlem hukuka uygun kabul edilip, zincirin sonraki halkasını oluşturan işleme dayanak alınabilir. Başka deyişle; işlemler zincirine dahil bir işlemdeki hukuka aykırılığın, işlemin bu nedenle idari yargı yerince iptal edilmiş olması hali dışında, bu işleme dayanılarak yapılan kendisinden ayrılabilir nitelikteki sonraki işlemi hukuka aykırı kılması söz konusu olamaz. Bu nedenle; kamu alacağının tarhına ilişkin işlemde olabilecek hukuka aykırılıkların ödeme emrine karşı açılan davada “borcum yoktur” iddiası kapsamında değerlendirilmesi olanaklı değildir.
Olayda, davacı şirket adına yapılan fon tahakkukunun tebliğine ilişkin tahakkuk kağıdında, 15 gün içinde itiraz edilmesi gerektiği belirtilerek, davacı şirket yanıltılmış ise de, yukarıda da belirtildiği gibi, itiraz üzerine gümrük müdürlüğünce gönderilen 18.1.1994 gün ve 8737 sayılı yazı ile söz konusu yanlışlık düzeltilerek, fon payının, bir ay içinde ödenmesi gerektiği bildirilmesine rağmen, bu işleme karşı dava açılmamak suretiyle kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla ödeme emri tebliğinde yasal isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, … … lira maktu karar harcının temyiz edenden alınmasına, 19.2.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Davacı hakkında tahakkuk ettirilen fon payının tahsili amacıyla tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan dava, 2576 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinde vergi mahkemelerinin görevine gireceği belirtilen davalardan olmadığından; Vergi Mahkemesince işin esasına girilerek verilen karar, görevsizlik sebebiyle hukuka aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenle, temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara katılmıyorum.