Danıştay Kararı 7. Daire 2000/1248 E. 2000/2493 K. 27.09.2000 T.

7. Daire         2000/1248 E.  ,  2000/2493 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/1248
Karar No: 2000/2493

Temyiz İsteminde Bulunan : İnegöl Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … Ecza Deposu İlaç ve Tıbbi Malzemeler Ltd. Şti.’nin vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının şirketten tahsil imkanının kalmadığından bahisle davacı ortak adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrini; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 ve 75’inci maddelerinden bahisle, Mahkemelerince verilen ara kararı ile vadesinde ödenmeyen vergi borçlarıyla ilgili olarak adı geçen şirket hakkında takibat yapılıp yapılmadığı ve aciz fişi düzenlenip düzenlenmediği hususlarının vergi dairesinden sorulduğu; idarece gönderilen belgelerin incelenmesinden, borçlu şirketle ilgili olarak takibat yapılmakla birlikte aciz fişi düzenlenmediğinin anlaşıldığı; anılan kanun hükümlerine göre; şirketin vergi borcu nedeniyle ortakların sorumluluğundan söz edilebilmesi için, amme alacağının şirketten tahsil imkanının kalmadığının aciz fişi ile tespitinin gerektiği; bu durumda, yasal prosedür tamamlanmadan ve borçlu şirket hakkında yapılan takip sonuçlanmadan davacı adına düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinde kanuna uygunluk görülmediği gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; adı geçen şirketin tapuya kayıtlı gayrimenkulü ve bankalarda parasının bulunmadığı; amme alacağının şirketten tahsili imkanının kalmadığı; davacının, şirket borcundan, hissesi oranında sorumlu olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz başvurusu, davacının ortağı bulunduğu … Ecza Deposu İlaç ve Tıbbi Malzemeler Limited şirketinin vadesinde ödenmeyen ve şirketten tahsil olanağı kalmayan vergi borcunun tahsili amacıyla 6183 sayılı yasanın 35’inci maddesine göre adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı kabul eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 35’inci maddesinde; limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları öngörülmüştür. Bu madde hükmü uyarınca limited şirket ortağının takibine, ortağın şirketteki sermaye hissesi oranına göre düzenlenerek tebliğ edilecek ödeme emri ile başlanması gerekmektedir.
Olayda, vergi borçlusu limited şirketin vadesinde ödenmeyen ve şirketten tahsil olanağı bulunmayan vergi borcunun tamamını içeren ödeme emri ile davacının takip edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesi hükmüne uygun olarak düzenlenmeyen ödeme emrinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 35’inci maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından, sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları hükme bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun cebren tahsil ve takip esaslarına ilişkin 74’üncü maddesinin 1’inci ve 2’nci fıkralarında da, haczedilen her türlü malların satılarak paraya çevrileceği, satıştan elde edilen bedelden, takip masrafları ve takip edilen amme alacağı düşüldükten sonra geriye kalan kısmının borçlunun ödeme zamanı gelmiş veya muacceliyet kesbetmiş borçlarına mahsup edileceği ve artanının hacze iştirak etmiş başka daire yoksa borçluya verileceği, hacze iştirak etmiş başka daire varsa, artan kısımdan evvela bu dairelerin alacakları ayrıldıktan sonra, bakiyesinin borçluya verileceği, 84 ve müteakip maddelerde menkul ve gayrimenkullerin satış usulleri belirtilmiştir.
Öte yandan; aynı kanunun 81’inci maddesinde de, haczedilen mallara haczi yapan memur veya borçlunun müracaatı üzerine ya da tahsil dairesince lüzum görülmesi halinde bilirkişi tarafından değer biçileceği öngörülmüştür.
Açıklanan bu yasal düzenlemeye göre; limited şirketlerin, vergi ve vergiye bağlı borçlarının bunların mal varlıklarından alınamaması sebebiyle ortakların mal varlıklarına müracaat edilebilmesi için, öncelikle asıl borçlu olan şirketin takip edilmesi; varsa, menkul ve gayrimenkul mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi ve buna rağmen kamu alacağının kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya asıl borçlunun haczedilen menkul ve gayrimenkullerinin, 6183 sayılı Kanunun anılan 81’inci maddesine göre değerlendirilmeleri sonucu kamu alacağının tamamını karşılamayacaklarının anlaşılması halinde, alacağın toplam miktarı ile şirketin mal varlığından karşılanan ya da karşılanabileceği hesaplanan miktar arasındaki fark için ortakların mal varlıklarına müracaat edilmesi olanağı bulunduğundan; Mahkeme kararında yer alan, asıl borçlu hakkında aciz vesikası düzenlenmeden şirket ortağının takip edilemeyeceğine dair gerekçede isabet görülmemiştir.
Ancak, dosyanın incelenmesinden; asıl borçlu … Ecza Deposu İlaç ve Tıbbi Malzemeler Ltd. Şti.’nin adresinde, şirket ortakları nezdinde icra memurları tarafından, adı geçen şirketin demirbaşı olarak 2 adet otomobil ile 1 adet panelvanı tespit edilmesine karşın, bunların 6183 sayılı Kanunun yukarıda sözü edilen 81’inci maddesi uyarınca değerlemesi yapılıp, kamu alacağının karşılanamayacak olan kısmı ortaya konulmaksızın davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşıldığından; düzenlenen bu ödeme emrinde hukuka uyarlık olmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, sonucu itibarıyla yerinde bulunan mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığından, istemin reddine; mahkeme kararının onanmasına, 27.9.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.