Danıştay Kararı 7. Daire 2000/1130 E. 2000/2903 K. 23.10.2000 T.

7. Daire         2000/1130 E.  ,  2000/2903 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/1130
Karar No: 2000/2903

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar: 1- …
Vekili : Av. …
2- Adil Oral Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı adına, beyanda bulunmadan ikrazatçılık yaptığından bahisle banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması ve ağır kusur cezası ile usulsüzlük cezası kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada; olayda, davacının 1996 yılında, aralarında husumet, sıkı iş ilişkisi veya yakın akrabalık bağı bulunmadığı anlaşılan iki ayrı şahsa değişik tarihlerde faiz karşılığı borç para verdiğinin tespiti üzerine cezalı tarhiyat yapıldığı; her ne kadar, davacı, alivre usulü alınan 9 ton üzüm için avans verildiğini, karşılığında para ve müstahsil makbuzu düzenlendiğini ileri sürmekte ise de; üzümün alış fiyatının ve toplam borç miktarının belirtilmemiş olması karşısında, verilen paranın avans olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, günün ekonomik koşullarında 480.000.000.-lira gibi bir paranın karşılıksız olarak kullandırılmasının düşünülemeyeceğinden ve sonuç olarak, faiz karşılığı borç para verme işini gizlemek amacıyla muvazaalı bir şekilde ticari işlem tesisi yoluna gidildiği kanaatine varıldığından, hesaplanan faiz tutarı üzerinden banka ve sigorta muameleleri vergisi salınmasında ve ağır kusur cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 336’ncı maddesi uyarınca tek bir fiile iki ayrı ceza kesilemeyeceğinden, olaya ayrıca usulsüzlük cezası kesilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kısmen kabul ederek dava konusu işlemin usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının iptaline; davanın vergi aslı ve ağır kusur cezasına ilişkin kısmının ise reddine karar veren, … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; davalı idarece, usulsüzlük cezasına ilişkin hüküm fıkrasının; davacı tarafından ise, vergi aslı ve ağır kusur cezasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemleri reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Tarafların karşılıklı temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvuruları; 1996 yılında birden fazla şahsa faiz karşılığı borç para vermek suretiyle ikrazatçılık yaptığından bahisle davacı adına banka ve sigorta muameleleri vergisi salınması, ayrıca ağır kusur ve usulsüzlük cezaları kesilmesi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada vergi mahkemesince verilen kararın ilgili hüküm fıkralarının taraflarca bozulması istemlerine ilişkindir.
Davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının usulsüzlük cezasını konu edinen işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacı temyiz istemine gelince:
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Günün ekonomik şartları göz önünde tutulduğunda, aralarında yakın akrabalık veya iş münasebeti bulunmayan kimseler arasında karşılıksız borç para alınıp verilemeyeceği ve bir takvim yılında birkaç kişiye veya bir kişiye birden çok yıllarda borç para verilmesinin ikrazatçılık sayılacağı ve elde edilen faizin banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi tutulması gerekeceği hususu, Dairemizin süregelen içtihatlarındandır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 3’üncü maddesinin B fıkrasında da, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; ancak, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Vergi mükellefleri bakımından, normal ve mutat durum, mükellefiyetle ilgili olarak yapılan tüm hasılat ve giderlerin Vergi Usul Kanununda ve bu Kanununun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yapılan idari düzenlemelerde öngörülen belgelerle tevsik edilmesidir.
Olayda, davacının faiz karşılığı borç para verme işini gizlemek amacıyla ortağı ve müdürü bulunduğu … Tarım Ürünleri Limited Şirketince alivre usulü üzüm alımı yapıldığı şeklinde muvazaalı ticari işlem tesis edildiği kabul edilmek suretiyle cezalı tarhiyat yapılmış; mahkemece de bu doğrultuda hüküm tesis edilmişse de; davacı tarafından, para verme işinin, alivre usulü üzüm alımına dayandığı ileri sürülerek, buna dair müstahsil makbuzları ile tahsilat makbuzları ibraz edildiğinden, söz konusu makbuzların … Tarım Ürünleri Limited Şirketinin kayıtlarına ticari alım-satım olarak kaydedilip kaydedilmediği; ayrıca, ilgili yıl şirket kazancının tespitinde dikkate alınıp alınmadığı hususları araştırılmadan, olayda muvazaa bulunduğu gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı idare temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının usulsüzlük cezasına ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına; davacı temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının vergi aslı ve ağır kusur cezasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 23.10.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.