Danıştay Kararı 7. Daire 2000/1095 E. 2000/2864 K. 19.10.2000 T.

7. Daire         2000/1095 E.  ,  2000/2864 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/1095
Karar No: 2000/2864

Temyiz İsteminde Bulunan: Mecidiyeköy Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … Filmcilik Yapım Yayın Limited Şirketine ait vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirketin ortağı olan davacı adına düzenlenen ödeme emrini; limited şirkete ait vergi borçlarının ortaklarından takibinin 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesinde düzenlendiği ve davacının da limited şirket ortağı olduğu, dosyanın incelenmesinden, borçlu şirket hakkında yapılan takibat sonucu, şirket hakkında 6183 sayılı Kanunun 75’inci maddesi uyarınca aciz vesikası düzenlenmediği anlaşıldığından, şirketten tahsil imkanı kalmadığı kanıtlanmayan amme alacağının davacıdan takibinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden, … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmayan vergi borçlarının, şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi: Temyiz başvurusu; limited şirket ortağı olan davacı adına, şirket vergi borçlarının tahsili amacıyla ve 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Davacının, ortağı olduğu limited şirkete ait vergi borçlarından sorumlu tutulup tutulamayacağının ve sorumluluğun sınırının belirlenmesi açısından, şirketin, borcunun miktarının, mal varlığının bu borcu karşılamaya yetip yetmeyeceği ortaya konularak, şirkete koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye miktarı kadar sorumlu olan davacının, ne kadar sermaye koyduğu veya taahhüt ettiğinin, ayrıca, şirkete ait başka bir vergi borcunun davacı tarafından ödenip ödenmediğinin araştırılması ve bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle ödeme emrinin iptal edilmesinde isabet görülmediğinden, kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
6183 sayılı Kanunun olay tarihinde yürürlükte olan 35’inci maddesinde, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı, ortakların vazettikleri veya vaz’ını taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmış olup; olayda, limited şirket ortağı olan davacı hakkında bu madde hükmü uyarınca takibat yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, limited şirketin amme borcunun şirket ortağından tahsil edilebilmesi için, 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesinde öngörülen koşulların yerine getirilip getirilmediğinin ortaya konulması gerekmektedir.
Anılan maddede, limited şirketlerde ortakların sorumlu tutulabilmesi, şirkete ait amme borcunun, ödenmemiş ve tahsil imkanı kalmamış olmasına bağlanmış olup, maddenin devamında, ortakların sorumlu oldukları tutar belirlenerek, sorumluluk, vazedilen veya vaz’ın taahhüt edilen sermaye miktarı ile sınırlı tutulmuştur.
Anılan, Kanunun 81’inci maddesinde de; haczedilen mallara, haczi yapan memur veya borçlunun müracatı üzerine ya da tahsil dairesince lüzüm görülmesi halinde bilirkişi tarafından değer biçileceği öngürülmüştür.
Açıklanan bu yasal düzenlemelere göre; limited şirketlerin vergi ve vergiye bağlı borçlarının bunların mal varlıklarından alınamaması sebebiyle limited şirket ortaklarının mal varlıklarına müracaat edilebilmesi için, öncelikle asıl borçlu olan temsil edilenin takip edilmesi, varsa menkul ve gayrimenkul mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi ve buna rağmen kamu alacağının kısmen veya tamamen tahsil edilememesi durumunda, ortakların takip edilmesi gerekmekte ise de; asıl borçlunun haczedilen menkul ve gayrimenkullerinin, 6183 sayılı Kanunun anılan 81’inci maddesine göre değerlendirilmeleri sonucu kamu alacağının tamamını karşılamayacaklarının anlaşılması halinde, alacağın toplam miktarı ile değerleme sonucu tespit edilen miktar arasındaki fark için haczedilen menkul ve gayrimenkul malların satışının beklenilmesine gerek olmaksızın, şirket ortaklarının mal varlıklarına müracaat edilebileceğinde kuşku yoktur.
Dosyanın incelenmesinden; idarece, davacının ortağı bulunduğu limited şirkete ait vergi borcunun tahsili amacıyla menkul mallarının haczedildiği; kamu alacağını karşılayacak, haczi kabil başka bir mal varlığına da rastlanılmadığı anlaşıldığından; dava hakkında; haczedilen malların değerlemesinin yapılıp yapılmadığı; yapılmışsa, tespit edilen değerin, Şirketten olan kamu alacağını karşılayıp karşılamadığı; karşılamıyorsa, ne kadarının karşılanamadığı; bu miktarın davacının koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye miktarını aşıp aşmadığı hususları araştırılmak suretiyle karar verilmesi gerekeceğinden; mahkemece, bu yapılmadan, haczedilen malların paraya çevrilmesinden ve şirket hakkında aciz vesikası düzenlenmesinden önce ortakların sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle verilen temyize konu kararda isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 19.10.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.