Danıştay Kararı 7. Daire 1999/3374 E. 2000/1069 K. 13.04.2000 T.

7. Daire         1999/3374 E.  ,  2000/1069 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1999/3374
Karar No: 2000/1069

Temyiz İsteminde Bulunan : … Ürünler Pazarlama A.Ş.
Karşı Taraf : Kartal Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı şirketçe sehven kurumlar vergisi borcuna karşılık olarak yatırılan tutarın, gelir stopaj vergisine mahsubu esnasında damga vergisi kesintisi yapılması nedeniyle, ödenen tutarın gelir stopaj vergisi borcunu karşılamadığından bahisle düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 3’üncü maddesi ile bu Kanuna ekli I sayılı tablonun 1/5’inci bendinden bahsederek; dosyanın incelenmesinden, davacı şirketçe sehven kurumlar vergisi olarak yatırılan tutarın, yükümlünün isteği üzerine gelir stopaj vergisine mahsubu nedeniyle, 488 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi uyarınca hesaplanan damga vergisinin tahsili amacıyla ödeme emri düzenlendiğinin anlaşıldığı, davacının isteği üzerine mahsup alındısı düzenlenmek suretiyle yapılan mahsup işlemin damga vergisine tabi olduğu, bu itibarla, düzenlenen ödeme emrinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden …’inci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; olayda bir mahsup işleminin değil, yanlışlığın düzeltilmesinin söz konusu olduğu, bu nedenle damga vergisi kesintisi yapılamayacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Uyuşmazlık; davacı şirketçe sehven kurumlar vergisi olarak yatırılan tutarın, gelir stopaj vergisine mahsubu esnasında damga vergisi kesintisi yapılıp yapılmayacağına ilişkindir. Bir kağıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için, bu kağıdın belli bir hususu ispat veya belli etmek amacıyla ibraz edilebilecek şekilde yazılıp imzalanması ve Damga Vergisi Kanununa bağlı I sayılı tabloda yer alması gerekmektedir. Söz konusu tabloda damga vergisine tabi kağıtların tek tek sayılarak, bunlar arasında mahsup işlemi nedeniyle düzenlenen kağıtlara yer verilmediği gibi, damga vergisine konu mahsup alındısı, idarenin bir iç işlemi niteliğinde olup yükümlünün imzasını da taşımamaktadır.
Bu itibarla, damga vergisine tabi olmayan mahsup işlemi sırasında damga vergisi kesintisi yapılması nedeniyle yatırılan tutarın gelir stopaj vergisi borcunu karşılamadığından bahisle düzenlenen ödeme emrinde ve iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabul edilerek, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesince kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketçe, gelir (stopaj) vergisine karşılık olarak ödenmek istenilen tutarın sehven kurumlar vergisi borcu hesabına kaydedildiğinin anlaşılması üzerine, vergi dairesinden bu yanlışlığın düzeltilmesinin istendiği; vergi dairesince, yanlışlığın düzeltilmesi amacıyla mahsup işlemi yapılırken, mahsuba konu tutar üzerinden damga vergisi kesintisi yapılması nedeniyle, ödenen tutarın vergi borcunu karşılamadığı ve damga vergisi kesintisinden kaynaklanan bu noksanlığın tahsili amacıyla da dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan; Vergi Mahkemesince, davanın, ödeme emri ile tahsili amaçlanan kamu alacağının damga vergisinden kaynaklandığının kabulü ile karara bağlanmasında isabet mevcut değilse de; gelir (stopaj) vergisinin noksan ödendiği sonucuna, yukarıda sözü edilen mahsup dolayısıyla düzenlenen alındının damga vergisine tabi tutularak, hesaplanan verginin yapılan ödemeden tahsiliyle ulaşılmış bulunduğundan; uyuşmazlığın çözümü, söz konusu mahsup alındısının damga vergisine tabi olup olmadığının belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, bu kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade ettiği hüküm altına alınmış, aynı Kanunun 3’üncü maddesinde de damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların vergisini kişilerin ödeyeceği belirtilmiştir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde; bir kağıdın damga vergisine tabi olması için, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konmak suretiyle düzenlenen ve bir hususu ispat etmeye yarayan bir kağıt niteliğinde olması ve (1) sayılı tabloda yer alması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda, kamu alacağının mahsubu nedeniyle vergi dairesince düzenlenen alındı, Damga Vergisi Kanununa bağlı I sayılı Tabloda sayılan kağıtlar arasında bulunmadığı gibi, davacı şirket tarafından, yazılmak, imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konulmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispata yarayan bir belge de değildir. Bu yüzden; vergi dairesinin iç işlemi niteliğinde olan mahsup alındısının damga vergisine tabi tutulmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Damga Vergisi Kanununda, bir kağıdın vergilendirilmesi için aranan koşullar olayda gerçekleşmediğinden, yapılan damga vergisi kesintisinde, bu kesintiden kaynaklanan vergi noksanlığının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde ve yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 13.4.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.