Danıştay Kararı 7. Daire 1999/221 E. 1999/4348 K. 27.12.1999 T.

7. Daire         1999/221 E.  ,  1999/4348 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1999/221
Karar No: 1999/4348

Temyiz İsteminde Bulunan : …Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : 2.1.1991 tarihinde vefat eden murisin, ölümünden önce müteahhitle yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhite bırakılan, müteahhit tarafından da, üçüncü kişilere satılan, ancak varislerce, sözlemenin feshedilmesi üzerine, açılan tapu iptal davası sonucunda …’nci Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla varisler adına tescil edilen depo nedeniyle verilen veraset ve intikal beyannamesinde yazılı değer üzerinden tahakkuk ettirilen veraset ve intikal vergisi ile hesaplanan gecikme faizini; 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1, 2, 9 ve 11’inci maddeleri ile 743 sayılı Medeni Kanunun 517 ve 539’uncu maddelerinden bahisle, herhangi bir malın veraset yoluyla intikalinden söz edilebilmesi için, miras yoluyla intikal eden malların, mirasın açıldığı anda, yani murisin ölüm tarihi itibarıyla terekede mevcut olması ve varislere doğrudan ölüm yoluyla veya ölüme bağlı bir tasarruf yoluyla intikal etmesi gerektiği; veraset ve ölüme bağlı tasarruflarla ivazsız tasarrufların dışındaki hukuki tasarruflarla elde edilen kazanımların veraset ve intikal vergisinin konusunu oluşturamayacağı; olayda, varisler tarafından …’nci Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden sonra beyan edilen deponun, ölüm tarihinde murise ait olmaması, dolayısıyla mirasın açıldığı anda terekede mevcut bulunmaması sebebiyle, ölüm ya da ölüme bağlı bir tasarruf ile değil, tapu iptal davası sonucunda verilen kararla Borçlar Kanunu çerçevesinde elde edilen bir kazanım olduğu; dolayısıyla bu kazanım sebebiyle veraset ve intikal vergisinin doğmayacağı; davacıların, müteahhidin edimini yerine getirmemesinden ve gayrimenkulün dava yoluyla iktisap edilinceye kadar geçen sürede kullanılmamasından dolayı zarara uğradıkları ve anılan gayrimenkulün kazanımının, bu zararın tazmini niteliğinde olduğu; bu itibarla, veraset suretiyle ya da ivazsız intikal etmediği açık bulunan ve bu nedenle veraset ve intikal vergisinin konusuna girmeyen gayrimenkul intikali nedeniyle, murisin ölüm tarihi itibarıyla yapılan tahakkukta ve hesaplanan gecikme faizinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle terkin eden …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; veraset yoluyla intikal ettiği açık olan gayrimenkul nedeniyle tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Murisin ölümünden önce yaptığı kat karşılığı inşaat sözlemesi uyarınca müteahhide devredilen taşınmazın, murisin ölümünden sonra, varislerce açılan tapu iptal-tescil davası sonucu adlarına tescili üzerine, verilen veraset ve intikal vergisi beyannamesinde yer alan değer üzerinden tahakkuk ettirilen veraset ve intikal vergisi ile ölüm tarihi itibarıyla hesaplanan gecikme faizinin terkini istemiyle dava açılmış olup, davanın, beyan edilen matrah üzerinden tahakkuk ettirilen vergi aslına ilişkin bölümünün Vergi Usul Kanununun 378’inci maddesinde yer alan mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları hükmü uyarınca reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle terkininde isabet görülmediğinden, mahkeme kararının vergi aslına ilişkin kısmının bozulması; olayda, ikmalen, resen ve idarece tarh edilen bir vergi bulunmayıp, beyan üzerinden tahakkuk söz konusu olduğundan, Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanmasında isabet görülmediğinden, kararın bu kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; murisin ölümünden önce müteahhitle yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müteahhide devredilen, ancak murisin ölümünden sonra sözleşmenin varislerce iptali üzerine, o tarihte gayrimenkule sahip bulunan kurum aleyhine açılan tapu iptal-tescil davası sonucu, murisin varisleri adına tescil edilen depo nedeniyle varislerce verilen veraset ve intikal vergisi beyannamesinde gösterilen değer üzerinden veraset ve intikal vergisi tahakkuk ettirilerek, normal vade tarihinden itibaren gecikme faizi hesaplandığı, tahakkuk ettirilen vergi ile gecikme faizinin kaldırılması istemiyle de işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 378’inci maddesinin 2’nci fıkrasında “Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.” hükmü yer almaktadır.
Olayda, mükellefçe adına tescil edilen gayrimenkul nedeniyle kendiliğinden veraset ve intikal vergisi beyannamesi verildiği ve gayrimenkul için beyan edilen değerde herhangi bir hata bulunduğu yolunda bir iddiada da bulunulmadığı anlaşılmış olup, beyan edilen matrah üzerinden tahakkuk ettirilen vergi aslına karşı açılan davanın, Vergi Usul Kanununun yukarıda sözü edilen 378’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca reddi gerekirken, Vergi Mahkemesince, yazılı gerekçeyle tahakkukun terkinine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Beyan edilen matrah üzerinden ölüm tarihi itibarıyla hesaplanan gecikme faizine gelince; Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinde, haklarında ikmalen resen ve idarece tarh işlemi yapılanlara maddede belirtilen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanması öngörülmüş olup; olayda, tarhiyat ikmalen, resen ve idarece değil, beyan üzerinden yapılmış bulunduğundan; gecikme faizi hesaplanmasında yasal isabet yoktur.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüne, mahkeme kararının vergi aslına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına; temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar mahkeme kararının gecikme faizine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden, buna ilişkin istemin reddine, mahkeme kararının bu hüküm fıkrasının onanmasına, 27.12.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.