Danıştay Kararı 7. Daire 1999/1962 E. 2000/1485 K. 08.05.2000 T.

7. Daire         1999/1962 E.  ,  2000/1485 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1999/1962
Karar No: 2000/1485

Temyiz İsteminde Bulunan: Hitit Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf : … Bankası A.Ş.
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Davacı banka adına 1994 yılının Mayıs dönemi için kaçakçılık cezalı damga vergisi tarh edilmesi yolunda tesis edilen işlemi; davacı bankanın Başkent Kurumsal Şubesi ile şubenin kredi müşterilerinden … Limited Şirketi ve müşterek borçlu müteselsil kefil … Limited Şirketi arasında mevcut kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçların tasfiyesi amacıyla düzenlenen protokol, yeni bir “sözleşme” olduğundan bahisle damga vergisine tabi tutulmuşsa da; söz konusu protokolün daha önce düzenlenen ve vergileri ödenen kredi taahhütnamelerinin eki olarak düzenlendiğinin; tek başına borç doğuran kağıtlardan olmadığının; protokolü imzalayan tarafların aynı olduğunun, üçüncü bir şahıs katılmadığı gibi borçluların değişmediğinin anlaşıldığı; daha önce vergisi ödenmiş sözleşmelerin konusunun yerine getirilmemesi nedeniyle, ilk sözleşmeye ek olarak düzenlenen sözleşmelerin yeni bir sözleşme olarak kabulü olanaklı bulunmadığından, olayda, damga vergisi yönünden vergiyi doğuran olayın gerçekleşmediği gerekçesiyle iptal eden …’ncı Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; borçların tasfiyesi için düzenlenen protokolün yeni bir sözleşme olarak damga vergisine tabi tutulmasının hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 8.5.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU
Temyizen bozulması istenilen kararla sonuçlandırılan davaya konu uyuşmazlık; davacı Banka ile kredi borçlusu ve kefili arasında, vadesinde ödenmeyen alacakların tasfiyesi amacıyla düzenlenip imzalanan protokolun damga vergisine tabi olduğundan bahisle, Banka adına tarh ve ceza kesme işlemleri yapılmasından doğmuş olup; söz konusu işlemler, açılan dava sonunda, Vergi Mahkemesince iptal edilmiş bulunmaktadır.
Vergi Mahkemesinin kararı; davacı Bankanın tarafı olduğu protokolün, vadesinde ödenmeyen kredi alacaklarının tasfiyesi amacıyla, evvelce vergilendirilmiş bulunan kredi sözleşmelerinin tarafları arasında, üçüncü kişinin katılımı olmadan yapılmış olması ve kredi sözleşmelerine ek nitelik taşıması nedeniyle damga vergisine tabi olmadığı gerekçesine dayalı bulunduğundan; uyuşmazlığın çözümlenebilmesi, anılan protokolün hukuki niteliğinin tayinine bağlı bulunmaktadır.
Sözü edilen protokolün dosyada bulunan onaylı örneğinin incelenmesinden; davacı Banka ile borçlusu ve borçlunun kefili arasında imzalanan protokolde vadesinde ödenmemiş olan önceki borçların şubeler itibariyle toplam miktarları dışında, yeni vade ve taksitlerin tespit edildiği; normal vade tarihine kadar olan süreye ait faiz oranı dışında bu vade tarihinden sonra işletilecek faize ait oranın da belirlendiği; daha önce verilmiş olan ipoteklere ek olarak yeni ipotek ve rehin tesisi konusunda taahhütlerle, verilecek ipotek ve rehinlerin değer cins ve yerleri konusunda saptamalar yapıldığı; ayrıca, tespit edilen taksitlerin herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde uygulanacak yaptırım ile temerrüd faizi oranının öngörüldüğü anlaşılmıştır.
Bu tespitler karşısında; anılan protokolün önceki kredi sözleşmelerinde yazılı vade tarihlerini uzatan ve yeni taksitler belirleyen düzenlemeleri bakımından, yenileme sözleşmesi niteliğini taşıdığı; kredi sözleşmelerinde olmayan taahhütler ve yaptırımları bakımından ise, tamamen yeni bir sözleşme olduğu kuşkusuzdur. Protokolün (VIII) inci maddesinde, protokolün mevcut borçların tecdidi anlamında yorumlanamayacağı şeklinde yer alan düzenlemenin ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesinin (B) fıkrasında öngörülen “gerçek mahiyet esası” ile Damga Vergisi Kanununun 4’üncü maddesinin bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için mahiyetine bakılacağı yolundaki hükmü karşısında, hukuken değer taşıması söz konusu değildir. Ayrıca; yenileme sözleşmesi, esasen yenilenen sözleşmenin tarafları arasında bağıtlandığından; geçerli olabilmesi için, taraflarının üçüncü kişiler olması ya da ilk sözleşmeden müstakil nitelik taşıması koşulları da aranamaz. Öte yandan; Damga
Vergisi Kanununun 2’nci maddesinde vergiye tabi kağıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kağıtların hükümlerinin yenilenmesine uzatılmasına değiştirilmesine, devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhleri dahi damga vergisine tabi tutan Kanun koyucu’nun, damga vergisine tabi kağıt niteliğinde bulunan kredi sözleşmelerinin vadelerini uzatan, yeni taksitler belirleyen, hükümlerini değiştiren, yeni taahhüt, yaptırım ve faiz oranları içeren sözleşmeleri vergi dışında bıraktığı da düşünülemez.
Açıklanan bu nedenlerle, temyize konu kararda hukuka uyarlık görülmediğinden, bozulması gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara katılmıyoruz.