Danıştay Kararı 7. Daire 1999/1760 E. 2000/67 K. 19.01.2000 T.

7. Daire         1999/1760 E.  ,  2000/67 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1999/1760
Karar No: 2000/67

Temyiz İsteminde Bulunan: … İnşaat ve Tesisat A.Ş.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına Mersin Giriş Gümrük Müdürlüğü
İstemin Özeti: Geçici olarak ithal edilen eşyalara ilişkin olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 149 ve 176’ncı maddeleri uyarınca hesaplanan kamu alacağının, 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi gereğince ödenmesi, aksi halde yasal gereğinin yerine getirileceği yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14, 15 ve 28’inci maddelerini açıklayarak, dosyanın incelenmesinden, geçici olarak ithal edilen eşyaların süresi içerisinde yurt dışı edilmediğinden bahisle düzenlenen ceza kararıyla, aynı zamanda gümrük vergi ve resimlerinin de istenildiği iddiasıyla açılan davada, mahkemelerince, işlemin iptal edildiği, sözü edilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştayca, ceza kararıyla gümrük vergi ve resimlerinin talep edilmediği, sadece cezanın tahsilinin amaçlandığı, dolayısıyla, açılan davanın görev yönünden reddinin icap ettiği gerekçesiyle bozulması üzerine, söz konusu eşyaya terettüp eden kamu alacağının yedi gün içinde ödenmesi, aksi halde yasal gereğinin yerine getirileceği hususunu içeren davaya konu işlemin tesis edildiğinin anlaşıldığı; dava konusu işlem, 2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin 5’inci maddesi gereğince Danıştay kararı uyarınca yapılan bir bildirim niteliği taşıdığından, ihbarname, ödeme emri veya haciz işlemi gibi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle reddeden …’nci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; aynı amaçla daha önce tesis edilen işlemin mahkemece iptal edildiği ve Danıştayca onandığı halde, davaya konu işlemin tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Mahkemece, dava konusu işlemin, ihbarname, ödeme emri veya haciz gibi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı, 2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca Danıştay kararı gereği yapılan bir bildirim niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme alacaklarında, ayrıca bir ödeme emri veya ihbarname gibi diğer takip yollarına başvurulmasına lüzum olmaksızın, 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinde öngörülen bildirimde bulunulmasının yeterli olması söz konusu bildirim üzerine borcun yedi gün içinde ödenmemesi durumunda ise teminatın paraya çevrilerek amme alacağının tahsil edilmesinin mümkün bulunması sebebiyle, davaya konu işlemin kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliği taşıdığı açıktır.
Bu durumda, aynı eşyalara ilişkin olarak 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi uyarınca daha önce tesis edilen işlemin Dairemizin 26.11.1996 gün ve E:1995/7310; K:1996/4460 sayılı kararıyla onanarak kesinleşen …’nci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararıyla iptal edilmiş bulunması, mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bir konuda, aynı amaca yönelik aynı nitelikte yeniden bir işlem tesis edilmesinin, mahkeme kararlarının bağlayıcı olduğu ve uyulmasının zorunlu bulunduğu yolundaki temel Anayasal ilkenin ihlali niteliği taşıması sebebiyle, dava konusu işlemin iptali gerekirken, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Mükellef şirketin geçici olarak ithal ettiği makine ve teçhizatın süresi içinde yurt dışına çıkarılmadığından bahisle, Gümrük Kanununun 149’uncu maddesine istinaden tarh ve tebliğ edilen para cezası aleyhine açılan dava üzerine, söz konusu para cezasını iptal eden …’nci Vergi Mahkemesi kararını; gümrük para cezası aleyhine açılan davalarda asliye ceza mahkemesinin görevli olduğundan, bu konuda vergi mahkemesinin görevsiz bulunduğu gerekçesiyle bozan Danıştay Yedinci Daire kararı üzerine, söz konusu para cezası borcunun yedi gün içinde ödenmesini, aksi halde kanuni takibat yapılacağını bildiren idare işlemi aleyhine açılan davayı, ortada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem bulunmadığı gerekçesi ile incelemeden reddeden …’nci Vergi Mahkemesi kararı; dava konusu idare işlemi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idare işlemi olduğu ve iptal edilmemesi halinde davacı mükellef şirket aleyhine kesinleşen bir ödeme mükellefiyeti meydana getireceğinden, davayı incelemeden reddeden …’nci Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince gereği görüşüldü:
Dava dosyası ile Dairemizin 26.11.1996 gün ve E:1995/7310; K:1996/4460, 26.11.1996 gün ve E:1996/3622; K:1996/4455 sayılı kararlarının birlikte incelenmesinden; … gün ve … sayılı giriş beyannamesiyle 1615 sayılı Gümrük Kanununun 119’uncu maddesinin 7’nci fıkrasının (a) bendi uyarınca geçici olarak ithal edilen eşyaların, kanuni yurtta kalma süresi içerisinde yurt dışı edilmediği gibi, süre uzatım talebinde de bulunulmadığından bahisle, 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi uyarınca tesis edilen işlemin …’nci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararıyla iptal edildiği ve söz konusu kararın Dairemizin 26.11.1996 gün ve E:1995/7310; K:1996/4460 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği; geçici ithale konu eşyalara ilişkin olarak verilen para cezası kararına karşı da görevli asliye ceza mahkemesinde dava açılmakla birlikte; ceza kararıyla, aynı zamanda gümrük vergi ve resimlerinin de talep edildiğinden hareketle davacı tarafından ceza kararının gümrük vergi ve resimlerine ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davada, ceza kararına vaki itirazın reddine dair işlemin iptali yolunda verilen … …nci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının, Dairemizin 26.11.1996 gün ve E:1996/3622; K:1996/4455 sayılı kararıyla, ceza kararının konusunun gümrük vergi ve resimleri değil, para cezası olduğu; kararda vergi ve resimlerine, para cezasının hesaplanabilmesi amacıyla miktar itibarıyla yer verildiği, para cezası kararının tanzim ve tebliği ile vergi ve resimlerin tahsilinin mümkün olmadığı, bu sebeple vergi ve resimlerin de talep edildiği iddiasıyla ceza kararının iptali istemiyle açılan davanın görev yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda isabet görülmediği gerekçesiyle bozulduğu; Dairemizin bu kararı üzerine, geçici ithale konu eşyalara terettüp eden kamu alacağının, 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi gereği, yedi gün içinde ödemesi, aksi takdirde yasal gereğinin yerine getirileceği yolunda dava konusu 21.9.1998 gün ve 29965 sayılı işlemin tesis edildiği; mahkemece ise, bu işleme karşı açılan davanın; ortada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedildiği anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesinde, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin olup olmadığı hususunun ilk inceleme esnasında araştırılacağı belirtilmiş; 15’inci maddesinde, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin bulunmaması halinde davanın reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun cebren tahsil ve şekilleri başlıklı 54’üncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının, tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı; cebren tahsilin 1) amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, 2) amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, 3) gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi şekillerinden herhangi birinin tatbiki suretiyle yapılacağı; 56’ncı maddesinde ise, karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun yedi gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağının borçluya bildirileceği, yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde, teminatın, anılan kanun hükümlerine göre paraya çevrilerek amme alacağının tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. 6183 sayılı Kanunun amme alacağının cebren tahsiline ilişkin kısmının, cebren tahsil ve takip esasları başlıklı birinci bölümünde yer alan bu düzenlemelere göre, cebren tahsil yollarına başvurulabilmesi için, kamu borçlusuna, öncelikle, duruma göre, ödeme emri veya borcun ödenmemesi halinde teminatın paraya çevrileceği hususunun tebliği gerekmektedir.
İdare Hukukunda, kamu gücünün, idare edilenler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etki yaratan işlemler, icrai (yürütülmesi gerekli) işlemler; idari karar alma sürecinde başkaca bir aşamadan geçmesine gerek kalmayan, yani nihai nitelikte olan işlemler ise, kesin işlemler olarak tanımlanmaktadır.
Mahkemece, dava konusu işlemin, ihbarname, ödeme emri veya haciz gibi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı, 2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca Danıştay kararı gereği yapılan bir bildirim niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme alacaklarında, ayrıca bir ödeme emri veya ihbarname gibi diğer takip yollarına başvurulmasına lüzum olmaksızın ve idari karar alma aşamasında başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, 6183 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinde öngörülen bildirimde bulunulmasının yeterli olması; söz konusu bildirim üzerine borcun yedi gün içinde ödenmemesi durumunda ise, teminatın paraya çevrilerek amme alacağının tahsil edilmesinin mümkün bulunması sebebiyle, davaya konu işlemin kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliği taşıdığı açıktır.
Bu sebeple, dava hakkında, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin bulunmadığı gerekçesiyle verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte, yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca karar verilmesine gerek bulunmadığına, 19.1.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.