Danıştay Kararı 7. Daire 1999/1219 E. 2000/556 K. 22.02.2000 T.

7. Daire         1999/1219 E.  ,  2000/556 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1999/1219
Karar No: 2000/556

Temyiz İsteminde Bulunan : Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : … Yatırım ve Finansman Anonim Şirketi
İstemin Özeti : 2982 sayılı Yasanın ihlal edilmesi nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen ve tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılan damga vergisi için Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesine göre hesaplanan gecikme faizini; 213 sayılı Yasanın 112’nci ve 2982 sayılı Yasanın 8’inci maddelerinden bahsederek, 2982 sayılı Yasada belirtilen koşulların yerine getirilmemesi durumunda, daha önce alınmayan vergi, resim ve harçların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmesinin, ortada, resen, idarece ve ikmalen yapılmış bir tarhiyat bulunduğu anlamına gelmeyeceği; bu tür bir tarhiyat bulunmadığından, Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesine göre, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılan vergiye gecikme faizi de hesaplanamayacağı; Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 12.12.1994 gün ve 1994/4912 sayılı kararının da bu yönde olduğu; idarece, davacı Şirket adına gecikme faizi hesaplanmasında yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle terkin eden …’inci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılan vergilere Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanmasının yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi: Uyuşmazlık, 2982 sayılı Yasanın ihlal edilmesi nedeniyle tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılan damga vergisine ilişkin Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanmasına ilişkin olup, açılan davada gecikme faizinin terkini yönünde verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2982 sayılı Yasanın 3858 sayılı Kanunun 3’üncü maddesiyle değişik 8’inci maddesinde, bu kanunda yer alan muafiyet ve istisnalardan, konut inşaatı yapmak için yararlananların 9’uncu maddede yazılı süre içinde konut inşaatına başlayıp projenin tamamını bitirmemeleri veya konut dışında herhangi bir inşaat yapmaları veya inşa ettikleri binayı konut dışında başka bir amaçla kullanmaları halinde, daha önce alınmayan vergi, resim ve harçların Vergi Usul Kanununa göre ağır kusur cezalı olarak tahsil edileceği hükmüne yer verilmiştir.
Vergi Usul Kanununun 30’uncu maddesinde, resen vergi tarhedilebilmesi için gerekli olan nedenler sayılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketin, 2982 sayılı Yasa hükümlerine göre 150 metrekareden küçük konut yapımı taahhüt ederek, vergi, resim ve harç muafiyetinden yararlandığı; daha sonra konutların 150 metrekareden büyük olduklarının inceleme ile tespiti üzerine, hesaplanan vergi ve cezaya ilişkin tarhiyat öncesi uzlaşmaya varıldığı ve uzlaşılan miktarlar üzerinden 213 sayılı Kanunun 112’nci maddesi uyarınca davacı Şirket adına gecikme faizi hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 30’uncu maddesi hükmü uyarınca; olayda, Vergi Usul Kanununda sayılan tarh yöntemlerinden resen tarhiyat sebebi bulunmaktadır.
2982 sayılı Yasanın 8’inci maddesinde, 2982 sayılı Yasanın ihlal edilmesi durumunda, daha önce alınmayan vergilerin cezalı olarak tahsil edileceğinin belirlenmesi, başlangıçta alınmayan vergilere gecikme faizi uygulanamayacağı anlamına gelmez.
Kaldı ki, Vergi Usul Kanununun tarhiyat öncesi uzlaşma ile ilgili ek 11’inci maddesinde, uzlaşılan vergi miktarı üzerinden, 112’nci maddeye göre gecikme faizi hesaplanacağı belirtilmiş olup, mahkemece aksi yönde verilen kararda yasal isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabul edilerek, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; gayrimenkul satış vaadi ve ödeme sözleşmesi ile satın aldığı araziyi arsa payı karşılığı bina yapımı ve satış vaadi sözleşmesi ile başka bir şirkete devreden ve 2982 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanarak damga vergisi ödemeyen davacı Şirket adına, anılan arsa üzerinde inşa edilen konutların net 150 metrekareden fazla olduğunun inceleme ile tespiti üzerine, söz konusu sözleşmeler dolayısıyla hesaplanan damga vergisinin, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılarak ödendiği; uzlaşılan vergi esas alınarak, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 11’inci maddesinin 2’nci fıkrası delaletiyle aynı Kanunun 112’nci maddesine göre hesaplanıp, davacı Şirkete tebliğ olunan gecikme faizine ilişkin işlemin ise, açılan dava sonunda, Vergi Mahkemesince, temyize konu kararla iptal olunduğu anlaşılmıştır.
Temyize konu karar; Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanabilmesi için, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilmiş bir verginin bulunması gerektiği; 2982 sayılı Kanunun 8’inci maddesinde, bu Kanunda yer alan şartların ihlali halinde, daha önce alınmayan vergi, resim ve harçların Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmesinin öngörüldüğü; bu tahsilatın ise, açıklanan şekilde yapılmış bir tarh işlemi olmadığı; dolayısıyla, gecikme faizi uygulanamayacağı gerekçesine dayalı bulunduğundan; uyuşmazlığın çözümü, olayda, ikmalen, re’sen ve idarece yapılmış bir tarhiyat olup olmadığının ve Vergi Usul Kanununun Ek 11’inci maddesinin 2’nci fıkrası hükmünün uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine bağlıdır.
2982 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin ilk fıkrası, bu fıkranın (a) ve (b) bendinde yazılı hallerin gerçekleşmesi durumunda, bu Kanunda yer alan muafiyet ve istisnalardan yararlananlardan daha önce alınmayan vergi, resim ve harçların, Vergi Usul Kanununa göre ağır kusur cezalı olarak tahsil olunacağı hükmünü içermektedir. Vergi dahil tüm kamu alacaklarının tahsiline ilişkin yöntemleri düzenleyen yasa, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanundur. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ise, vergi alacağının tarh, tebliğ ve tahakkukuna ilişkin yöntemleri düzenleyen bir idari usul yasasıdır. Bu bakımdan; anılan 8’inci maddede Vergi Usul Kanununa yapılan göndermenin, temyize konu kararda söylenenin aksine, vergi alacağının tahsiliyle ilgili olarak yorumlanması olanaklı değildir. Cümlenin kuruluşundan açıkça görüleceği üzere, söz konusu gönderme, 2982 sayılı Kanunun istisna ve muafiyet hükümlerinin ihlali halinde uygulanacak cezanın türünün özel olarak belirlenmesini amaçlamaktadır.
Vergi Usul Kanununun 22 ve 23’üncü maddelerine göre; bir verginin tahsil edilebilmesi için ödenmesi gereken aşamaya gelmesi, yani tahakkuk etmesi; tahakkuk edebilmesi için de, tarh edilerek mükellefine tebliğ olunması gerekmektedir. Başka anlatımla; tarh ve tebliğ edilmeyen; dolayısıyla, ödenmesi gereken aşamaya gelmeyen verginin tahsili de olanaklı değildir. Olayda ise, davacı Şirketin, 2982 sayılı Kanunun istisna hükümlerinden yararlandığı düşüncesiyle, taraf olduğu sözleşmeler için imza sırasında herhangi bir damga vergisi tarh ve tahakkuku yaptırmamış olduğu ihtilafsızdır. Bu durumda; sözleşmelerin imzalanması sırasında ödenmeyen damga vergisi için vergi cezası kesilebilmesi ve bu vergi ve cezanın tahsili yoluna gidilebilmesi için, öncelikle, tarh işlemi yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Ortada, davacı Şirket tarafından verilmiş bir beyanname bulunmadığından; yapılacak tarhiyatın, beyana dayalı olmayacağı da kuşkusuzdur. Dolayısıyla; muafiyet ve istisna hükümlerinden yararlanılmış olması yüzünden zamanında ödenmeyen verginin 2982 sayılı Kanunun 8’inci maddesi uyarınca tahsilinin ortada re’sen, idarece ve ikmalen yapılmış bir tarhiyat bulunduğu anlamına gelmeyeceği yolundaki mahkeme gerekçesine katılma imkanı mevcut değildir.
Öte yandan; yukarıda sözü edilen Vergi Usul Kanununun “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma” başlıklı Ek 11’inci maddesinin ilk fıkrasında; Maliye Bakanlığının, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerde tarhiyat öncesi uzlaşma yapılmasına izin verebileceği açıklandıktan sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasının 3505 sayılı Kanunun 10’uncu maddesiyle eklenen son cümlesinde de, uzlaşılan vergi miktarı üzerinden bu Kanunun 112’nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme karşısında; tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılan vergiler dolayısıyla gecikme faizi hesaplanmasında, esasen, hukuki zorunluluk bulunmaktadır. Olayda da; inceleme sonucu tespit edilen damga vergileri, tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılarak ödenmiş bulunduğuna göre; bu şekilde ödenen vergiler için Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi hesaplanarak, davacı Şirketten istenilmesinde, açıklanan hukuki duruma aykırılık yoktur.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve aksi yolda verilen temyize konu kararın bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 22.2.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.