Danıştay Kararı 7. Daire 1998/601 E. 1999/2452 K. 09.06.1999 T.

7. Daire         1998/601 E.  ,  1999/2452 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/601
Karar No: 1999/2452

Temyiz İsteminde Bulunann: … Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : …’ün 13.9.1993 tarihinde vefatı üzerine verilen veraset ve intikal vergisi beyannamesinde, mahkemeye intikal ettiği belirtilen borcun, takdir komisyonunca, henüz kesinleşmediğinden bahisle reddi üzerine yapılan kusur cezalı veraset ve intikal vergisi tarhiyatını; 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 13’üncü maddesinden bahisle, uyuşmazlığın mahkemeye intikal ettiği, veraset ve intikal vergisi beyannamesinde gösterilmiş bir borcun, tecil edilmeyerek cezalı olarak istenmesinden kaynaklandığı; olayda, …’ün varislerince verilmiş olan beyannamede, intikal eden mallar ile murise ait …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında devam eden davaya ilişkin borcun beyan edildiği, tahakkukun, daha sonra intikal eden otomobiller ile ihtilaflı borcun değerlendirilmesi için takdire sevk edildiği; takdir komisyonunca borcun kesinleşmediğinden bahisle reddedilmesi üzerine, idarece kusur cezalı tarhiyat yapıldığı görülmüş ise de, davacılar tarafından ihtilaflı borcun yasanın öngördüğü gibi beyan edildiği; anılan Kanunun 13’üncü maddesinde belirlenen şartların ihlal edildiği yönünde, idarece, bir iddia ileri sürülmediğinden, ihtilaflı borçlar ile ilgili olarak tahakkuk eden verginin tecil edilmesi gerekirken kusur cezalı olarak istenmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; varislerce verilen veraset ve intikal vergisi beyannamesine dayanılarak ilk tarhiyat yapılırken menkul ve gayrimenkullerin değerleri toplamından, tarh pusulasında da görüldüğü gibi, beyan edilen borçların düşüldüğü; daha sonra, beyannamenin takdire sevk edildiği; takdir komisyonunca kabul edilmeyen henüz kesinleşmemiş borçtan kaynaklanan matrah farkı üzerinden yapılan kusur cezalı tarhiyatın kanun hükümlerine uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden olayda; 13.9.1993 tarihinde veraseten intikal eden mallar nedeniyle verilen beyannamede intikal eden mallar ile murise ait ….Asliye Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyasında devam eden davaya ilişkin borcun beyan edildiği ve tahakkukun buna göre yapıldığı, daha sonra intikal eden otomobiller ile ihtilaflı borcun değerlendirilmesi için takdire sevk edildiği ve takdir komisyonunca borç kesinleşmediğinden bahisle reddedilmesi üzerine salınan kusur cezalı veraset ve intikal vergisini terkin eden Vergi Mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 13.maddesinde; icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş ve takip edilmekte olan alacak ve borçların beyannamede sarahaten gösterilmesi gerektiği belirtilmiş olup, davacının da yasada belirtildiği gibi takipli borçları beyan ettiği anlaşıldığından, ihtilaflı borçlarla ilgili tahakkuk eden verginin tecil edilmesi gerektiği cihetle, cezalı tarhiyatta isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 13’üncü maddesinde, müteveffanın sağlığında icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş ve takip edilmekte olan alacak ve borçlarının beyannamede sarahaten gösterilmesi gerektiği; bu alacak ve borçların vergileri tahakkuk ettirilerek tahsillerinin icra dairesi veya mahkemenin vereceği kat’i karar veya hüküm neticesine intizaren tecil olunacağı; mükelleflerin her altı ayda bir icra ve dava vaziyetlerini bir dilekçe ile vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları; bu bildirim yapılmadığı taktirde tecil olunan vergilerin derhal tahsil edileceği belirtilmiş olup, bu maddede öngörülen hususlara mükelleflerce uyulmaması halinde, vergi dairesince gerekli işlemin tesis edileceği tabiidir.
Olayda, varislerce, murisin borcuyla ilgili davanın her altı ayda bir vergi dairesine bildirildiği; vergi dairesince, anılan Kanun hükmünün ihlal edildiği hususunda bir tespitte de bulunulmadığı anlaşıldığından, ihtilaflı olan bu borca ait verginin tecili gerekirken, davacılara ihbarname ile bildirilmesi cihetine gidilmesinde yasal isabet görülmemiştir.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 9.6.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun “İhtilaflı Borçlar” başlıklı 13’üncü maddesinde; müteveffanın sağlığında icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş ve takibedilmekte olan alacak ve borçlarının beyannamede sarahaten gösterilmesinin şart olduğu; bu alacak ve borçların vergilerinin tahakkuk ettirilerek tahsillerinin icra dairesi veya mahkemenin vereceği kesin karar veya hükmün sonucuna kadar tecil olunacağı açıklanmıştır. Bu hükme göre, murisin sağlığında icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş alacağına veya borcuna ait veraset ve intikal vergisinin tecil edilebilmesi için, bu alacak veya borcun beyannamede açık biçimde gösterilmesi, ayrıca verginin de tahakkuk ettirilmiş olması gerekmektedir. Tecil, tahakkuktan sonraki aşamada; tahakkuk eden verginin tahsili ile ilgilidir ve verginin ortadan kalmasını değil, tahsilinin geciktirilmesini sağlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla; vergi alacağınn tarh ve tahakkuk aşamasında, tecil hakkının varlığından sözedilerek, tarh ve tahakkuk yapılmasının engellenmesine yasal olanak yoktur.
Dosyanın incelenmesinden; olayda, murisin borçlarının veraset ve intikal vergisi beyannamesinde gösterilmesi üzerine intikal eden malların değerinden bu borçlar düşülerek, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ilk tarhiyatın yapıldığı; daha sonra, aynı maddenin 4’üncü fıkrası uyarınca, beyannamede gösterilen menkul ve gayrimenkul mallarla borçların Vergi Usul Kanununa göre değerlendirilmesi için takdir komisyonuna başvurulduğunda, bu komisyonca, borçların kesin olmaması sebebiyle matrahtan düşülemeyeceği yolunda karar verilmesi üzerine, ikmalen dava konusu tarh ve ceza kesme işlemlerinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Görüldüğü üzere; dava konusu işlemler, verginin tarh aşaması ile ilgilidir. Tarh edilen verginin tahakkuk edebilmesi için, açılan davanın sonuçlanması gerekmektedir. Başka deyişle; vergi henüz tahsil aşamasına; dolayısıyla, tecil hakkının kullanılmasını gerektirecek duruma gelmemiştir. Dava konusu tarhiyat tahakkuk aşamasına geldiğinde, davacıların tecil hakkını kullanma olanakları, her zaman vardır. Bu bakımdan; murisin söz konusu borcuna ilişkin verginin tecil edilmesi gerektiğinden bahisle davada verilecek iptal kararı, kaçınılmaz olarak, verginin tümüyle ortadan kalkması sonucunu yaratacağından, açıklanan hukuki duruma uygun değildir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ve aksine verilen Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyım.