Danıştay Kararı 7. Daire 1998/458 E. 1999/743 K. 24.02.1999 T.

7. Daire         1998/458 E.  ,  1999/743 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/458
Karar No: 1999/743

Temyiz İsteminde Bulunan : …Bankası İstanbul Bölgesi Dış Muameleler Şubesi
Vekili : Av. …
…Bankası İstanbul Bölge Müdürlüğü
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı
İstemin Özeti : Davacı banka tarafından müşterisi bir firmaya verilen garanti mektubu nedeniyle tahsil edilen damga vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergisinin iadesi istemiyle, şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddi yolundaki işlemin iptali ile tahsil edilen verginin kanuni faizi ile birlikte iadesi istemiyle açılan davada; 17.9.1987 gün ve 19577 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 87/12067 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, uluslararası kurumlardan, yabancı ülkelerin kredi kuruluşlarından ve diğer her türlü dış kaynaklardan, doğrudan doğruya veya Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar vasıtasıyla temin edilen dış kredilerin alınması sırasında ilk defa düzenlenen kağıtlar ile bu kredilerin söz konusu kuruluşlara geri ödenmesi dolayısıyla düzenlenen kağıtların damga vergisinin (0) olarak uygulanacağının öngörüldüğü; kararda belirtilen “ilk defa düzenlenen kağıtlar”ın, kredinin alınması için zorunlu olarak düzenlenen kağıtlar olduğunun kabulü gerektiği; olayda, davacı banka tarafından yabancı kaynaklı kredi kullanan şirkete verilen garanti mektubunun (0) oranda damga vergisine tabi olması nedeniyle, ortada, tahsili gereken bir damga vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergisinin bulunmadığı; ancak, 3095 sayılı Kanun hükümlerinin, özel hukuk ilişkilerinden doğan işlemler için uygulanması nedeniyle, uyuşmazlık konusu kamu alacağı niteliğindeki vergiler için kanuni faize hükmedilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle, şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali; davanın kanuni faiz istemi yönünden ise reddi yolundaki … Vergi Mahkemesinin …günlü, E:…; K:…sayılı kararının hüküm fıkrasının faize ilişkin kısmının; para ticareti ile uğraşan bankalarının haksız yere ödemek zorunda kaldığı damga vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergisinin iadesine hükmedilmesi karşısında, kanuni faize de hükmedilmesinin ekonomik icapların bir gereği olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 4.8 oranında ve … liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24.2.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Dosyada, davacı bankadan tahsil edilen banka ve sigorta muameleleri vergisi ile damga vergisinin iadesi istemiyle, şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile, tahsil edilen damga vergisi ve banka ve sigorta muameleleri vergisinin faizi ile birlikte geri verilmesi istemiyle açılan davanın; faiz istemine ilişkin kısmını reddeden vergi mahkemesi kararının bu hüküm fıkrasının bozulması istenilmektedir.
Vergi Mahkemesi kararının, temyiz isteminde bulunan tarafından temyize konu edilen hüküm fıkrası, haksız yere tahsil edilen verginin kanuni faiziyle birlikte iadesini öngören bir yasa hükmünün bulunmadığı gerekçesine dayanmaktadır.
Mevzuatımızda; Devletin vergi alacaklarının yasalarda belirtilen süreler içerisinde ödenmemesi durumunda, mükellefleri tarafından ödeme tarihine kadar hesaplanacak iki tür faizin asıl borca ek olarak ödenmesi öngörülmüştür. Bu iki tür faizin ilki; Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinde düzenlenen gecikme faizi; diğeri de, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’nci maddesinde öngörülen gecikme zammıdır. Oranları aynı olan bu iki tür faizin nitelik ve amaçları da aynıdır. Bu amaç; 26 Aralık 1988 gün ve 20031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27.8.1988 gün ve E:1988/7; K:1988/27 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, vergisini ödemek yerine, bu parayı kendi işlerinin finansmanında kullanan veya başkasına ödünç veren ya da mevduat olarak bankaya yatıran yükümlünün, enflasyon oranı üzerinde veya en azından bu orana eşit sağladığı yararın sahibi olan devlete geri verilmesi olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere; Anayasa Mahkemesi, gecikme faizinin devletin idare edilenlerden alacağı vergiyi zamanında alamaması sebebiyle mahrum kaldığı yarar olarak kabul etmektedir. Yine, aynı Anayasa Mahkemesi kararında yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, devletin mahrum kaldığı bu yarar; biri enflasyon sebebiyle paranın değerinde oluşacak azalmayı giderme olanağı; diğeri de, paranın neması olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır. Gecikme faizinin oranının, her yıl, Bakanlar Kurulunca yeniden saptanmasının nedeni de budur.
Özet olarak söylemek gerekirse; vergi alacağını yükümlülerin hukuka aykırı davranışları sebebiyle zamanında alamayan devlet, asıl vergi alacağı dışında, biri değer kaybı; diğeri de paranın sağlayacağı gelir olmak üzere iki tür zarara uğramaktadır. Yasalarda öngörülen gecikme faizi ve gecikme zammı, devletin bu zararını gidermek amacına yöneliktir.
Bu iki tür zarar, kendisinden hukuka aykırı biçimde vergi alınan idare edilenler için de, aynen söz konusudur. Her ne kadar, idare edilenlerin bu zararlarını karşılayacak, VUK.nun 112’nci, 6183 sayılı Kanunun 51’nci maddesindeki düzenlemelere benzer, bir yasa hükmü mevcut değilse de; “İdari Rejimi” kabul eden hukuk sistemlerinde idarenin hukuka aykırı davranışlarından dolayı idare edilenlerin uğrayacakları bu tür zararların tazminat yoluyla giderilmesi, Hukuk Devleti ilkesinin zorunlu gereğidir. Bunun için ayrıca bir yasal düzenlenmeye ihtiyaç yoktur. İdari Yargının varlık nedenlerinden biri, idare edilenlerin idari işlem ve eylemlerden doğan zararlarını kendi iradeleriyle gidermeyen idari birimler aleyhine açılacak tazminat davalarının çözüme kavuşturulmasıdır. İdari Yargı, bu çözüm sırasında, kararını, sorumluluk hukukunun kendi ilkeleri dışındaki bir kaynağa, örneğin, bir yasa hükmüne dayandırmak zorunda değildir.
Bu açıklamalar karşısında; davada, hukuka aykırılığı yargı kararıyla sabit bulunan vergi tahsilatı dolayısıyla davacının uğradığı zararın giderilmesi için bu konuda yürürlüğe konulmuş yasa hükmü arayan ilk derece mahkemesi kararında, İdari Yargılama Usulü ilkelerine uyarlık görme olanağı yoktur.
Bu nedenle, istemin kısmen kabulü ile vergi mahkemesi kararının iadesi gereken vergiye ilişkin faiz istemini reddeden hüküm fıkrasının bozulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına karşıyız.