Danıştay Kararı 7. Daire 1998/327 E. 1999/927 K. 08.03.1999 T.

7. Daire         1998/327 E.  ,  1999/927 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/327
Karar No: 1999/927

Temyiz İsteminde Bulunan : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …T.A.Ş.
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : 1991 ve 1992 yılının muhtelif dönemlerine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesinin süresinden sonra pişmanlıkla verildiğinden bahisle pişmanlık talebi kabul edilmeyerek, normal vade tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için hesaplanan gecikme faizinin tahsili amacıyla tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrini; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinden bahisle, olayda, beyannameler pişmanlık dilekçesi ekinde verilmişse de vergi aslının mükellef beyanı üzerinden tarh ve tahakkuk ettirildiği, bu haliyle ortada resen, ikmalen ya da idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmadığı anlaşılmakla, 112’nci madde uyarınca gecikme faizi hesaplanmasında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptal eden …. Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; davacı hakkında düzenlenen inceleme raporunda tespit edilen matrah ile ödenen tutarların aynı olmasının, olayda resen veya ikmalen tarhiyat yoluna gidildiğini gösterdiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında; temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı öngörülmüştür.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, yukarıda belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığı gibi, mahkeme kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, bu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte de görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasının gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 8.3.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Temyiz başvurusu; banka ve sigorta muameleleri vergisi beyannamesini 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371’inci maddesinden yararlanmak istemiyle veren davacı şirket adına bu madde hükmünden yararlandırılmayarak aynı Kanunun 112’nci maddesi uyarınca verginin ödenme tarihine kadar hesaplanan gecikme faizinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini, pişmanlık dilekçesi ekinde verilen beyanname üzerine yapılan tarh işleminin ikmalen, re’sen veya idarece olmadığı, bu nedenle gecikme faizi uygulanamayacağı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
Vergi Usul Kanununun sözü edilen 371’inci maddelerinin ilk fıkrasının 5’inci bendinde; mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre; anılan madde hükümlerinden yararlanabilmenin koşullarından biri, 5’inci bendde belirtilen gecikme zammı oranındaki zammın süresinde Vergi dairesine ödenmiş olmasıdır.
Öte yandan; aynı kanunun 112’nci maddesinde, haklarında ikmalen re’sen ve idarece tarh işlemi yapılanlara, maddede belirtilen süreler için, 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanması öngörülmüş olup; 30’uncu maddesinin ikinci fıkrasının ilk bendinde de, vergi beyannamesinin kanuni süresinde verilmemesi hali, re’sen tarh nedeni olarak gösterilmiş bulunmaktadır.
Bu hükümler karşısında; beyannamelerini yasal süresi içerisinde vermeyen vergi mükelleflerinin, pişmanlık hükümlerinden yararlanmaları halinde de, yararlanmamaları veya yararlanamamaları halinde de, verginin ödendiği tarihe kadar 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinde öngörülen gecikme zammı oranında bir faiz veya zam ödemeleri yasa hükmü gereğidir.
Olayda; davacı şirket yasal süresi geçtikten sonra pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteğiyle beyanda bulunmuş; ancak yararlandırılmamıştır. Vergiyi ödemekle birlikte zammını ödemediğinden, yararlanması da olanaklı değildir. Ortada, yasal süresi geçtikten sonra beyanda bulunulması sebebiyle, re’sen tarh nedeninin varlığı da, tartışmasızdır. Yani, davacı şirket, her halükarda, 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinde öngörülen gecikme zammı oranında bir faizi veya zammı ödemekle yükümlüdür. Verginin ödenmiş olması sebebiyle kendisine ayrıca bir re’sen tarh işlemi tebliğ edilmemiş olması, yasal yükümlülüğü kaldırıcı etki ve niteliğe sahip değildir.
Bu nedenle, aksi yolda verilen temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyız.