Danıştay Kararı 7. Daire 1998/3019 E. 1999/3100 K. 29.09.1999 T.

7. Daire         1998/3019 E.  ,  1999/3100 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/3019
Karar No: 1999/3100

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : … Uluslararası Taşımacılık ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli 8.5.1984 gün ve … sayılı manifesto kapsamı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen gümrük vergi ve resimleri ile hesaplanan gecikme faizi ve gecikme zammının tahsili amacıyla davacı adına tesis edilen 17.7.1998 gün ve 12427/6088 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesi ile 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinden bahisle, dosyanın ve mahkemelerinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinden, davacıdan 120.144.000.-lira gümrük vergi ve resimleri ile gecikme zammı ve gecikme faizi istenmesine ilişkin 9.4.1997 gün ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın mahkemelerince süre aşımı yönünden reddine dair kararın Danıştay Yedinci Dairesince onanması üzerine, ödeme emrinde yer alan tutar ile buna isabet eden gecikme zammı ve gecikme faizinin tahsili amacıyla tanzim ve tebliğ edilen dava konusu işlemin, 2577 sayılı Kanununun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrasına istinaden tesis edilen, Danıştay kararı uyarınca ödenmesi gereken miktarı gösteren bir bildirim niteliği taşıdığı, ihbarname, ödeme emri veya haciz işlemi gibi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı gerekçesiyle reddeden …’nci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; Danıştay kararıyla, sadece ödeme emri ile talep edilen 120.144.000.-liralık tutarın kesinleştiği, yanlış ve hatalı hesaplanan ve ilk defa dava konusu işlemle bildirilen gecikme faizi ile gecikme zammının kesinleştiğinden söz edilemeyeceği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, davacı adına tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı süre aşımı yönünden reddeden mahkeme kararının Danıştay Yedinci Dairesince onanması üzerine, ödeme emri ile istenilen tutara ilave olarak hesaplanan gecikme zammı ile gecikme faizinin tahsili amacıyla dava konusu işlemin tesis edildiği, mahkemece ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrasınca tesis edilen işleminin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu işlemin, daha önce ödeme emri ile istenilen ve mahkeme kararıyla kesinleşen kısmının 2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi yerinde olmakla birlikte, gecikme zammı ve faizi ilk olarak bu işlemle davacıya bildirildiğinden, işlemin bu kısmının 28’inci maddenin 5’inci fıkrası kapsamında değerlendirilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, …Uluslararası Taşımacılık ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli manifesto kapsamı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilen 120.144.000.-lira gümrük vergi ve resimleri ile gecikme zammının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı süre aşımı yönünden reddeden vergi mahkemesi kararının, Danıştay Yedinci Dairesince onandığı, bunun üzerine davalı idarece tesis edilen dava konusu işlem ile ödeme emriyle istenilen tutarla birlikte, bu tutar üzerinden hesaplanan 1.161.957.000.-lira gecikme faizi, 270.324.000.-lira gecikme zammının da istendiği, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın ise, mahkemece, işlemin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca tesis edilen bir bildirim niteliğinde olduğu, dava konusu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesinin kararda dayanılan 5’inci fıkrası, “Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezalarının miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre; uygulanması (infazı) anılan fıkra gereği olan vergi mahkemesi kararlarının, davaya konu vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarlarının yeniden tespitini gerektiren kararlar olduğu açıktır. Böyle bir karar ise, ancak, vergi, resim, harçlar ile benzeri mali yükümlere ve bunların zam ve cezalarına ilişkin olan; yani, tarh ve tahakkuk işlemlerini konu edinen idari davalarda verilebilecek nitelikte bir karardır. Vergi mahkemelerinin görevine giren davalardan, tarh ve tahakkuk dışında kalan; örneğin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanması ile tesis edilen ödeme emri, haciz vs. gibi işlemleri konu edinenlerin sonucunda verilen kararlar üzerine verginin miktarının yeniden hesaplanması söz konusu olamayacağından; bu kararların da, açıklanan 5’inci fıkra uyarınca uygulamaya konulacağını söyleme olanağı yoktur.
Öte yandan; idari işlemlerin hukuka uygunluklarının denetimini konu edinen idari davalarda, davaya konu işlemin hukuka uygunluğunun saptanması sonucu davanın reddine karar verilmesi halinde, idarece uygulanan, davanın reddi yolundaki söz konusu karar değildir. İdarenin uygulamaya koyduğu, esasen icrai (uygulanabilir) nitelikte olan idari işlemin kendisidir.
Bu bakımdan; olayda da, ödeme emrine karşı açılan idari davanın süre aşımı sebebiyle reddedilmesinden sonra, alacaklı kamu idaresince yapılması gereken, 6183 sayılı Kanunda ödeme emri tebliğine karşın tahsil edilemeyen kamu alacakları için öngörülen uygulamanın gerçekleştirilmesinden; yani ödeme emrinin uygulamaya konulmasından ibarettir. Dolayısıyla; ödeme emrine karşı açılan davanın reddedilmesinden sonra, davalı idarece, tesis edilen işlemlerin, mahkemece davanın reddi yolunda verilen kararın uygulanması olarak nitelendirilmesi isabetli değildir.
Bu açıklamalar karşısında; 6183 sayılı Kanunun ödeme emri ile istenilen, ancak ödenmeyen kamu alacaklarının tahsili için öngördüğü işlemlerden olmayan dava konusu işlemin, ödeme emrine konu edilen gümrük vergi ve resimleri yönünden kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliği taşımadığında kuşku bulunmamakla birlikte; gecikme faizi ve gecikme zammının miktar olarak hesaplanıp, ilk kez, bu işlemle davacıya duyurulmuş olunması sebebiyle, bu kamu alacakları yönünden anılan niteliğe sahip olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne; vergi mahkemesi kararının, dosya tekemmül ettirilerek, gecikme faizi ve gecikme zammı yönünden yapılacak hukuka uygunluk denetimi sonucunda yeniden verilmek üzere bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 29.9.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.