Danıştay Kararı 7. Daire 1998/2961 E. 1999/2528 K. 15.06.1999 T.

7. Daire         1998/2961 E.  ,  1999/2528 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/2961
Karar No: 1999/2528

Temyiz İsteminde Bulunan:…Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi
Karşı Taraf : …Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : İhracat taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle Türkiye Tütüncüler Bankasından alınan ihracat kredisi için düzenlenen belgelere ilişkin olarak, 3505 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanılamayacağından bahisle tapu harcı ve damga vergisinin, gecikme faiziyle tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada; 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesinden bahsedilerek, vergi dairesince verilen savunmada, uyuşmazlığa konu … gün ve … sayılı ödeme emrinin davacı şirket adına sehven düzenlendiği ve takipten kaldırıldığı belirtilmiş bulunduğundan, … sayılı ödeme emri hakkında karar verilmesine yer olmadığına; öte yandan,… gün ve … sayılı ödeme emrine gelince; yükümlü şirket tarafından cezalı tarhiyata karşı açılan davada, sadece kaçakçılık cezasının dava konusu edildiğinin, vergi aslının dava konusu edilmeyerek kesinleştiğinin anlaşılması karşısında amme alacağının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinde yasal isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle … günlü ve … sayılı ödeme emrine karşı açılan davanın reddine ilişkin …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; ihracatın gerçekleştirildiğinin mahkeme kararı ile sabit olduğu, bu durumun da 6183 sayılı Yasanın 58’inci maddesi hükmüne göre, “borcum yoktur.” kapsamında değerlendirilerek ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Uyuşmazlık, yükümlü şirketin ihracat taahhüdünü yerine getirmediğinden bahisle vergi aslı ve gecikme faizinin tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Yükümlü şirketin ihracat taahhüdünü yerine getirdiği hususun yargı kararıyla kesinleşmiş olduğundan, 3505 sayılı Yasa hükümlerinden yararlandırılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabul edilerek, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Dairelerince, 2575 sayılı
Danıştay Kanununa 3619 sayılı Kanunla eklenen ek madde 1 hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
6183 sayılı Kanunun 54’üncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince, maddede sayılan tahsil şekillerinden biriyle cebren tahsil olunacağı, 55’inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı belirtilmiş, 58’inci maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı iddialarıyla 7 gün içinde dava açabileceği, hükme bağlanmıştır.
3505 sayılı Kanunun 1.1.1998 tarihinde yürürlüğe giren geçici 2’nci maddesinin (a) bendinde, ihracat işlemlerinin ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtların 31.12.1993 tarihine kadar 488 sayılı Kanuna göre damga vergisinden, 492 sayılı Kanuna göre de harçlardan istisna edildiği hükme bağlanmış; 3946 sayılı Yasanın 36’ncı maddesi hükmü ile de “31.12.1993” tarihi “31.12.1998” olarak değiştirilmiştir.
Bu düzenlemeye ilişkin uygulamayı yönlendirmek amacıyla, aynı maddenin son fıkrasına dayanılarak yayımlanan İhracat ve Yatırımlarda Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulanması Hakkında (2) seri nolu Tebliğin, “İhracatla İlgili İstisnanın Kapsamı” başlığını taşıyan 2’nci bölümünde de, ihracatın finansmanı gayesiyle kullandırılacak kredilerin (prefinansman, döviz ve gayri kabil-i rücu ihracat akreditiflerinin dahili devri suretiyle imalatçılara kullandırılan ihracat kredileri, Türk … kredileri ile T.C. Merkez Bankası tarafından Türk … ihracatla ilgili açılan kısa vadeli senet reeskont kredileri dahil) ve bu krediler ile ilgili olarak verilecek teminatların damga vergisi ve harçtan istisna olduğu, istisnanın, söz konusu taahhütleri kapsayan belge ibraz edilmek koşuluyla 3.7.1993 tarihinden itibaren vuku bulan işlemlerin tümüne resen uygulanacağı kabul edilmiştir.
Sözü edilen tüm bu düzenlemeler incelendiğinde de, ihracatla ilgili işlemlerin damga vergisi ve harçtan müstesna tutulabilmesi için, ihracatçı şirketin, taahhüt ettiği ihracatı gerçekleştirmesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirketin ihracat yapmak üzere alacağı kredinin teminatı olarak gösterdiği gayrimenkul üzerine, 3505 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanılarak, Türkiye Tütüncüler Bankası lehine ipotek tesis edildiğinin, ihracat taahhüdünün yerine getirilmediğinin tespiti üzerine, başlangıçta alınmayan vergi ve resimler üzerinden kaçakçılık cezalı tarhiyat yapıldığının, cezalı tarhiyata karşı açılan davada, vergi aslının sehven dava konusu edilmeyerek, kaçakçılık cezasının dava konusu edildiği ve yükümlü şirketin ihracat taahhüdünü yerine getirdiği hususunun, dosyada mevcut (E:…) gümrük çıkış beyannameleri, döviz alım belgeleri ve ödeme makbuzlarıyla sabit bulunduğu gerekçesiyle kaçakçılık cezasının terkinine karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, vergi aslının dava konusu edilmeyerek kesinleştiğinden bahisle amme alacağının gecikme faiziyle tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinden doğmuştur.
6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinde, hangi nedenlerle ödeme emrine karşı dava açılabileceği belirtilmiş, tahdidi olarak sayılan nedenler arasında “borcun bulunmadığı” hali de yer almıştır.
Olayda, ödeme emrine karşı, “böyle bir borcun bulunmadığı” iddiasıyla dava açılmış olduğundan, öncelikle “borcun bulunmaması” kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunun yukarıda değinilen 54 ve 55’inci maddelerinde de açıkça vurgulandığı gibi, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca işlem tesis edilebilmesi için herşeyden önce ortada bir amme alacağının ve bunun karşıtı olarak muhataplar açısından da bir borcun bulunması şarttır.
Bu durumda, 3505 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanabilmesi bakımından, yükümlü şirketin taahhüt ettiği ihracatı gerçekleştirdiği, temyiz edilmeksizin kesinleşen …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararı ile sabit olduğundan, bu hususun ödeme emri aşamasında “borcum yoktur.” kapsamında değerlendirilmesi gerekli iken, yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, … gün ve … sayılı ödeme emrinin yükümlü şirketle bir ilgisinin bulunmadığı, vergi dairesince verilen savunmada belirtilmiş bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 15.6.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) AZLIK OYU: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden karara katılmıyoruz.