Danıştay Kararı 7. Daire 1998/2719 E. 1999/3869 K. 24.11.1999 T.

7. Daire         1998/2719 E.  ,  1999/3869 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/2719
Karar No: 1999/3869

Temyiz İsteminde Bulunan : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : … Serbest Bölge Dış Ticaret A.Ş.
İstemin Özeti : Davacı şirket tarafından gerçekleştirilen sermaye artırımına ilişkin damga vergisinin beyan edilip ödenmediğinden bahisle tarh edilen damga vergisi ile kesilen kusur cezası ve hesaplanan gecikme faizinin tahsili amacıyla tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrini; dosyanın incelenmesinden, ödeme emrinin usulüne aykırı olarak serbest bölge temsilcisine tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, davacının ödeme emrine muttali olduğu tarihe göre davanın süresinde açıldığı sonucuna varıldığından; davalı idarenin süre def’inin varit görülmediği; işin esasına gelince: 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6’ncı maddesinde, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlandığından, serbest bölgede faaliyet gösteren davacı şirketin sermaye artırımı dolayısıyla ödenmesi gereken damga vergisinden muaf olduğu; her ne kadar, ihbarnamenin tebliği üzerine süresinde dava açılmamışsa da; yasanın öngördüğü muafiyet karşısında, bu durumun, verginin tahsil edilebilir hale gelmesini sağlayamıyacağı; bu itibarla, davacı tarafından ileri sürülen iddiaların, “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilerek incelenmesinin yasal ve hukuksal bir zorunluluk olduğu gerekçesiyle iptal eden …’inci Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; sermaye artırımı işleminin serbest bölge dışında yer alan noterlikçe gerçekleştirildiği; bu nedenle, 3218 sayılı Kanunun olaya uygulanamayacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığın, serbest bölgede faaliyette bulunan davacı şirketçe gerçekleştirilen sermaye artırımı işleminin damga vergisine tabi tutulmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6’ncı maddesi incelendiğinde, vergiyi doğuran olayın bu bölgelerde gerçekleşmesi şartıyla muafiyet tanınacağı sonucuna varılmaktadır.
Olayda, vergisi uyuşmazlık konusu işlem, sermaye artırımı işlemi olup, bu işlemlerde vergiyi doğuran olayın tescil ile meydana geldiği dikkate alındığında, serbest bölge dışında gerçekleşen işleme, 3218 sayılı Kanun hükümleri uyarınca istisna tanınamayacağından, aksi yöndeki mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında; temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı öngörülmüştür.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, yukarıda belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığı gibi, mahkeme kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, bu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte de görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasının gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren davacı şirketçe gerçekleştirilen sermaye artırımı dolayısıyla hesaplanan damga vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptaline dair vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun “Muafiyet ve teşvikler” başlıklı 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında, serbest bölgelerin gümrük hattı dışında sayıldığı; ikinci fıkrasında, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanamayacağı; üçüncü fıkrasında da, işleticilerin ve kullanıcıların, yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek teşviklerden yararlandırılabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Maddede “bu bölgelerde” ibaresinin kullanılmış olması, Kanun koyucu’nun muafiyet hükmünden yararlanılmasını, vergiyi doğuran olayın serbest bölgede gerçekleşmesi şartına bağladığını göstermektedir.
Dosyanın incelenmesinden; ödeme emri içeriği damga vergisinin, kanuni merkezi serbest bölgede bulunan davacı şirketçe gerçekleştirilen sermaye artırımı işlemi üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun (1) sayılı Tablosunun 1’inci maddesinin, 3’üncü fıkrasında; anonim, eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenamelerinin damga vergisine tabi olduğu, şirket sermayesinin artırılması halinde artırılan meblağa yukarıdaki nispetlerin yeniden uygulanacağı ve azami haddin yeniden nazara alınacağı hükme bağlanmış olup; buna göre, damga vergisini doğuran olayın, sermaye artışının hukuken gerçekleştiği tarihte doğacağı açık bulunmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 300’üncü maddesinde, tasdik edilen şirketin, merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan olunacağı açıklandıktan sonra, tescil ve ilan edilecek hususlar arasında esas sermaye miktarı da gösterilmiş olup; Kanunun 301’inci maddesinin ilk fıkrasında da, şirketin ticaret siciline tescil ile hükmi şahsiyet kazanacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan, anılan Kanunun “ticaret sicili” ile ilgili faslında yer alan 33’üncü maddesinde, tescil edilmiş hususlarda vuku bulacak her türlü değişikliğin de tescil olunacağı öngörülmüştür.
Bu hükümlerden, anonim şirketlerin kuruluşunda ticaret siciline tescil edilen sermaye miktarındaki değişikliklerin de, ticaret siciline tescilinin gerekeceği ve bu tescilin muteberlik şartı olduğu; dolayısıyla, sermaye miktarında yapılan değişikliğin, tescil tarihinde hüküm ifade edeceği anlaşılmaktadır. Nitekim, Türk Ticaret Kanununun bu hukuki duruma paralel olarak düzenlenen 390’ıncı maddesinde; esas sermayenin artırılmasına dair umumi heyet kararının, tescilden önce hüküm ifade etmeyeceği yolunda yer alan hüküm de, bunu doğrulamaktadır.
Bu hukuki durum karşısında; damga vergisini doğuran olayın, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının ticaret siciline tescil edildiği tarihte meydana geldiğinin kabulü gerektiğinden; serbest bölge dışındaki İzmir Ticaret Sicil Memurluğuna tescil ile meydana gelen vergiyi doğuran olaya, 3218 sayılı Kanunun yukarıda anılan 6’ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmünün uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
Diğer taraftan; aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, serbest bölgede gerçekleştirilecek sermaye artırımı işlemleri dolayısıyla muafiyet uygulanabilmesi de, bu bölgedeki üretim ve yatırım faaliyetlerinin Bakanlar Kurulunca teşvik belgesine bağlanması ve bu belgede vergi, resim ve harç istisnası teşviğine yer verilmesi koşuluna bağlanmış olup; davacının bu nitelikte bir teşvik belgesine sahip olduğu yolunda herhangi bir iddia da ileri sürülmediğinden, sermaye artırımı dolayısıyla hesaplanan damga vergisinin tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrinin iptali yolunda mahkemece yazılı gerekçe ile verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 24.11.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.