Danıştay Kararı 7. Daire 1998/240 E. 1999/1652 K. 22.04.1999 T.

7. Daire         1998/240 E.  ,  1999/1652 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/240
Karar No: 1999/1652

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
Karşı Taraf : … Kimya Tekstil Ürünleri Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : 3903.90.00 tarife ve istatistik pozisyonunda beyan edilen eşyanın 4005.95.90 tarife ve istatistik pozisyonuna dahil olduğundan bahisle, tespit edilen pozisyonda öngörülen vergi oranı üzerinden yapılan tahakkuk işleminin “itirazım vardır” şerhi düşülmek suretiyle tebellüğ edilmesinden sonra, aradaki vergi farkının kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine dair işlemi; ithal edilen eşyanın hangi tarife ve istatistik pozisyonuna girdiğinin tespit edilebilmesinin teknik bilgi ve ihtisas konusu olduğu, davacı tarafından dava açılmadan önce, eşyanın teknik vasıflarının belirlenmesinin istenilmesi üzerine üç ayrı ciddi devlet kuruluşunca düzenlenen ve mahkemelerince de uygun bulunan analiz raporlarına göre eşyanın beyan edilen pozisyonda olduğu sonucuna ulaşılmakla, tesis edilen işlemde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden …. Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; yapılan tahakkuk işleminin yasal olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Bilirkişilik, hakime, önüne gelen bir ihtilafı çözmek için gerekli olan özel ve teknik bilgiyi sağlamak amacına yönelik bir müessesedir. Uyuşmazlığın çözümü için, özel ve teknik bilginin gerekli olup olmadığını, dolayısıyla da bilirkişiye başvurulup başvurulmayacağını hakim takdir eder. Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmekle, ihtiyaç duyulan teknik bilgi, açıklama ve belirlemelerin bilinmesi amaçlanmakta ve yapılan tespitler sonucu, bilgi ihtiyacı giderilerek karar verme aşamasına gelinmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31’inci maddesiyle atıfta bulunulan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yukarıda yer verilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, bilirkişi tarafsız, güvenilir, her iki tarafca da isminde mutabık kalınan kişiler arasından seçilmelidir.
Bu duruma göre, bağımsız ve tarafsız olan mahkemelerin kararlarının, taraflara ve topluma güven vermesi, onları tatmin etmesi bakımından, mahkeme kararına dayanak oluşturan bilirkişi raporlarının da, kanunların öngördüğü usullere göre hakimlerce seçilmiş, davacı ve davalıyla ilgisi olmayan, tarafsız bilirkişilerce düzenlenmesi zorunludur.
Aksi bir uygulama, raporu, karara dayanak alınmak üzere mahkemece yaptırılması gereken bilirkişi incelemelerinin taraflarca yaptırılması ve bu suretle karar verilmesi, yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı yolundaki temel anayasal ilkeye ters düşeceği gibi, toplumdaki yargıya güven duyğusunu da zedeleyeceği açıktır.
Olayda, vergisi uyuşmazlığa konu eşyanın dahil olduğu tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesi bakımından mahkemece usulü dairesinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yola gidilmeksizin ve gümrük idaresince yapılan iki ayrı tahlil sonucunun davacı iddialarının aksine olmasına karşın, davacı tarafından sunulan analiz raporlarına itibar edilerek verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : Uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirket tarafından Gümrük Giriş Tarife Cetvelinin 3903.90.00 pozisyonunda beyan ve ithal edilen eşyanın, yapılan incelemede 4005.99.90 pozisyonuna tabi eşyalardan olduğunun tespit edildiğinden bahisle, bu pozisyon üzerinden yapılan ek tarhiyatı terkin eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun “İtiraz Sebepleri” başlıklı 78’inci maddesinin 1’inci bendinde, eşyanın vergi tahakkukuna esas tutulan teknik mahiyet ve niteliklerinin tayin ve tespitinde isabetsizlik bulunması halinde itiraz edilebileceği belirtildikten sonra, parantez içinde “Kanunun 83’üncü maddesi gereğince ikinci tahlili yapılmışsa bu fıkra hükmü uygulanmaz” denilmek suretiyle mükelleflerin ikinci tahlil sonuçlarına itiraz edemeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Aynı yasanın “tahlile itiraz” başlıklı 83’üncü maddesinin 5’inci bendinde de, “ikinci tahlil sonucu eşyanın teknik mahiyet ve niteliklerinin tayin ve tespiti bakımından kesindir. Şu kadar ki, bu ikinci tahlile karşı Devlete ve üniversitelere ait yetkili bir laboratuvardan da istifade edilmek şartıyla idarenin tahkikat yapabilme hakkı saklıdır” denilmiş olup, Gümrük Yönetmeliğinde de sözü geçen hükme paralel olarak 330’uncu madde hükmü yer almıştır.
Görüldüğü gibi, sözü geçen madde hükümleri ile eşyanın teknik mahiyet ve niteliklerinin tayin ve tespiti bakımından mükelleflerin itiraz hakkı sadece “idari itiraz yolu” bakımından sınırlanmış olup, bu hususun açılacak bir davada inceleme konusu yapılabileceği tabiidir. Kaldı ki, madde hükümlerinde idarenin ikinci tahlilin sonucuyla yetinmeyerek, gerek görüldüğünde inceleme ve soruşturma yaptırarak ithal eşyasının niteliklerinin tespiti yoluna gidebileceği belirtildiğine göre, ikinci tahlilin sonucu mutlak olmadığı gibi, maddede öngörülen bu hak sadece idareye tanınmış bir hak değildir. Zira idare için kesin olmayan bir sonucu, davacı da aksini iddia ettiğine göre, doğru ve kesin kabul etmeye olanak yoktur. Bu durumda, mahkemece yükümlünün bilirkişi tetkikatı yapılması yolundaki istemine itibar edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirdi.
Diğer taraftan 1615 sayılı Gümrük Kanununun 4’üncü maddesinde gümrük vergisinin 3’üncü madde gereğince ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihte eşyanın bulunduğu hal ve mahiyetine göre o tarihte yürürlükte bulunan gümrük giriş tarife cetvelindeki nisbet, had ve esaslara göre hesaplanacağı hükme bağlanmış olup, buna göre ithal konusu eşyanın ilişkin bulunduğu gümrüş giriş beyannamesinin tescil tarihi itibarıyla 1.1.1989 tarihli Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde gösterilen nispet, had ve esaslara göre vergilendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan, söz konusu cetvelin “tarifenin yorumu ile ilgili genel kurallar” başlıklı bölümünde yer alan kural 3-a da ise, eşyayı en özel şekilde niteleyen pozisyonun, daha genel şekilde niteleyen pozisyona göre öncelik alacağı belirtilmiştir.
Bu durumda, ithal konusu eşyanın belirgin özelliğinin tespiti ve gerçek durumun saptanması amacıyla,eşya ve eşyaya ait katalog, prospektüs üzerinde üç kişilik bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılıp, tarifenin yukarıda açıklanan 3-a kuralıda göz önünde bulundurulmak suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davacı tarafından özel olarak yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun kabul nedenleri açıklanmadan eşyanın 3903.90 tarife pozisyonunda yer alan eşyalardan olduğundan bahisle ek tarhiyatın terkini yolundaki vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, 3903.90.00 tarife ve istatistik pozisyonunda beyan edilen eşyanın, 4005.99.90 tarife ve istatistik pozisyonunda yer aldığından bahisle, söz konusu pozisyonda öngörülen vergi oranı üzerinden tahakkuk işleminin yapıldığı, açılan davada, mahkemece, eşyanın dahil olduğu tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın, davacının, dava açmadan önce eşyanın vasıflarının belirlenmesi istemiyle yaptırdığı analiz sonucunda düzenlenen raporlara itibar edilerek dava hakkında karar verildiği anlaşılmıştır.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 4’üncü maddesinde, gümrük vergisinin aynı Kanunun 3’üncü maddesi gereğince ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihte eşyanın bulunduğu hal ve mahiyetine göre o tarihte yürürlükte bulunan gümrük giriş tarife cetvelindeki nispet, had ve esaslara göre hesaplanacağı belirtilmiştir.
İthal edilen eşyalar için hangi vergi oranlarının uygulanacağı, söz konusu eşyaların dahil bulunduğu tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesine bağlıdır. Bu belirleme ise, Gümrük Giriş Tarife İzahnamesindeki açıklamalar dikkate alınmak suretiyle yapılmalıdır. Eşyanın nitelikleri itibarıyla hangi pozisyonda yer alacağı, hakim tarafından, teknik bilgi eksikliği nedeniyle belirlenemez ise, bu durumda, bilirkişilik müessesesine başvurulmalıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31’inci maddesiyle atıfta bulunulan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275’inci maddesinde, bilirkişi incelemesine, dava ile ilgili olup, çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilginin gerekli olduğu hallerde başvurulacağı; 276’ncı maddesinde, iki tarafın ittifak edememeleri halinde bilirkişinin hakim tarafından seçileceği, hakimin lüzum görmesi halinde, bilirkişinin beyan ettiği veya edeceği oy ve mütalaanın tarafsız olduğu veya olacağı yolunda bilirkişiye yemin ettirilebileceği; 277’nci maddesinde, hakimler için geçerli olan sebeplere binaen bilirkişilerin de reddolunabileceği; 283’üncü maddesinde, raporun taraflara tebliğinden itibaren bir hafta içinde bilirkişi raporuna itiraz edilebileceği; 286’ncı maddesinde de, hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği yolundaki genel ilkeye paralel olarak, bilirkişi raporunun hakimi bağlamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda anılan kanun maddelerine göre, bilirkişilik, hakime, önüne gelen bir ihtilafı çözmek için gerekli olan özel ve teknik bilgiyi sağlamak amacına yönelik bir müessesedir. Uyuşmazlığın çözümü için, özel ve teknik bilginin gerekli olup olmadığını, dolayısıyla da bilirkişiye başvurulup başvurulmayacağını hakim takdir eder. Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmekle, ihtiyaç duyulan teknik bilgi, açıklama ve belirlemelerin bilinmesi amaçlanmakta ve yapılan tespitler sonucu, bilgi ihtiyacı iderilerek karar verme aşamasına gelinmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31’inci maddesiyle atıfta bulunulan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yukarıda yer verilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, bilirkişi tarafsız, güvenilir, her iki tarafca da isminde mutabık kalınan kişiler arasından seçilmelidir.
Bu duruma göre, bağımsız ve tarafsız olan mahkemelerin kararlarının, taraflara ve topluma güven vermesi, onları tatmin etmesi bakımından, mahkeme kararına dayanak oluşturan bilirkişi raporlarının da, kanunların öngördüğü usullere göre hakimlerce seçilmiş, davacı ve davalıyla ilgisi olmayan, tarafsız bilirkişilerce düzenlenmesi zorunludur.
Aksi bir uygulama, raporu, karara dayanak alınmak üzere mahkemece yaptırılması gereken bilirkişi incelemelerinin taraflarca yaptırılması ve bu suretle karar verilmesi, yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı yolundaki temel anayasal ilkeye ters düşeceği gibi, toplumdaki yargıya güven duygusunu da zedeleyeceği açıktır.
Olayda, ithal olunan eşyanın dahil olduğu tarife ve istatistik pozisyonunun belirlenmesi bakımından mahkemece usulü dairesinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; bu yola gidilmeksizin ve davacı tarafından sunulan raporlardaki tespitler ile gümrük idaresince yapılan tahlil sonuçlarının birbirleriyle çelişkili olmaları hususu dikkate alınmaksızın davacı tarafından sunulan raporlara itibar edilerek verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; yukarıda belirtilen şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 22.4.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.