Danıştay Kararı 7. Daire 1997/5295 E. 1998/4660 K. 21.12.1998 T.

7. Daire         1997/5295 E.  ,  1998/4660 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/5295
Karar No: 1998/4660

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili :Av. …
Karşı Taraf : …Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : … Kimya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 1996 yılına ait ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirketin yönetim kurulu üyesi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesi ile 58’inci maddesinden bahisle, mahkemelerinin ara kararına cevaben gelen belgelerin incelenmesinden, davacının uyuşmazlık konusu dönemlerde yönetim kurulu üyesi ve birinci derecede imzaya yetkili olduğu, bu husunun aksinin kanıtlanamadığı, vergi dairesince vergi alacağının tahsili için gerekli işlemlerin yapıldığı, şirkete ait fabrikanın 14.2.1997 tarihinde satıldığı, ancak satış bedeli rehinli alacaklıların alacağını karşılamadığından, amme alacağının şirketten tahsil etme imkanının kalmadığının anlaşıldığı, bu itibarla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğu gerekçesiyle reddeden …Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; uyuşmazlık konusu vergi alacağının şirket mal varlığından tahsili olanağının halen mevcut olduğu, vergi borcunun ödenmemesi konusunda davacıya atfı kabil herhangi bir kusurun mevcut olmadığı, davacı yönetim kurulunda şirket ortağı olan …İl Özel İdaresini temsilen bulunduğu için sorumluluğun temsil edilen kuruma ait olması gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi :Uyuşmazlık, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesine göre davacı adına düzenlenen ödeme emrinden doğmuştur.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen ve kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükmü yer almış olup, bu maddenin gerekçesinde, yapılan bu düzenlemenin vergi usul kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının asıl borçludan tahsil edilememesi halinde kanuni temsilcilerin, teşekkülü idare edenlerin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini sağlamak amacına yönelik olduğu kanuni temsilcilerin vergi ve buna bağlı alacaklarının Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesine göre takip edilebilecekleri açıklanmaktadır.
Bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, kanuni temsilcilerin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu kanunun 10’uncu maddesine göre, diğer amme alacakların ödenmesinden de 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesine göre sorumlu olacakları sonucuna varılarak, davacı adına şirket yönetim kurulu üyesi sıfatıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emri yerinde olmadığından temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: … Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin 1996 dönemine ait ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla yönetim kurulu üyesi ve kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrini tasdik eden Vergi Mahkemesi kararı, dayandığı hukuki ve yasal nedenlerle yerinde görülmüş olup, ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda değildir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; … Kimya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 1996 yılına ait ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesi uyarınca şirket yönetim kurulu üyesi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükmü yer almıştır.
Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesinde de tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükme bağlanmış olup, bu maddeyi 6183 sayılı Kanuna ekleyen 4108 sayılı Kanunun 11’inci maddesinin gerekçesinde ise, “213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesiyle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden takip ve tahsili cihetine gidilmekte olduğu, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsili imkanı bulunmadığından Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi, bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanuna mükerrer 35’inci madde eklenmiştir.” ifadeleri yer almaktadır.
Yukarıda yer alan kanun hükümleri ve gerekçeden de anlaşılacağı üzere, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesi uyarınca sorumlu olacakları sonucuna varılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun tüm amme alacaklarının tahsil usulünü düzenlemiş olması karşısında, bu kanunun mükerrer 35’inci maddesinin vergi ve buna bağlı alacaklar için de uygulanabileceği düşünülebilir ise de, Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının vergi ve buna bağlı alacaklarla ilgili özel hükmü karşısında, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35’inci maddenin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Nitekim maddenin gerekçesinde Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesine yapılan gönderme ile, mükerrer 35’inci maddenin “diğer amme alacakları” için getirildiği belirtilerek, ayrı ve paralel bir düzenlemeye gidildiği de açıklanmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak maddenin, özel hüküm olan Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesi olduğu, 6183 sayılı Kanunun 35’inci maddesinin ise ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecek hüküm olduğu kuşkusuzdur.
Olayda, mahkemece; her ne kadar borçlu anonim şirketin 1996 yılına ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının şirket mal varlığından tüm işlemler yapıldıktan sonra alacağın tahsil imkanının kalmadığının anlaşılması üzerine, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesi uyarınca şirket yönetim kurulu üyesi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olduğuna karar verilmişse de, kanuni temsilcilerin sorumluluğu esaslarına ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında, şirket vergi borçlarının 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35’inci maddesi uyarınca davacıdan istenmesi mümkün olamayacağından, davanın yazılı gerekçe ile reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 21.12.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.