Danıştay Kararı 7. Daire 1997/4732 E. 1998/2905 K. 21.09.1998 T.

7. Daire         1997/4732 E.  ,  1998/2905 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/4732
Karar No: 1998/2905

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekilleri : Av. …
Karşı Taraf : …Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı adına salınan veraset ve intikal vergisi üzerinden hesaplanan gecikme zammı ile …ve …adına salınan veraset ve intikal vergisi üzerinden hesaplanan gecikme faizinin tahsiline yönelik işlemin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından haksız tahsil edildiği ileri sürülen gecikme zammı ve gecikme faizinin iadesi istemiyle öncelikle idareye başvurulup idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem tesis ettirilmeden doğrudan doğruya dava açıldığının anlaşıldığı; oysa, olayda, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin mevcut olmadığı gerekçesiyle reddeden …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; dava konusu gecikme zammı ve gecikme faizinin tahsiline yönelik işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi : Davacı tarafından kendisine veraset yoluyla intikal eden mallar nedeniyle hesaplanan veraset ve intikal vergisiyle birlikte ödemek zorunda kaldığı gecikme zammının iadesi istemiyle öncelikle vergi dairesine başvurması zorunlu olmayıp, doğrudan vergi mahkemesinde bu istemle dava açabileceğinin kabulü zorunludur.
İadesi istenilen gecikme faizlerinin ise davacının değil, … ile …’na ait veraset ve intikal vergisi üzerinden hesaplandığı hususunun mahkemece ayrıca göz önünde bulundurulacağı tabiidir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: 11.6.1993 tarihinde veraseten intikal eden mallar nedeniyle tahsil edilen gecikme faizi ve gecikme zammının iadesi istemiyle açılan davayı; idareye başvurularak haklarında idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem tesis ettirilmediği, bu hale göre ortada idari davaya konu olabilecek kesin bir işlem olmadığı gerekçesi ile 2577 sayılı Yasanın 14/3-d ve 15/1-b maddeleri uyarınca reddeden vergi mahkemesi kararı dayandığı hukuki ve yasal nedenlerle yerinde görülmüş olup, ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda değildir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; …’nun 11.6.1993 tarihinde vefat etmesi üzerine mirasçılarından olan davacının, kendisine veraset yoluyla intikal eden gayrimenkuller nedeniyle tahakkuk eden veraset ve intikal vergisi borcunu hesaplanan gecikme zammı ile birlikte ve yine mirasçılardan olan … ve …’na intikal eden mallar nedeniyle tahakkuk eden veraset ve intikal vergilerini de hesaplanan gecikme faizleri ile birlikte 31.1.1996 tarihinde ödediği; bilahare, ödenen gecikme zammı ile gecikme faizlerinin iadesi istemiyle işbu davayı açtığı; mahkemece de, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6183 sayılı Kanunun 52’nci maddesinde, gecikme zammının önceden borçluya bildirilmesinin gerekmediği belirtilmiştir.
Dosya içerisinde de davacıya dava konusu gecikme zammının daha önceden tebliğ edildiği yolunda herhangi bir bilgi ve belge yoktur.
Bu durumda; vergi dairesine veraset ve intikal vergisini ödediği sırada gecikme zammını da ödemek zorunda kalan davacının gecikme zammından, 31.1.1996 tarihinde haberdar olduğunun kabulü gerektiğinden; bu tarihten itibaren 30 günlük idari dava açma süresi içerisinde açıldığı anlaşılan davanın esasının incelenmesi gerekirken, ortada, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemin olmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddinde isabet görülmemiştir.
Öte yandan; miras hisselerinin davacı tarafından satın alınması, … ve …’ya ait veraset ve intikal vergisine isabet eden gecikme faizinin tahsiline ilişkin işleme karşı açılacak davada davacıya taraf olma ehliyeti kazandırmayacağından, mahkemece yeniden verilecek kararda, bu hususun ayrıca göz önünde bulundurulacağı tabiidir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 21.9.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.