Danıştay Kararı 7. Daire 1997/4731 E. 1998/4572 K. 17.12.1998 T.

7. Daire         1997/4731 E.  ,  1998/4572 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/4731
Karar No: 1998/4572

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : …Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı adına düzenlenen 13.12.1993 günlü, … takip nolu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden, ödeme emrinin dayanağını teşkil eden vergi-ceza ihbarnamesinin 5.3.1993 ve 27.4.1993 tarihlerinde posta kanalıyla davacının bilinen adresinde tebliğ edilmeye çalışıldığı; tebliğ zarfının “muhatap adreste tanınmıyor-iade” şerhi ile geri döndüğü, bunun üzerine anılan ihbarnamenin memur eliyle tebliğe çıkarıldığı; 30.3.1993, 12.5.1993 tarihli meçhul tutanaklarının mahalle muhtarıyla birlikte düzenlenmesinden sonra ihbarnamenin ilanen tebliğ edildiğinin anlaşıldığı; bu durumda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ilanen tebliğ hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmek suretiyle kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde kanuna aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden …. Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; borçlunun idareyi yanıltmak amacıyla hayali adres bildirdiği, …Vergi Dairesi Müdürlüğünden araştırma yapılması durumunda ikametgah ve iş yeri adresinin tespitinin mümkün olduğu, bu nedenle ilanen yapılan tebliğin kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yönündedir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, borçlu şahsın ihbarı üzerine yükümlü hakkında düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak salınan banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kesilen kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezalarını içeren ihbarnamelerin, borçlu şahıs tarafından bildirilen “…Cad. …. Sokak …” adresinde posta vasıtası ve memur eliyle tebliğ edilmeye çalışıldığı; bu adreste bulunamaması ve tanınmadığının muhtar nezdinde düzenlenen meşhul tutanağı ile tespit edilmesi üzerine ilanen tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Vergi Usul Kanununun 101’inci maddesindeki düzenlemeye göre bir adresin vergilendirme ile ilgili vesika veya yazının muhatabı yönünden bilinen adres sayılabilmesi için bizzat kendisi tarafından bildirilmesi ya da maddede belirtilen şekilde tespit edilmiş olması gerektiğinden, borçlu şahıs tarafından bildirilen adresin “bilinen adres” olarak kabulü suretiyle tebligat yapılmasında ve bu tebligatın yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddeden mahkeme kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Kesinleşen amme alacağının tahsili için tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrinin iptali isteği ile dava açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden gerek posta vasıtası ile gerekse memur eli ile vergi dairesince bilinen adreslere çıkartılan tebligatlar “muhatap adresinde tanınmıyor” şerhi ile iade edildiğinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 103’üncü maddesinde belirlenen ilanen tebliğ şartlarının gerçekleşmesi üzerine ilanen tebliğ yoluna gidildiği ve bu suretle yapılan tebliğ ile amme alacağının kesinleştiği anlaşıldığından, kesinleşen amme alacağının tahsili için düzenlenen uyuşmazlık konusu ödeme emrinde kanuna aykırılık bulunmadığından, vergi mahkemesince davanın reddinde usule ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Temyiz isteğinin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; yükümlü adına resen tarh edilen banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kesilen kaçakçılık cezası, gecikme faizi ve özel usulsüzlük cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı, ihbarnamenin ilan yoluyla tebliğinin yasaya uygun bulunduğu; bu nedenle kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenip tebliğ olunan ödeme emrinde yasal isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101’inci maddesinin ilk fıkrasında, bu Kanuna göre bilinen adreslerin neler olduğu açıklandıktan sonra, son fıkrasında da, mektupların gönderilmesinde, bu adreslerden, tarih itibarıyla, tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanının dikkate alınacağı hüküm altına alınmış; aynı Kanunun 103’üncü maddesinde ise, tebliğin hangi hallerde ilanla yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Olayda; borçlu şahsın ihbarı üzerine yükümlü hakkında ikrazatçılık faaliyetinden dolayı gıyaben düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak salınan banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kesilen kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezalarını içeren ihbarnamelerin, davacıdan aldığı borç para karşılığında faiz ödediğini iddia eden İsmail Vedat Sağlar tarafından bildirilen “… Cad. …. Sokak …” adresinde posta vasıtası ve memur eliyle tebliğ edilmeye çalışıldığı; muhatabın bu adreste bulunamaması ve tanınmadığının muhtar nezdinde düzenlenen meçhul tutanağı ile tespit edilmesi üzerine de ilanen tebliğ edildiği; davacı tarafından, 26.11.1996 gün ve 29862 sayı ile vergi dairesi kayıtlarına geçen dilekçede belirtilen adreste ihbarnamenin yeniden tebliği yoluna da gidilmediği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Bu durumda; borçlu tarafından bildirilen adresin “bilinen adres” olarak kabulüne, yukarıda açıklanan yasa hükümleri karşısında olanak bulunmadığından; idarece, ihbarnamelerin ilan yoluyla tebliğinde ve bu tebligata dayanılarak düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 17.12.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.