Danıştay Kararı 7. Daire 1997/4426 E. 1998/3048 K. 29.09.1998 T.

7. Daire         1997/4426 E.  ,  1998/3048 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/4426
Karar No: 1998/3048

Temyiz İsteminde Bulunan : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : 1992, 1993, 1994 ve 1995 yıllarına ilişkin damga vergisi borcunu geç ödediğinden bahisle “gecikme cezası” adı altında hesaplanan 84.223.000.-lira tutarın tahsili amacıyla davacı adına tesis edilen işlemi; Damga Vergisi Kanununun 24 ve 26’ncı maddelerinden bahisle, eksik tahsil edilen damga vergisinden, tahsilatı eksik yapanlar sorumlu olmakla birlikte, bu eksiklikleri bir tutanakla vergi dairelerine bildirmeleri gerektiği, genel bütçeye dahil vergileri tarh ve tahakkuk ettirmenin vergi dairesinin görev ve yetkisi içinde olduğu, tahsil ederek vergi dairesine yatırmaktan sorumlu bulunduğu damga vergisini eksik tahsil eden davalı idarenin durumu vergi dairesine bildirmesi veya kendisi ödeyerek mükellefe rücu etmesi gerektiği, bu itibarla, tarh ve tahakkuk yetkisi bulunmayan davalı idare tarafından gecikme cezası hesaplanmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; davacıdan tahsil edilecek tutarın vergi dairesine yatırılacağı, Damga Vergisi Kanununun 24’üncü maddesi uyarınca idarelerinin mükellefe rücu hakkı olduğu, ceza ihbarnamesi Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmediği için davanın görev yönünden reddi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun “Vergi ve Cezada Sorumluluk” başlığını taşıyan 24’üncü maddesinde; “… Resmi daireler veya noterlerce düzenlenerek kişilere verilen veya dairede bırakılan ve damga vergisi hiç alınmayan veya noksan alınan kağıtların vergisi mükelleflere, cezası düzenleyenlere aittir.
Vergi ve ceza, vergi için mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları düzenleyenlerden alınır.” hükmü yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, İstanbul Su Ürünleri Hali Müdürlüğünde yer tahsis sahibi komisyonculardan olan davacıdan fatura bedellerinin ödenmesi sırasında tevkif suretiyle alınan damga vergisinin matrahına katma değer vergisinin de dahil edilmesi gerektiğinden bahisle 1992, 1993, 1994 ve 1995 yılları için hesaplanan fark damga vergisinin tahsil edildiği, söz konusu vergi nedeniyle davacıdan ayrıca “gecikme cezası” adı altında 84.223.000.-lira talep edildiği, davacının gecikme cezası istenilmesine yönelik işlemin iptali istemiyle açtığı davada mahkemece yazılı gerekçe ile dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı belediye tarafından temyiz dilekçesinde, damga vergisinin eksik ödenmesi nedeniyle hesaplanacak vergi ve cezaların vergi dairesine ödenmesinden her ne kadar idareleri sorumlu ise de; Damga Vergisi Kanununun 24’üncü maddesine göre mükellefe rücu haklarının bulunduğu ileri sürülmüştür.
Oysa; Damga Vergisi Kanununun yukarıda bahsi geçen 24’üncü maddesi uyarınca davalı belediyenin “gecikme cezası” adı altında davacıdan talep ettiği 84.223.000.-liralık meblağın ancak açılacak bir rücu davasına konu edilmesi mümkün bulunduğundan, anlaşmazlığın Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözümü gerekmektedir. Borçlar Kanununa dayalı hak iddialarına ilişkin anlaşmazlıkların çözümü ise, adli yargı yerlerinin görev alanına girmektedir.
Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… (Hukuk Bölümü) sayılı kararında da, davalıya ait vergi borcunun; sorumlu sıfatıyla davacı tarafından ödenmesi nedeniyle, bu borcun rücuan davalıdan tahsili istemiyle açılan davanın, adli yargı yerinde görülmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu itibarla, adli yargıda açılacak bir rücu davası ile davacıdan istenilmesi gereken uyuşmazlık konusu tutarın, davalı idarenin kamu gücünü kullanmak suretiyle tesis ettiği dava konusu işlemle istenilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine; mahkeme kararının onanmasına; hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 4.8 oranında ve … liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının temyiz edenden alınmasına, 29.9.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.