Danıştay Kararı 7. Daire 1997/3729 E. 1998/197 K. 26.01.1998 T.

7. Daire         1997/3729 E.  ,  1998/197 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/3729
Karar No: 1998/197

Kararın Düzeltilmesini İsteyen: Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf :… Ziraat ve Ticaret A.Ş.
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : 1990 yılının Eylül dönemine ilişkin damga vergisinin vadesinde ödenmediğinden bahisle tahakkuk ettirilen ve vergi aslı gibi addolunan gecikme zammının tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrini iptal eden …. Vergi Mahkemesinin … günlü; E:…; K:…sayılı kararının onanması yolundaki Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 15.5.1996 günlü, E:1996/380; K:1996/1716 sayılı kararının; ödeme emrinde, amme alacağının türü ve miktarının gösterildiği ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Uyuşmazlık, davacı şirket tarafından, beyan üzerine tahakkuk ederek kesinleşen damga vergisinin vadesinden sonra ödenmesi nedeniyle, verginin normal vadesi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için hesaplanan gecikme zammının, asıl addolunarak tahsili amacıyla ödeme emri tanzim ve tebliğinden doğmuştur.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 54’üncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen kamu alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı belirtilmiş, 55’inci maddesinde de, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emriyle tebliğ olunacağı, ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödenmediği veya mal bildiriminde bulunulmadığı takdirde borcun cebren tahsil olunacağı gibi ödeme emrinde bulunması gereken şekil şartlarına yer verilmiştir.
Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci maddesinin 3505 sayılı Kanunun 24’üncü maddesiyle değişen 2’nci fıkrasında, içinde bulunulan yıl sonuna kadar ödenmemiş olan gecikme zammı ile gecikme faizinin, müteakip yılın başından itibaren doğmalarına neden olan amme alacağı gibi addolunması ve tebliğ edilmeksizin tahakkuk etmesi ve üzerinden hesaplandıkları amme alacağı aslına uygulanan hükümlerin aynen uygulanması hükme bağlanmıştır.
Olayda da, dava dilekçesinde, her ne kadar, ödeme emri içeriği borcun mahiyetinin bilinmediği ileri sürülmüş ise de, mahkemece verilen ara kararı üzerine vergi dairesince gönderilen ve dosyada mevcut cevap yazısında, asıl borcun nev’i, tutarı, vadesi, gecikme zammının oranı ve tutarı gibi unsurların gösterilmiş olması karşısında, ödeme emrinde, amme alacağının gecikme zammı yerin, asıl borç gibi, damga vergisi olarak gösterilmiş olmasının, ödeme emrinin iptalini gerektirecek bir şekil noksanlığı olarak kabulü mümkün değildir.
Kaldı ki, vadelerinde ödenmeyen gecikme zammının, müteakip yıl başından itibaren, doğmalarına neden olan vergi aslı gibi addoluması ve vergi aslının tabi olduğu hukuki rejime tabi olması, 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinin 3505 sayılı Kanun ile değişik (olay tarihinde yürürlükte bulunan) 2’nci fıkrası hükmü gereğidir.
Bu itibarla, karar düzeltme isteminin kabulü ile, düzeltilmesi istenilen karar ortadan kaldırıldıktan sonra, ödeme emrinin, mevcut amme alacağının asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarlarını göstermediği gerekçesiyle iptali yolundaki mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı …’un Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54’üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendine uygun görüldüğünden, Danıştay Dokuzuncu Dairesince verilen 15.5.1996 günlü, E:1996/380; K:1996/1716 sayılı karar ortadan kaldırıldıktan sonra işin esası yeniden incelendi:
Uyuşmazlık, davacı şirketin 1990 yılının Eylül dönemine ait damga vergisini, vadesinden sonra, 19.2.1992 tarihinde ödemesi nedeniyle, verginin normal vadesi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için hesaplanıp, 6183 sayılı Kanunun olay tarihinde yürürlükte bulunan 51’inci maddesinin 3505 sayılı Kanunun 24’üncü maddesiyle değişik 2’nci fıkrası uyarınca vergi aslına dönüştürülen gecikme zammının tahsili amacıyla ödeme emri tanzim ve tebliğ edilmesinden kaynaklanmıştır.
Söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davaya ilişkin dilekçede, yükümlü şirketin, adlarına tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödendiği, dolayısıyla, ödeme emri ile istenilen böyle bir borcun bulunmadığı yolundaki iddia üzerine, mahkemece verilen 6.12.1994 gün ve … sayılı ara kararı ile, uyuşmazlığa konu ödeme emri içeriği amme alacağının 3505 sayılı Yasanın 24’üncü maddesine göre vergi aslına dönüşmeden önceki vergi asıllarının dönemleri itibarıyla miktar ve vade tarihlerinin bildirilmesinin istenildiği; vergi dairesince gönderilen cevap yazısında, ödeme emrine konu olup asla dönüştürülen gecikme zamlarının oranını, miktarını, asıl addolunan tarihlerini, vadelerini ve uygulandıkları asıl vergiye ilişkin bilgileri içeren ayrıntılı açıklamalara yer verildiği anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 54’üncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen kamu alacağının, tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı belirtilmiş, 55’inci maddesinde de, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emriyle tebliğ olunacağı, ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödenmediği veya mal bildiriminde bulunulmadığı takdirde borcun cebren tahsil olunacağı gibi, ödeme emrinde bulunması gereken şekil şartlarına yer verilmiştir.
Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci maddesinin 3505 sayılı Kanunun 24’üncü maddesiyle değişen 2’nci fıkrasında, içinde bulunulan yıl sonuna kadar ödenmemiş olan gecikme zammı ile gecikme faizinin, müteakip yılın başından itibaren doğmalarına neden olan amme alacağı gibi addolunması ve tebliğ edilmeksizin tahakkuk etmesi ve üzerinden hesaplandıkları amme alacağı aslına uygulanan hükümlerin aynen uygulanması hükme bağlanmıştır.
Her ne kadar, 6183 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 55’inci maddesinde, borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarlarının ödeme emrinde belirtileceği hüküm altına alınmış ve mahkeme tarafından da, bu hükme dayanılarak, davaya konu ödeme emri, gerçek mevcut amme alacağının asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarlarını göstermemiş olması nedeniyle, kanuni unsurları taşıyan muteber bir belge olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de, içinde bulunulan yıl sonuna kadar ödenmemiş olan gecikme zammının asıl gibi addolunması ve onun hukuki rejimine tabi tutulması, 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinin 3505 sayılı Kanun ile değişik (olay tarihinde yürürlükte bulunan) 2’nci fıkrası hükmü gereği olduğundan, hesaplanan gecikme zammının, ödeme emrinde “gecikme zammı” yerine vergi aslı gibi, “damga vergisi” şeklinde gösterilmesinin, ödeme emrinin ipalini gerektirecek nitelikte bir şekil noksanlığı olarak kabulü mümkün değildir.
Bu itibarla, işin esası hakkında bir karar tesisi gerekirken, ödeme emrinin, 6183 sayılı Kanunun 55’inci maddesinde sayılan unsurları taşımadığı gerekçesiyle iptali yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hükümtesisine gerek bulunmadığına, 26.1.1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU : Dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurulları kararlarının düzeltme yoluyla yeniden incelenebilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54’üncü maddesine yazılı nedenlerden birinin bulunması ile mümkün olup, dilekçede ileri sürülen nedenlerin ise bunlardan hiçbirine uymaması karşısında, kararın düzeltilmesi isteğinin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.