Danıştay Kararı 7. Daire 1997/2974 E. 1998/3246 K. 12.10.1998 T.

7. Daire         1997/2974 E.  ,  1998/3246 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/2974
Karar No: 1998/3246

Temyiz İsteminde Bulunan : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …’ye velayeten …
İstemin Özeti : 2.9.1996 tarihinde vefat eden …’nin sağlığında yaptırdığı hayat sigortası nedeniyle kızına … Sigorta A.Ş. tarafından ödenen ölüm tazminatı için yapılan veraset ve intikal vergisi tahakkukunu; 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1, 2 ve 16’ncı maddelerinin birlikte incelenmesinden, murisin hayatta iken kendi namına … Sigorta Anonim Şirketinde yaptırmış olduğu sigortadan dolayı, murisin ölümü üzerine poliçe şartları gereğince, sigorta şirketi tarafından kızına ödenen ölüm tazminatının karşılıksız olmadığı; dolayısıyla ivazsız suretle bir intikal sayılamayacağı sonucuna varıldığı; bu durumda sigorta şirketince varise ödenen 643.784.471.- lira ölüm tazminatının tamamen terekeye dahil edilmek suretiyle vergilendirilmesi gerekirken, (1.655.000.000.- lira istisna dikkate alındığında vergi isabet etmemektedir.) 18.704.934.- liralık iştira bedeli dışında kalan 625.079.537.- liradan 39.000.000.- liralık ivazsız suretle vaki intikaller için belirlenen istisna tutarı düşülmek suretiyle bulunan 586.079.357.- lira matrah üzerinden yapılan tarhiyatta isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; Türk Medeni Kanununun 456’ncı maddesine göre sigortaların ancak vefat tarihindeki iştira kıymeti ile terekeye dahil edileceği, iştira bedeli dışında kalan kısmının, ivazsız surette intikal etmiş olduğundan, 7338 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin (d) fıkrasındaki istisna miktarı düşüldükten sonra, 16’ncı maddesinin 3’üncü sütunundaki oranlara göre vergilendirilmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer bir şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabidir.” denildikten sonra, 2’nci maddesinin (c) fıkrasında “Veraset” tabirinin; miras, vasiyet ve miras mukavelesi gibi ölüme bağlı tasarrufları, (d) fıkrasında da “ivazsız intikal” tabirinin; hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade edeceği hükmü yer almış; Medeni Kanunun 456’ncı maddesinde müteveffa tarafından vefatı halinde ödenmek üzere kendi namına ve üçüncü şahıs lehine akdedilen sigortaların ancak vefat anındaki iştira (satın alma) kıymetleri ile terekeye dahil olacağı belirtilmiştir.
Bu duruma göre, ölüme bağlı hayat sigortasından alınan tazminat bedelinin, vefat anına kadar ödenmiş olan primler tutarındaki kısmının terekeye dahil olacağı kesindir.
Uyuşmazlığın çözümü iştira bedelinin dışında kalan tazminat tutarının, ivazlı mı, ivazsız mı olduğu hususuna dayanmaktadır.
Zira, 7338 sayılı Kanunun anılan madde hükümlerinde açıklandığı üzere, ivazsız intikaller veraset ve intikal vergisinin konusuna girmekte, ivazlı intikaller ise bu vergiye tabi olmamaktadır.
“İvaz” sözlük anlamında “karşılık” deyimini ifade etmekle beraber “eda” veya “edim” olarak da kullanılmaktadır.
İvazlarına göre, hukuki muameleler “İvazlı hukuki muameleler” ve “İvazsız hukuki muameleler” biçiminde bir ayrıma tabi tutulabilirler.
Bir kimsenin edindiği istifadeye karşı, bir yükümlülük altına girmediği muameleler “İvazsız hukuki muameleler”dir. Hibe (bağışlama) durumunda kendisine bir şey bağışlanan kimse, mamelekinden bir şey çıkmadan veya kişisel bir yükümlülüğe girmeden bir malın mülkiyetini iktisap etmektedir.
Bir kimsenin edindiği istifadeye karşı, bir yükümlülük altına girdiği hukuki muameleler ise “İvazlı hukuki muameleler”dir.
Miras bırakan sigorta primlerini sağlığında ödemek suretiyle mal varlığı fakirleşmiş dolayısı ile terekenin mevcudu düştüğü için saklı pay tutarı da azalmıştır.
Sigorta şirketi, alacağı prim karşılığında sigortalının ölümü halinde poliçede yazılı kişiye (lehdara) sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü altına girmiştir.
Olayda, muris ölümü halinde ödenmek üzere varisi (kızı) yararına bir sigorta yaptırmış, primlerini sağlığında ödemek suretiyle varisine bıraktığı tereke mevcudunu azaltmış, sigorta tazminatının karşılığını ödemiştir. Burada varis, yani murisin kızı, yukarıda açıklandığı gibi edindiği istifadeye karşılık bir yükümlülük altına girmemiştir. Şahsı adına böyle bir yükümlülük altına girmesine gerek de yoktur. Zira muris tarafından böyle bir yükümlülük altına girilmiştir.
Sigortanın kanuni mirasçılar dışındaki kişi veya kişiler lehine yaptırılması halinde, sigorta tazminatının ivazsız intikalinden söz etmek mümkündür. Bu durumda lehine sigorta yaptırılan kişi hiçbir maddi veya manevi yükümlülük altına girmeden ve hiçbir zaman elde edemeyeceği bu tazminatı karşılıksız olarak elde etmektedir.
Bu durumda, murisin varisi (kızı) lehine yaptırdığı sigortanın ivazlı olduğu sonucuna varılmaktadır. İvazlı intikaller ise anılan kanun hükmü uyarınca vergiye tabi olmadığından mahkemece, tazminat tutarının terekeye dahil bulunduğundan bahisle verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Uyuşmazlık, trafik kazası sonucu vefat eden murisin hayat sigortası bedelinin mirasçılara veraset yolu ile mi yoksa ivazsız iktisap yolu ile mi intikal ettiğine ilişkindir.
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun “Verginin mevzuu” başlıklı 1’inci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle … bir şahıstan diğer bir şahsa intikali Veraset ve İntikal Vergisine tabidir.” denilmektedir.
Bu hükümle “Veraset tarikiyle”nin ne olduğu bu yolla hangi mal ve hakların intikal ettiği hususlarının da Medeni Kanunun mirasa ilişkin hükümlerine atıfta bulunulduğunun kabulü gerekir. Bu durumda hayat sigortasının tamamının veraset tarikiyle intikal edip etmediği hususunda Medeni Kanunun mirasa ilişkin hükümlerine bakmak lazım geldiği açıktır. Konuya ilişkin Medeni Kanunun “Ölüme karşı sigortalar” başlıklı 456’ncı maddesinde “Müteveffa tarafından vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına üçüncü şahıs lehine akdedilen… sigortalar ancak vefat anındaki iştira kıymetleri ile terekeye dahil olunur.” denildiğinden, hayat sigortası bedelinin o tarihteki iştira bedeli dışında kalan kısmının veraset tarikiyle intikal ettiğini kabul etmek mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle iştira bedeli dışında kalan kısmın terekeye dahil olduğundan bahisle tarhiyatın terkininde usule ve hukuka uyarlık görülmemiştir. Temyiz isteğinin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; murisin sağlığında kızı lehine yaptırdığı hayat sigortası nedeniyle … Sigorta A.Ş. tarafından ödenen vefat tazminatı üzerinden tahakkuk ettirilen veraset ve intikal vergisini; sigorta şirketince varise ödenen ölüm tazminatının tamamen terekeye dahil edilmek suretiyle vergilendirilmesi icap ettiği gerekçesiyle kaldıran vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır.
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer bir şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabidir.” denilmekte ve 2’nci maddesinin (c) fıkrasında “veraset” tabirinin miras, vasiyet ve miras mukavelesi gibi ölüme bağlı tasarrufları; (d) fıkrasında da “ivazsız intikal” tabirinin; hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade edeceği hükmü yer almış; Medeni Kanunun 456’ncı maddesinde de, müteveffa tarafından, vefatı halinde ödenmek üzere kendi namına ve üçüncü şahıs lehine akdedilen sigortaların ancak, vefat anındaki iştira (satın alma) kıymetleri ile terekeye dahil olacağı açıklanmıştır.
Buna göre; ölüme bağlı hayat sigortasından alınan tazminat bedellerinin, vefat anına kadar ödenmiş olan primler tutarındaki kısmının terekeye dahil sayılacağı; bunun dışında kalan kısmın ise, ivazsız intikal olarak vergilendirileceği açık bulunduğundan; aksine verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan; olayda, söz konusu tazminatın iştira bedelini aşan kısmının Medeni Kanunun 456’ncı maddesi uyarınca sigorta şirketince mirasçılara yapılan bir bağış olduğundan bahisle, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 16’ncı maddesinin 3’üncü sütununa göre vergi tahakkuk ettirilmişse de, akrabalık bağı mirasçılar ile sigorta şirketi arasında değil, muris arasında aranılması gerektiğinden, murisin kızına ait verginin, anılan Kanunun 4’üncü maddesinin (d) fıkrasındaki ivazsız suretle vaki intikaller için belirlenen istisna miktarı düşüldükten sonra, 16’ncı maddeye ekli 1’inci sütuna göre hesaplanması zorunlu görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 12.10.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.