Danıştay Kararı 7. Daire 1997/2636 E. 1998/1807 K. 12.05.1998 T.

7. Daire         1997/2636 E.  ,  1998/1807 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/2636
Karar No: 1998/1807

Temyiz İsteminde Bulunan : Maliye Bakanlığı
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : 11.8.1989 tarihinde vefat eden …’e ait taşınmazın kamulaştırılması üzerine açılan tezyidi bedel davası sonucu verilen karara göre, varislere intikal eden 984.576.400.- liranın beyan edilmediğinden bahisle yükümlü varisin hissesine düşen tutar üzerinden hesaplanan gecikme faizine karşı düzeltme-şikayet yoluyla yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlemi; 7338 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi ile 213 sayılı Kanunun 342’nci maddesinden bahisle, mevcut düzenlemeye göre, süresinde veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilmemiş olmakla birlikte, bundan sonraki 15 günlük ek sürede veya idarece verilecek ikinci 15 günlük ek sürede beyanname verilmesi durumunda, veraset ve intikal vergisinin beyan üzerine tahakkuk ettirileceği ve resen ya da ikmalen tarhiyat yoluna gidilemeyeceği sonucuna varıldığı, olayda, varislerce, murisin sağlığında mahkemeye intikal etmiş alacağının ve bunun safahatının ilk beyannamede gösterilmediğinin, ancak, Yargıtayın tezyidi bedel davasına ilişkin onama kararından sonra, icra müdürlüğünce istihkakın kendilerine ödenmesi üzerine beyan edildiğinin, verildiği tarih itibarıyla, vergi dairesinin, 213 sayılı Kanunun 342’nci maddesi uyarınca tanıdığı 15 günlük sürenin öncesine rastlayan bu beyannamenin kabul edilmeyerek, ikmalen tarh edilen vergi tutarı üzerinden 213 sayılı Kanunun 112’nci maddesi uyarınca gecikme faizi istenildiğinin anlaşıldığı; ancak 342’nci madde hükmü uyarınca, beyan üzerine vergi tahakkukunun yapılması gerektiği gibi, kanunda beyan üzerine tahakkuk ettirilen vergilere de gecikme faizi uygulanacağı yolunda bir hükme yer verilmediği, ayrıca, bu durumun 213 sayılı Kanunun 118/3 maddesinde düzenlenen “mevzuda hata” kapsamına girmesi nedeniyle, tahakkuk ettirilen gecikme faizinin tamamen kaldırılması gerektiği; öte yandan, dava esnasında gecikme faizinin bir kısmı davalı idarece terkin edilmişse de, dava, Maliye Bakanlığının zımni ret işleminin iptali istemiyle açıldığından, dava konusu işlemin bir bütün olarak değerlendirilmesi icap ettiği gerekçesiyle iptal eden …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; varislerce 7338 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi uyarınca bir bildirimde bulunulmadığı, konuya icra dairesinin yazısıyla muttali olunması üzerine ikmalen tarhiyat yapıldığı, 342’nci maddenin, hiç beyanname verilmeyen hallerde uygulanması gerektiği, ayrıca varislere gönderilen yazının 15 günlük ek süre verilmesine ilişkin bir yazı değil, “beyana çağrı yazısı” olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İsteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Tarafların temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemlerinin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 12.5.1998 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Temyiz başvurusu; veraset ve intikal vergisi dolayısıyla davacı adına tahakkuk ettirilen gecikme faizinin kaldırılması istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurularının reddine dair Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan şikayet başvurusunu düzenleyen 124’üncü maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi getikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri hükme bağlanmış; aynı Kanunun 116’ncı maddesinde de, vergi hatasının vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere veya eksik vergi istenmesi veya alınması olduğu açıklanmıştır.
Bu düzenlemelerde açıkça görüleceği üzere; Vergi Usul Kanununun 124’üncü maddesinde öngörülen idari başvuru yolunun kullanılarak idari dava açılabilmesi, ortada, bir vergi ve bu vergiye ilişkin 116’ncı maddede tanımlanan türden bir hatanın bulunmasına bağlıdır.
En geniş anlamıyla vergi; Devletin, egemenlik hakkına dayanarak, kamu giderlerini karşılamak üzere, vatandaşlara karşılıksız olarak getirmiş olduğu mali külfettir. Bu tanıma göre; verginin en temel özelliği, vatandaşlara karşılıksız getirilen mali külfet olmasıdır. Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinde öngörülen gecikme faizinin niteliği, Anayasa Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararında ortaya konulmuştur. Bu karara göre; gecikme faizi, Devlete ait verginin mükellefi tarafından kullanılması sonucu, enflasyon üzerinde veya, en az, bu oranda sağlanan yararın asıl sahibi olan Devlete geri verilmesidir. Başka deyişle; verginin nakit cinsinden değerini oluşturan meblağın mükellef tarafından kullanılmasının nemasıdır. Yani, bir karşılığı vardır ve bu karşılık, Devlete ait bir meblağın, tıpkı banka kredisi gibi, mükellefin kendi işletmesinde ve kendi yararına kullanılmasıdır. Bu yüzden; gecikme faizinin, vergi veya, en geniş anlamıyla, vergi benzeri mali yüküm olarak nitelendirilmesi ve içerdiği hatalar sebebiyle düzeltme ve şikayet başvurularına konu edilmesi hukuksal açıdan olanaklı değildir.
Bu nedenle, gecikme faizi tahakkukuna karşı süresi içerisinde idari dava açılması gerekirken, idari dava açma süresi geçirildikten sonra vergi ve benzeri mali yükümler için tanınan idari başvuru yoluna gidilerek alınan olumsuz yanıt üzerine açılan davanın, incelenmeksizin reddi gerekirken, esasının karara bağlanmasında isabet bulunmadığından; bu yoldaki temyize konu kararın bozulması gerekeceği oyu ile çoğunluk kararına karşıyım.