Danıştay Kararı 7. Daire 1997/196 E. 1998/406 K. 12.02.1998 T.

7. Daire         1997/196 E.  ,  1998/406 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/196
Karar No: 1998/406

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
Karşı Taraf : … Alüminyum İmalat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : …Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünde tescilli 7.9.1994 gün ve… sayılı giriş beyannamesi ile ithal edilen eşyaya ilişkin olarak navlun ücretinin beyan edilmediğinden bahisle, idarece hesaplanan FOB kıymetin %10’u oranında navlunun matraha ilavesi suretiyle bulunan CIF kıymet esas alınarak tahakkuk ettirilen ek gümrük vergi ve resimlerine vaki itirazın reddine ilişkin Trabzon Gümrükler Başmüdürlüğünün 11.12.1995 gün ve 11 ile 12 sayılı işlemlerini; 3065 sayılı Yasanın 48’inci ve 1615 sayılı Yasanın 65’inci maddelerinden bahsedilerek, dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirket adına tescilli 7.9.1994 gün ve … sayılı beyanname muhteviyatı eşyanın kıymetinin FOB olarak beyanı suretiyle ithal edildiğinin tespiti üzerine, idarece hesaplanan navlun dahil edilerek bulunan CIF kıymet ile FOB kıymet arasındaki fark üzerinden ek tahakkuk yapıldığının anlaşıldığı; 3218 sayılı Yasanın 8’inci maddesinde, serbest bölge ile Türkiye’nin diğer yerleri arasında yapılacak ticaretin dış ticaret rejimine tabi olduğu, aynı yasanın 7’nci maddesinde ise, serbest bölgelere getirilen malların CIF değeri, bu bölgeden çıkarılanların ise FOB değeri üzerinden peşin olarak fon tahsiline tabi tutulduğunun belirtildiği; Gümrük Kanununun, Serbest Bölgeler Kanununun ve ilgili yönetmeliğin hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, sair ülkelerden Türkiye’deki serbest bölgelere getirilen ve değeri faturada FOB olarak belirtilen eşyanın, gerek sözü edilen fon tahsilatı, gerekse navlun ve sigorta gibi unsurların eklenmesi suretiyle CIF değerinin bulunduğu ve bu şekilde serbest bölgeye girişinin yapıldığı sonucuna ulaşıldığı; her ne kadar, serbest bölgeler yurt dışı sayılsa da,coğrafi açıdan serbest bölgelerin ülkenin bir parçası olduğu, bu itibarla serbest bölgeye girmiş olan bir eşyanın ithalatçı tarafından Türkiye’ye ithalinde fiilen herhangi bir navlun ve sigorta gideri yapılması söz konusu olamayacağına göre, serbest bölgeden yapılan ithalatı, eşyanın menşei ülkeden yapılmış bir ithalat gibi değerlendirmenin mümkün olamayacağı, başka bir ifadeyle serbest bölgeden Türkiye’ye ithal edilen eşya için navlun ve sigorta masrafını gerektirecek bir mesafe olmadığına ve bir mesafe katedilerek taşıma yapılmadığına göre, ithal edilen eşyanın serbest bölgeye ulaştığı anda oluşan kıymetin içerisinde navlun ve sigorta gibi unsurların bulunduğu ve dolayısıyla bu kıymetin CIF kıymet olduğunu kabul etmek gerektiği; ayrıca yükümlü şirket tarafından navlun bedeli ödendiği halde, beyannameye dahil edilmediği yönünde idarece yapılmış bir tespit de bulunmadığından, yapılan ek tahakkukta yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden …Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:… sayılı kararının; ithal esnasında beyan edilen kıymetin FOB kıymet olduğunun tespiti üzerine emsal uygulaması sonucu bulunan navlunun kıymete dahil edilmesi ile CIF kıymetin oluşturulduğu, yapılan ek tahakkukun yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine; kararın onanmasına, 12.2.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.