Danıştay Kararı 7. Daire 1997/176 E. 1997/4900 K. 23.12.1997 T.

7. Daire         1997/176 E.  ,  1997/4900 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/176
Karar No: 1997/4900

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
Karşı Taraf : … Dış Ticaret Anonim Şirketi
İstemin Özeti : …Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünde tescilli 4.8.1994 gün ve … sayılı giriş beyannamesi ile ithal edilen eşyanın beyan edilen kıymetinin %10’u oranında navlun ve %3’ü oranında da sigortanın matraha ilavesi suretiyle hesaplanan kıymet esas alınarak yapılan ek tahakkuku; Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinden bahisle, olayda, …Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünde tescilli 4.8.1994 gün ve … sayılı giriş beyannamesi kapsamı eşya nedeniyle tahakkuk ettirilerek, 2.11.1995 tarihinde tebliğ edilen ek gümrük vergisi ve katma değer vergisine karşı, APS ile gönderilen ve 20.11.1995 tarihinde davalı idare kayıtlarına giren dilekçe ile idari itiraz yoluna gidildiğinin, ancak süresinde itiraz edilmediği gerekçesiyle itirazın reddedildiğinin, bu nedenle, tahakkukun itiraz yollarına gitmek bakımından kesinleştiğinin ileri sürülmesine karşın, yükümlü şirketçe itiraz yoluna gidilmekle birlikte, daha önce tahakkukun terkini istemiyle 17.11.1995 tarihinde dava açıldığının görüldüğü, Gümrük Kanununun 86’ncı maddesi uyarınca idari itiraz müessesesinin ihtiyari bir yol olduğu, davacının mutlaka itiraz yoluna gitmek gibi bir mecburiyeti olmaksızın doğrudan dava açma hakkı bulunduğu, tahakkukun itiraz yollarına gitmek bakımından kesinleşmesinin işin esasına girilip yargısal denetimine engel olmayacağı, bu itibarla davalı idarenin bu yöndeki iddiasında isabet görülmeyerek işin esasına geçildiği; vergisi uyuşmazlık konusu eşyanın CIF kıymet yerine FOB kıymet beyanla ithal edildiğinin tespiti üzerine, idarece hesaplanan navlun ve sigorta dahil edilerek bulunan CIF kıymet ile FOB kıymet arasındaki fark üzerinden ek tahakkuk yapıldığının anlaşıldığı; 3218 sayılı Yasanın 8’inci maddesinde, serbest bölge ile Türkiye’nin diğer yerleri arasında yapılacak ticaretin dış ticaret rejimine tabi olduğu, aynı yasanın 7’nci maddesinde ise, serbest bölgelere getirilen malların CIF değeri, bu bölgeden çıkarılanların ise FOB değeri üzerinden peşin olarak fon tahsiline tabi tutulduğunun belirtildiği; Gümrük Kanununun, Serbest Bölgeler Kanununun ve ilgili yönetmeliğin hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, sair ülkelerden Türkiye’deki serbest bölgelere getirilen ve değeri faturada FOB olarak belirtilen eşyanın, gerek sözü edilen fon tahsilatı, gerekse navlun ve sigorta gibi unsurların eklenmesi suretiyle CIF değerinin bulunduğu ve bu şekilde serbest bölgeye girişinin yapıldığı sonucuna ulaşıldığı, her ne kadar, serbest bölgeler yurt dışı sayılsa da, coğrafi açıdan ülkenin bir parçası olduğu, bu itibarla serbest bölgeye girmiş olan bir eşyanın ithalatçı tarafından Türkiye’ye ithalinde fiilen herhangi bir navlun ve sigorta gideri yapılması söz konusu olamayacağına göre, serbest bölgeden yapılan ithalatı, eşyanın menşei ülkeden yapılmış bir ithalat gibi değerlendirmenin mümkün olamayacağı, başka bir ifadeyle serbest bölgeden Türkiye’ye ithal edilen eşya için navlun ve sigorta masrafını gerektirecek bir mesafe olmadığına ve bu mesafe katedilerek taşıma yapılamadığına göre, ithal edilen eşyanın serbest bölgeye ulaştığı anda oluşan kıymetin içinde navlun ve sigorta gibi unsurların bulunduğu, dolayısıyla bu kıymetin CIF kıymet olduğunu kabul etmek gerektiği, bu durumda yapılan ek tahakkukta yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle terkin eden …Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; tahakkukun idari itiraz yollarına gitmek bakımından kesinleştiği ve ithal esnasında beyan edilen kıymetin FOB kıymet olduğunun tespiti üzerine emsal uygulaması sonucu bulunan navlun ve sigortanın kıymete dahil edilmesi ile CIF kıymetin oluşturulduğu, CIF kıymet ile FOB kıymet arasındaki fark üzerinden yapılan ek tahakkukkun yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Trabzon Serbest Bölgesinden 4.8.1994 gün ve … sayılı gümrük giriş beyannamesi ile ithal edilen eşyanın beyan edilen değerinin düşük bulunması nedeniyle salınan ek katma değer vergisinin kaldırılması isteği ile dava açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, ithal edilen eşyanın bedelinin % 10’u kadar navlun ve % 3’ü kadar da sigorta bedelinin, eşyanın fiyatına eklenmesi suretiyle bulunan değer ile beyan edilen değer arasındaki fark değer üzerinden ek tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır.
Gümrük Yönetmeliğinin 243’üncü maddesinin 2 numaralı bendi hükmünde; giriş liman veya mahalline kadar yapılan navlun ve sigorta masraflarına eşyanın fiyatına eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Olayda olduğu gibi, serbest bölgeden ithal edilen eşyanın varış mahallinin yine serbest bölge olduğunu kabul etmek gerektiğinden ve bunun içinde bir navlun ve sigorta masrafı ödemek söz konusu olamıyacağından, ek tarhiyatı terkin eden vergi mahkemesi kararında hukuka ve usule aykırılık görülmediğinden temyiz isteğinin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, …Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünde tescilli 4.8.1994 gün ve … sayılı giriş beyannamesi ile ithal edilen eşyanın, beyan olunan kıymetine %10 oranında navlun ve %3 oranında sigortanın ilave edilmesiyle bulunan CIF kıymeti esas alınarak yapılan tahakkuku terkin eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 79’uncu maddesinde, tahakkuka karşı gümrük müdürlüklerine 15 gün içinde itiraz edilebileceği; bu süre içinde itiraza uğramayan vergiler ile itirazları olmadığı beyan edilen vergilerin, itiraz yoluna gitmek bakımından kesinleşmiş olacağı; 80’inci maddesinde ise, itirazların 81’inci maddeye göre sırayla gümrük müdürlükleri, gümrükler başmüdürlüğü ve Gümrükler Genel Müdürlüğünce karara bağlanacağı; genel müdürlük kararına karşı idari yargı yolunun açık olduğu kuralına yer verilmiş olup, bir tahakkuka karşı dava açmadan önce, belirtilen maddelerde yer aldığı şekliyle idari itiraz prosedürünün izlenerek tamamlanması ve sonra dava açılması gerekirken, idari itiraz müessesesini ihtiyari bir yol olarak kabul eden vergi mahkemesinin bu yöndeki gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan; Gümrük Kanununun 81’inci maddesinde, itirazların tahakkuku yapan idare kanalı ile bağlı bulunduğu gümrük müdürlüğüne yapılacağı hükme bağlanmış; ancak, itiraz dilekçesinin, bizzat itiraz merciine verilmesi koşulu aranmamıştır. Anılan kanunun 78’inci ve devamı maddelerinde de itirazın dilekçenin itiraz mercii kayıtlarına geçtiği tarihte yapılmış sayılacağı yolunda bir hükme de yer verilmemiştir. Olayda; 2.11.1995 tarihinde tebliğ edilen tahakkuka 15 günlük idari itiraz süresi içinde 16.11.1995 tarihinde APS vasıtasıyla gönderilen dilekçe ile itirazda bulunulduğundan; bu tarih itibarıyla süresinde olan itirazın, idarece, Gümrük Kanununun 80’inci ve 81’inci maddelerinde belirtilen prosedüre göre karara bağlanması gerekirken, süresinin geçirilmiş olduğunun bahisle reddinde isabet görülmemiştir.
Bu durumda; her ne kadar, anılan itirazın idarece karara bağlanmasından sonra açılması gereken davaya ait dosyanın, bu nedenle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (e) bendi uyarınca merciine tevdii gerekmekte ise de; davacının yukarıda sözü edilen itirazının, incelenmeksizin reddedilmesinden sonra gümrükler başmüdürlüğüne iletilmiş ve başmüdürlükçe de, gümrük müdürlüğünün işleminin yerinde bulunduğunun, dava devam ederken davacıya bildirilmiş; dolayısıyla itiraz prosedürünün tamamlanmış olduğunun anlaşılması ve dava dilekçesine verilen savunma dilekçesinde de davacının ek tahakkuka yönelik iddiaları karşılanmak suretiyle davalı idarenin yapılan tahakkukun hukukiliği hakkındaki iradesinin ortaya konulmuş olması karşısında; buna gerek bulunmamaktadır.
İşin esasına gelince; Yükümlünün ithal ettiği eşya serbest bölgeden çıkarılırken, FOB kıymetin beyan edildiğinden bahisle, idarece bu kıymetin %10’u oranında mavlun ve %3’ü oranında sigortanın matraha ilave edilmesiyle bulunan CIF kıymet esas alınarak yapılan tahakkukta yasaya uygunluk bulunmadığından, tahakkuku terkin eden mahkeme kararında isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine; mahkeme kararının onanmasına, 23.12.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.