Danıştay Kararı 7. Daire 1997/1721 E. 1998/1669 K. 30.04.1998 T.

7. Daire         1997/1721 E.  ,  1998/1669 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/1721
Karar No: 1998/1669

Temyiz İsteminde Bulunan : … Bankası T.A.Ş.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Beyoğlu Vergi Dairesi Başkanlığı
İstemin Özeti : Yükümlü bankanın vadesinde ödenmeyen 1992 ve 1993 yılının muhtelif dönemlerine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine konu vergiler ödendikten sonra, ileride hesaplanacak gecikme zammına esas alınacak olması bakımından söz konusu ödeme emrinin, vade tarihleri açısından iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinden bahisle, olayda, davacı banka tarafından ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden hesaplanan banka ve sigorta muameleleri vergilerinin vadesinde ödenmediği, ancak söz konusu işlemlerin vergiye tabi olmadığı iddiasıyla açılan davaların yükümlü lehine sonuçlanması üzerine ödenen vergilerin tahakkuk eden başka vergi borçlarına mahsup edildiği, mahkeme kararlarının Danıştay Yedinci Dairesince bozulması neticesinde, vadelerinde ödenmediği görülen vergilerin tahsili amacıyla ödeme emri düzenlendiğinin anlaşıldığı, ödeme emrine konu vergileri ödeyen yükümlü adına 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesi uyarınca hesaplanan gecikme zammında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; Danıştayın bozma kararı üzerine ödeme emrinde yer alan ve evvelce mahsubu yapılan vergilerin vergi dairesine ödendiği, uyuşmazlığın konusunu, vergi asıllarının ödenip ödenmediği değil, gecikme zammının hangi tarihten itibaren hesaplanacağı hususunun oluşturduğu, dava konusu edilen ödeme emrinde yer alan vergilere mahsup tarihinden değil, Danıştayın bozma kararından itibaren gecikme zammı tatbik edilmesi gerektiği, konunun vergi kanunlarıyla düzenlenmemiş olduğu ve kıyas yoluyla vade tarihi belirlenemeyeceği, konuya açıklık getirilmesi amacıyla Maliye Bakanlığına başvurulduğu, ancak makul sürede cevap verilmediği, bu suretle bakanlıkça ihtilafın oluşmasına sebebiyet verilmesi nedeniyle kendilerinin sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dava açma anına kadar mevcut olmayan, hukuk aleminde yer almayan, ileride tesisi muhtemel işlemlerin tesis edilme ihtimali göz önünde bulundurularak, idari davaya konu edilemeyecekleri idare hukukunun temel ilkelerindendir.
Olayda, davanın açıldığı anda, hesaplanmış bir gecikme zammı ve bu gecikme zammının yükümlüden tahsili cihetinde tesis edilmiş bir işlemin mevcut olmadığı anlaşılmakla, ileride hesaplanacak gecikme zammının uygulanacağı sürelerde esas alınacağı endişesiyle, ödeme emrinde yer alan “vade tarihleri” açısından ödeme emrinin iptalinin talep edilmesinde davacının menfaati bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle, sonucu itibarıyla yerinde görülen mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : Davacı bankanın ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere göre hesaplanan banka ve sigorta muameleleri vergisinin vade tarihinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme faizinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini tasdik eden vergi mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
6183 sayılı Yasanın 52. maddesine göre gecikme zammının borcun vadesinden itibaren ödeme tarihine kadar geçen süre için hesaplanacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde tahakkuk eden verginin Danıştay bozma kararı üzerine mahkemece tasdik edilerek kesinleştiği anlaşılmış olup, vade tarihinden, ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için uygulanan gecikme faizinin ödeme emri ile istenilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, yükümlü bankaca, zorunlu döviz devrine ilişkin olarak hesaplanan banka ve sigorta muameleleri vergileri ihtirazi kayıtla ödendikten sonra açılan davalarda, sözü edilen işlemlerin vergiye tabi olmadığı yolunda verilen vergi mahkemesi kararlarına istinaden, ödenen bu vergilerin, bankanın diğer dönemlere ilişkin vergi borçlarından mahsup edildiği, ancak, Danıştay Yedinci Dairesince, zorunlu döviz devrinin vergiye tabi olacağı gerekçesiyle mahkeme kararlarının bozulmasından sonra, mahsup yapılan dönemlere ilişkin olup vadelerinde ödenmeyen banka ve sigorta muameleleri vergilerinin tahsili amacıyla tanzim olunan 9.7.1996 gün ve … takip nolu ödeme emrinin tebliği üzerine 16.7.1996 tarihinde talep edilen vergilerin bankaca ödendiği ve aynı gün açılan davada, vergiler ihtilaf konusu yapılmaksızın, ödeme emrinde yazılı vade tarihinin, mahsup tarihlerine göre belirlendiği, bunun ise gecikme zammının mahsup tarihi esas alınarak hesaplandığı anlamına geldiği, oysa Danıştayın bozma kararından itibaren gecikme zammı tatbik edilmesi gerektiği, ödeme emrinin bu haliyle kesinleşmesi durumunda, ödeme emrinde yer alan vade tarihlerinden itibaren gecikme zammı ödemek durumunda kalınacağından, vade tarihleri açısından yasaya aykırı olduğu iddiasıyla ödeme emrinin iptalinin talep edildiği, dava açma tarihinde gecikme zammı hesaplandığı ya da hesaplanan gecikme zammının tahsili yolunda işlem tesis edildiği hususunda herhangi bir bilgi, belge ve iddianın bulunmadığı anlaşılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 54’üncü maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının, tahsil dairesince, maddede belirtilen şekillerden herhangi birinin tatbiki suretiyle cebren tahsil olunacağı; 55’inci maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hüküm altına alınmış; 51’inci maddesinde ise, amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına gecikme zammı tatbik olunacağı hükme bağlanmış olup, anılan Kanunun 1’inci maddesinde, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilecek alacaklar arasında gecikme zammı yer almıştır.
İptal davasının tanımı, öğreti ve uygulamada, idari işlemler hakkında yetki, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaaleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre; iptal davası açılabilmesi için davacının medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması yeterli değildir. Ayrıca, iptali istenilen idari işlemin davacının menfaatini ihlal ediyor olması da gereklidir. İdari Yargılama Hukukunda, davada taraf olma ehliyetinin bir koşulu olarak kabul edilen menfaat ihlali olmadan iptal davası açılmasına olanak bulunmamaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14’üncü maddesine göre de, idari davada, kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlemin varlığı aranılacaktır.
Dava açma anına kadar mevcut olmayan, hukuk aleminde yer almayan, ileride tesisi muhtemel işlemlerin tesis edilme ihtimali göz önünde bulundurularak, idari davaya konu edilemeyecekleri idare hukukunun temel ilkelerindendir.
Olayda, davanın açıldığı tarihte, hesaplanmış bir gecikme zammı ve bu gecikme zammının davacıdan tahsili için tesis edilmiş bir işlemin mevcut olmadığı anlaşılmakla, ileride hesaplanacak gecikme zammının uygulanacağı sürelerde esas alınacağı endişesiyle, ödeme emrinde yer alan “vade tarihleri” açısından ödeme emrinin iptalinin talep edilmesinde davacının korunmaya değer hukuki menfaatinden söz etmek mümkün değildir.
Yükümlüce, her ne kadar, ödeme emrinin bu şekilde kesinleşmesi durumunda, gecikme zammının ödeme emrinde yer alan vade tarihi esas alınarak hesaplanacağı, oysa, vergi mahkemesi kararları doğrultusunda hareket etmeleri sebebiyle Danıştayın bozma kararı tarihi esas alınarak gecikme zammı hesaplanması gerektiği ileri sürülerek ödeme emrinin iptali istenilmekte ise de, bu iddialar, hesaplanan gecikme zammının tahsili amacıyla düzenlenecek işlemin iptali istemiyle açılan bir davada irdelenebileceğinden, bu aşamada, davacının, ödeme emrinin vade tarihine ilişkin kısmı yönünden yasaya aykırı olduğundan bahisle iptalini istemesinde menfaati ve hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu durumda, açılan davanın yukarıda belirlenen sebeplerle reddi gerekirken, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine; mahkeme kararının onanmasına; … lira maktu karar harcının temyiz edenden alınmasına, 30.4.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.