Danıştay Kararı 7. Daire 1996/878 E. 1997/3439 K. 14.10.1997 T.

7. Daire         1996/878 E.  ,  1997/3439 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/878
Karar No: 1997/3439

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı
Karşı Taraf : … Orman Ürünleri Mobilya ve Dekorasyon San. A.Ş.
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : Ankara Tır Gümrük Müdürlüğünde tescilli 8.4.1988 gün ve … sayılı; 8.8.1988 gün ve … sayılı; 18.11.1988 gün ve … sayılı gümrük giriş beyannameleri kapsamında ithal olunarak, … sayılı İhracatı Teşvik Tebliğinin 42/h maddesi uyarınca ihracat sayılan yurt içi teslime konu edilen eşyalara ait ithalde alınması gereken katma değer vergisinin faizi ile birlikte istenilmesine ilişkin Ankara Tır Gümrük Müdürlüğünün 17.11.1994 gün ve 09.HİK.091-3158/19732-25108 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada; Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayımlanan 87/2 sayılı Tebliğin 42/b maddesinde, yurt içinde ikili veya çok taraflı anlaşma hükümlerine göre bulunan, yabancı veya milletlerarası kuruluş ve tesislerin, yurt dışından getirme imkanına sahip bulundukları malların ve malzemelerin teslimini yapan kuruluşların bu satışlarının ihracaat sayılan satış ve teslimler olarak kabul edileceğinin belirtildiği, 89/2 sayılı Tebliğin 23’üncü maddesinde, ihracatı teşvik belgesine istinaden yapılacak ithalatın, 474 sayılı Kanunun 2716 sayılı Kanunla değişik 2’nci maddesi uyarınca, gümrük vergisi ve buna bağlı olarak ithalde alınan her türlü vergi, resim, harç ve fonlardan muaf olduğu; 89/5 sayılı Tebliğin 23’üncü maddesinde de, muafiyet kapsamına, 3505 sayılı Kanun hükümleri uyarınca alınması gereken damga vergisi ve harçlar ile 3065 sayılı Kanuna göre ithalde alınan katma değer vergisinin de dahil olduğu yolunda düzenlemelerin yer aldığı, olayda, DPT Teşvik Uygulama Başkanlığının 21.8.1990 gün ve 53844 sayılı yazısında, davacıya ait ihracatı teşvik belgesi kapsamında ithal olunan eşyaların tamamının ihraç edilen mamulün bünyesinde kullanılarak ihraç edildiği, anılan teşvik belgesinde yer alan taahhüt hesabının kapatıldığı, teminatların davacı firmaya iade edilmesi gerektiği hususları belirtilmesine rağmen, yazı dip notunda yer alan, ihracat taahhüdünün yurt içi teslim olması nedeniyle, ithale konu eşyalara ait katma değer vergisinin tahsil edileceği, yolundaki ibare üzerine, söz konusu verginin faizi ile birlikte yükümlü firmadan istenildiğinin anlaşıldığı, ancak, aynı teşvik belgesi ile tanınan, vergi, resim ve harç istisnasının gümrük vergisi ve diğer vergi, resim ve harçlar yönünden uygulanmasına rağmen, katma değer vergisi için uygulanmamasında hukuka ve Katma Değer Vergisi Kanununun 49’uncu maddesine uygunluk görülmediği gerekçesiyle, uyuşmazlık konusu tahakkuku kaldıran …. Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…; K:…sayılı kararının; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 16. ve 19. maddeleri karşısında, davacı tarafından yapılan ithalatın katma değer vergisi muafiyetinden yararlandırılamayacağı, bu itibarla, söz konusu ithalata ait katma değer vergisinin, Gümrük Kanununun 176. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca faizi ile birlikte istenilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı, öte yandan, olayda, vergiler teminata bağlandığından zaman aşımının söz konusu olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin, 8.4.1988 gün ve … sayılı; 8.8.1988 gün ve … sayılı; 18.11.1988 gün ve …. sayılı gümrük giriş beyannameleri kapsamı eşyaları, 27.11.1987 gün ve … sayılı ihracatı teşvik belgesine istinaden ithal ettiği, 8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli beyannameler kapsamı eşya için ithal sırasında tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin, mükellefince beyanname üzerinde, “itirazım yoktur” şerhi ile tebellüğ edildiği, söz konusu verginin, ihracatı teşvik belgesinin özel şartlar bölümünün 3’üncü paragrafında yer alan, “belge kapsamında ithal edilecek maddeler için ödeme taahhütnamesi alındığından ithal sırasında teminat aranmayacaktır.” ibaresi uyarınca teminata bağlanmadığı, 8.4.1988 tarihli beyannamede ise katma değer vergisi tahakkukunun yapılmadığı, DPT Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün 21.8.1990 gün ve 53848 sayılı yazısı ile, davacıya ait teşvik belgesine istinaden ithal edilen malların yurt içi teslim ve satışa konu olduğunun bildirilmesi üzerine, söz konusu eşyalara ait katma değer vergisi ile birlikte, Gümrük Kanununun 176. maddesinin 1. fıkrasına göre hesaplanan faizin, davaya konu Ankara Tır Gümrük Müdürlüğünün 17.11.1994 gün ve 09.HİK.091-3158/19732-25108 sayılı işlemi ile istenildiği anlaşılmıştır.
Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinde, gümrük vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyadan bu suretle hiç alınmamış veya noksan alınmış vergilerin, fiili ithal tarihinden itibaren 3 yıl içinde istenebileceği hükmü yer almıştır.
Uyuşmazlığa konu olayda, 8.4.1988 gün ve… sayılı beyanname kapsamında aynı tarihte fiili ithali gerçekleştirilen eşyaya ait verginin, 3 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra, 8.12.1994 tarihinde tebliğ edilen işlemle istenildiği anlaşılmakla, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının, bu beyanname kapsamı eşyaya ait vergiye ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli beyannameler ile ithal olunan eşyalara ait katma değer vergisi ise, 9.8.1988 ve 21.11.1988 tarihlerinde beyanname üzerinde imzası alınmak suretiyle ve “itirazım yoktur” şerhi ile mükellefe tebliğ edilerek kesinleşmiş, 6183 sayılı Kanunun 102’nci maddesinde düzenlenen 5 yıllık tahsil zaman aşımı da bu tarihten itibaren işlemeye başlamıştır. Ancak, söz konusu amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen (ancak daha sonra idarece iptal edilen) ödeme emri, 3.6.1991 tarihinde mükellefine tebliği üzerine, 6183 sayılı Kanunun 103’üncü maddesinin 4’üncü bendi gereğince zaman aşımı kesilmiş, yine aynı maddenin son fıkrası uyarınca, 3.6.1991 tarihini takip eden yılın başından itibaren yeniden işlemeye başlamıştır.
Bu itibarla, uyuşmazlığa konu vergilerin, 1.1.1992 tarihinden itibaren yeniden işlemeye başlayan 5 yıllık zaman aşımı süresi içinde, 8.12.1994 tarihinde tebliğ edilen davaya konu işlemle istenildiği anlaşılmakla, olayda zaman aşımı bulunmamaktadır.
İşin esasına gelince; ihracatı teşvik mevzuatı çerçevesinde uygulanan teşvikler, katma değer vergisi muafiyetini kapsamayacağından, mahkeme kararının, vergi aslının kaldırılmasına ilişkin kısmı yerinde değildir.
Ancak, ithal esnasında, peşinen tahsil edilmesi gereken katma değer vergisinin zamanında tahsil edilememesinde yükümlüye kusur izafe edilemeyeğinden, gecikme faizi istenilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile, mahkeme kararının, 8.8.1988 gün ve 18.11.1988 tarihli beyanname kapsamı eşyalara ait vergi aslı bakımından bozulması, diğer yönlere ilişkin temyiz isteminin ise reddi ile mahkeme kararının buna ilişkin kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında; temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı öngörülmüştür.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, yukarıda belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığı gibi, mahkeme kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, bu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte de görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin, 8.4.1988 gün ve … sayılı; 8.8.1988 gün ve … sayılı; 18.11.1988 gün ve … sayılı gümrük giriş beyannameleri kapsamı eşyaları, 27.11.1987 gün ve … sayılı ihracatı teşvik belgesine istinaden ithal ettiği, 8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli beyannameler kapsamı eşyalar için ithal sırasında tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin, mükellefince beyanname üzerinde, “itirazım yoktur” şerhi ile tebellüğ edildiği, söz konusu verginin, ihracatı teşvik belgesinin özel şartlar bölümünün 3’üncü paragrafında yer alan, “belge kapsamında ithal edilecek maddeler için ödeme taahhütnamesi alındığından ithal sırasında teminat aranmayacaktır.” ibaresi uyarınca teminata bağlanmadığı, 8.4.1988 tarihli beyannamede ise katma değer vergisi tahakkukunun yapılmadığı, DPT Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün 21.8.1990 gün ve 53848 sayılı yazısı ile, davacıya ait teşvik belgesine istinaden ithal edilen malların yurt içi teslim ve satışa konu olduğunun bildirilmesi üzerine, söz konusu eşyalara ait katma değer vergisi ile birlikte, Gümrük Kanununun 176. maddesinin 1. fıkrasına göre hesaplanan faizin, davaya konu Ankara Tır Gümrük Müdürlüğünün 17.11.1994 gün ve 09.HİK.091-3158/19732-25108 sayılı işlemi ile istenildiği anlaşılmıştır.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinin 1’inci fıkrasında, “Kanuna göre alınması gereken gümrük vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyadan, bu suretle hiç alınmamış veya noksan alınmış olan vergiler eşyanın fiili ithal tarihinden itibaren üç yıl içinde gümrüğünce yazı ile bildirilerek mükelleflerinden istenir.” hükmü yer almıştır.
Olayda, 8.4.1988 gün ve 1612 sayılı beyanname kapsamında aynı tarihte fiili ithalatı gerçekleştirilen eşyaya ilişkin ek gümrük vergi ve resimlerinin üç yıl içinde istenilmesi gerekirken, bu süre geçirildikten sonra, 8.12.1994 tarihinde yükümlüye tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, 1615 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 86. Maddesi uyarınca zaman aşımına uğrayan tahakkukun, bu nedenle terkini gerekirken, mahkemece yazılı gerekçeyle terkininde isabet bulunmamakta ise de, kararın, 8.4.1988 gün ve … sayılı beyanname kapsamı eşyalara ilişkin kısmı sonucu itibarıyla yerinde görülmüştür.
8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli beyannameler kapsamı eşyalara ilişkin uyuşmazlığa gelince; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 88. maddesinde, ödenmeyen gümrük vergisi ve diğer vergilerle, gerek bunlara müteallik, gerekse bu kanuna göre karara bağlanmış para cezalarının Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gümrük idaresince kovuşturulacağı belirtilmiş, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Tahsil Zamanaşımı” başlıklı 102. maddesinin 1. fıkrasında ise, amme alacağının, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itabaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zaman aşımına uğrayacağı, aynı kanunun “Zamanaşımının Kesilmesi” başlıklı 103’üncü maddesinin 4’üncü bendinde de, ödeme emri tebliğinin, zaman aşımını keseceği, aynı maddenin son fıkrasında, kesilmenin rastadığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zaman aşımının yeniden işleyeceği hükümleri yer almıştır.
8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli gümrük giriş beyannameleri kapsamında ithal edilen eşyalara ait katma değer vergisinin tahakkuk ettirilerek, 9.8.1988 ve 21.11.1988 tarihlerinde beyanname üzerinde imzası alınmak suretiyle ve “itirazım yoktur” şerhi ile mükellefine tebliğ edildiği, dolayısıyla, söz konusu vergilerin kesinleştiği, Devlet Planlama Teşkilatı Teşvik Uygulama Başkanlığının 10.4.1990 günlü yazısı ile, teşvik belgesinin süresi dolduğu halde ihracat taahhüdünün kapatılması için başvurulmadığı, bu nedenle, söz konusu belgenin iptal edilerek müeyyide uygulanması gerektiği hususlarının davalı idareye bildirilmesi üzerine, ithale konu eşyalara ait katma değer vergisi ile gümrük vergilerinin tahsili amacıyla 3.6.1991 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği, D.P.T. Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün, müeyyidenin kaldırıldığı ve taahhüt hesabının kapatıldığı yolundaki 21.8.1990 tarihli yazısı üzerine de, söz konusu ödeme emrinin iptal edildiği, 3.6.1991 tarihinde ödeme emri tebliği ile kesildikten sonra, 1.1.1992 tarihinde yeniden işlemeye başlayan 5 yıllık tahsil zaman aşımı süresi içinde, ithale konu eşyalara ait katma değer vergisi ve faizin tahsiline yönelik davaya konu işlemin 8.12.1994 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, olayda zaman aşımı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Uyuşmazlığın esasına gelince; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun “İthalat İstisnası” başlıklı 16. maddesinde, hangi teslim ve hizmetlerin vergiden müstesna olacağı belirtilmiş, aynı kanunun 19. maddesinin 1. Fıkrasında da, “Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetler ancak bu kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Mükellef şirket tarafından teşvik belgesine dayalı olarak gerçekleştirilen ithalat, 3065 sayılı Yasanın yukarıda açıklanan 16. Maddesi kapsamında bir teslim olmadığı gibi, Katma Değer Vergisi Kanununda bu tür ithalatın katma değer vergisinden muaf olduğuna ilişkin bir hükme de yer verilmediği cihetle, ithal eşyasının katma değer vergisinden muaf tutulmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, mahkeme kararının, anılan iki beyanname kapsamı eşyaya isabet eden katma değer vergisinin kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasında isabet bulunmamaktadır.
Ancak, ithalat sırasında idare tarafından, uyuşmazlık konusu verginin ödenmesi gerektiği yönünde bir uyarı ya da bildirim yapılmaması karşısında, verginin geç ödenmesinde yükümlünün kusurundan söz edilemeyeceğinden, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, mahkeme kararının, faizin kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüne, mahkeme kararının, 8.8.1988 ve 18.11.1988 tarihli beyanname kapsamı eşyalara ait vergi aslına ilişkin kısmının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, diğer hususlara ilişkin temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının bu kısmının onanmasına, 14.10.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.