Danıştay Kararı 7. Daire 1996/4028 E. 1998/1054 K. 17.03.1998 T.

7. Daire         1996/4028 E.  ,  1998/1054 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/4028
Karar No: 1998/1054

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar: 1) …Bankası T.A.Ş.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf:2) Mecidiyeköy Vergi Dairesi
İstemin Özeti : Yükümlü bankanın, müşterisi firmaya kullandırdığı dövize endeksli TL. kredisine ilişkin işlemlerin incelenmesi sonucu düzenlenen rapora dayanılarak, 1994 yılının Haziran dönemi için yapılan kaçakçılık cezalı banka ve sigorta muameleleri vergisi tahakkukunun kaldırılması istemiyle açılan davada; 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesi açıklandıktan sonra, olayda, yükümlü banka tarafından, müşterisi firmalara kullandırılan dövize endeksli TL kredilerinin, faiz niteliğindeki kur farkları üzerinden hesaplanması gerekli banka ve sigorta muamelelerine ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmediği hususu inceleme raporu ile saptandığından, inceleme raporunda belirtilen tutar esas alınarak ikmalen yapılan tarhiyatta, yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırılık bulunmadığı, ancak, matrah farkının banka kayıtlarına dayanılarak saptandığı ve olayın yoruma açık olduğu dikkate alındığında, kasıtlı olarak vergi zıyaına sebebiyet verilmediği sonucuna varıldığından, tarhiyata kusur cezası uygulanması icap ettiği gerekçesiyle, davanın, vergi aslına yönelik kısmı yönünden reddi, cezaya yönelik kısmı yönünden ise kısmen kabulü ile kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi yolundaki … Vergi Mahkemesinin … günlü, E:…; K:…sayılı kararının; yükümlü banka tarafından, kur farklarının faiz olmadığının, gerek öğretide, gerekse kanunlarda kabul edildiği, öte yandan, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununda, yabancı para ile borç verilmesine ve vade sonunda borcun yabancı para ile ödenmesine olanak tanındığı, olayda da, kredinin, yabancı para bazında verilmesinin, alacağın zaman içinde değerini kaybetmesinin önlenmesine yönelik olduğu, dönem sonunda TL veya yabancı para olarak tahsilinin herhangi bir farklılık yaratmadığı, zira, her iki halde de bankanın, faize ilaveten, yalnızca döviz cinsinden ana parayı aldığı, döviz cinsinden başkaca bir kazancının bulunmadığı, bu nedenle, ortada banka ve sigorta muameleleri vergisini ilgilendiren bir olayın olmadığı; vergi dairesi tarafından ise, Vergi Usul Kanununun 344’üncü maddesinde belirtilen hadleri aşan tarhiyata kaçakçılık cezası uygulanmasının kanun gereği olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Vergi dairesince savunma verilmemiş olup, yükümlü banka tarafından, vergi dairesi temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi :Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, taraflar temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi: Yükümlü bankanın 1993 ve 1994 takvim yılları işlemlerinin bankalar yeminli murakıplarınca incelenmesi sonucu düzenlenen inceleme raporu ile saptanan matrah üzerinden salınan banka ve sigorta muameleleri vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasının kaldırılması isteği ile dava açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, yükümlü bankanın dövize endeksli Türk lirası cinsinden kredileri dolayısıyla meydana gelen kur farkları nedeniyle banka ve sigorta muameleleri vergisine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğinin, yani beyanda bulunmadığının inceleme raporu ile saptanması nedeniyle yükümlü banka adına anlaşmazlık konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunun 28. maddesinin, “Banka ve sigorta şirketlerinin finansal kiralama kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden ve hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir.” hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, söz konusu verginin mevzuu, bu şirketlerin her ne şekilde olursa olsun yapdığı işlemler olup, matrahı da bu işlemler dolayısıyla her ne nam ile olursa olsun alınan paralardır.
Olayda, yükümlü bankanın yapdığı işlem dövize endeksli Türk lirası cinsinden verilen kredidir. Matrah ise, bu işlemden her ne nam ile olursa olsun alınan paralardır.
Alınan paranın faiz, komisyon, kur farkı veya başka bir namda olmasının vergilendirmeyi etkilemiyeceği açıktır. Diğer taraftan, olayın cereyan tarzı ve matrah farkının tespiti bakımından yükümlüye kaçakçılık kastı izafe edilemeyeceğinden, kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, taraflar temyiz isteğinin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma için belirlenen günde yükümlü şirket vekili Av. …ile idareyi temsilen Hazine Vekili Av. …’un geldiği görülerek Danıştay Savcısının katılmasıyla duruşma yapıldı. Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten, savcının düşüncesi alındıktan sonra Tetkik Hakimi …’ın açıklamaları dinlenerek işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacı bankanın bir firmaya, aralarında düzenlenen 29.11.1993 günlü sözleşmeye istinaden, 52.000.000.000.- TL. kredi kullandırdığı, sözleşmede, kredinin bir buçuk yıl vadeli olacağı, Alman markı (DM) üzerinden dövize endeksli Türk lirası olarak kullandırılacağı, krediye yılda iki defa 6 aylık dönemlerde, Haziran ve Aralık ayları itibarıyla faiz uygulanacağı, faizin, 6 aylık libor + 4.15 oranında olacağı yolunda özel hükümlere yer verildiği; söz konusu kredi verme işleminin, banka ve sigorta muameleleri vergisi yönünden incelenmesi sonucu düzenlenen rapor ile; kredinin, sözleşme uyarınca Türk lirası olarak verildiği, müşteri hesap kartonuna da Türk lirası borç kaydedildiği, ancak, kredi nev’inin değiştiğine dair banka yönetim kurulu kararı bulunmamasına rağmen, kredinin, verildiği tarih itibarıyla dövize endekslenerek, 31.12.1993 tarihinde de, muhasebe kayıtlarında yabancı para hesabına aktarıldığı, devre sonlarında, döviz tutarı üzerinden, sözleşme ile belirlenen libor + 4.15 oranı esas alınarak faiz tahakkuk ettirildiği, banka ve sigorta muameleleri vergisinin de, döviz cinsinden hesaplanan bu faiz tutarı karşılığı Türk lirası üzerinden beyan edildiği; kredinin Türk lirası olarak kullandırılması nedeniyle, faiz tahakkuk dönemlerinde meydana gelen kur artışlarının da matraha ilavesi gerektiği, zira dövize endeksli Türk lirası kredilerinin bir Türk lirası kredisi türü olduğu, bu kredilere ilişkin faiz dönemlerinde meydana gelen kur artışlarının faiz niteliği taşıdığı, bu tutarın da, 6802 sayılı Kanunun 28’inci maddesi uyarınca vergiye tabi tutulması gerektiği hususlarının tespiti üzerine, uyuşmazlık konusu kaçakçılık cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “Banka ve sigorta şirketlerinin 10.6.1995 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir.” hükmü yer almış, aynı kanunun 31’inci maddesinin 1’inci fıkrasında da, banka ve sigorta muameleleri vergisi matrahının, 28’inci maddede yazılı paraların tutarı olduğu belirtilmiştir.
Bu duruma göre uyuşmazlığın çözümü, dövize endeksli Türk lirası kredilerinde, faiz tahakkuk dönemleri içinde meydana gelen kur farklarının,banka lehine kalan bir para olarak kabul edilip edilmeyeceğinin saptanmasına ilişkindir.
Davacı banka ile kredi kullanan şirket arasında düzenlenen ve içeriği yukarıda açıklanan 29.11.1992 tarihli sözleşmenin incelenmesinden de görüleceği üzere, vergisi uyuşmazlığa konu kredi, bir Türk lirası kredisidir. Söz konusu kredinin dövize endekslenmesi, alacağın zaman içinde değer yitirmesinin önlenmesine veya para piyasalarındaki (döviz kurlarındaki veya Türk lirası faizlerindeki) dalgalanmalardan meydana gelecek zararlardan korunmaya yönelik bir işlem olup, döviz kuru artışının faiz oranı olarak kabul edildiği bir çeşit faiz oranı belirleme yöntemidir. Diğer bir deyimle, kredinin dövize endekslenmesi, onun Türk lirası kredisi olma niteliğini ortadan kaldırmamaktadır.
Nitekim, T.C. Merkez Bankasının bankalara gönderdiği 13.9.1990 gün ve 80149 sayılı Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Hakkında Talimatta da, bankalarca kullandırılan dövize endeksli kredilerde, hesaba borç kaydedilen kur farkları kredi faizi olarak kabul edilmiş ve bu tutar üzerinden fon kesintisi yapılacağı belirtilmiştir. Davacı banka tarafından da bu husus itirazsız kabul edilerek, fon tutarları buna göre hesaplanmış, dolayısıyla, kredinin bir döviz kredisi olmadığı, davacı banka tarafından da kabul edilmiştir.
Bu itibarla, bir nevi faiz oranı olarak kabulü gereken kur değişimleri sonucu kredi tutarında meydana gelen artışın, banka tarafından lehe alınan para olarak nitelendirilmesi suretiyle vergi matrahına dahil edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, taraflar temyiz dilekçelerinde ileri sürülen diğer hususlar da, mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, taraflar temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının onanmasına, hüküm altına alınan tutar üzerinden binde 4.8 oranında ve … liradan az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, mahkemece karara bağlanan harcın mahsubundan sonra, kalan harç tutarının yükümlüden alınmasına, 17.3.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.