Danıştay Kararı 7. Daire 1996/3752 E. 1997/4008 K. 17.11.1997 T.

7. Daire         1996/3752 E.  ,  1997/4008 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/3752
Karar No: 1997/4008

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı
Karşı Taraf : … Tekstil Sanayi İhracat, İthalat Pazarlama A.Ş.
İstemin Özeti : Davacı şirket tarafından 1991 yılının Ekim ve Kasım aylarında altı adet gümrük giriş beyannamesi kapsamında ithal edilen eşyalarla ilgili dampinge karşı vergi 7.8.1992 tarihinde ödendiği halde, kanuni faiz ödenmediğinin saptandığı belirtilerek, kanuni faiz ve gecikme zammının 6183 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca yedi gün içinde ödenmesi gerektiği yolundaki 28.10.1992 gün ve 10448 sayılı Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürlüğü işlemini iptal eden …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararının; Danıştay Yedinci Dairesinin 22.11.1995 gün ve E:1994/59; K:1995/4589 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararı çerçevesinde dosyayı yeniden inceleyerek, olayda, davacı şirketçe 1992 yılında Pakistan’dan ithal edilen düşük fiyatlı pamuk ipliklerinden dolayı hesaplanan kanuni faiz ve gecikme zammının ödenmemesi nedeniyle alınan teminat mektubunun nakde çevrilmesi yoluna gidildiğinin anlaşıldığı, ithal edilen pamuk ipliklerinden dolayı hesaplanan 358.821.000.-lira kanuni faiz ve gecikme zammının hangi vade ve ödeme tarihlerine göre hesaplandığı, hesaplamanın ne şekilde yapıldığının açık ve anlaşılır bir şekilde bildirilmesi hususunda verilen ara kararı, 7.5.1996 tarihinde idareye tebliğ edildiği halde, 30 günlük süre içerisinde ve halen ara kararına cevap verilmediği, bu durumda idarece tesis edilen işlemin haklılığı ve yasaya uygunluğunun belgelerle tevsik edilemediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; dampinge karşı verginin geç yatırılmasından kaynaklanan kanuni faiz ve gecikme zammının tahsiline yönelik olarak yapılan işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun, “Teminatlı Alacaklarda Takip” başlıklı 56’ncı maddesinde, karşılığında teminat gösterilmiş amme alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun 7 gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağının borçluya bildirileceği, 7 gün içinde borç ödenmediği takdirde teminatın paraya çevrilerek amme alacağının tahsil edileceği, hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, Pakistan menşeli pamuk ipliği ithalatında CIF bedel üzerinden %20 oranında teminatın geçici önlem olarak alınması kararı uyarınca, banka teminat mektubu alınarak ithalat gerçekleştikten sonra dampinge karşı verginin CIF bedel üzerinden kesin önlem olarak alınmasının kararlaştırılması üzerine, yükümlü şirketten 21.4.1992 günlü tebligatla dampinge karşı verginin ödenmesinin istenildiği ve yükümlü şirket tarafından idareye yapılan 3.8.1992 günlü başvuru ile ödenmesi gereken faiz ve vergi tutarının bildirilmesi istenilmesine rağmen, idarece her hangi bir cevap verilmemesi nedeniyle, 7.8.1992 tarihinde başlangıçta teminata bağlanan verginin ödendiği, idare tarafından, 9.9.1992 gün ve 7316 sayılı yazı ile yükümlüden, 28.10.1992 gün ve 10448 sayılı yazı ile de teminat mektubunu veren bankadan verginin geç ödenmesi ile ilgili olarak hesaplanan kanuni faiz ve zam tutarında teminatın ödenmesinin istenilmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan hükme göre, teminata bağlanan dampinge karşı vergi, tahsil edilebilir hale geldiği halde ödenmez ise, teminat mektubu usulü dairesinde paraya çevrilerek kamu alacağı tahsil edilecektir.
Olayda, teminata bağlanan dampinge karşı vergi ile ilgili olarak yürütülen soruşturma sonuçlanarak, 10.12.1991 tarihinde kesin önlem kararı alınması üzerine, bu karardan itibaren teminat mektubunun paraya çevrilmesi yolunda işlem tesisi gerekecektir. Ancak ithal sırasında verilen teminat mektubu amme alacağını karşılaşmaz ise, idarece amme alacağının faiziyle birlikte nakden tahsili yoluna gidilebilecektir. Gümrük idaresince, alınan banka teminat mektubunun paraya çevrilmesi suretiyle kamu alacağının tahsil imkanı bulunduğu halde, bu yola gidilmemesinde yükümlüye herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğinden, hesaplanan kanuni faiz ve gecikme zammını kaldıran mahkeme kararında isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddedilerek, mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından Ekim-Kasım 1991 aylarında altı adet gümrük giriş beyannamesiyle Pakistan’dan ithal edilen eşyanın ihraç fiyatının normal değerinin altında olduğunun tespiti üzerine 14.6.1989 gün ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca CIF bedelin %20’si oranında banka teminat mektubu istenilmesine dair 91/18 sayılı Tebliğle alınan geçici önlemin 10.12.1991 gün ve 21007 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 91/21 nolu Tebliğ ile kesin önleme dönüştürülmesine karşın, hesaplanan verginin, giriş gümrük müdürlüğüne 3.8.1992 tarihinde yapılan müracaatla 7.8.1992 tarihinde ödenmesi sebebiyle beyannamenin tescil tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar hesaplanan %7 oranındaki kanuni faiz ve gecikme zammının 9.9.1992 gün ve 7316 sayılı yazı ile davacı şirketten istenildiği; davacı şirkete hangi tarihte tebliğ olunduğu tespit edilemeyen anılan yazının gereğinin yerine getirilmemesi üzerine de, bu kez, 7.11.1992 tarihine kadar hesaplanan kanuni faiz ve gecikme tutarı için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 56’ncı maddesi uyarınca teminat mektubunu veren bankaya 28.10.1992 tarih ve 10448 sayılı yazının gönderildiği; bu yazıdan bilgi edinmesi üzerine davacı şirket tarafından kanuni faiz ve gecikme zammı istenilmesine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın dampinge karşı alınan vergi yönünden incelenip karara bağlanması sonucu vergi mahkemesince verilen kararın Dairemizin 22.11.1995 gün ve E:1994/59; K:1995/4589 sayılı kararı ile bozulmasından sonra da, aynı mahkemece, istenilen faiz ve gecikme zammının hesaplanma şekli, hangi vade ve ödeme tarihleri esas alınarak hesaplandığı hususları ara kararı ile sorulmasına rağmen ara kararının süresi içerisinde cevaplandırılmamasının, idarenin işleminin haklılığını ve yasaya uygunluğunu tevsik edemediğini göstereceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve dosyada, bu kararın temyizen bozulmasının istenildiğianlaşılmıştır.
Yukarıda sözü edilen 3577 sayılı Kanunun 15’inci maddesinde; gümrük mevzuatının, gümrük vergisinin tahsiline, takibine ve teminata bağlanmasına ilişkin bu kanuna aykırı olmayan usul ve şekle müteallik hükümlerinin, dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin tahsili, takibi ve teminata bağlanması işlemlerinde de uygulanacağı; ödenmeyen dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gümrük idarelerince kovuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 176’ncı maddesinin ilk fıkrasında, eşyanın yurda ithali sırasında tahakkuk ettirilip tahsili gereken vergiler için nakitten gayri teminat, taahhütname ve teminatlı borç senedi verildiği takdirde bunların kabulü tarihinden itibaren başlamak üzere, geçen süreye 6183 sayılı Kanunun 48’inci maddesine göre bakanlıkça tespit ve tahakkuk ettirilecek faizin tahsil olunacağı; 6183 sayılı Kanunun 51’inci maddesinde de, amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren gecikme zammı tatbik olunacağı öngörülmüş olup; aynı Kanunun 37’nci maddesinin 2’nci ve 3’üncü fıkralarında ise, hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği; bu ödeme müddetinin son gününün amme alacağının vadesi günü sayılacağı açıklanmıştır.
Açıklanan bu maddi ve hukuki durum karşısında; dampinge karşı verginin alınabilir hale gelmesi, kesin önlem kararının yayımlanmasına bağlı olduğundan, anılan kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 10.12.1991 tarihine kadar faiz ve gecikme zammı tatbikine olanak bulunmamakta ise de; bu tarihten itibaren, Gümrük Kanununun 176’ncı maddesi uyarınca faiz hesaplanması; 6183 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca tespit edilecek vade gününü izleyen tarihten itibaren de, ödeme tarihine kadar, gecikme zammı uygulanması gerekeceği tabiidir.
Ancak; olayda, davacı şirkete anılan 37’nci madde uyarınca tebligat yapılıp yapılmadığı belli olmadığı gibi, hesaplanan dampinge karşı verginin ödenmesi konusunda yazılan 21.4.1992 gün ve 3146 sayılı yazının da tebliğ olunup olunmadığı tespit edilememiştir. Bu yüzden; dava hakkında karar verilebilmesi, öncelikle, kesin önlem kararı ile hesaplanan dampinge karşı verginin ödenmesi için davacı şirkete tebligat yapılıp yapılmadığının veya yukarıda sözü edilen 21.4.1992 tarihli yazının tebliğ tarihinin bilinmesine bağlı bulunmaktadır. Her ne kadar, vergi mahkemesince, 8.4.1996 günlü ara kararı ile, faiz ve gecikme zammının hangi vade ve ödeme tarihlerine göre ve ne şekilde hesaplandığı sorulmasına karşın verilen süre içerisinde cevap verilmemesi üzerine, bu durum, idarece, dava konusu işlemin haklılığının ve yasaya uygunluğunun kanıtlanamaması olarak yorumlanıp karar verilmişse de; idarenin ara kararına cevap vermemesinin, yukarıda, kesin önlem kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren hesaplanması gerektiği açıklanan faizden doğan kamu alacağının alınamaması sonucunu doğurması mümkün değildir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve Vergi Mahkemesi kararının, davacı şirkete 6183 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yapılmış bir tebligatın bulunup bulunmadığı ve gönderilen 21.4.1992 gün ve 3146 sayılı yazının hangi tarihte tebliğ olunduğu davalı idareden ara kararı ile sorulup, getirtilecek bilgi ve belgeler yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına; bozma kararı üzerine mahkemece verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 17.11.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.