Danıştay Kararı 7. Daire 1996/2630 E. 1997/3369 K. 09.10.1997 T.

7. Daire         1996/2630 E.  ,  1997/3369 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/2630
Karar No: 1997/3369

Temyiz İsteminde Bulunan : Tasfiye Halinde … Oto Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına …
İstemin Özeti : Erenköy Giriş Gümrük Müdürlüğünde tescilli 25.3.1991 tarih ve… sayılı beyanname muhteviyatı eşyalara ilişkin olarak, beyannameye ekli fatura ile aynı tarih ve sayıda toplam kıymeti daha yüksek ikinci bir fatura tespit edildiği ileri sürülerek, fark kıymet üzerinden yapılan ek tahakkuka vaki itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 1615 sayılı Kanunun 65’inci maddesi ile Gümrük Yönetmeliğinin 243/c maddesinden bahisle, gümrük başkontrolörünce düzenlenen 22.6.1995 tarih ve 171/6 sayılı cevaplı raporun incelenmesinden, Hazine Kontrolörlüğü ile Gümrük Başkontrolörlüğünce yapılan araştırmalar sonucunda, aynı cins ve miktar eşya için, aynı satıcı firma tarafından, aynı tarih ve sayıyla düzenlenen ve birim fiyatlarıyla toplam kıymeti beyan edilene nazaran yüksek olan faturalar tespit edildiği, bu faturalar üzerinde el yazısı ile toplam kıymetten beyannameye ekli faturalardaki kıymetlerin düşümünün yapıldığı, bu haliyle tespit edilen ikinci faturaların gerçek olduğu anlaşılmakla, fark kıymet üzerinden yapılan ek tahakkukta 1615 sayılı Kanunun 89’uncu maddesine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden …. Vergi Mahkemesinin …gün ve E:…; K:…sayılı kararının; beyannameye ekli faturalar hakkında Gümrük Başkontrolörlüğünce başlatılan soruşturmanın sonucu beklenilmeden karar verildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : 1615 sayılı Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinde, kanuna göre alınması gereken gümrük vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyadan, bu surette hiç alınmamış veya noksan alınmış olan vergilerin eşyanın fiili ithal tarihinden itibaren üç yıl içinde ilgili gümrüğünce yazı ile bildirilerek mükelleflerinden isteneceği, 89’uncu maddesinde de, gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olduğu ve suçun zaman aşımı daha uzun bulunduğu takdirde, bu alacakların Türk Ceza Kanununun dava ve zaman aşımları hakkındaki süreler içerisinde kovuşturulup tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere kanun koyucu, gümrük vergileri alacaklarının, eşyanın fiili ithal tarihinden itibaren işleyen üç yıllık süre içerisinde istenmesini, kesinleştiği tarihten itibaren de beş yıl içerisinde takip ve tahsilini öngörmüş, ancak ortada aynı zamanda ceza uygulanmasını gerektiren bir fiilin bulunması halinde, vergi alacağının takip ve tahsilini, Türk Ceza Kanununun 102’nci maddesinde düzenlenen dava açma süreleri ile 112’nci maddesinde düzenlenen ceza zaman aşımı sürelerine bağlamak suretiyle, konusu suç teşkil eden eylem ve işlemlerle vergi kayıp ve kaçağının önlenmesini amaçlamıştır. Ancak, söz konusu hükmün uygulanabilmesi için ek vergi alınmasını gerektiren fiilin aynı zamanda “suç” olduğunun mahkeme kararı ile sabit olması gerekir.
Olayda, 26.3.1991 tarihinde fiili ithali gerçekleştirilen eşyalara ilişkin olarak, 22.6.1995 tarih ve 95/171-6 sayılı cevaplı rapor uyarınca yapılan ek tahakkukun, 25.7.1995 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, 86’ncı maddede öngörülen üç yıllık sürenin geçirildiği açık olmakla birlikte, dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirket hakkında sahte fatura kullanıldığı iddiasıyla …. Asliye Ceza Mahkemesinin E:…sayılı dosyasında ceza davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yükümlü şirket hakkında açılan ceza davasında verilecek nihai karar, olaya uygulanması gereken kanun (86’ncı veya 89’uncu madde) hükmünün tespiti bakımından önem arz ettiğinden, mahkemece, öncelikle bu hususlar araştırılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz başvurusu; fiili ithal tarihinden itibaren Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinde öngörülen üç yıllık sürenin geçmesinden sonra yapılan ek tahakkuka itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; yapılan kıymet tespiti sonunda bulunan fark üzerinden hesaplanan vergi ve resimlerin anılan Kanunun 89’uncu maddesi uyarınca istenilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
Adı geçen Kanunun 86’ncı maddesinde; kanuna göre alınması gereken gümrük vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyadan, bu suretle hiç alınmamış veya noksan alınmış olan vergilerin eşyanın fiili ithal tarihinden itibaren üç yıl içinde ilgili gümrüğünce yazı ile bildirilerek mükelleflerinden isteneceği; 89’uncu maddesinde de, gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulamasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve suçun zaman aşımının daha uzun bulunması halinde, bu alacakların da, Türk Ceza Kanununun dava ve ceza zaman aşımları hakkındaki süreler içerisinde kovuşturulup tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre; gümrük vergilerinin noksan ödenmesi veya hiç ödenmemesi sonucunu yaratan eylemin suç oluşturması ve bu suçun tabi olduğu dava ve ceza zaman aşımı süresinin daha uzun olması hallerinde Türk Ceza Kanunundaki daha uzun olan zaman aşımı süresinin uygulanması mümkün olmakla birlikte, bir eylemin suç oluşturduğu açılacak ceza davası sonucunda verilen kararla kesinlik kazanabileceğinden, anılan sürelerden yararlanılarak ek gümrük vergisi tahakkuku yapılabilmesi, öncelikle bu konuda Cumhuriyet Savcılığınca açılmış bir ceza davasının mevcudiyetine bağlı bulunmaktadır.
Ancak, Cumhuriyet Savcılığınca ceza davası açılmış olması, idarenin Türk Ceza Kanununda yazılı zaman aşımı sürelerinden yararlanması için yeterli olmayıp, eylemin suç oluşturup oluşturmadığı hususu, ceza davası hakkında verilecek kararla ortaya çıkacağından, olayda uygulanacak zaman aşımı süresinin ceza mahkemesince verilecek karar sonucuna göre belirlenmesi zorunluluğu ortadadır. Dolayısıyla; ek tahakkuka karşı açılan idari davanın karara bağlanabilmesi için, öncelikle, Cumhuriyet Savcılığınca açılan ceza davasının sonucunun beklenilmesi gereklidir.
Dosyanın incelenmesinden; 29.3.1991 tarihinde fiilen ithal etmiş olduğu eşya dolayısıyla 25.7.1995 tarihinde ek tahakkuk tebliğ olunan davacı şirket hakkında ithalat işlemlerinde sahte fatura kullandığı suçlamasıyla … Asliye Ceza Mahkemesinde E:…sayılı ceza davasının açıldığı; ancak, henüz sonuçlanmadığı anlaşılmış bulunduğundan; vergi mahkemesince, anılan davanın sonuçlanması beklenilmeden, ek tahakkuk tebliğinin Gümrük Kanununun 89’uncu maddesine uygun olduğu gerekçesiyle verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 9.10.1997 gününde, oybirliği ile karar verildi.

AYRIŞIK OY
Dosyada; fiili ithal tarihinden itibaren Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinde öngörülen üç yıllık süre geçtikten sonra yapılan ek tahakkuka itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; yapılan kıymet tespiti sonunda bulunan fark üzerinden hesaplanan vergi ve resimlerin anılan Kanunun 89’uncu maddesi uyarınca istenilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun “Ceza Takipleri Halinde Zamanaşımı” başlıklı 89’uncu maddesinde; gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve suçun zamanaşımının daha uzun bulunması halinde, bu alacakların da Türk Ceza Kanununun dava ve ceza zamanaşımları hakkındaki süreler içerisinde kovuşturulup tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. Her ne kadar çoğunluk kararında, sözkonusu 89’uncu madde hükmünün tahakkuk zamanaşımı süresini değil, tahsil zamanaşımı süresini ilgilendirdiği; dolayısıyla; ek tahakkukun 86’ncı maddede yazılı üç yıllık süre içerisinde yapılıp tebliğ olunmaması durumunda verginin zamanaşımına uğrayacağı; bu sürenin, eylemin ceza uygulanmasını gerektirmesi halinde dahi uzamayacağı öngörülmüş ise de; aşağıda açıklanan sebeplerle bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.
Sözkonusu 89’uncu maddenin düzenlenmesinde, gümrük vergileri alacaklarının öngörülen koşullarda, Türk Ceza Kanununun dava ve ceza zamanaşımları hakkındaki süreler içerisinde tahsil edileceğinden değil, “kovuşturulup tahsil” edileceğinden sözedilmiştir. “Tahsil” sözcüğü, tahakkuk etmiş; yani hukuki gerçeklik kazanmış bir kamu alacağının tahakkukundan borçlusu tarafından alacaklı kamu idaresine ödendiği ana kadar olan aşamayı ifade etmektedir. Bu anlamda tahsile konu olan kamu alacağı, niteliği ve miktarı itibarıyla herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen; yalnızca, ödenmediğinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca cebri tahsil yöntemlerinin uygulanmasını gerekli kılan bir alacaktır. Her ne kadar, cebri tahsil yöntemlerinin uygulanması da, kimi araştırmaların yapılmasını gerekli kılabilir nitelikte ise de; “tahsil” sözcüğünün anlamına dahil bulunan bu tür araştırmalarda konu, alacağın varlığı ve miktarı değil, borçlusunun şahsı ve müracaat edilebilir nitelikteki mal varlığıdır.
Oysa; düzenlemede tahsil sözcüğünden önce kullanılan ve bu nedenle sözkonusu sözcüğün anlamı dışında kalan “kovuşturma” sözcüğü; vergi alacağının kendisiyle ilgili inceleme ve araştırmaları anlatmaktadır. Bu tür inceleme ve araştırma ise, verginin tarh ve tahakkukundan önce yapılan ve vergiyi doğuran olayın varlığının, niteliğinin ve miktarının ortaya çıkarılması için gerekli; hatta, zorunlu olan inceleme ve araştırmadır. Dolayısıyla, Kanun koyucunun 89’uncu maddenin düzenlemesinde söylemek istediği, suç oluşturan eylemle gizlenen ve bu yüzden 86’ncı maddede öngörülen süre içerisinde tahakkuk ettirilemeyen gümrük vergi ve resimlerinin suçun tabi olduğu zamanaşımı süresi içerisinde tahakkuk ettirilebileceğidir. Maddenin uygulanmasının tahsil aşamasıyla sınırlandırılması, Türk Ceza Kanununa göre suç sayılan eylemle gizlenen ve bu eylem ortaya çıkarılmadıkça bilinmesi olanaklı bulunmayan gümrük vergi ve resimlerinin, eylemin Gümrük Kanununun 86’ncı maddesinde öngörülen üç yıllık süre geçtikten sonra ortaya çıkması durumunda aranamayacakları anlamına gelir ki; bu tür bir uygulama, Kanun koyucu’nun açıklanan amacına tersdir.
Bu yüzden; Gümrük Kanununun anılan 89’uncu maddesinin düzenlemesinin, tahakkuk ve tahsil aşamalarını birlikte kapsadığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Bununla birlikte; sözkonusu 89’uncu maddenin bir olayda uygulanabilmesi için, gümrük vergi ve resimlerinin noksan ödenmesi ya da hiç ödenmemesi sonucunu yaratan eylemin Türk Ceza Kanununa göre suç oluşturduğu konusunda Gümrük İdaresinde var olan kanı yeterli değildir; ayrıca, bu konuda yetkili Cumhuriyet Savcılığınca kamu davası açılmış olması da gereklidir. Olayda ise, davacı hakkında açıklanan nedenle bir kamu davası açılıp açılmadığı belli değildir. Dolayısıyla; Vergi Mahkemesince, bu konu araştırılmadan verilen karar noksan incelemeye dayalıdır.
Açıklanan nedenle, temyize konu kararın bozulması yolundaki çoğunluk kararına gerekçesi yönünden katılmıyoruz.