Danıştay Kararı 7. Daire 1995/697 E. 1996/1165 K. 26.03.1996 T.

7. Daire         1995/697 E.  ,  1996/1165 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1995/697
Karar No: 1996/1165

Kararın Düzeltilmesini İsteyen :…
Vekili :Av. …
Karşı Taraf :Dinar Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti: Nakliyecilik faaliyetinde kullandığı kamyonun satış bedelini düşük göstermesi nedeniyle 1991 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül dönemleri için takdir komisyonunca takdir olunan matrah farkı üzerinden yükümlü adına salınan kaçakçılık cezalı katma değer vergisinin terkini istemiyle açılan davayı reddeden …Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…; K:… sayılı kararını onayan Danıştay Yedinci Dairesinin 13.10.1994 gün ve E:1992/4468; K:1994/4740 sayılı kararının; beyan edilen satış değerinin gerçek olduğu, bedel takdir edilirken kasko değerinin esas alınması uygulamasından artık vazgeçildiği ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Uyuşmazlık, yükümlünün nakliyecilik faaliyetinde kullandığı aracın satış değerini düşük gösterdiğinden bahisle resen takdire sevk edilerek takdir komisyonunca bulunan bedel ile yükümlü beyanı arasındaki fark üzerinden cezalı tarhiyat yapılmasından doğmuştur.
Olayda, yükümlü tarafından satış değeri düşük gösterildiği iddia edilen aracın, emsal değerinin tespit edilmesinde, idarece sadece kasko değeri ile yetinilmeyip, aracın model yılı, yıpranma payı ve özellikleri göz önüne alınarak, aracın emsal bedelinin tespit edilmesi gerekir.
Ceza yönünden de, yükümlü beyanı ile takdir komisyonunca tespit edilen emsal bedel arasında fark çıkması durumunda, yükümlü tarafından vergi dairesine bilgi verilmek suretiyle hareket edilmesi nedeniyle, olayda, vergi zıyaı olmakla birlikte kasıtlı davranıldığından söz edilemeyeceğinden kusur cezası kesilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, karar düzeltme isteminin kabul edilerek, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde; a-Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, b-Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması, c-Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması, d-Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması hallerinde kararın düzeltilmesinin istenebileceği hükme bağlanmıştır.
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususlar, kanunun yukarıda belirtilen maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uymadığından,istemin reddi gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin (c) fıkrasına uygun görüldüğünden, Dairemizce verilen 13.10.1994 gün ve E:1992/4468; K:1994/4740 sayılı karar kaldırıldıktan sonra işin esası yeniden incelendi.
Uyuşmazlık, 19.8.1991 tarihinde düzenlenen satış sözleşmesi ile satılan aracın satış bedelinin düşük görülmesi üzerine olayın resen takdire sevk edilmesi sonucunda takdir komisyonu kararına dayanılarak ek tarhiyat yapılmasından kaynaklanmaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 27. maddesinin 1. fıkrasında, bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde, matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olduğu, 2. fıkrasında da, bedelin emsal bedeline veya emsal ücretine göre, açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücretinin esas alınacağı, 3. fıkrasında ise, emsal bedelin ve emsal ücretin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit olunacağı hükme bağlanmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 267. maddesinde de, “emsal bedeli, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen ve yahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.” biçiminde tanımlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 5.000.000.- lira bedelle satılan vasıtanın satış bedelinin düşük görülmesi üzerine gerçek satış bedelinin tespiti için takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonunca, … A.Ş.’nin bildirdiği kasko değeri (44.642.862.- lira) esas alınarak yükümlünün bildirdiği satış değeri ile arasındaki fark üzerinden kaçakçılık cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları, mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri belirtilmek suretiyle, idari yargı yerlerine resen araştırma yetkisi tanınmıştır.
Bu itibarla, takdir komisyonunca takdir edilen ve uyuşmazlık konusu tarhiyatın dayanağını oluşturan bedelin, 3065 sayılı Kanun ile 213 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan maddelerinde tanımı yapılan emsal bedeline uygun olup olmadığının tespiti amacıyla, Ticaret Odası, Şoförler ve Otomobilciler Derneği ile gerekli görülecek başka ilgili merciler nezdinde araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle cezalı tarhiyatın onanmasına ilişkin mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Nitekim, aynı konudaki uyuşmazlıkların çoğalması nedeniyle Gelirler Genel Müdürlüğünce çıkarılan iç genelgede, bazı vergi dairelerinin gerçek satış bedelleri konusunda hiç bir araştırma yapmadan kasko sigortasına esas bedelleri kullanarak mükellefler adına tarhiyat yaptıklarının anlaşıldığı, bu uygulamanın idare ve mükellefler arasında gereksiz ihtilaflara neden olduğu, bu tür ihtilaflara yer verilmemesi açısından, sadece kasko bedellerinden hareketle mükellefler aleyhine tarhiyat yapılmaması, gerçek satış bedellerinin tespiti sırasında diğer hususların da incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ancak, araç satışları noterde düzenlenen sözleşme ile yapıldığı için idarenin bilgisi dışında kalamayacağı gibi, yükümlü de düzenlediği fatura tutarı üzerinden bir beyanda bulunmakla, olayı vergi dairesinin bilgisine sunduğundan matrah farkı bulunduğunun tespiti halinde, kusur cezası uygulanacağı da tabiidir.
Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 17.11.1995 gün ve E:1995/127; K:1995/253 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, belirtilen hususlar göz önüne alınmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 26.3.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X-AZLIK OYU : Dosyada mevcut takdire sevk fişinin incelenmesinden, takdire sevkin münhasıran satışı yapılan aracın beyan edilen satış bedelinin kasko bedeline nazaran düşük bulunması nedenine dayandırıldığı, ayrıca herhangi bir tespitin yapılmadığı görülmektedir.
Maliye Bakanlığınca çıkarılan iç genelgede, bazı vergi dairelerinin gerçek satış bedelleri konusunda hiç bir araştırma yapmadan, kasko sigortasına esas bedelleri kullanarak mükellefler adına tarhiyat yaptıklarının anlaşıldığı, bunun ise, idare ile mükellefler arasında gereksiz ihtilaflara neden olduğu, bu tür ihtilaflara neden olunmaması açısından, sadece kasko bedellerinden hareketle mükellefler aleyhine tarhiyat yapılmaması, gerçek satış bedelinin tespiti sırasında diğer hususların da incelenmesi gerektiğinin belirtilmiş olması, olayda da, kasko değeri dışında gerek idarece, gerekse takdir komisyonunca yapılmış herhangi bir tespitin bulunmaması karşısında, vergi mahkemesince tarhiyatın terkinine karar verilmesi gerekir.
Vergi mahkemesi kararının bu gerekçe ile bozulması gerekeceği oyu ile karara katılmıyorum.