Danıştay Kararı 7. Daire 1995/1453 E. 1997/3660 K. 22.10.1997 T.

7. Daire         1995/1453 E.  ,  1997/3660 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No: 1995/1453
Karar No: 1997/3660

Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı
Karşı Taraf : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : İstanbul Bedelsiz ve Naklihane Gümrük Müdürlüğünde tescilli 12.4.1994 gün ve … sayılı tahakkuk kağıdı muhteviyatı eşyanın fatura kıymetinin noksan bulunması üzerine, kıymet araştırması sonucu tespit edilen fiyat esas alınarak yapılan tahakkukun “itirazım vardır” şerhiyle imzalanıp, vergilerin ödenmesinden sonra, fark vergilerin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davada; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 87’nci maddesinden bahisle, olayda, mümessil firma nezdinde yapılan kıymet araştırması sonucu bildirilen FOB turist kıymetin esas alındığının anlaşıldığı, eşya kıymetinin sorulduğu mümessil firmanın fiyat belirlemeye yetkili bir kuruluş olmaması ve idarece başka da bir araştırma yapılmaması sebebiyle işlemde kanuna uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, fazla tahsil edilen verginin ret ve iadesine hükmeden …. Vergi Mahkemesinin, … gün ve E:…; K:…sayılı kararının; bedelsiz ithal yoluyla getirilen eşya nedeniyle yapılan kıymet araştırması sonucunda tespit edilen fiyatlar üzerinden gerekli amortismanlar düşüldükten sonra bulunan meblağ esas alınarak tahakkuk ettirilen vergilerin tahsilinde mevzuata aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Uyuşmazlık konusu olayda Naklihane Gümrük Müdürlüğünde davacı adına düzenlenen 12.4.1994 gün ve … sayılı tahakkuk varakası ile tahsil edilen gümrük vergisinin ret ve iadesi talebiyle açılan davayı kabul ederek, fazladan tahsil edilen verginin ret ve iadesi yolundaki vergi mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun eşyanın kıymeti başlığını taşıyan 65’inci maddesinde ithal eşyasının gümrük vergisine esas olan kıymetinin, gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihteki normal fiyatı olduğu belirtilmiş olup, bu maddenin 20.4.1983 gününde yürürlüğe giren 2817 sayılı Yasa ile değişik 5’inci fıkrasında da vergi ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihteki fiyat esas olmakla birlikte, mükellefin akde uygun olarak ödediği ya da ödeyeceği fiyatın tahakkuka esas alınacağı hallerin, taraf olduğumuz anlaşmalar milli ve milletler arası ticari teammüller nazara alınmak suretiyle bakanlıkça tespit olunacağı öngörülmüştür. Bu hükme uygun olarak ödediği ya da ödeyeceği fiyatın tahakkuka esas alınacağı haller belirlenmiştir. Buna göre faturadaki fiyatın kabul edilebilmesi için, bu fiyatın Gümrük Kanununun 65’inci maddesinin 1’inci ve 2’nci fıkralarında tanımı yapılan normal fiyata uygun olması gerekmektedir.
Olayda, gümrük idaresince yapılan araştırma sonucunda ithal edilen eşyanın Türkiye mümessili …Otomotiv A.Ş.ne ait fiyat listelerinde bildirilen ve bu fiyat üzerinden amortisman düşümü yapıldıktan sonra tespit edilen fiyat karşısında, beyan edilen fiyatın normal fiyat olmadığı anlaşıldığından yapılan ek tahsilatta isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile vergi mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, 12.4.1994 gün ve … sayılı tahakkuk kağıdı muhteviyatı eşya nedeniyle “itirazım vardır” şerhi düşülmek suretiyle tahakkuk ettirildikten sonra ödenen gümrük vergi ve resimlerinin fazlaya ilişkin kısmının iadesi istemiyle yapılan başvurunun, İstanbul Bedelsiz ve Naklihane Gümrük Müdürlüğünce reddedilmesi üzerine açılan davada; olayı 1615 sayılı Kanunun 87’nci maddesi kapsamında irdeleyerek fazladan tahsil edilen vergilerin ret ve iadesine karar veren mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 87’nci maddesinde, kanuna göre fazla alındığı anlaşılan gümrük vergisinin, eşyanın fiili ithal tarihinden itibaren bir yıl içerisinde geri verileceği, mükelleflerin, ancak maddi hesap hatası sebebiyle fazla alınmış verginin geri verilmesini aynı süre içinde isteyebilecekleri, bu fıkra hükmünün gümrük vergisi ile birlikte, gümrüklerce tahsil edilmekte olan bütün vergileri kapsadığı hükme bağlanmıştır.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 79’uncu maddesinde, “tahakkuku yapan memurlar, yaptıkları tahakkukları mükellefe veya temsilcisine veya gümrük komisyoncusuna bildirerek beyanname vesair tahakkuk kağıtları üzerinde imza alırlar. Bu suretle tahakkuka bilgi edinmekten, beyanname ve tahakkuk kağıdını imzalamaktan çekinenlere yazılı tebligat yapılır. İtiraz, ancak bu fıkrada yazılı imza veya yazılı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yapılabilir.
Bu süre içinde itiraza uğramayan vergiler ile itirazları olmadığını beyanname ve sair tahakkuk kağıdı üzerinde yazı ile beyan edenlerin vergileri, kanunun 87’nci maddesi hükmü saklı kalmak üzere itiraz yollarına gitmek bakımından kesinleşmiş olur.” hükmü yer almış, 78’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında, kıymet esasına göre vergiye tabi eşyanın kıymetinin yanlış tayin ve tespit olunması hali, gümrük vergisi tahakkuklarına karşı yapılacak itirazlarda itiraz sebepleri arasında sayılmıştır.
Aynı kanunun 80’inci maddesinde, 78’inci maddenin 1, 2, 3 ve 6’ncı fıkralarında yazılı sebeplerle yapılacak itirazların, 81’inci maddeye göre sırasıyla gümrük müdürlükleri, gümrükler başmüdürlükleri, Gümrükler Genel Müdürlüğünce karara bağlanacağı, Gümrükler Genel Müdürlüğü kararlarına karşı idari yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, “İtirazın İncelenmesi” başlıklı 81’inci maddesinde, “İtirazlar bir dilekçe ile tahakkuku yapan idare kanalı ile bağlı bulunduğu gümrük müdürlüğüne yapılır ve müdürlükçe bir ay içinde incelenerek karara bağlanır.
Müdürlükçe itiraz yerinde görülmezse mütalaası ile birlikte belge ve numuneler beyan olunan normal fiyat ile vergi miktarı Bakanlıkça tespit edilecek değere kadar olan anlaşmazlıklar için, bağlı bulundukları gümrükler başmüdürlüklerine, bu miktardan fazla olan kıymet ve vergiler için de Gümrükler Genel Müdürlüğüne gönderilir. Bu itirazlar başmüdürlüklerce iki ay, Genel Müdürlükçe üç ay içinde incelenir ve bir karara bağlanır.
Başmüdürlüklerce veya Genel Müdürlükçe itiraz yerinde görülürse tahakkukun buna göre yapılması gümrüğe tebliğ olunur…” hükmüne yer verilmiş, Gümrük Kanununun uygulanmasına ilişkin olarak çıkarılan Gümrük Yönetmeliğinin 413’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, yukarıdaki maddeye göre, kendilerine intikal ettirilen itirazların, başmüdürlüklerce iki ay, genel müdürlükçe üç ay içinde inceleneceği ve bir karara bağlanacağı, açıklandıktan sonra, 414’üncü maddesinde de, mükelleflerin, genel müdürlük kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurabilecekleri belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 12.4.1994 gün ve … sayılı tahakkuk kağıdı ile bedelsiz ithal yoluyla getirilen eşyaların, faturalarında yazılı fiyatlarının düşük bulunması üzerine, 93/34 sayılı Tebliğ uyarınca mümessil firma nezdinde yapılan kıymet araştırması neticesinde bildirilen FOB turist fabrika fiyatlarından gerekli amortismanlar düşüldükten sonra elde edilen fiyatlar üzerinden tahakkukun yapıldığı, yükümlü tarafından, “itirazım vardır” şerhi düşülmek suretiyle ödenen gümrük vergi ve resimlerinin fazlaya ilişkin kısmının iadesi istemiyle yapılan başvuruların İstanbul Bedelsiz ve Naklihane Gümrük Müdürlüğünce reddi üzerine dava açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu olay, 1615 sayılı Kanunun “Fazla Alınmış Vergilerin Geri Verilmesi” başlıklı 87’nci maddesi çerçevesinde irdelenerek karar verilmiş ise de; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 2.7.1966 gün ve E:1965/13; K:1966/6 sayılı kararında da belirtildiği gibi, eşya gümrükten çekildikten sonra yanlışlıkla alındığı veya fuzulen tahsil olunduğu açıkça anlaşılan vergilerin 87’nci maddeye göre geri istenilmesi mümkündür. Olayda ise, yanlışlıkla alınan veya fuzulen tahsil edilen bir vergi söz konusu olmayıp, anlaşmazlık, kıymet farkından kaynaklandığından, yükümlü tarafından yapılan başvurunun Gümrük Kanununun 87’nci maddesi kapsamında incelenmesi hukuken mümkün değildir.
Her ne kadar, yükümlüce, gümrük müdürlğüne hitaben verilen dilekçelerde, fazla tahsil edildiği bildirilen vergilerin 1615 sayılı Kanunun 87’nci maddesi uyarınca iadesi talep edilmiş ise de, ithal edilen eşyanın gümrük vergisine esas teşkil eden kıymetinde anlaşmazlığa düşülmesi, faturalarda yazılı kıymet yerine, tespit edilen kıymet üzerinden tahakkuk yapılması ve “itirazım vardır” şerhi ile tahakkukun tebliğ edilmiş olması sebebiyle, gümrüğe hitaben verilen dilekçenin, 1615 sayılı Kanunun 78’inci maddesindeki itiraz sebeplerinden 3’üncü fıkrada yer alan, -kıymet esasına göre vergiye tabi eşyanın kıymetinin yanlış tayin ve tespit olunması- sebebine dayanılarak, aynı kanunun 81’inci maddesi uyarınca verilmiş bir tahakkuka itiraz dilekçesi olarak kabulü gerekir.
Yapılan bu belirlemelerden sonra, Gümrük Kanununun yukarıda yer verilen ve tahakkuka itiraz şekil ve usullerini düzenleyen maddeleri çerçevesinde olay değerlendirildiğinde; yapılan tahakkuka karşı, “itirazım vardır” şerhi düşüldükten sonra gümrük müdürlüğüne hitaben yazılan dilekçelerin 15 günlük tahakkuka itiraz süresi içerisinde verilip verilmediği saptanamamış ise de, davalı idarece aksi yolda bir iddia ileri sürülmediği gibi, temyiz dilekçesinde, yapılan tahakkuka karşı mükellefince yasal süresi içerisinde itirazda bulunulduğu vurgulandığından, itiraz dilekçesinin 15 günlük yasal süresi içerisinde verildiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, 1615 sayılı Kanunun 81’inci, Gümrük Yönetmeliğinin 414’üncü maddelerine göre, yükümlüler tarafından yapılacak itirazlar, gümrük müdürlüklerince yerinde görülmediği taktirde, ilgili gümrüğünce olayın üst idari itiraz mercilerine iletilmesi ve bu merciler tarafından verilecek olumsuz kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulması, sözü edilen bu itiraz prosedürünün dava açılmadan önce tüketilmesi ve işletilmesi zorunlu bir yol olması, 2577 sayılı Kanunun 14’üncü ve 15’inci maddelerine göre de, itiraz prosedürü tamamlanmadan açılan davalarda, “idari merci tecavüzü” sebebiyle merciine tevdi kararı verilmesi icap etmesine karşın, olayda, yükümlü itirazının İstanbul Bedelsiz ve Naklihane Gümrük Müdürlüğü tarafından reddedilmesinden sonra itiraz evraklarının üst idari itiraz mercilerine intikal ettirilmeyerek yükümlüye tebligat yapılması üzerine yargı yoluna başvurulması nedeniyle, açılan davada merciine tevdi kararı verilmesi gerekli ise de; söz konusu itirazı incelemekle görevli üst idari itiraz mercii olan Gümrükler Genel Müdürlüğünün, dosyada bulunan savunma ve temyiz dilekçelerinde bu konudaki iradesini ortaya koymuş olması ve itiraz evraklarının kendisine iletilmesi halinde vereceği kararın sonucunun belli olması nedeniyle, bu aşamada merciine tevdi kararının, usul ekonomisi açısından bir yarar sağlaması olanaksızdır.
Bu durumda, bedelsiz ithal yoluyla getirilen eşyaya ilişkin faturada yazılı bedel kabul edilmeyerek, kıymet araştırması sonucu elde edilen kıymet üzerinden yapılan tahakkuka karşı yükümlü tarafından verilen dilekçenin, 1615 sayılı Kanunun 78’inci ve devamı maddelerinde düzenlenen tahakkuka itiraz dilekçesi olduğu, itirazın süresinde yapıldığı ve itiraz prosedürünün tamamlandığı sonucuna ulaşılmakla işin esasına geçildi:
1615 sayılı Gümrük Kanununun 65’inci maddesinin (olay tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan şekliyle) 1’inci fıkrasında, ithal eşyasının gümrük vergisine esas olan kıymetinin, gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihteki normal fiyatı olduğu, 2’nci fıkrasında, normal fiyatın, birbirinden müstakil bir alıcı ile bir satıcının tam ve serbest rekabet şartları içinde uyuştuğu farz olunan fiyat olduğu, 5’inci fıkrasında da vergi ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihteki fiyat esas olmakla beraber, mükellefin akde uygun olarak ödediği ya da ödeyeceği fiyatın tahakkuka esas alınacağı hallerin, taraf olduğumuz anlaşmalar ve milli ve milletlerarası teamüller de nazarı itibara alınmak suretiyle bakanlıkça tespit olunacağı hükümlerine yer verilmiştir. Aynı kanunun 4’üncü maddesinde ise, gümrük vergisinin, 3’üncü madde gereğince ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihte, eşyanın bulunduğu hal ve mahiyetine göre o tarihte yürürlükte bulunan gümrük giriş tarife ve cetvelindeki nispet, had ve esaslara göre hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Olayda, ithale konu kullanılmış iş makinesi için faturasına uygun olarak beyan edilen kıymetin düşük görülmesi üzerine, mümessil firma nezdinde kıymet araştırmasına gidildiği, mümessilce model yılı itibarıyla bildirilen kıymetler üzerinden gerekli amortismanlar düşüldükten sonra, elde edilen fiyatlar gümrük vergisine esas normal kıymet olarak kabul edilmek suretiyle ek tahakkuk yapıldığı görülmüştür.
Her ne kadar, ithal edilen eşya için faturasında belirtilen kıymetin normal fiyata uygun olup olmadığının tespiti için kıymet araştırmasına gidilmesi mümkün ise de; model yılı itibarıyla eski ve kullanılmış eşyalar için emsal alınacak kıymetin, ithal konusu eşya ile model yılı, özellikleri, kullanılmışlık ve yıpranma derecesi gibi her yönü ile ayniyet veya benzerlik arz eden bir eşyaya ait olması gerekir. Aksi halde, eşyanın model yılındaki fiyatından, yalnızca geçmiş yıllar için hesaplanan amortismanların indirilmesinden sonra bulunan kıymetin, eşyanın gümrük vergisine esas kıymet olarak kabul edilmesinde, sağlıklı ve objektif bir değerlendirmeden söz edilemeyeceği gibi, bu tür bir uygulamanın 1615 sayılı Kanunun yukarıda anılan 4’üncü maddesi hükmüne de aykırı sonuçlar doğuracağı tabiidir.
Bu itibarla, kullanılmamış makineye ilişkin olarak tespit edilen kıymetten, azalan bakiyeler usulüne göre hesaplanan amortismanların indirilmesinden sonra bulunan kıymetin, ithal konusu kullanılmış makineye, eşyanın bulunduğu hal ve mahiyetine uygunluğu saptanmaksızın, gümrük vergisine esas kıymet olarak alınmasında gümrük mevzuatına uyarlık bulunmadığından, faturada yazılı kıymet ile tespit edilen kıymet arasındaki farka isabet eden gümrük vergi ve resimlerinin kaldırılması yolundaki mahkeme kararında, sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının onanmasına, 22.10.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.