Danıştay Kararı 6. Daire 2022/8333 E. 2023/1366 K. 08.02.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/8333 E.  ,  2023/1366 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/8333
Karar No : 2023/1366

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : 1- (DAVALI) … Bakanlığı
VEKİLİ : …, Hukuk Müşaviri

2- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) … A.Ş.
VEKİLİ : Av. ….

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. ….

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Kocaeli ili, Körfez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılması planlanan “Siyah Ürün Dönüşüm Tesisi (Resid Ugrading) ve Depolama Tankları Kapasite Artışı Projesi” ile ilgili olarak 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 14. maddesi uyarınca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen … tarihli, … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: : Temyize konu kararda; yaptırılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden; davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılması planlanan “Siyah Ürün Dönüşüm Tesisi (Resid Upgrading) ve Depolama Tankları Kapasite Artışı Projesi”ne ilişkin olarak; projenin inşası sırasında oluşacak ek emisyon ortam kirliliğinin getireceği katkının da dikkate alınması gerektiği, tesisin işletimi sırasında kullanılacak olan soğutma suyunun alındığı ve tekrar denize deşarj edildiği derinliklerin farklı olduğu, dolayısıyla farklı tabakalardaki tuz/elektriksel iletkenlik değerleri farklı (aynı olması gerektiği) olduğundan, proses sırasında tuz giderimi yapılacaksa, izole edilen tuzun tekrar ekosisteme verilmesi durumunda oluşabilecek risklerin ayrıca dikkate alınması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu proje alanında ayrıntılı bir inceleme ve araştırma gerektiğinden, davaya konu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararında hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 1- Davalı tarafından; ek araç emisyonlarının kirliliğe katkı sağlayacağı gerekçesi ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinin yerinde olmadığı, zira nihai ÇED raporunda belirtilen hususta yer verilen taahhüdün yeterli olduğu, bu husus göz ardı edilerek karar verildiği; soğutma suyunun alınmasına ve tekrar deşarj edilmesine yönelik değerlendirmelerin hatalı olduğu, zira proje kapsamında denizden soğutma suyu alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bilirkişi raporunda ve hükme esas alınan İdare Mahkemesi kararının ise bu husus göz ardı edilerek değerlendirme yapıldığı ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve İdare Mahkemesinde kararında belirtilenin aksine, soğutma suyunun kaynağının rafinerinin “atık su geri dönüşüm ünitesi” olduğu, söz konusu üniteden üretilecek suyun soğutma suyu olarak kullanılacağı, denizden soğutma suyu alınmayacağı hususu açıkça önceki dilekçelerde belirtilmesine karşın, bu hususun göz ardı edildiği, bu bağlamda, soğutma suyunun denizden temin edilmesi, proses esnasında tuz giderimi yapılması halinde bu tuzun tekrar ekosisteme verilecek olması olasılıklarının proje için mevzu bahis dahi olmamasına karşın, söz konusu hatalı değerlendirme sonucu oluşan kanaate, İdare Mahkemesi kararı gerekçesinde iptal nedeni olarak yer verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiği; öte yandan bilirkişi raporunda yer alan projenin inşası sırasında oluşabilecek ek emisyonun ortam kirliliğine yol açacağına yönelik değerlendirmenin herhangi bir dayanağının bulunmadığı, nihai ÇED raporunun ilgili kısımlarında emisyon hesaplamalarının detaylı olarak yapıldığı ve gerekli tüm tedbirlere nihai ÇED raporunda yer verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından; temyiz dilekçesinde yer verilen iddiaların yerinde olmadığı, İdare Mahkemesi kararında denizden su alınacağına yönelik bir değerlendirmenin olmadığı, kullanılan suyun deşarjından bahsedildiği, bu bağlamda İdare Mahkemesi kararının soğutma suyu ve deşarja yönelik gerekçesinin yerinde olduğu; öte yandan, taraflarınca emisyon değerlerine yönelik değerlendirmelerin hatalı olduğuna yönelik yapılan itirazların değerlendirilmediği, dava konusu tesis ile proje etki alanında yer alan tesislerin kümülatif etkilerinin birlikte ele alınması durumunda, kirlilik boyutunun daha da artabileceğine yönelik iddialarının yeterince irdelenmediği, sonuç olarak dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının; Dairemiz kararında belirtilen gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, Üye Cafer Ergen’in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin yeterli olmaması nedeniyle maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Kocaeli ili, Körfez ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı yanında müdahil … Anonim Şirketi tarafından yapılması planlanan “Siyah Ürün Dönüşüm Tesisi (Resid Ugrading) ve Depolama Tankları Kapasite Artışı Projesi” ilgili olarak 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 14. maddesi uyarınca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce … tarihli, … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez…” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 4. maddesinde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı, Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmış, 6. maddesinde; “(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.” kuralına, 7. maddesinde; “(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) “ÇED Gereklidir” kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur.” kuralına, 15. maddesinde; “(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-2 listesinde yer alan projeler, b) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-2 listesinde belirtilen projeler, seçme, eleme kriterlerine tabidir.” kuralına, 17. maddesinde ise; “(1) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bakanlık, Proje Tanıtım Dosyalarını Ek-4’te yer alan kriterler çerçevesinde inceler ve değerlendirir. Bakanlık, bu aşamada gerekli görülmesi halinde Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlardan proje ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir. Bakanlık inceleme değerlendirme sürecinde gerekli görülmesi halinde yetkili kurum/kuruluşlardan görüş isteyebilir. Otuz (30) takvim günü içerisinde görüş bildirmeyen kurum/kuruluşun görüşü olumlu kabul edilir. (Son cümleye yönelik, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 05/07/2018 tarih ve YD İtiraz No:2018/177 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.) (2) Bakanlık on beş (15) iş günü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlar. Proje hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararını beş (5) iş günü içinde verir, kararı Valiliğe, proje sahibine ve Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara bildirir. Valilik, bu kararı askıda ilan ve internet aracılığıyla halka duyurur. (3) “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen proje için beş (5) yıl içinde mücbir sebep bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda “ÇED Gerekli Değildir” kararı geçersiz sayılır. (4) “ÇED Gereklidir” kararı verilen projeler için bir (1) yıl içerisinde Bakanlığa başvuru yapılmaması durumunda karar geçersiz sayılır.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller” başlıklı 266. maddesi, “(1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” hükmünü; “Bilirkişi sayısının belirlenmesi” başlıklı 267. maddesi, “(1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.” hükmünü; aynı Kanun’un”Bilirkişinin haber verme yükümlülüğü” başlıklı 275. maddesinde “(1) Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir. (2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.” hükmünü; aynı Kanun’un “Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor” başlıklı 279. maddesinin 2. fıkrası ise, “(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir…” hükmünü içermekte olup; “Bilirkişi raporunun verilmesi” başlıklı 280. maddesinde ise, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise projenin bulunduğu çevrenin özelliklerine göre ve proje tanıtım dosyası ve ÇED raporunu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle belirlenmesi önemli bir gereklilik olmakla birlikte; böyle bir heyet tarafından hazırlanacak bilirkişi raporunun, dava konusu proje kapsamında öngörülen faaliyetin çevresel etkilerinin ve bu etkilerin minimize edilmesi için Proje Tanıtım Dosyası ya da ÇED Raporu içinde yer verilen önlemlerin yeterli olup olmadığının tespit edilerek değerlendirilmesi açısından, tarafları tatmin edici düzeyde hazırlanmasının da önemli bir gereklilik olduğu açıktır. Belirtilen hususların sağlanması, adil bir yargılama yapılması açısından önem arz etmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, bilirkişi raporunda eksiklik veya belirsizlik arz edilen hususların varlığı durumunda, Mahkemece bu hususların, bilirkişiye tamamlattırılması ya da belirsiz olan hususların açıklattırılması veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için İdare Mahkemesince, Çevre Mühendisi …, Jeoloji Mühendisi …, Biyolog (deniz biyolojisi ve zooloji alanında uzman) …, Ziraat Mühendisi … ile Şehir ve Bölge Planlama Uzmanı ….’dan oluşan bilirkişi heyetine mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, hazırlanan bilirkişi raporunda özetle;
– Projenin imar mevzuatı açısından değerlendirilmesi sonucunda; dava konusu işlem için bir plan değişikliği yapılmadığı, mevcutta bulunan “1/1000 ölçekli uygulama imar planı plan hükümlerinde komşu parsellerden 5’er metre vapı yaklaşma mesafesi bırakılması” şartının bulunduğu, bu bilginin planda “Özel Güvenlik Bölge Sınırı” olarak işli olduğu ve yapılan proje ile uyumsuz olmadığı, ayrıca yine raporun Ek-8 bölümünde yer alan proje parsel sınırında “Yapı Yaklaşma Sınırı-Sağlık Koruma Bandı” olarak 20 metrelik bir mesafenin oluşturulduğu ve bu hususun projeye işlendiği, bu kapsamda imar mevzuatına aykırı bir durumun oluşmadığı; uyuşmazlık konusu alanda üst ölçekli 1/50000 ölçekli çevre düzeni planından, 1/1000 ölçekli uygulama imar planına kadar her ölçekte yapılacak olan işlem için imar planlarında herhangi bir değişikliğe gidilmediği, mevcut durumu ile planların kademeli birlikteliğine aykırı bir durumun gözlenmediği ve imar mevzuatına aykırı bir durum ile karşılaşılmadığı;
– Projenin emisyon, atıklar, vb. konularda çevresel etkilerinin değerlendirilmesi sonucunda; azalan fuel-oil talebi ve başka kaynaklarla değişimi mümkün olmayan benzin, jet yakıtı, motorin gibi beyaz ürünlerin gittikçe artan talebi karşısında siyah ürünleri, değerli beyaz ürünlere çeviren dönüşüm ünitelerinin, günümüz rafinaj teknolojisinde önem kazandığı; tesiste farklı ünitelerinden kaynaklanan (LPG, nafta gibi) ve insan ve çevre sağlığı açısından son derece ünemli olan SO2 gazına yönelik giderim mekanizmalarının uygun sistemler olduğu, ayrıca tesisin gerçekleştirilmesiyle birlikte var olan siyah ürünün beyaz ürüne dönüştürüleceği ve bunun sonucunda söz konusu siyah ürünlerin kullanıldığı her alanda yayacağı SOx emisyonlarının azaltımının sağlanacağı, kar-zarar analizi sonucu yapılması planlanan faaliyetin doğru bir işlem alarak değerlendirilebileceği; ayrıca inşaat sırasında oluşacak ek araç emisyonlarının ortam kirliliğine katkı sağlayacağı, ÇED raporunda yer alan “Tablo III.19.1.İşletme Aşamasındaki Çalışacak Taşıtlardan Kaynaklı Egzoz Emisyonları Doğrultusunda Kütlesel Debiler” tablosunda verilen değerlerinin aşılmaması için araçların tam randımanla ve ideal şartlarda çalışmasının sağlanması ve araçlardan oluşacak her türlü ek çevresel sorun dikkatle takip edilmesi gerektiği; atıkların kontrolü açısından uygun tedbirler alındığı; kullanılan modelin teknik ve bilimsel açıdan uygun olduğu; tesisin elinde bulunan siyah ürünün, hem ekonomik açıdan daha değerli, hem de çevresel açısından daha az zararlı bir ürüne dönüştürmek için planlana dava konusu tesisin, nihai ÇED raporunda belirtilen tüm tedbir ve uygulamaları dikkatlice uygulamaları şartı ile birçok açıdan olumlu sonuçlar dağuracağı; yapılması planlana tesisten kaynaklanması muhtemel emisyonların nihai ÇED raporunun 3.2. Bölümünde belirtildiği şekilde, olağan işletme koşullarında, kabul edilebilir/yasal sınırlar içerisinde kalacağı, çevre yerleşimlere ve Fener Gölü ekosisteminde olumsuz bir etki oluşturmasının beklenmeyeceği;
– Projenin “denizden alınacak soğutma suyunun deşarj edilmesinin” çevresel etkilerinin değerlendirilmesi sonucunda; mevcut kurulu “Siyah Ürün Dönüşüm Tesisi” altyapısının niteliğinin belirtilmediği, Marmara Denizi, dolayısıyla İzmit Körfezi’nin sürekli tabakalı yapıya sahip bir su ekosistemi olduğu, bu nedenle bahse konu tesisin işletme aşamasında denizden alınacak soğutma suyu kullanılacaksa, suyun alındığı ve tekrar denize deşarj edildiği derinliklerin, farklı tabakalardaki tuz/elektriksel iletkenlik değerlerinin farklı olması (aynı olması gerektiği) nedeniyle, (proses sırasında tuz giderimi yapılacaksa, izole edilen tezun tekrar ekosisteme verilmesi durumunda oluşabilecek riskler ayrıca değerlendirilmeli deşarj bölgesinde iletkenlik, sıcaklık, çözünmüş oksijen ve pH parametrelerinin sürekli izlenmelidir), deşarjların yapıldığı bölgede, ilgili ekosistemdeki canlı kompozisyonuna etkisi konusunda bir biyolojik izleme çalışmasının (yılda en az iki mevsim olacak şekilde) yapılmasının yararlı olacağı;
– Projenin jeoloji mühendislini açısından değerlendirilmesi sonucunda; nihai ÇED raporu aşamasında “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği” kapsamındaki çalışmaların yapılacağının taahhüt edilebileceği, raporda da bu taahhütlerde bulunulduğu ve belirtilen taahhütlerin bu aşamada yeterli olduğu; deprem riskine karşı gerekli önlemler için ilgili Yönetmelikler doğrultusunda etüt ve analizler yapılması, bu çalışmaların ilgili kamu idaresi (Belediye) tarafından titizlikle kontrol edilmesi veya denetlenmesi, ayrıca tesis için farklı deprem senaryolarını içeren “Sismik Risk Analiz Raporu”nun konunun uzmanına hazırlatılmasının önerilebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; keşif sonucu düzenlenen ve yukarıda özetlenen bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, bilirkişi raporunun emisyon açısından çevresel etkilerin değerlendirmelerin yapıldığı kısımda yer alan “inşaat sırasında oluşacak ek araç emisyonlarının ortam kirliliğine katkı sağlayacağı”na yönelik değerlendirmenin İdare Mahkemesince iptal nedeni olarak değerlendirildiği, oysaki bilirkişi raporunun söz konusu değerlendirilmenin yapıldığı kısımda “ÇED raporunda Tablo III.19.1. İşletme Aşamasındaki Çalışacak Taşıtlardan Kaynaklı Egzoz Emisyonları Doğrultusunda Kütlesel Debiler tablosunda verilen değerlerinin aşılmaması için araçların tam randımanla ve ideal şartlarda çalışması sağlanması ve araçlardan oluşacak her türlü ek çevresel sorun dikkatle takip edilmesi gerektiği”ne vurgu yapıldığı, bu bağlamda ek araç emisyonlarının ortam kirliliğine sağlayacağı katkının raporu kusurlandırdığına dair herhangi bir bilirkişi tespitinin yer almadığı gibi, ek araç emisyonunun kirliliğe katkısı konusunda, nihai ÇED raporunun ilgili kısımlarında yer verilen tespit, değerlendirme ve taahhütlerin yeterli kabul edilmesi gerektiğinin davalı ve davalı yanında müdahil tarafından öne sürüldüğü; öte yandan, bilirkişi raporunun “denizden alınacak soğutma suyunun deşarj edilmesinin” çevresel etkilerinin değerlendirildiği kısımda ise, “bahse konu tesisin işletme aşamasında denizden almacak soğutma suyu kullanılacağı” ihtimaline istinaden birtakım tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu, davalı ve davalı yanında müdahil tarafından gerek bilirkişi raporuna itiraz, gerekse temyiz dilekçelerinde ise denizden soğutma suyunun kullanılması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, soğutma suyunun kaynağının rafinerinin “atık su geri dönüşüm ünitesi” olduğu, söz konusu üniteden üretilecek suyun soğutma suyu olarak kullanılacağı, denizden soğutma suyu alınmayacağına yönelik iddialarda bulunulduğu, bu bağlamda söz konusu iddialar açıklığa kavuşturulmadan, bilirkişi raporunda söz konusu ihtimalin varlığı halinde oluşabileceği belirtilen birtakım sakıncalı durumlara istinaden İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline karar verildiği; öte yandan, dava dilekçesi, davacı tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ve temyize cevap dilekçesinde yer verilen mevcut tesis ile tesisin etki alanında bulunan diğer tesislerin emisyon hesaplamalarına ilişkin “kümülatif etki değerlendirmesi”nin hatalı yapıldığına yönelik itiraz ile flare konusunda yeterli değerlendirmenin yapılmadığına yönelik itirazın yapıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda belirtilen tüm hususların tereddüte mahal bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması gerekirken, söz konusu hususlar açıklığa kavuşturulmadan eksik incelemeye dayalı olarak dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir
Öte yandan; hükme esas alınan bilirkişi raporunda; dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararının dayanağı niteliğindeki nihai ÇED raporunda eksik ve yetersiz birtakım hususlar tespit edilmekle yetinilerek, nihai bir değerlendirme yapılmadığı; bu hususların nihai ÇED raporunun tamamını kusurlandırıp kusurlandırmayacağı yönünde her bir uzmanın kendi uzmanlık alanı dahilinde münferit veya ortak sonuç bildiren herhangi bir değerlendirmeye bilirkişi raporunda yer verilmediği; dolayısıyla bilirkişi raporunun bu yönüyle de hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca; davalı yanında müdahil şirket tarafından ana faaliyet konusu olan akaryakıt üretiminde, 2014 yılında devreye alınan “Fuel-Oil (Siyah Ürün) Dönüşüm Projesi”ne paralel özelliklerde yeni bir projenin yapılmasının planlandığı işbu proje kapsamında; hammadde olarak rafineride elde edilen ağır ve siyah ürün olarak nitelendirilen fuel-oilin, tesis edilecek olan 2 adet 35.000 m3 ve 1 adet 15.000 m3 depolama kapasiteli tanklarda depolanması ve planlanan faaliyet kapsamında kurulacak olan koklaştırma ünitesine 6.700 ton/gün şarj edilmesi ile birlikte, 270 ton/gün Fuel Gaz, 257 ton/gün LPG, 837 ton/gün Nafta (Ham Benzin), 1.780 ton/gün Dizel, 1.295 ton/gün HCGO (ara ürün), 2.218 ton/gün Petrokok ve 103 ton/gün H2S, Coker Nafta; temizleme ünitesinde ise, 2.000 ton/gün benzin komponeti üretilmesinin planlandığı; davacı tarafından ise, halihazırda uyuşmazlık konusu tesiste liman işletmeciliği faaliyeti de yürüten davacı şirketin, proje kapsamında üretilmesi planlanan nihai ürünlerin sevkiyatının hangi yollarla yapılacağının belirlenmediği, yüksek kapasiteli birçok tesise komşu olan proje sahibi şirkete ait tesiste yapılacak böyle bir kapasite artışının gemi trafiğine etkilerine proje kapsamında hazırlanan nihai ÇED raporunda yer verilmemesinin önemli bir eksiklik olduğu iddiasına yer verildiği; bu bağlamda, dava konusu proje kapsamında üretilecek ürünlerin nakliyesinin sadece kara taşımacılığı ile mi yapılmasının planlandığı, yoksa kapasite artışı nedeniyle üretilen ürünün, halen proje sahibi şirkete ait tesiste bulunan ve kurulu olan limandan ve/veya başka bir limandan taşınması gibi bir durumun söz konusu olup olmadığının ve dolayısıyla deniz trafiğine doğrudan veya dolaylı bir etkisinin olup olmayacağı hususunun öncelikle açıklığa kavuşturularak, yapılması planlanan projenin, deniz trafiğine kayda değer bir etkisinin bulunup bulunmayacağı, bu bağlamda deniz trafiğine olası etkilerine nihai ÇED raporunda yer verilmesinin gerekli olup olmadığı hususu ile bahse konu kapasite artışının, gemi trafiğine etkileri ve gemi trafiğinin emniyetli yapılabilmesi açısından dava konusu projeye dayanak nihai ÇED raporunun, bilimsel ve teknik yönden yeterliliği konusunda değerlendirme yapabilecek gemi trafiği konusunda uzman “kılavuz kaptan”, “deniz ulaştırma işletme mühendisi”, “gemi inşa mühendisi” veya “gemi makineleri işletme mühendisi”nin bilirkişi heyetinde bulunmadığı görülmektedir.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı ve İdare Mahkemesince eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın tereddüte mahal vermeyecek şekilde çözümlenebilmesi amacıyla, dava dilekçesi ile bilirkişi raporuna itiraz ve temyiz dilekçelerindeki iddialar ile yukarıda yer verilen hususlar da dikkate alınarak, dava konusu projenin gerçekleştirilmesinin, kamu yararı ve çevre dengesi gözetilerek çevresel açıdan oluşturabileceği muhtemel zararlar ile (nihai ÇED raporunda yer verilen taahhütlerin bilimsel olarak değerlendirilmesi yapılmak suretiyle) bu zararların alınacak önlemlerle giderilebilmesinin mümkün olup olmadığının, aralarında çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, deniz biyolojisi alanında uzman biyolog ile kılavuz kaptan, deniz ulaştırma işletme mühendisi, gemi inşa mühendisi veya gemi makineleri işletme mühendisi (deniz trafiğine yönelik sayılanlardan yalnızca biri) olmak üzere, gerekirse başka dallardan da öğretim üyeleri seçilerek oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yukarıda niteliği belirtilen bilirkişi raporuna dayanılarak dava konusu işlemin iptali yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı ve müdahilin temyiz isteminin kabulüne,
2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 08/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.