Danıştay Kararı 6. Daire 2022/8295 E. 2023/186 K. 17.01.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/8295 E.  ,  2023/186 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/8295
Karar No : 2023/186

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …Elektrik Üretim ve İnşaat Anonim Şirketi
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Trabzon ili, Araklı ilçesinde yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”ne ilişkin olarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi uyarınca Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından verilen …tarih ve …sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; aynı işlemin iptali istemiyle başka bir davacı tarafından açılan ve Trabzon İdare Mahkemesinin E:2021/875 sayılı dosyasında görülmekte olan davada yaptırılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; proje tanıtım dosyasının, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde belirlenen esaslara göre hazırlandığı, dosyanın hazırlanmasında ÇED sürecine uygun hareket edildiği, çevre üzerindeki olumsuz etkilerin, projenin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalarla alınacak önlemlerin, ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu, projenin çevreye olabilecek olumsuz yöndeki etkilerinin önlenmesi ya da proje etkilerinin çevreye zarar vermeyecek ölçüye indirilmesi için gerekli önlemlerin alındığı, yeterli verilere istinaden düzenlenen proje tanıtım dosyasına göre tesis edilen dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Uyuşmazlık konusu projenin çevreye birçok olumsuz etkisinin olacağı, …İdare Mahkemesinin E:…sayılı dosyasında aynı işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davada yaptırılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun görülmekte olan davada da hükme esas alındığı, buna karşın proje kapsamında birçok eksiklik bulunmasına karşın bu hususların anılan bilirkişi raporunda dikkate alınmadığı, bu nedenle davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : 1- Davalı idare tarafından; süresinde savunma verilmemiştir.

2- Davalı yanında müdahil şirket tarafından; proje kapsamında alınması planlanan önlemlerin, ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara uygun biçimde alanında uzman kişi ve kurumların görüşleri dikkate alınarak belirlendiği, dava konusu projede kamu yararı bulunduğu belirtilerek, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının Dairemiz kararında belirtilen gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Trabzon ili, Araklı ilçesinde yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”ne ilişkin olarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi uyarınca Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından … tarih ve …sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde; ” Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır. Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Atıf yapılan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine çıkarılan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulması gereken haller” başlıklı 266. maddesinin 1. fıkrasında, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” hükmüne; “Bilirkişilerin görevlendirilmesi” başlıklı 268. maddesinin 3. fıkrasında, “Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikli başvurulur. Ancak kamu görevlilerine, bağlı bulundukları kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.” hükmüne yer verimiş; “Bilirkişiye yemin verdirilmesi” başlıklı 271. maddesinde ise, bilirkişilere bilirkişilik görevini sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getirileceğine yönelik yemin verdirileceği düzenlenmiştir.
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, bilirkişinin görevini yerine getirirken tarafsız olması gerektiği, bu nedenle bilirkişiye tarafsız davranacağına dair yemin ettirileceği düzenlenmiş; ayrıca tarafsızlığın sağlanabilmesi için kamu görevlilerinin görevli bulundukları kurumlar ile ilgili dava ve işlerde görev alamayacakları anlaşılmaktadır. Bütün bu düzenlemeler ile bilirkişilerin tarafsız, objektif ve her türlü etkiden uzak şekilde görevlerini ifa etmeleri ve bu şekilde uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak teknik ve uzmanlık görüşü içeren raporun hazırlanmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Uyuşmazlıkta, …İdare Mahkemesinin E:…sayılı dosyasında görülmekte olan ve aynı işlemin iptali istemiyle başka bir davacı tarafından açılan davada yaptırılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi raporunun işbu davada da hükme esas alındığı, anılan bilirkişi raporunu hazırlayan heyetin inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi, çevre mühendisi ve ziraat mühendisinden oluştuğu; Dairemizin E:2022/1711 sayılı dosyasında 29/06/2022 tarihli ara kararı üzerine sunulan Trabzon Valiliğinin 10/08/2022 tarihli ve Trabzon ve Rize İlleri Yerel Yönetimleri Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliğinin 08/08/2022 tarihli dilekçelerinin incelenmesinden; bilirkişilerden ziraat mühendisi …’nun 20/10/2004 tarihinden bu yana Maçka Kaymakamlığı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünde; çevre mühendisi …’nin ise, 02/10/2006 tarihinden bu yana Trabzon ve Rize İlleri Yerel Yönetimleri Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği’nde görev yaptığı, söz konusu İşletme Birliğinin, 27/10/1997 tarih ve 97/10183 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulduğu, resmi web sitesinde yer alan bilgilere göre, Birlik Başkanlığı görevini ise halen Trabzon Valisinin yürüttüğü görülmektedir. Ayrıca; …İdare Mahkemesinin E:…sayılı dosyasında verilen dava dilekçesinde, uyuşmazlık konusu projenin, aralarında nesli tükenme tehlikesi altında olan kırmızı benekli alabalık başta olmak üzere çok sayıda canlı türü üzerinde olumsuz etkileri olacağı yolunda iddialarda bulunulmasına karşın, bilirkişi heyeti içerisinde, fauna uzmanının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, bilirkişilerin tarafsızlığı konusunda davanın taraflarında hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, üniversite öğretim üyeleri arasından seçilecek aralarında inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi, çevre mühendisi, ziraat mühendisi ve fauna uzmanı olmak üzere, gerekirse başka dallardan da öğretim üyeleri seçilerek oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. Kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 17/01/2023 tarihinde usulde oyçokluğuyla, esasta oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY (X):
Dosyanın incelenmesinden; Trabzon ili, Araklı ilçesinde yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”ne ilişkin olarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi uyarınca Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından verilen …tarih ve …sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, 4577 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar “iptal davası” olarak tanımlanmış olup, bu davalar idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır.
Ancak, yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.
İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler.
Aynı Kanun’un 14. maddesinde de; dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği ve 15/1-b maddesinde; bu hususta Kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.
Anayasanın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinde; “… idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmü yer almış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Sürelerle İlgili Genel Esaslar” başlıklı 8. maddesinde; “… süreler tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.” aynı Kanunun “Dava Açma Süresi” başlıklı 7. maddesinin ilk fıkrasında; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür” hükmüne yer verilmiş, İvedi yargılama usulü başlıklı 20/A-(Ek madde: 18/06/2014-6545 S.K./18. mad) maddesinin 2. fıkrasında ise, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu hüküm altına alınmıştır.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Kararı” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında ise; Bakanlığın, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde vereceği ve bu kararı, Komisyon üyelerine bildireceği, proje için verilen “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararının Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesinin birinci fıkrasında; 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alının kararlarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; ikinci fıkrasının (i) bendinde ise, bu davalarda temyiz üzerine, Danıştayın evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar vereceği, aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar vereceği, ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndeceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dairemizin 24/11/2022 tarihli ara kararı ile davacıdan, davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”nin etki alanında kalan Değirmencik Mahallesinde maliki olduğu taşınmazının bulunup bulunmadığının sorulmasına, varsa söz konusu taşınmaz ya da taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının aslının veya onaylı bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesine karar verilmesi üzerine, davacı tarafından proje etki alanında önceki yıllarda maliki olduğu taşınmazların bulunduğunun belgelendiği, buna karşın söz konusu taşınmazların çocuklarına devredildiğine yönelik beyanda bulunulduğu; bu bağlamda davanın açıldığı tarih itibarıyla davacının, dava konusu proje alanı veya proje etki alanında ikamet etmediği gibi, bu alanlarda taşınmazının da bulunmadığı anlaşıldığından, öncelikle davanın ehliyet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle, Dairemiz çoğunluk kararına usul yönünden katılmıyorum.
Dairemizin 24/11/2022 tarihli ara kararı ile davalı idareden, davanın açıldığı 20/06/2022 tarihi itibarı ile dava konusu “ÇED Gerekli Değildir” kararına ilişkin projenin inşaat/yatırım çalışmalarına başlanılıp başlanılmadığı, başlanıldı ise belirtilen tarih itibarı ile inşaatın hangi aşamada olduğunun sorulmasına ve buna ilişkin tüm bilgi ve belgelerin aslının veya onaylı bir suretinin gönderilmesinin istenilmesine karar verilmesi üzerine, 02/01/2023 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren, davalı idare vekili tarafından sunulan dilekçe ekinde yer alan Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü elemanlarınca düzenlenen … tarih ve …sayılı çevre denetim tutanağında, denetim esnasında regülatör alanında herhangi bir çalışmanın olmadığı, tünel inşaatı çalışmalarının Araklı Kaymakamlığınca durdurulduğu, regülatör inşaatının tamamlandığı, şantiye alanında 10 personelin görev yaptığı, proje kapsamındaki yükleme havuzu ve santral binasına ulaşımı sağlayan yol çalışmalarının yapıldığı, vb. tespitlere yer verildiği, dava dilekçesinde de, projenin tamamlanmasından sonra ıttıla edildiği hususunun beyan edildiği, dolayısıyla 25/04/2022 tarihi itibarı ile inşaat/yatırım çalışmalarına başlanıldığı belgelenen işbu projeden, davacının anılan tarihi itibarı ile haberdar olduğunun kabulü ile 25/04/2022 tarihini izleyen günden itibaren en geç 30 gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 20/06/2022 tarihinde UYAP kaydına giren dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı düşüncesiyle, işin esasının incelenmesine yönelik Dairemiz kararına bu yönüyle usulen katılmıyorum.
İşin esasına gelince;
İvedi yargılama usulünün uygulandığı uyuşmazlıklarda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksiklik veya belirsizlik arz eden hususların varlığının temyiz aşamasında tespit edilmesi durumunda, 2577 sayılı Kanun’un “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun, Dairemiz kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı, bilirkişilerin tarafsızlığı konusunda davanın taraflarında hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, üniversite öğretim üyeleri arasından seçilecek aralarında inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi, çevre mühendisi, ziraat mühendisi ve fauna uzmanı olmak üzere, gerekirse başka dallardan da öğretim üyeleri seçilerek oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesinin, Dairemizce 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca yaptırılması ve buna göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiği görüşü ile, Dairemiz çoğunluk kararınına bu yönüyle de usulen katılmıyorum.

KARŞI OY (XX):
Dosyanın incelenmesinden; Trabzon ili, Araklı ilçesinde yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”ne ilişkin olarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi uyarınca Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından verilen …tarih ve …sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, 4577 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar “iptal davası” olarak tanımlanmış olup, bu davalar idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır.
Ancak, yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.
İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler.
Aynı Kanun’un 14. maddesinde de; dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği ve 15/1-b maddesinde; bu hususta Kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.
Anayasanın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinde; “… idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmü yer almış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Sürelerle İlgili Genel Esaslar” başlıklı 8. maddesinde; “… süreler tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.” aynı Kanunun “Dava Açma Süresi” başlıklı 7. maddesinin ilk fıkrasında; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür” hükmüne yer verilmiş, İvedi yargılama usulü başlıklı 20/A-(Ek madde: 18/06/2014-6545 S.K./18. mad) maddesinin 2. fıkrasında ise, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu hüküm altına alınmıştır.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Kararı” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında ise; Bakanlığın, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde vereceği ve bu kararı, Komisyon üyelerine bildireceği, proje için verilen “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararının Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesinin birinci fıkrasında; 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alının kararlarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; ikinci fıkrasının (i) bendinde ise, bu davalarda temyiz üzerine, Danıştayın evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar vereceği, aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar vereceği, ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndeceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dairemizin 24/11/2022 tarihli ara kararı ile davacıdan, davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılması planlanan “Ayvadere Regülatörü ve HES (9 Mwm/8,37Mwe) Projesi”nin etki alanında kalan Değirmencik Mahallesinde maliki olduğu taşınmazının bulunup bulunmadığının sorulmasına, varsa söz konusu taşınmaz ya da taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının aslının veya onaylı bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesine karar verilmesi üzerine, davacı tarafından proje etki alanında önceki yıllarda maliki olduğu taşınmazların bulunduğunun belgelendiği, buna karşın söz konusu taşınmazların çocuklarına devredildiğine yönelik beyanda bulunulduğu; bu bağlamda davanın açıldığı tarih itibarıyla davacının, dava konusu proje alanı veya proje etki alanında ikamet etmediği gibi, bu alanlarda taşınmazının da bulunmadığı anlaşıldığından, öncelikle davanın ehliyet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle, Dairemiz çoğunluk kararına usul yönünden katılmıyorum.
Dairemizin 24/11/2022 tarihli ara kararı ile davalı idareden, davanın açıldığı 20/06/2022 tarihi itibarı ile dava konusu “ÇED Gerekli Değildir” kararına ilişkin projenin inşaat/yatırım çalışmalarına başlanılıp başlanılmadığı, başlanıldı ise belirtilen tarih itibarı ile inşaatın hangi aşamada olduğunun sorulmasına ve buna ilişkin tüm bilgi ve belgelerin aslının veya onaylı bir suretinin gönderilmesinin istenilmesine karar verilmesi üzerine, 02/01/2023 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren, davalı idare vekili tarafından sunulan dilekçe ekinde yer alan Trabzon Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü elemanlarınca düzenlenen …tarih ve …sayılı çevre denetim tutanağında, denetim esnasında regülatör alanında herhangi bir çalışmanın olmadığı, tünel inşaatı çalışmalarının Araklı Kaymakamlığınca durdurulduğu, regülatör inşaatının tamamlandığı, şantiye alanında 10 personelin görev yaptığı, proje kapsamındaki yükleme havuzu ve santral binasına ulaşımı sağlayan yol çalışmalarının yapıldığı, vb. tespitlere yer verildiği, dolayısıyla 25/04/2022 tarihi itibarı ile inşaat/yatırım çalışmalarına başlanıldığı belgelenen işbu projeden, davacının anılan tarihi itibarı ile haberdar olduğunun kabulü ile 25/04/2022 tarihini izleyen günden itibaren en geç 30 gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 20/06/2022 tarihinde UYAP kaydına giren dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı düşüncesiyle, işin esasının incelenmesine yönelik Dairemiz kararına bu yönüyle de usulen katılmıyorum.