Danıştay Kararı 6. Daire 2022/6805 E. 2022/11287 K. 13.12.2022 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/6805 E.  ,  2022/11287 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/6805
Karar No : 2022/11287

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- … Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Dökümcülük Ticaret ve Sanayi A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Bursa İli, Orhangazi İlçesi, … Mevkiinde bulunan ve tapuda … pafta, … ada, … sayılı parsele kayıtlı 31.553 m2’lik alandaki … Dökümcülük Tic. ve San. A.Ş.’ye ait “Metal İşleme Tesisi”nin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ile Ek-I ve Ek-II listeler kapsamı dışında kaldığının belirlenmesine ilişkin Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü teknik bilgi ve incelemeyi gerektirdiğinden, Mahkemenin 17.01.2022 tarihli ara kararı ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, Çevre Mühendisi, Harita Mühendisi ve Maden Mühendisinden oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunda; Orhangazi İlçesi, … ada, … parselde kurulu müdahil şirkete ait tesis içinde üretilen döküm parçaların talaşlı işlemiyle işlendikten sonra montaja hazır olarak müşteriye sevk edilmesi için talaş imalat bölümünde kapasite artışı yapılması işlemi planlanan tesis olduğu, müdahil şirketin 01/04/2021 tarihli başvuru dilekçesi ekindeki (ÇED kapsam dışı, muaf) formda, tesis için “Talaşlı İmalat tesisi kapasite artışı” projesi kapsamında mevcut alanın 11.553 m2, planlanan alanın 24.553 m2 şeklinde tanımlandığı, aynı başvuru ekindeki projenin özeti bölümünün tesisin yeri kısmında mevcutta 11.553 m2 kapalı alanın 24.553 m2 kapalı alana çıkarıldığının belirtildiği, Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün .. tarih ve … sayılı, “ÇED Görüşü” konulu işlemi ile “İl Müdürlüğümüz teknik elemanlarının başvuru dosyası üzerinde yaptığı inceleme neticesinde söz konusu adreste alan artışı ve kapasite artışı planlanan ‘Metal İşleme Tesisi’niz; 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği “Çevresel Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi (Ek-I)” ve “Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi (Ek-Il)” kapsamı dışında kaldığı belirlenmiştir.” şeklinde görüş bildirildiği, Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün dava konusu … tarih ve … sayılı işlemi ile de; 31.553 m2 alan için, aynı yönde görüş verildiği, dava konusu alanın inşaat alanının 14787,04 m2 olduğu, inşaatı devam eden binanın İznik Gölü’ne en yakın mesafesinin 620 m olduğu, alanın, sanayi alanında kalmakla beraber yakın çevresinde tarım alanları ve yerleşim yerlerinin bulunduğu ve en yakın yerleşim yeri … Mahallesi’nin 730 m mesafede bulunduğu, dava konusu projenin Ulusal Öneme Haiz İznik Gölü Sulak Alanı Kontrollü Kullanım Bölgesi sınırları içerisinde yer aldığı, müdahil şirkete ait tesisin ‘Pik Demir ve Hurda Metal Ergitme İşlemi Yapılarak Döküm Parça Üretimi ve Yüzey Kaplama İşlemi’ faaliyetine yönelik … tarih ve … nolu Sulak Alan Faaliyet İzin Belgesinin bulunduğu, şirketin kapasite raporlarına göre 160.868 ton/yıl kapasitesinde herhangi bir artış olmadığının, yapılan keşifte dava konusu projenin tamamen parsel sınırları içerisinde olduğunun ve proje ile yeni sanayi bölgesi oluşturulmadığı, döküm parçalarının üretimi sonrasında CNC teknolojisi ile işlenme/yüzey şekillendirme işleminin talaşlı imalat olarak anıldığı, talaşlı imalat veya talaş kaldırma olarak bilinen yöntemin en önemli ve metallere uygulanan en yaygın imalat şekli olduğu, malzemenin yüzeyinden geleneksel olarak kesici takımlarla talaş şeklinde parça kaldırarak hedeflenen son geometrinin verildiği işlem olduğu, geleneksel talaşlı imalat ile keskin kesici takımlar kullanılarak iş parçasından kayma deformasyonu ile talaş şeklinde malzeme kaldırılarak yeni yüzeyler açığa çıkartıldığı ve hedeflenen parça şeklinin elde edildiği, …talaşlı imalatın gerçekleştirildiği takım tezgâhlarının görevinin; iş parçasını tutmak, kesme, ilerleme ve derinlik hareketleri için güç sağlamak olduğu, işleme makinelerinde kullanılmakta olan soğutucu yağların zamanla yabancı yağlar ve parçacıklarla karışıp kirlendiğinden emülsiyon olarak atığa dönüştüğü, sürdürülebilir bir üretim için talaşlı imalatta kullanılan kesme sıvılarının geri dönüşümünün mümkün olduğunun bilindiği, dönüşümü mümkün olmayan, ömrünü tamamlamış kesme sıvılarının imhasının da Atık Yönetimi Yönetmeliğine uygun olarak yapılması gerektiği, proseste endüstriyel atıksu oluşumunun söz konusu olmayacağı, bu doğrultuda projeden kaynaklı sadece evsel nitelikli atıksu çıkışının gerçekleşeceği, oluşacak evsel nitelikli atık suların da mevcut arıtma tesisinde arıtıldıktan sonra BUSKİ kanalizasyon şebekesine deşarj edileceğinin beyan ve taahhüt edildiği, bunun dışında oluşabilecek atıkların lisanslı bertaraf firmalarına verilerek yönetmelik hükümleri uyarınca imha edileceğinin belirtildiği, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin ‘Sulak Alan Koruma Bölgelerinde Yapılması Yasak Olan Faaliyetler’ başlıklı Ek-1 listesinde, “3. Metal Üretimi ve İşlenmesi”nin sayıldığı, ancak söz konusu projenin ‘Metal Üretimi ve İşlenmesi’ faaliyeti kapsamında yer almadığı, kapasite raporlarının makine ekipmanın maksimum üretim düzeyine göre hesaplandığı, 160.868 tonl/yıl üretim miktarında herhangi bir değişiklik olmadığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde kapasite artışı yapılmayan tesisler için mevcut ÇED izninin geçerliliğini devam ettirdiği, bu doğrultuda 160.868 ton/yıl üretim miktarına göre ÇED işlemlerinde yapılacak bir çalışma olmadığı, tesisin alt ünitelerinden olan talaşlı imalat (metal parça işleme) tesisi için 07/11/2007 tarihinde 7.878 m2’lik kapalı alan, 2014 yılında alan artışı planlamasıyla 11.553 m2 kapalı alan, 2021 yılında tekrar alan artışı planlamasıyla 31.553 m2 kapalı alan için Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği ile Ek-I ve EK-II Listeler kapsamı dışında yer aldıklarını ifade eden ÇED görüşlerinin alındığı, tesisin alt ünitelerinden olan Tehlikesiz Atık Döküm Kumu ve Curuf Atığı Geri Kazanım Prosesinin, Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği Ek-I kapsamında kalmasından 19/11/2015 tarih ve 4039 karar numaralı çevresel etki değerlendirmesi olumlu belgesinin alındığı, Tehlikesiz Atık Döküm Kumu ve Curuf Atığı Geri Kazanım Prosesinin kısaca, ana faaliyet konusu olan döküm prosesinden kaynaklanan tehlikesiz atıkların tesiste yeniden hammadde olarak değerlendirilebilmesi için çevreci bir proje olarak görüldüğü, söz konusu projenin parsel sınırları içerisinde toplam 28.188 m2’lik alan içinde yapıldığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi aşamasında jeolojik, hidrojeolojik, flora fauna açısından, yeraltı suyu durumu, planlar, en yakın yerleşim yerine tarım arazilerine ve diğer tesislere olan çevresel etkilerinin ÇED raporunun ilgili başlıkları altında değerlendirildiği, ÇED raporunun komisyon üyelerinden olan Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından İznik Gölüne olan mesafesi ve etkilerinin detaylı irdelendiği ve olumlu görüş verildiği, Tehlikesiz Atık Döküm Kumu ve Curuf Atığı Geri Kazanım Prosesi için oluşacak atıksu, emisyon, toz modelleme gürültü ölçüm ve hesaplamalarının yapıldığı, çevresel etki değerlendirmesi aşamasında kurumların olumlu görüşlerinin alındığı, ilgili tesis için Çevre Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca alması gereken çevresel izin ve ruhsatların alındığı, Bursa İlinde tek milli parkın Uludağ milli parkı olduğu, proje alanının 50 km güneyinde bulunan bu alanın tesisten etkilenmesinin düşünülmediği, Bursa İlinde yaban hayatı koruma sahası ve yetiştirme sahası olarak sadece Karacabey İlçesinde Karadağ Ova korusu sülün yetiştirme sahasının mevcut olduğu, söz konusu hassas bölgenin, faaliyet alanının 56 km güney batısında bulunduğundan herhangi bir şekilde etkilenmesi söz konusu olmadığı, İlçe sınırlarında 5 adet sit alanının bulunduğu, sit alanlarından Ilıpınar höyüğünün, proje alanının 4 km batısında (Celtikci), Tepecik höyüğünün, faaliyet alanının 9 km kuzeydoğusunda (Yeniköy), Buluntu alanının, faaliyet alanının 6 km güneybatısında (Gedelek), Ilıcaaltı nekropolunun, faaliyet alanının 13 km kuzeydoğusunda (Keramet), Keramet sıcaksunun, faaliyet alanının 13 km kuzeydoğusunda (Keramet), 2. derece doğal sit alanı olarak geçtiği, söz konusu sit alanlarının tesise uzaklığından dolayı olumsuz etkileneceğinin düşünülmediği, su ürünleri istihsal ve üreme sahalarının bulunmadığı, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 17, 18, 19 ve 20. maddelerinde tanımlanan alanların, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinin 49. maddesinde tanımlanan “Hassas Kirlenme Bölgeleri”nin, “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” olarak tespit ve ilan edilen alanların, Boğaziçi Kanununa göre koruma altına alınan alanların, Orman Kanunu uyarınca orman alanı sayılan yerlerin, Kıyı Kanunu gereğince yapı yasağı getirilen alanların, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda belirtilen alanların ve Mera Kanununda belirtilen alanların bulunmadığı, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde belirtilen alanlar kapsamında tesisin 620 m doğusunda İznik Gölü’nün mevcut olduğu, gerekli iznin alındığı, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca diğer durumlarla belirtilenmiş korunması gerekli alanların bulunmadığı, netice olarak; Bursa İli, Orhangazi İlçesi, … Mevkiinde bulunan ve tapuda … pafta, … ada, … sayılı parsele kayıtlı 31.553 m2’lik alandaki müdahil şirkete ait ‘Metal İşleme Tesisi’ne yönelik uyuşmazlık konusu projenin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ile bu yönetmelik ekleri Ek-I ve Ek-lI listeler kapsamı dışında kaldığının tespit edildiği yönünde görüş ve tespitlerine yer verildiği, bu durumda, Kararda özetlenen bilirkişi raporu ile dava dosyasında mevcut tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu işleme esas talebin, Orhangazi İlçesi, … ada, … parselde kurulu müdahil şirkete ait tesis içinde üretilen döküm parçaların talaşlı işlemiyle işlendikten sonra montaja hazır olarak müşteriye sevk edilmesi için talaş imalat bölümünde kapasite artışı yapılmasına yönelik olduğu, döküm parçalarının üretimi sonrasında CNC teknolojisi ile işlenme/yüzey şekillendirme işlemi olan talaşlı imalatın, malzemenin yüzeyinden geleneksel olarak kesici takımlarla talaş şeklinde parça kaldırarak hedeflenen son geometrinin verilmesinden ibaret olduğu, metal üretimi ve işlenmesi faaliyeti kapsamında yer almadığı, halihazırda mevcut tesise ilişkin olarak daha önce … tarihli ve … sayılı yazı ile ÇED olumlu izninin verildiği ve tesisin 160.868 ton/yıl döküm ana üretim kapasitesinde ise herhangi bir artış olmadığı, dolayısıyla Orhangazi İlçesi, … ada, … parselde 31.553 m2’lik alandaki müdahil şirkete ait “Metal İşleme Tesisi”nin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ile Ek-I ve Ek-II listeler kapsamı dışında kaldığı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu tesisin İznik Gölü sulak alanına 2500 m genişliğindeki sulak alan tampon bölgesinde, Kontrollü Kullanım Bölgesinde ve İçme- Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğe göre kısa mesafeli koruma alanında kaldığı, bu Yönetmeliğin 10. maddesinin 6. fıkrasına göre yeni sanayi tesisi kurulmasına izin verilmeyeceği, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin Ek-1’inde yer alan faaliyetlerin yapılamayacağı, bilirkişi heyetinde makine mühendisinin de olması gerektiği, makine mühendisliğinin imalat veya metalurji branşlarından olması gerektiği, Mahkeme Kararına esas alınan bilirkişi raporunda talaşlı imalatın “metal üretimi ve işlenmesi faaliyeti kapsamında yer almadığı” görüşünün bilime ve hukuka uygun olmadığı, tesisin döküm kapasitesinde bir artışın olmadığının doğru olduğu, Mahkeme Kararının gerekçesinde yer alan “halihazırda mevcut tesise ilişkin olarak daha önce … tarihli ve … sayılı yazı ile ÇED Olumlu Kararı verildiğine ilişkin tespitin dava konusu tesise ilişkin olmadığı, mevcut döküm tesisine ilişkin olduğu, Kararın gerekçesinde yer almasının anlamlı olmadığı, talaşlı imalat veya talaş kaldırma olarak bilinen yöntemin en önemli ve metallere uygulanan en yaygın imalat şekli olduğu, malzemenin yüzeyinden geleneksel olarak kesici takımlarla talaş şeklinde parça kaldırılarak hedeflenen son geometrinin verildiği işlem olduğu, talaşlı imalat sürecinde, iş parçası malzemesinin kesici takımlarla işlenmesi sonucu elde edilen ürünlerin yanında atık olarak ortaya çıkan malzemelerin (talaş ve soğutma sıvısı) değerlendirilmesi ve tekrar üretime entegre edilmesinin ekonomik ve çevresel etkilerinin olduğu, metal talaşlarının aluminyum, prinç, bakır ve çelik vb. malzemelerin talaşlı işlenmesi sonucu ortaya çıkan atıklar olduğu, bunların tehlikeli atık kategorisine girmesinin nedeninin metallerin talaşlı işlenmesi sırasında soğutma sıvısı bulaşmış atıkların oluşması olduğu, bu imalatın metal üretimi ve işlenmesi faaliyeti olduğu, dava konusu tesis için verilen ÇED kapsam dışı kararının dökümü yapılan parçaların talaşlı imalatıyla entegre bir faaliyet olduğu, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çed Yönetmeliğinin 25. maddesinde düzenlenen entegre projeler için ÇED Başvuru dosyası yada Proje Tanıtım Dosyası hazırlanması gerektiği, dava konusu faaliyetin, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 24. maddesine göre, Ek-1’de yer alan “3. metal üretimi ve işlenmesi” faaliyeti olarak sulak alan koruma bölgelerinde yapılması yasak olan faaliyetlerden olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı tarafından savunma verilmemiştir.
Davalı yanında müdahil tarafından; dava konusu ÇED kapsam dışı kararının hukuka uygun olduğu, ilk derece Mahkemesi kararının onanması gerektiği, bilirkişilerce de faaliyetin ÇED kapsamı dışında kaldığının tespit edildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının esasına ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, Üye … ‘in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin yeterli olmaması nedeniyle maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Dökümcülük Tic. ve San. A.Ş. tarafından, Bursa İli, Orhangazi İlçesi, … mevkiinde tapunun … pafta, … ada, … parsel numaralı taşınmazda mevcutta 11. 553 m2’lik kapalı alanda yer alan ve 31.553 m2’lik alana çıkarılması planlanan “Metal İşleme Tesisi” nin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmesi için 20/05/2021 tarihli dilekçe ile başvurulduğu, Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün … tarihli, … sayılı yazısı ile 31.553 m2’lik alanda yer alan “Metal İşleme Tesisi”nin 25/11/2014 tarihli, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği “Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi” (EK-1) ve “Seçme, Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi (EK-2) kapsamı dışında kaldığının belirtilmesi üzerine, bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT ve HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kararın; davacılardan Bursa Barosu Başkanlığına ilişkin kısmı bakımından;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/a bendinde; iptal davaları “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar” olarak tanımlanmakta; yargı kararlarında “menfaat” kavramının davacı ile iptalini istediği idari işlem arasındaki bağı, ilgiyi ifade ettiği belirtilmekte ve idari işlem ile dava açan kişi arasında meşru, güncel ve ciddi bir ilişki söz konusu ise, davada menfaat bağının bulunduğu kabul edilmekte; bunun dışında ayrıca sübjektif bir hakkın ihlâl edilmesi koşulu aranmamaktadır.
Dolayısıyla, iptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri gözönüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü, idarenin işlemleriyle istikrarsızlığa neden olmaması ve işleyişinin olumsuz etkilenmemesi için zorunlu bulunmaktadır.
Anayasanın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kurulan kamu tüzelkişilikleri olduğu, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları düzenlenmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun baroların kuruluş ve niteliklerini düzenleyen 76. maddesinin birinci fıkrasında baroların; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduğu; Baro Yönetim Kurulunun görevlerinin sayıldığı 95. Maddesinde de, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Baroların hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak konusunda yasal olarak yetkili kılındığı konusunda duraksama bulunmamakla birlikte, Baroların hukukun üstünlüğünü savunma görevinin avukatlık mesleğinin geliştirilmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinden, Baronun avukatlık mesleğini ilgilendirmeyen ve avukatların ortak menfaatlerini koruma amacı dışında kalan işlemleri dava konusu etmesi durumunda, bu davaların subjektif ehliyet koşulunun bulunmaması nedeniyle reddedileceği tabiidir.
Her ne kadar; Danıştay kararlarında, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyeti geniş yorumlanarak, özellikle yörede ikamet eden vatandaşların da dava açma ehliyetlerinin bulunduğunun kabul edildiği görülmekte ise de, çevreyi geliştirmeyi, çevre sağlığını korumayı, çevre kirliliğini önlemeyi Devlete bir ödev olarak veren, ayrıca herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu belirten Anayasa’nın 56. maddesine dayanılarak, yaşadığı çevre ile ilgili işlemler nedeniyle, Anayasal hakkı ihlal edilen kişilerce açılan söz konusu davaların, bu dava için emsal oluşturmayacağı açıktır.
Bu durumda; baroların yukarıda yer verilen kuruluş amaçları dikkate alındığında; davacılardan Bursa Barosu Başkanlığının dava konusu işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacılardan Bursa Barosu Başkanlığı yönünden davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekmekte iken, esasının incelenmek suretiyle karar verilmesinde hukuki isabet görülmemektedir.
Kararın; diğer davacılara ilişkin kısmına gelince;
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10. maddesinde, “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ”Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı” olarak, “Çevresel Etki Gerekli Değildir Kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projelerin çevresel etkilerinin incelenerek, çevresel etkilerinin daha detaylı incelenmesi amacıyla Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının gerektiğini belirten Bakanlık kararı” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde, “(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler için ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdiklere taahhütlere uymakla yükümlüdürler… (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelere hiçbir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez…’ hükmüne yer verilmiş; 7. maddesinde, Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler sayılmış, buna göre anılan Yönetmeliğin EK-1 listesinde yer alan projeler ile Seçme Eleme Kriterlerine tabi olup “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen projeler ve kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projeler için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının zorunlu olduğu; 15. maddesinde, Bu Yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projeler ile kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi EK-2 listesinde belirtilen projelerin seçme, eleme kriterlerine tabi olduğu belirtilmiş; geçici 2. maddesinde, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ilk yayım tarihi olan 7/2/1993 tarihinden önce üretime ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projeler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.” hükmüne, geçici 3. maddesinde ise; “23/06/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, 29/05/2013 tarihi itibarıyla üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde; ” Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır. Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Atıf yapılan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine çıkarılan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulması gereken haller” başlıklı 266. maddesinin 1. fıkrasında, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” hükmüne; “Bilirkişilerin görevlendirilmesi” başlıklı 268. maddesinin 3. fıkrasında, “Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikli başvurulur. Ancak kamu görevlilerine, bağlı bulundukları kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.” hükmüne yer verimiş; “Bilirkişiye yemin verdirilmesi” başlıklı 271. maddesinde ise, bilirkişilere bilirkişilik görevini sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getirileceğine yönelik yemin verdirileceği düzenlenmiştir.
ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise projenin özelliklerine göre seçilmesi gerekmekte, seçilecek bilirkişilerin projenin bulunduğu alana ve projeye yapılan itirazlara göre değerlendirilmesi zorunlu olan ana konu başlıkları bakımından yeterli uzmanlığa sahip olması tarafların tatmin edilmesi ve adil bir yargılama yapılması için elzemdir.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; … Dökümcülük Tic. ve San. A.Ş.’nin, Bursa İli, Orhangazi İlçesi, … mevkiinde tapunun … pafta, … ada, … parsel numaralı taşınmazda yürüttüğü metal işleme faaliyetine, 23/08/1973 tarihinde başladığı, 28/04/2008 tarihinde … Dökümcülük Ticaret ve Sanayi A.Ş. olarak faaliyetini sürdürdüğü, 03/05/2018 tarihinde tekrar unvan değişikliğine gidilerek … Dökümcülük Tic. ve San. A.Ş olarak faaliyetine devam ettiği, tesisin, daha önce mülga Çevre ve Orman Bakanlığının ÇED Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesi kapsamında değerlendirildiğine dair … tarih, … sayılı yazı bulunduğu, dava konusu işlemde tesisin metal işleme tesisi olarak gösterildiği, bilirkişi raporunda yer verildiği şekliyle şirketin ana faaliyet konusunun, pik demir ve hurda metal ergitme işlemi yapılarak, döküm parça (motor, blok, motor blok muhafazası, volan muhafazası, fren diski, porya, kampana, krank mili, dişli kutusu, aks dingili, komprasör motor blokları) üretimi olduğu, tesisin metal işleme tesisi olmadığının belirtildiği, (sayfa 29, 40 vb.) üretim kapasitesinin 160.868 ton/yıl olduğu, ek olarak inşa edilecek tesiste yalnızca “talaşlı imalat” yapılacağı, bunun işlenmiş metalin şekillendirme işlemi olduğu, metalin üretimi ve işlenmesi faaliyeti olmadığı, dava konusu işlemin tesisine neden olan başvuruyla, mevcutta 11.553 m2’lik kapalı alana sahip tesisin, kapalı alanının 36.553 m2’ye çıkarıldığı, ancak üretim kapasitesinin artmadığı gerekçeleriyle 31.553 m2’lik alandaki “Metal İşleme Tesisi” nin, 25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği “Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi (EK-I)” ve “Seçme, Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi (EK-İD)” kapsamı dışında kaldığı değerlendirmesinin yapıldığı, bilirkişi raporunda tesisin faaliyetinin mahiyeti belirlenirken, dava konusu işlemle çelişir ifadelere yer verildiği görülmektedir.
Bu itibarla, dava konusu işleme konu tesiste yapılan ve ÇED Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmesi istenen faaliyetin türü ve yapılan işin mahiyeti itibarıyla ÇED Yönetmeliği kapsamında olup olmadığı, yapılmak istenen eklenti ile kapasite artışı olup olmayacağının değerlendirmesinin aralarında faaliyet konusu iş kolunda uzman makine mühendisi bir bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyeti ile davacıların iddiaları da değerlendirilmek suretiyle yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında bu yönden de hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 13/12/2022 tarihinde usulde oyçokluğu, esasta oybirliğiyle karar

KARŞI OY (X):
Anayasa’nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hükmü ile 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 30. maddesinde, çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkesin, ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebileceği hükmüne yer verilmiştir.
İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetim yoluyla sağlanmasında en etkin araçlarından biri iptal davaları olduğundan, iptal davalarında “menfaat ihlali” olarak tanımlanan subjektif ehliyet koşulunun, subjektif hak ihlallerinin giderilmesiyle birlikte idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi kapsamında belirlenmesi gereği açıktır.
İdari yargının; idari işlemin, etkin ve yaygın biçimde hukuka uygunluk denetiminin sağlanması işlevi gözönünde bulundurularak, gerçek veya tüzel kişilerin menfaat ilgisini kurdukları idari tasarrufları iptal davası yoluyla yargı yeri önüne getirmeleri durumunda, iptal davası ile “menfaat” ilgilerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde davacının idari işlem karşısındaki durumu, statüsü ve sıfatının ortaya konması gerekmektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde; Barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanmış, yine aynı Kanunun Baro Yönetim Kurulunun görevlerinin sayıldığı 95.maddesinde de, yönetim kurulunun, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu düzenlenmiştir.
Baroların; mesleki bir örgüt olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konuma sahip olduğu açıktır.
Çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin bu durum göz önünde bulundurularak geniş yorumlanmak suretiyle saptanacağı da Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla, Bursa Barosu Başkanlığı’nın, çevre sorunlarına neden olabilecek dava konusu işlemin iptalini istemekte menfaat ilgisinin, dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğundan davanın esasına ilişkin olarak verilen kararın gerektiği davacı Baro Başkanlığı yönünden de bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.