Danıştay Kararı 6. Daire 2022/6441 E. 2023/1102 K. 25.01.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/6441 E.  ,  2023/1102 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/6441
Karar No : 2023/1102

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …
II- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Muğla İli, Milas İlçesi, … Mahallesi, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii civarında yapılması planlanan “IV. Grup Maden (Boksit) Alan Genişletmesi” projesi ile ilgili olarak … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce verilen … tarih ve E-… sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, jeoloji mühendisi (hidrojeolog), maden mühendisi, orman mühendisi, ziraat mühendisi, harita ve kadastro mühendisi ile şehir ve bölge plancısından oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; çevre mühendisliği bakımından yapılan değerlendirmede, tüm faaliyetten kaynaklanacak kütlesel toz emisyonlarının hesaplanarak 1 kg/saatlik sınırını aşması durumunda, hava kirliliğine katkı değerinin bulunması ve sonrasında da toplam kirlilik değerinin hesaplanması gerektiği … dava konusu işlemin Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği açısından eksiklik/uygunsuzluk içerdiği, ÇED Yönetmeliğine göre Ek-1 27- Madencilik projeleri: a)25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı toplamı olarak) açık işletmeler, olarak değerlendirmeye alınarak, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesinin Ek-1 listesinde belirtilen eşik değerin üzerinde olduğundan ÇED raporunun hazırlanması zorunlu olduğu … dava konusu “ÇED Gerekli Değildir” kararına esas olan tesisin ruhsat sahası çevresinde zeytinliklerin bulunduğu, dolayısıyla söz konusu işletmenin ÇED Yönetmeliği Ek 5, 1-ı) koşulunu sağlamadığı sonucuna ulaşıldığı, şehir ve bölge planlama bakımından yapılan değerlendirmede, dava konusu faaliyet alanının yapılacağı yerin gerek çevre düzeni gerekse de nazım imar planı kararlarıyla orman alanı kullanımına ayrıldığı, söz konusu alanların gerek bölgenin, gerek ilin gerekse de ülke açısından korunması gerekli alanlardan olduğu, 1 nolu alanın aynı zamanda önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarının da hassas ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, söz konusu faaliyetin bu alanlara ve dolayısıyla bahse konu planların planlama hedef ve ilkelerine ulaşılmasında olumsuz etkilenme potansiyelinin bulunduğu … belirtilen nedenlerle, “ÇED Gerekli Değildir” kararının şehir ve bölge planlama disiplini bakımından uygun olmadığı, orman mühendisiliği bakımından yapılan değerlendirmede, 1. poligon; madencilik faaliyeti nedeni ile yapılacak olan ocak işletmeciliği ve alt yapı tesisleri (yol, enerji nakil hattı, su temini vs.) ile orman bütünlüğü bozacağı, faaliyetin eğimli arazide gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde ormanların erozyona açık hale getirileceği, ocak ve tesis alanının, … Mahallesinin güneydoğusundaki dik yamaç ve … Tepe ve sırtlarında kaldığı, mahalle ve yakın çevresi öngörünümünde olduğu ve görüntü kirliliğine neden olacağı, 2. poligon; madencilik faaliyeti nedeni ile yapılacak olan ocak işletmeciliği ve alt yapı tesisleri (yol, enerji nakil hattı, su temini vs.) ile orman bütünlüğünün bozulacağı, faaliyetin eğimli arazide gerçekleştirilecek olması nedeni ile de gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde ormanların erozyona açık hale getirileceği, ocak alanının yakındaki mahallelerin yakın çevresi öngörünümünde olmadığı ve kısmen görüntü kirliliğine neden olacağı, ruhsat alanındaki her iki poligonda 1. derecede yangına hassas bölgeler içerisinde kaldığı, ayrıca bölgedeki ağaçlarda basra bulunması nedeni ile önemli ölçüde basra balı üretildiği, alanda endemik türe rastlanılmadığı, orman alanında yapılması düşünülen faaliyetin orman bütünlüğünü, toprak rejimini ve ekosistemi bozacağını, görüntü kirliliği vereceği, basra balı üretimini düşüreceği ve turizmi olumsuz etkileyeceği nedenleri ile faaliyetle ilgili olarak hazırlanan PTD ile verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararının orman mühendisliği açısından uygun olmadığı, ziraat mühendisliği bakımından yapılan değerlendirmede, bu tip açık ocak işletmelerinde tozun daima olduğu, faaliyet sırasında gevşetilmiş kayanın makine ile kazılması, kaldırılması, yığılması aşamalarında, kırma/kesme işlemlerinde, işlenmiş materyalin yığılmasında, kamyonlara yüklenmesinde ve nakliyat sırasında yollardan dolayı toz açığa çıkacağı, oluşan tozun çiçeklenme döneminde çiçeklerin üstünü örterek, döllenmeyi önlediği ve mahsul oluşumunu azalttığı, tarım arazilerinin verimsizleşmesine yol açtığı, sonuçta su kaynaklarını kullanan insanlar ile yerleşim alanlarının zarar gördüğü, tozun yerleşim alanlarında konu ile ilgisi olmayan insanların sağlığını olumsuz etkilediği, bitki yapraklarını kaplayarak solunumu ve fotosentezi engellediği, bitkinin ve ağaçların kurumasına neden olduğu, maki alanlarının su üretimi ve tarım alanlarına su katkısı halkın beslenmesini sağladığı, meralar yok edildikçe bu su kaynaklarına ulaşmanın imkânsızlaştığı, yüzey bitki örtüsü ve toprak yok olunca oluşan tozun havaya karışması ve bu tozların da yağmurla birleşince içindeki bazı ağır metallerle reaksiyona girerek asit oluştuğu, bu yağmur sularının toprağa düşmesi de ileriki zamanlarda toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengesini bozarak orta ve uzun vadede ayrı bir tahribatlara yol açacağı, çevrenin açık alan olması sebebiyle ocaklardan çıkarılan materyali ıslatmak için suyun yetersiz kalacağı, bölgede özellikle yaz aylarında ıslatma suyunun da hızla buharlaştığı, topoğrafyanın, toprak profillerinin ve jeolojik katmanların kazı nedeniyle değişimine, kitle kaybına, drenaj deseni ve su ekonomisinin değişmesine, verimli üst toprağın kaybolmasına, topraktaki canlıların (bitki ve hayvan) yok olmasına ve tüm bunlara bağlı olarak ekolojik dengenin yok olmasına neden olduğu, ocakların açılması ile makilik alanların yok edildiği, bunun da makilik alanların bölünmesine, bitki kaybına, doğal arazi dokusu parçalanması ile biyolojik çeşitliliğin azalmasına sebep olacağı, maden mühendisliği bakımından yapılan değerlendirmede; … Ancak açık işletme yöntemiyle yapılacak madencilik faaliyetleri için üretim yapılması planlanan ocak sahası ile birlikte, planlanan cevher üretiminin satışa arz edileceği nihai durumuna bağlı olarak (tüvenan cevher, kırma eleme işlemine tutulmuş cevher, tenör oranını artırmak amacıyla yabancı kayaçlardan ayrılması için farklı cevher zenginleştirme işlemlerine tabi tutulmuş cevher) kurulacak tesislerin (madde 3’te “Tesis: Madencilik faaliyetleri için zorunlu olan her türlü kırma, eleme, öğütme, kesme ve sayalama tesisleri ile işleme tesisi kapsamında asfalt üretim, hazır beton, yapı elemanı tesisleri, sallantılı masa, jig, konsantratör, flotasyon, liç, kalsinasyon, bioksidasyon ve benzeri cevher hazırlama ve zenginleştirme tesisleri, karıştırma, depolama, stoklama, atık kazanma ve atık bertaraf tesisleri gibi geçici üniteleri”), faaliyetlerin sürdürülebilmesi için zorunlu olarak kullanılmak durumunda kalınacak alanların (madde 3’te “Altyapı Tesisi: Madencilik faaliyetleri için zorunlu ve temdit dahil ruhsat süresi ile sınırlı olan yol, su, haberleşme, enerji nakil hattı, bant konveyör, havai hat, kuyu tesisleri, şantiye binası, yemekhane, atölye, kantar tesisleri, maden stok alanı, pasa döküm alanı, atık barajı, trafo, patlayıcı madde ve müştemilatı deposu gibi geçici yapı ve binaları.”) da madde 7’deki ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak izin sahalarına dahil edilmesi gerektiği, resim 28 ve 29 incelendiğinde sadece 1 nolu poligon alanı içinde kalan mevcut ÇED 1 nolu poligon alanıyla kırma eleme tesisi yerleşim alanı ÇED alanının biribiriyle bağlantılı olduğu görülmekte olup diğer alanların birbirinden bağımsız alanlar olarak belirlenmiş olduğunun tespit edildiği, açık işletme madenciliğinin doğası gereği bu alanların arası ocak yollarının planlanarak ÇED alanlarına dahil edilmesi ve ayrıca 2 poligondan oluşan ruhsat alanının poligonlar arasındaki bağlantıyı da temin etmek amacıyla planlanacak bağlantı yolunun ruhsat alanı poligonları içinde kalan kısımlarının da ÇED alanlarına dahil edilmesi gerektiği, ayrıca ince bir tabaka olarak belirtilen bitkisel toprak için depolama alanı, şantiye ve kantar binalarıyla ilgili yerleşim yeri alanlarının ÇED alanlarına dahil edilmemiş ve/veya belirtilmemiş olduğunun tespit edildiği, sonuç olarak, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği açısından eksiklik / uygunsuzluk içermekte olduğu, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesinin (25,49 hektar) ek-1 listesinde belirtilen eşik değerin üzerinde olduğu, ruhsat sahası çevresinde zeytinliklerin olduğu, dolayısıyla, söz konusu işletmenin ÇED Yönetmeliği Ek 5, 1-ı) koşulunu sağlamadığı, yapılması planlanan faaliyet alanının yapılacağı yerin gerek çevre düzeni gerekse de nazım imar planı kararlarıyla orman alanı kullanımına ayrıldığı, söz konusu alanların gerek bölgenin, gerek ilin, gerekse de ülke açısından korunması gerekli alanlardan olduğu, ruhsat alanının 1 nolu poligon sahasının aynı zamanda önemli doğa alanına isabet ettiği, bahse konu önemli doğa alanlarının da hassas ve benzersiz coğrafyası, bitki, hayvan ve sahip olduğu doğal özellikleri nedeniyle daha ayrıntılı incelenmesi gereken alanlardan olduğu, dava konusu faaliyetin bu alanlara ve dolayısıyla bahse konu planların planlama hedef ve ilkelerine ulaşılmasında olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğu, boksit ocakları işletmesi sınırları içerisinde bulunan ağaçların ve makilerin kesilmek suretiyle yok edileceği, makilik ve ormanlık alanın yok edilmesiyle bölünmelerin oluşacağı, işletmenin çalıştırılması ile topoğrafyanın değişeceği, bu değişimle sel, su baskını, toprak kaybının oluşabileceği, oluşması yüzlerce yıl süren verimli yüzey toprağının yok olacağı, içerisindeki canlı yapının kazılarak kaldırılması ile toprak profillerinin değişeceği, verimli üst toprağın kaybolması ile topraktaki canlıların (bitki ve hayvan) yok olacağı ve tüm bunlara bağlı olarak ekolojik dengenin yok olacağı, hayvanların otlatılmasında kullanılan mera alanının yok olacağı, hayvancılığın ve arıcılığın gerileyeceği, yeraltı su dengelerinin değişeceği, havaya karışan tozların yağmurla birleşince, tozların içindeki bazı ağır metallerle reaksiyona girerek asit oluşarak toprağa düşmesi de ileriki zamanlarda toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengesini bozarak ayrı bir tahribata yol açacağı, oluşan tozların rüzgarın etkisiyle çevrede bulunan başta zeytin ağaçları olmak üzere tüm ağaçların, bitkilerin yüzeyini kaplama suretiyle fotosentezi etkileyeceği, döllenmeyi olumsuz etkileyeceği, ürün kalitesi, verimi düşüreceği, zaman içerisinde ağaçların kuruyacağı, doğal arazi dokusunun bozulacağı, biyolojik çeşitliliğin azalacağı, işletme alanı ve çevresindeki tüm habitatın olumsuz yönde etkileneceğinden dolayı telafi edilemeyecek zararlara sebep olacağı, tüm bu sebeplerden ötürü her iki boksit ocak işletmesinin açılmasının çevreye ve ekolojik dengeye bireysel zararlarından öte, bulundukları bölgedeki bütüncül (kümülatif) etkisi nedeniyle, üstün kamu yararı sağlamayacağı, orman alanında yapılması düşünülen faaliyetin orman bütünlüğünü, toprak rejimini ve ekosistemini bozacağı, görüntü kirliliği vereceği, basra balı üretimini düşüreceği ve turizmi olumsuz etkileyeceği, ÇED Gerekli Değildir kararına esas toplam alanın 25,49 ha olması ve PTD’de ruhsat alanında yapılması planlanan açık işletme metoduyla yapılacak madencilik faaliyetleri için belirlenmiş altyapı tesis alanlarının yeterli olmadığı gerekçeleri “ÇED Gerekli Değildir” kararının uygun olmadığı, yönünde tespit ve değerlendirmede bulnulmuştur.
Dava dosyasındaki bilgi belgeler ile hükme esas alınabilecek nitelikte bulunan bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi (25,49 hektar) Ek-1 listesinde belirtilen eşik değerin üzerinde olduğu, projenin Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği açısından eksiklik/uygunsuzluk içerdiği, ruhsat sahası çevresinde zeytinliklerin olduğu, dolayısıyla söz konusu işletmenin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek-5, 1-ı) koşulunu sağlamadığı, bölgedeki ekolojik dengenin olumsuz etkileneceği, ormanlık alanların tahribatına yol açacağı, yüzey toprağının kaybına yol açacağı hususları birlikte gözetildiğinde; dava konusu projenin, ÇED Yönetmeliği kapsamında değerlendirilerek çevresel etki değerlendirmesi sürecine tabi tutulması gerektiği sonucuna varılmakla, davalı idare tarafından tesis edilen dava konusu “ÇED Gerekli Değildir” kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : 1- Davalı idare tarafından, PTD’de projeden yöre halkının etkilenmemesi için toz emisyonu için toz bastırma sistemlerinin öngörüldüğü, gürültü için en yakın yerleşim yerine etkisinin incelendiği ve buna ilişkin tedbirlere yer verildiği, meydana gelecek atıkların bertarafının nasıl sağlanacağının belirtildiği görüldüğünden, söz konusu projeyle ilgili verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararının hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, davanın süresinde açılmadığı, diğer taraftan projenin arıcılık dahil tarımsal faaliyetlere zarar vermeyeceği, varsayımsal yaklaşımlarla bilirkişi raporunun düzenlendiği, dava konusu işlemin hukuka uygun tesis edildiği, Mahkeme kararının bozularak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ….’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek, dava konusu işlemin Muğla Valiliği tarafından tesis edildiği anlaşıldığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca davalılardan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hasım mevkiinden çıkarılarak ve Üye …’in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından, bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davalı yanında müdahil tarafından, Muğla İli, Milas İlçesi, … Mahallesi, … Tepesi Mevki ile Yatağan İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii civarında … ha alanda maden arama ve işletme ile 395.000 ton/yıl kapasiteli kırma-eleme-yıkama tesisi olacak şekilde “IV. Grup Maden (Boksit) Arama – İşletme ve Kırma – Eleme – Yıkama” projesinin yapılmasının planlanması üzerine hazırlanan PTD davalı idare sunulmuş, yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde … tarih ve E-… sayılı ÇED Gerekli Değildir kararı verilmiştir.
Sonrasında, mevcut 19,23 ha ÇED alanına 5,05 ha ÇED alanı ilave edilmesinin planlanması üzerine, hazırlanan PTD davalı idareye sunulmuş, yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde “IV. Grup Maden (Boksit) Alan Genişletmesi” projesi ile ilgili olarak (dava konusu) … tarih ve E-… sayılı ÇED Gerekli Değildir kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, … tarih ve E-… sayılı ÇED Gerekli Değildir kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. …” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; “Çevresel etki değerlendirmesi gereklidir kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projelerin çevresel etkilerinin incelenerek, çevresel etkilerinin daha detaylı incelenmesi amacıyla Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının gerektiğini belirten Bakanlık kararını, … ifade eder.” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde ise; “(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.” kuralına, 15. maddesinde; “(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-2 listesinde yer alan projeler, b) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-2 listesinde belirtilen projeler, seçme, eleme kriterlerine tabidir.” kuralına yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin çevresel etki değerlendirmesi uygulanacak projeler listesi olan Ek-1 listesinin “Madencilik projeleri” başlıklı 27. maddesinde; “a) (Değişik:RG-19/4/2019-30750) 25 hektar ve üzeri arazi yüzeyinde (Kazı ve döküm alanı dahil) planlanan açık işletmeler, … ç) 400.000 ton/yıl ve üzeri kırma, eleme, yıkama ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesisler.”, seçme-eleme kriterleri uygulanacak projeler listesi olan EK-2 listesinin “Madencilik projeleri” başlıklı 49. maddesinde; “a) (Değişik:RG-14/6/2018-30451) Madenlerin çıkarılması (Ek-1 listesinde yer almayanlar), … d) Kırma, eleme, yıkama ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesisler, (Ek-1 listesinde yer almayanlar)” sayılmıştır.
EK-IV bölümünde ise Proje Tanıtım Dosyasının Hazırlanmasında Esas Alınacak Seçme Eleme Kriterleri belirtilmiş, 1. Projenin Özellikleri kısmında: a) Projenin ve yerin alternatiflerinin (proje teknolojisinin ve proje alanının seçilme nedenlerinin), b) Projenin iş akım şemasının, kapasitesinin, kapladığı alanın, teknolojisinin, çalışacak personel sayısının, c) Doğal kaynakların kullanımının (arazi kullanımı, su kullanımı, kullanılan enerji türü vb.), ç) Atık miktarının (katı, sıvı, gaz ve benzeri) ve atıkların kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerinin, d) Kullanılan teknoloji ve malzemelerden kaynaklanabilecek kaza riskinin, 2. Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri kısmında: a) Mevcut Arazi Kullanımı ve kalitesi (tarım alanı, orman alanı, planlı alan, su yüzeyi ve benzeri), Ek-V’deki Duyarlı Yöreler Listesi dikkate alınarak korunması gereken alanlar, 3. kısmında; Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler ile Notlar ve Kaynakların, Ekler kısmında ise: 1- Proje için seçilen yerin koordinatlarının, 2- Proje alanı ve yakın çevresinin mevcut arazi kullanımını değerlendirmek için; yerleşim alanlarının, ulaşım ağlarının, enerji nakil hatlarının, mevcut tesislerin ve ek-5’de yer alan Duyarlı Yöreler Listesinde belirtilen diğer alanların (proje alanı ve yakın çevresinde bulunması halinde) yerlerine ilişkin verileri gösterir bilgiler 1/25.000 ölçekli halihazır harita (çevre düzeni planı, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, topografik harita) üzerine işlenerek kısaca açıklanmasının, jeoloji haritasının ve depremselliğin belirtilmesi gerektiği şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Yukarıda yer verilen mevzuattaki düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; kapasite itibarıyla Yönetmeliğin EK-I listesine tabi bir proje için Ek-III bölümüne göre ÇED raporunun, EK-II listesine tabi bir proje için de EK-IV bölümüne göre PTD’nin hazırlanması kural olmakla birlikte, projenin Yönetmeliğin Ek-1 listesine mi veya Ek-2 listesine mi dahil olacağının belirlenebilmesi için her proje için öngörülmüş kriterin esas alınması gerekmektedir. Örneğin, açık ocak işletmeciliği yapılacak bir projenin Yönetmeliğin Ek-1 listesine mi yoksa Ek-2 listesine mi dahil olduğu hususunda kriter, çalışma yapılacak arazi yüzeyinin boyutu iken; kırma, eleme, yıkama ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesislere ilişkin bir proje için kriter tesisin kapasitesidir. Bu nedenle, iki farklı proje bir arada yapılması planlandığında tek PTD/ÇED raporu hazırlanması mümkün ve gerekli ise de, her bir projenin kendine özgü kriterinin esas alınacağı da kuşkusuzdur.
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen ÇED Gerekli Değildir kararlarının iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek IV’te yer alan seçme eleme kriterleri yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar İdare Mahkemesince bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, (dava konusu işlemden önce verilen) … tarih ve E-… sayılı ÇED Gerekli Değildir kararının konusunun 19,23 ha alanda maden arama ve işletme ile 395.000 ton/yıl kapasiteli kırma-eleme-yıkama tesisi olduğu ve dava konusu işlemin dayanağı PTD’de yeniden aynı kapasiteli kırma-eleme-yıkama tesisine yer verilmesine rağmen, dava konusu ÇED Gerekli Değildir kararının “IV. Grup Maden (Boksit) Alan Genişletmesi” projesi ile ilgili verildiği dikkate alındığında, İdare Mahkemesince öncelikle 16/09/2019 tarih ve E-2019258 sayılı ÇED Gerekli Değildir kararına karşı dava açılıp açılmadığının araştırılarak, söz konusu kararın yürürlükte olduğunun anlaşılması halinde, bu defa dava konusu ÇED Gerekli Değildir kararının verildiği projenin konusunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Nitekim, dava konusu ÇED Gerekli Değildir kararının alan genişletme projesi için verildiğinin görüldüğü halde, PTD’de …tarih ve E-… sayılı ÇED Gerekli Değildir kararına konu 395.000 ton/yıl kapasiteli kırma-eleme-yıkama tesisine ait bilgilere de yeniden yer verilmesi nedeniyle bilirkişilerce bu kısma yönelik değerlendirme yapılmak suretiyle PTD’nin bu yönden de eksik bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, dava ÇED Gerekli Değildir kararıyla ilgili projenin konusunun açıklığa kavuşturulması yargısal denetim bakımından önem arz etmektedir.
Bununla birlikte, dava konusu projenin sadece alan genişletme olduğu, 395.000 ton/yıl kapasiteli kırma-eleme-yıkama tesisi projesinin ise önceki ÇED Gerekli Değildir kararının konusu olduğunun anlaşılması halinde, her iki projenin kümülatif etkilerinin de değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kırma eleme tesisinin 1,21 ha’lık alanının PTD’de yer verilen ÇED alanına eklemek suretiyle projenin ÇED Yönetmeliğinin Ek-1 listesinin 27. maddesinde yer alan 25 hektar sınırını geçmesi nedeniyle ÇED raporunun hazırlanmasının zorunluğu olduğu yönünde değerlendirme yapılmış ve bu hususa Mahkeme kararında iptal gerekçesi olarak yer verilmiş ise de, 25 hektar kriterinin, arazi yüzeyinde (Kazı ve döküm alanı dahil) planlanan açık işletmeler için öngörüldüğü, kırma, eleme, yıkama ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesisler için kapasite (400.000 ton/yıl ve üzeri) kriterinin getirildiği anlaşılmış olup, 25 hektar kriterinde söz konusu alana kazı ve döküm alanı dahil olmak üzere açık ocak işletmeciliği yapılan alanın dahil edilmesi gerektiği, dolayısıyla 25 haktarlık alanın belirlemesine kırma-eleme-yıkama tesisinin alanının dahil edilemeyeceği, projenin kapasitesi itibarıyla Yönetmeliğin Ek-2 listesine dahil olduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, bilirkişi raporunda özellikle jeoloji ve hidrojeoloji yönünden yapılan değerlendirmelerin, patlatmalı taş ocağı işletmeciliğine yönelik genel nitelikte bilgiler içerdiği, dava konusu projenin ise plaser (elle toplama) yöntemi ile yapılacağı dikkate alındığında, plaser yönteminin söz konusu maden bakımından uygun bir yöntem olup olmadığının, bu yöntemin çevresel etkileri ile alınması gereken önlemlere PTD’de yer verilmesi bakımından PTD’nin yeterli olup olmadığının, 3573 sayılı Kanun kapsamında 3 km mesafede zeytinlik alanlar bulunup bulunmadığının, varsa projenin zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakıp bırakmadığının, toz ve duman çıkarıp çıkarmadığının, ayrıca kapasite itibarıyla ÇED Yönetmeliğinin Ek-2 listesine tabi olan bu proje için çevresel etkileri itibarıyla ÇED raporu hazırlanmasının gerekip gerekmediğinin açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden, bu sürecin mevzuata uygun işletilip işletilmediği, yürütülmesi istenilen faaliyetin, alanın niteliği, tarım alanları, su kaynakları, duyarlı yörelere etkisi, PTD’nin yeterliliği ve PTD’de yer alan belirlemelerin çevreye ve ekolojik dengeye etkisinin tespiti amacıyla aralarında başta çevre mühendisi, maden mühendisi, jeoloji/hidrojeoloji mühendisi, orman mühendisi ve ziraat mühendisi olmak üzere, tarafların iddiaları, projenin niteliği ve uygulanacağı yerin özellikleri ile PTD’yi hazırlayan uzmanlar dikkate alınarak, gerekirse başka dallarda da uzmanlar seçilerek oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, karara esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmayan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalının ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. Kararın bir örneğinin hasım mevkiinden çıkarılan …. Bakanlığına tebliğine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 25/01/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) GEREKÇEDE KARŞI OY :

Uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu projenin yöntemine özgü değerlendirme yapılmadığı anlaşılmış olup, plaser yönteminin söz konusu maden bakımından uygun bir yöntem olup olmadığı, bu yöntemin çevresel etkileri ile alınması gereken önlemlere PTD’de yer verilmesi bakımından PTD’nin yeterli olup olmadığı, ayrıca Yönetmeliğin Ek-1 listesinin 27. maddesi gereği 25 hektarlık alan belirlenirken kırma-eleme-yıkama tesisinin alanının da dahil edilip edilmemesi gerektiği hususlarının açıklığa kavuşturulabilmesi amacıyla oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği sonucuna varıldığından, belirtilen gerekçe ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :

Temyize konu İdare Mahkemesi kararında; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, Mahkeme kararının onanması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.