Danıştay Kararı 6. Daire 2022/5010 E. 2023/1101 K. 25.01.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/5010 E.  ,  2023/1101 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/5010
Karar No : 2023/1101

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İzmir İli, Menemen İlçesi, … (ER:…) numaralı ruhsat sahasında yapılması planlanan “Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi” projesi ile ilgili olarak hazırlanan proje tanıtım dosyasının (PTD) iade edilerek ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler ile mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, işlemin, söz konusu sahanın amaçlanan faaliyete uygunluğu açısından mevzuata aykırı olduğundan bahisle tesis edildiği, aynı sahada, davacı tarafından daha yüksek üretim kapasitesiyle hazırlanan önceki PTD’ler üzerine, söz konusu faaliyet için verilmiş olan ÇED Gerekli Değildir kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle verilen Mahkeme kararlarında özetle, ÇED Gerekli Değildir kararlarının, proje sahasının nitelikleri karşısında mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edildiği hususu da göz önüne alındığında, söz konusu projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, her ne kadar, dava önceki PTD’lere göre dava konusu PTD’de üretim kapasitesi azaltılmış ise de, söz konusu projenin, üretim kapasitesi sebebiyle değil projenin uygulanacağı sahanın niteliği sebebiyle mevzuata uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, her ne kadar dava konusu işlemi tesis etme yetkisinin devredilebileceğine ilişkin kanun hükmü bulunmadığı ve vali adına il müdürü tarafından tesis edilemeyeceği iddia edilmiş ise de, aynı sahada aynı faaliyet için verilmiş ve fakat temyiz kanun yolundan geçerek kesinleşmiş, anılan Mahkeme kararlarıyla iptal edilen ÇED Gerekli Değildir kararlarının da yine vali adına il çevre ve şehircilik müdürü tarafından tesis edildiği de açıktır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, usule ilişkin olarak il müdürlüğünün işlem tesis etme yetkisinin olmadığı, nitekim Yönetmelikte düzenlenen yetki devrine göre valiliklerce işlem tesis edilmesi mümkün ise de, valinin il müdürüne yetki devri mümkün olmadığından, il müdürü tarafından tesis edilen işlemin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu, diğer taraftan, davacının talebinin “ÇED Gereklidir/ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmesine yönelik olduğu, ancak davalı idarece PTD’nin iade edilmesine karar verildiği, Yönetmeliğe göre PTD’de eksiklik bulunması halinde bu kararın verilmesinin mümkün olduğu, mevzuat bakımından yapılmasında mutlak bir engel olmadığından dava konusu işlemin ÇED Yönetmeliğinin 6/4. maddesine göre tesis edilmesinin de hukuka uygun olmadığı, söz konusu alanda yapılmak istenilen projeyle ilgili ilk verilen 2017 tarihli ÇED Gerekli Değildir kararının iptali istemiyle açılan davada, işlemin iptaline karar verildiği, Mahkeme kararının gerekçesine göre hazırlanan PTD ilgili olarak 2018 tarihli ÇED Gerekli Değildir kararının verildiği, bu kararın iptali istemiyle açılan davada, işlemin iptaline karar verildiği, Mahkeme kararında belirtilen eksikliklerin giderilerek … tarihinde idareye sunulan … ile ilgili olarak ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği, sonrasında proje alanı ve projenin kapasitesi düşürülerek yapılan … tarihli başvuruların da önceki mahkeme kararları dikkate alınarak reddedildiği, bunun üzere, “ÇED Gerekli Değildir” kararının verilmesi için neler yapılması gerektiğine yönelik 26/06/2020 ve 03/07/2020 tarihlerinde Bakanlığa başvurular yapıldığı, söz konusu başvurulara Bakanlıkça verilen 20/07/2020 tarihli cevapta “mahkeme kararlarındaki eksikliklerin giderilerek PTD ile başvurulması gerektiği”nin bildirildiği, son olarak Mahkeme kararındaki eksiklikler giderilerek hazırlanan PTD’nin 30/10/2020 tarihinde sunulduğu, davalı idarece herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın dava konusu işlemle ÇED sürecinin sonlandırıldığı, dava konusu işlemin dayanağı olan raporun 02/01/2020 tarihli olup 9 ay önceki duruma ait olduğu, dolayısıyla dava konusu işlem tesis edilirken yeni sunulan belgelerin değerlendirilmediği, nitekim farklı uzmanlık dallarıyla ilgili üniversitelerce raporlar hazırlandığı, dava konusu işlem tesis edilirken dikkate alınan … Barajının halen mevcut olmadığı, …Tabiat Parkı ile…Dağı Tabiat Parkının içinde bulunduğu özel nitelikli doğal koruma alanına etkisi bakımından projenin yapılması ile ilgili Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden uygun görüş alındığı, kaldı ki söz konusu alanlara dava konusu projeye göre daha yakın mesafede 3 ayrı taş ocağı faaliyeti yapıldığı, ayrıca daha önceki Mahkeme kararının iptal gerekçelerinden biri olan alanın 1. derece yangına hassas bölge olduğu hususuyla ilgili olarak bu riski bertaraf etmek amacıyla 1000 m enerji nakil hattının toprak altına alındığı, ayrıca güzergah boyunca hiçbir yerleşim yerinin yakınından servis yolu geçmeyecek şekilde planlama yapıldığı ve proje alanı ile projenin kapasitesi düşürüldüğü, söz konusu hususların araştırılmasına yönelik keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, işlemin il müdürü tarafından vali adına tesis edildiği, Mahkeme kararlarının iptal gerekçeleri ile önceki PTD iade edilerek sürecin sonlandırılmasına ilişkin işlemin dayanağı rapor dikkate alındığında, alan ve kapasitesi azaltılmasının proje etki alanında oluşması muhtemel risklerin tümünü ortadan kaldırmayacağı, davacı tarafından aynı içerikte başvuru yapıldığı, davacının iddiasının aksine, dava konusu işlemde önceki süreç sonlandırma işleminin dayanağı rapora herhangi bir atıf yapılmadığı, Değirmendere Barajının ileri bir tarihte yapılacak olmasının etki alanında muhtemel risklerin değerlendirme dışı bırakılacağı anlamına gelmediği, ayrıca söz konusu madenin stratejik bir maden olmadığı, dolayısıyla davacının benzer nitelikteki başvurusu nedeniyle seçme eleme kriterleri çerçevesinde bir inceleme yapılmadığı, mevzuata uygun olmaması nedeniyle aşamasına bakılmaksızın sürecin sonlandırıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra Üye …’in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından, bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, İzmir İli, Menemen İlçesi, … ruhsat nolu sahada yapılması planlanan “… Ocağı (22,29 ha) (1.000.000 ton/yıl) ve Kırma Eleme Tesisi (260.000 ton/yıl)” projesi ile ilgili ilk olarak davalı idarece … tarih ve E-… sayılı “… Gerekli Değildir” kararı verilmiş, bu kararın iptali istemiyle .. İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla uyuşmazlığın çözümü amacıyla yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle işlemin iptaline karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 14/02/2018 tarih ve E:2018/338, K:2018/533 sayılı kararıyla ruhsat alanı 54,71 hektar olan ve Yönetmelikte belirtilen 25 hektarlık sınırdan daha büyük bir alanı kapsadığı anlaşılan faaliyet konusunun ÇED sürecine tabi olduğu ve çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı verilemeyeceği gerekçesiyle onanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından, aynı sahada yapılması planlanan “Kalker Ocağı (14,56 ha) (1.000.000 ton/yıl) ve Kırma Eleme Tesisi (260.000 ton/yıl)” projesi ile … tarih ve… sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş, bu kararın iptali istemiyle … İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, Mahkemenin … tarih ve E:…., K:… sayılı kararıyla uyuşmazlığın çözümü amacıyla yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle işlemin iptaline karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Altıncı Dairesinin 02/10/2019 tarih ve E:2019/12327, K:2019/8482 sayılı kararıyla onanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından, yine aynı sahada yapılması planlanan “Kalker Ocağı (14,1659 ha) (1.000.000 ton/yıl) ve Kırma Eleme Tesisi (260.000 ton/yıl)” projesi ile ilgili PTD hazırlanarak 25/12/2019 tarihinde davalı idareye sunulmuş, davalı idarece yapılan değerlendirmede, 20/01/2020 tarihli raporda yer alan gerekçeler dikkate alınarak … tarih ve E…. sayılı işlemle PTD iade edilerek ÇED süreci sonlandırılmıştır.
Sonrasında davacı tarafından 03/07/2020 tarihli başvuru ile söz konusu projeyle ilgili iki kez verilen ÇED Gerekli Değildir kararlarının, yargı kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle ÇED Yönetmeliği kapsamında yapılması gereken işler hakkında Bakanlıktan görüş talep edilmiş, Bakanlıkça yapılan değerlendirme neticesinde … tarih ve E…. sayılı işlemle, …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında yer alan iptal gerekçeleri dikkate alınarak hazırlanan … ile İzmir Valiliğine başvurulabileceği yönünde görüş verilmiştir.
Davacı tarafından, söz konusu projeyle ilgili ÇED alanı 9,37 ha olmak üzere, “Kalker Ocağı (650.000 ton/yıl), Kırma Eleme Tesisi (200.000 ton/yıl)” projesi ile ilgili olarak yeniden hazırlanan PTD davalı idareye sunulmuş, davalı idarece yapılan değerlendirmede; aynı ruhsat sahasında planlanan projeler için daha önce verilmiş olan ÇED Gerekli Değildir kararları hakkındaki mahkemelerin iptal gerekçelerinin, proje kapsamındaki kurum görüşlerinin, PTD eki biyoçeşitlilik değerlendirme raporunda yer alan hususlar ve diğer pek çok açıdan incelendiği, projenin çevresel etkileri bakımından çok sayıda risk içerdiği (endemik ve nadir türlerin varlığı, bütüncül ekosistem, orman alanları, genel olarak bozulmamış geniş peyzaj bütünlüğü, yakın mesafedeki milli parklar, doğa turizmi, yeraltı suları, yakındaki madencilik faaliyetleri için verilmiş ÇED Gerekli Değildir kararları…), bu risklerin tümünün birden bertarafının mümkün olamayacağı gerekçesiyle … tarih ve … sayılı dava konusu işlemle PTD iade edilerek ÇED süreci sonlandırılmıştır.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. …” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; “Çevresel etki değerlendirmesi gereklidir kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projelerin çevresel etkilerinin incelenerek, çevresel etkilerinin daha detaylı incelenmesi amacıyla Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının gerektiğini belirten Bakanlık kararını, … ifade eder.” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde ise; “(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.” kuralına, 15. maddesinde; “(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-2 listesinde yer alan projeler, b) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-2 listesinde belirtilen projeler, seçme, eleme kriterlerine tabidir.” kuralına yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin EK-IV bölümünde ise Proje Tanıtım Dosyasının Hazırlanmasında Esas Alınacak Seçme Eleme Kriterleri belirtilmiş, 1. Projenin Özellikleri kısmında: a) Projenin ve yerin alternatiflerinin (proje teknolojisinin ve proje alanının seçilme nedenlerinin), b) Projenin iş akım şemasının, kapasitesinin, kapladığı alanın, teknolojisinin, çalışacak personel sayısının, c) Doğal kaynakların kullanımının (arazi kullanımı, su kullanımı, kullanılan enerji türü vb.), ç) Atık miktarının (katı, sıvı, gaz ve benzeri) ve atıkların kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerinin, d) Kullanılan teknoloji ve malzemelerden kaynaklanabilecek kaza riskinin, 2. Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri kısmında: a) Mevcut Arazi Kullanımı ve kalitesi (tarım alanı, orman alanı, planlı alan, su yüzeyi ve benzeri), Ek-V’deki Duyarlı Yöreler Listesi dikkate alınarak korunması gereken alanlar, 3. kısmında; Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler ile Notlar ve Kaynakların, Ekler kısmında ise: 1- Proje için seçilen yerin koordinatlarının, 2- Proje alanı ve yakın çevresinin mevcut arazi kullanımını değerlendirmek için; yerleşim alanlarının, ulaşım ağlarının, enerji nakil hatlarının, mevcut tesislerin ve ek-5’de yer alan Duyarlı Yöreler Listesinde belirtilen diğer alanların (proje alanı ve yakın çevresinde bulunması halinde) yerlerine ilişkin verileri gösterir bilgiler 1/25.000 ölçekli halihazır harita (çevre düzeni planı, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, topografik harita) üzerine işlenerek kısaca açıklanmasının, jeoloji haritasının ve depremselliğin belirtilmesi gerektiği şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca; çevresel etki değerlendirmesi ile, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup, seçme eleme kriterlerine tabi bir proje nedeniyle hazırlanacak PTD’de projenin amacı, çevresel özellikleri, projenin muhtemel çevresel etkileri dikkate alınarak, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması amacıyla en uygun yerin seçilmesi esastır.
Bu amaçla PTD, Yönetmeliğin Ek-4’te yer verilen unsurlar yönünden değerlendirilirken, mevzuat bakımından projenin yapılması uygun bulunmadığı takdirde, idarenin “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı verme zorunluluğu bulunmayıp, aşamasına bakılmaksızın ÇED sürecini sonlandırma yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte, ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, projenin yapılmasının mevzuat bakımından uygun bulunmama durumunun somut ve açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, her ne kadar İdare Mahkemesince; işlemin, söz konusu sahanın, amaçlanan faaliyete uygunluğu açısından mevzuata aykırı olduğundan bahisle tesis edildiği, aynı sahada davacı tarafından daha yüksek üretim kapasitesiyle hazırlanan önceki PTD’ler üzerine verilen ÇED Gerekli Değildir kararlarına karşı açılan davalarda, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle verilen Mahkeme kararlarında, proje sahasının nitelikleri karşısında mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edildiği hususu da göz önüne alındığında, söz konusu projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığı, dolayısıyla dava konusu PTD’de üretim kapasitesi azaltılmış ise de, söz konusu projenin, üretim kapasitesi sebebiyle değil, projenin uygulanacağı sahanın niteliği sebebiyle mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dava konusu işlemin dayanağı PTD’ye göre sadece kırma eleme tesisinin kapasitesinin düşürülmediği, aynı zamanda proje alanın daraltıldığı ve davacı tarafından da Mahkeme kararlarının gerekçeleri dikkate alınarak projenin söz konusu alanda uygulanabilirliğine yönelik uzman raporları düzenlendiğinin ileri sürüldüğü dikkate alındığında, ilgili mevzuat kapsamında dava konusu projenin bu alanda yapılmasına engel bir durumun olup olmadığının veya bu alanda mevzuat bakımından yapılması uygun olsa dahi projeyle ilgili PTD yerine ÇED raporu hazırlanmasının gerekip gerekmediğinin somut ve açık bir biçimde açıklığa kavuşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden, bu sürecin mevzuata uygun işletilip işletilmediği, yürütülmesi istenilen faaliyetin, alanın niteliği, tarım alanları, su kaynakları, duyarlı yörelere etkisi, PTD’nin yeterliliği ve PTD’de yer alan belirlemelerin çevreye ve ekolojik dengeye etkisinin tespiti amacıyla aralarında başta çevre mühendisi, maden mühendisi, jeoloji/hidrojeoloji mühendisi, orman mühendisi ve (flora ve fauna konusunda uzman) bir biyolog olmak üzere, tarafların iddiaları, projenin niteliği ve uygulanacağı yerin özellikleri ile PTD’yi hazırlayan uzmanlar dikkate alınarak, gerekirse başka dallarda da uzmanlar seçilerek oluşturulacak bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından Yönetmelikte düzenlenen yetki devrine göre valiliklerce işlem tesis edilmesi mümkün olmakla birlikte, valinin il müdürüne yetki devri mümkün olmadığı ileri sürülmüş ise de, il müdürünün imza devri kapsamında vali adına dava konusu işlemi tesis ettiği sonucuna varıldığından, bu yönüyle hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 25/01/2023 tarihinde usulde oyçokluğuyla, esasta oybirliğiyle karar verildi.