Danıştay Kararı 6. Daire 2022/1204 E. 2023/1558 K. 15.02.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/1204 E.  ,  2023/1558 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/1204
Karar No : 2023/1558

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- …
2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLLERİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALILAR YANINDA) : … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Kütahya İlinde … numaralı (altın) ve … numaralı (altın+gümüş) IV. grup maden işletme ruhsatlı sahalarda, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, Kütahya ili, Simav ilçesi, … Köyü, … ada, 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : 2577 Sayılı Kanun’un 27. maddesiyle düzenlenen acele kamulaştırmanın şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediği, somut olayda acelecilik halinin ve olağan dışı bir durumun mevcut olmadığı, dava konusu işleme konu taşınmazların tarım arazileri olduğu, bölgede müdahil şirket tarafından yapılması planlanan “Altın/Gümüş Madeni Açık Ocak Kapasite Artırımı, Yığın Liçi ve Adr Tesisi” projesi ile ilgili olarak alınan “ÇED Olumlu Kararı”nın iptali için Kütahya İdare Mahkemesi’nin … esasına kayıtlı iptal davasının açıldığı ve ÇED kararının iptali için açılan davanın, bakılmakta olan davada bekletici mesele yapılması gerektiği, anılan projenin hayata geçirilmesinin bölgedeki tarım arazilerine, hayvancılık faaliyetlerine, yaban hayvanlarının hayatına, bölgenin flora ve faunasına zarar vereceği belirtilerek dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

DAVALI … İLE … GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı ileri sürülmüştür.
Esasa ilişkin olarak, müdahil şirket tarafından yürütülecek Altın/Gümüş çıkarma faaliyetinin, ülke ekonomisine tarım arazilerinden elde edilecek katkıdan çok daha fazlasını sağlayacağı, yörede yaşayanlara iş istihdam alanı açacağı, madencilik faaliyetlerinin devamı açısından olumlu katkılarının olacağına ilişkin hususlar belirtilerek, kamu yararının bulunduğu, acelecilik halinin gerçekleştiği ileri sürülerek dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.

DAVALILAR YANINDA MÜDAHİLİN SAVUNMASININ ÖZETİ: Davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava; Kütahya İlinde … numaralı (altın) ve … numaralı (altın+gümüş) IV. grup maden işletme ruhsatlı sahalarda, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, Simav İlçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Anayasanın 168.maddesinde; “Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, Kanun’un açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” hükmü yer almaktadır.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun 46.maddesine, işletme ruhsatı safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmazın, taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine Bakanlıkça kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılacağı, kamulaştırma işlemlerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılacağı, bu husustaki masraflar ve kamulaştırma bedelinin işletme ruhsatı sahibi tarafından ödeneceği, kamulaştırılan taşınmazın, tapuya Hazine adına tescil edilip ruhsat hukuku devam ettiği sürece madencilik faaliyetlerinde kullanılmak üzere ruhsat sahibi adına tahsis edileceği, kamulaştırılan taşınmazın, maden işletme faaliyetleri için lüzum kalmadığının Bakanlıkça tespiti halinde, Kamulaştırma Kanun’unda öngörülen usul ve esaslara göre belirlenecek rayiç bedeli ödenmek kaydıyla kamulaştırılan yerin eski sahibine iade edileceği hususunun, ruhsat sahibi ve taşınmazın eski sahibine tebliğ edileceği, eski sahibinin taşınmazı altı ay içerisinde almak istememesi durumunda taşınmazın Hazineye kalacağı, tapu siciline konulan şerhlerin Bakanlığın müracaatı üzerine ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan silineceği hükme bağlanmıştır.
Anılan hükümler ile, işletme ruhsatı safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmazın, taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılmasına olanak tanınmış olup, Maden Yasası ile kamulaştırma işlemleri konusunda 2942 sayılı Yasaya gönderme yapılmakla yetinilerek, bu hususa ilişkin ayrıca özel bir düzenleme yapılmamış olması nedeniyle özel şahıs lehine yapılacak olan kamulaştırmalarda acele kamulaştırmayı içeren 2942 sayılı Yasanın 27. maddesinin de uygulanabileceği açıktır.
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinde, idarelerin kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabilecekleri hüküm altına alınmış,2942 sayılı Kanun’un 6. maddesinin son fıkrasında da; onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır kuralı yer almıştır.
Diğer taraftan,2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde; “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Ancak buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda üçüncü koşul olan aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerektiği açıktır. Nitekim anılan maddenin gerekçesinde de, acele ve istisnai hallerde, Kanun’un önceki hükümlerine uyulmasının çeşitli sakıncalar yaratabileceği gibi, kamunun büyük zararlara uğramasının da muhtemel olabileceği belirtilerek maddede belirtilen şartların varlığına bağlı olarak kıymet takdiri dışındaki bazı kanuni işlemlerin sonraya bırakılarak, maddede öngörülen süre ve şekilde taşınmaza el konulması düzenlenmiştir.
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri açısından bakıldığında, özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu açıdan, kamu gücü kullanılarak özel mülkiyetteki taşınmazların kamu eline geçirilmesini ifade etmesi anlamında kamulaştırmanın yargısal incelemesinde, mülkiyet hakkına söz konusu müdahalede yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde kamu yararının varlığının, kanuni düzenleme gereğinin ve orantılılık noktasında adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, 3213 sayılı Maden Kanunu uyarınca yapılacak olan kamulaştırma işlemlerinde acele kamulaştırma yoluna başvurulabilmesi için, işletme sahibi özel girişimcinin yararının değil, belli süreli maden işletme çalışmaları konusunda gerçekleşecek olan kamu yararının karşılanması gereksiniminin, taşınmaz malikinin yararından üstün olması ve acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerekmektedir.
Değinilen kamu yararının ise, genel kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu açıktır.
İstisnai bir yöntem olan, acele kamulaştırmada, kamu düzenine ilişkin olan acelelik koşulunun bulunup bulunmadığının tespitinin ise, ancak, acele kamulaştırma yoluna gidilmediği takdirde kamunun uğraması muhtemel zararlarının neler olduğunun ortaya konulmasına bağlıdır.
Olağan kamulaştırma işlemi, Anayasada güvence altına alınan mülkiyet hakkının istisnası iken; olağan kamulaştırma işleminin istisnası olarak Kamulaştırma Kanun’un 27’nci maddesinde düzenlenen ve uygulanması sıkı şartlara bağlanan acele kamulaştırma yönteminin hukuki güvenlik ilkesini ve mülkiyet hakkını zedeleyecek ölçüde geniş yorumlanamayacağı açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; davalı idarelerce dava konusu taşınmazların bulunduğu proje alanında, tarım yapılmasına göre maden çıkarılmasında üstün kamu yararı bulunduğu savunulmuş; Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne verilen kamulaştırma projesinde ve gerekçeli kararda: Sicil:… ve Sicil:… sayılı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde kamulaştırılması planlanan Örencik ve Avcılar köylerindeki 1.988.328,06 m2 alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde toplam 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle tarım faaliyetleri ile 407.144,68 TL gelir elde edileceği, yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin istihdam edileceği, tesislerin işletme aşamasına geçmesi halinde 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdamın bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkı sağlayacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceğinin beyan edildiği belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta kamu yararı bulunduğuna karar verilerek acelelik kararı alınmış ise de; acele kamulaştırma yoluna gidilmezse kamunun uğraması muhtemel zararlarının neler olduğunun açıkça ortaya konmadığı gibi, idarece belirtilen gerekçelerin (taşınmazların normal prosedüre göre kamulaştırılması işlemlerinin tamamlanmasının uzun zaman alabileceği yolundaki gerekçenin de) tek başına acele kamulaştırma nedeni olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı kararının davacı parseli yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Müdahil şirket tarafından, Kütahya ili, Simav ilçesi sınırlarında bulunan Sicil:… (altın) ve Sicil:… (altın+gümüş) sayılı IV. grup işletme ruhsatlı sahalar ile ilgili olarak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi hükümlerine göre acele kamulaştırılması kararı ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13’üncü maddesine istinaden Kamu Yararı Kararı verilmesi talep edilmesi üzerine, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yerinde gerçekleştirilen incelemeler sonucunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlık Makamı’ndan alınan 31/08/2021 tarihli ve 51 sayılı ‘Makam Oluru’na istinaden, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca, ihtiyaç duyulan ekli listedeki taşınmazların, 27/11/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, ruhsat alanı içerisinde kalan parsellerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla, davacının mülkiyetinde olan, Kütahya ili, Simav ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’lu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasında, idarelerin kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilecekleri düzenlenmiş; aynı Kanun’un 6. maddesinin son fıkrasında da, onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için kamu yararı kararı alınmasına gerek olmaksızın yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir kararın alınması yeterli görülmüştür.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete’de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı kararı ile Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2022 tarihli, K:2021/2, E:2022/1 sayılı kararı da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının davacılara tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı ve davacılar tarafından öğrenme tarihi üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde davanın açıldığı anlaşılmış ve davalı idarelerin davada süre aşımı bulunduğu yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin Kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile Mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Acele kamulaştırma usulü, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte; yalnızca bu usullerin işletilmesinden önce idareye, kamulaştırılacak taşınmaza el koyma imkânı tanımaktadır. Taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaza acele olarak ihtiyaç duyulması halinde, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca kamulaştırma acele usulle yapılmaktadır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelilik halinin bulunduğu durumlarda, acele kamulaştırılması zorunlu bulunan taşınmazlara yönelik olarak gerekli tespitler yapılıp sebepleri de belirtilmek suretiyle başvuruda bulunulması ve bunun sonucunda da başvuruda bulunulan taşınmazlara yönelik inceleme yapılarak koşulların gerçekleşmesi halinde, Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.
Acele kamulaştırma istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartlarının ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu acele kamulaştırma kararının dayanağı olan ve müdahil şirket tarafından Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne sunulan kamulaştırma projesinde; … ve … sicil sayılı IV. Grup işletme ruhsatlı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde, … ve Avcılar … kamulaştırılması planlanan 1.988.328,06 m2’lik alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle birlikte tarımsal faaliyetlerden toplamda 407.144,68 TL gelir elde edileceği, oysa yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak ise, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin, işletme aşamasında 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdam imkanıyla bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkıda bulunulacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceği hususları beyan edilerek, halihazırdaki tarımsal faaliyetlere oranla, anılan projenin ülke ekonomisine katkısının çok daha fazla olduğunun ileri sürüldüğü görülmekte, dava konusu taşınmazların bulunduğu alanda madencilik faaliyeti yürütülmesinde, tarımsal faaliyetlere kıyasla üstün kamu yararı olduğu düşüncesiyle kamu yararı kararının alındığı ve dava konusu acele kamulaştırmaya karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anılan projenin ülke ekonomisine katkısının tarımsal faaliyetlere oranla daha fazla olduğu şüphe götürmemekle birlikte, dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan acelelik halinin somut olarak ortaya konulamadığı sonucuna varıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dava konusu parsele ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu işlemin uyuşmazlığa konu taşınmaza ilişkin kısmının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (Aynı tarifenin 22. maddesi uygulanmak suretiyle) …TL vekalet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
4.Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan …-TL tamamlama harcının istemi halinde davacıya iadesine,
6. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,15/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi ile düzenlenen ve istisnai bir yöntem olan acele kamulaştırmada, kamu düzenine ilişkin olan acelelik koşulunun bulunup bulunmadığının tespiti, acele kamulaştırma yoluna gidilmediği takdirde kamunun uğraması muhtemel zararlarının neler olduğunun ortaya konulmasına bağlıdır.
Davaya konu işlemin dayanağı olan kamulaştırma projesinde; … ve … sicil sayılı IV. Grup işletme ruhsatlı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde, … ve … Köylerinde kamulaştırılması planlanan 1.988.328,06 m2’lik alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle birlikte tarımsal faaliyetlerden toplamda 407.144,68 TL gelir elde edileceği, oysa yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak ise, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin, işletme aşamasında 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdam imkanıyla bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkıda bulunulacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceğinin beyan edildiği dikkate alındığında; madencilik faaliyetlerine sağlayacağı katkı, bu alanda yapılacak yatırımları teşvik, ülke ekonomisine gerek gelir olarak gerek istihdam açısından sağlayacağı katkılar dikkate alındığında, söz konusu projenin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğinden, dava konusu işlemde 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesinin uygulanabilmesinin şartlarından olan acelelik halinin bulunduğu gerekçesiyle dava konusu kararda hukuka aykırılık bulunmadığı düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.