Danıştay Kararı 6. Daire 2022/1200 E. 2023/1554 K. 15.02.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2022/1200 E.  ,  2023/1554 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/1200
Karar No : 2023/1554

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- …
2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLLERİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALILAR YANINDA): … Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Kütahya İlinde … numaralı (altın) ve … numaralı (altın+gümüş) IV. grup maden işletme ruhsatlı sahalarda, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanun’un’un 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, Kütahya ili, Simav ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : 2577 Sayılı Kanun’un 27. maddesiyle düzenlenen acele kamulaştırmanın şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediği, somut olayda acelecilik halinin ve olağan dışı bir durumun mevcut olmadığı, dava konusu işleme konu taşınmazların tarım arazileri olduğu, bölgede müdahil şirket tarafından yapılması planlanan “Altın/Gümüş Madeni Açık Ocak Kapasite Artırımı, Yığın Liçi ve Adr Tesisi” projesi ile ilgili olarak alınan “ÇED Olumlu Kararı”nın iptali için Kütahya İdare Mahkemesi’nin … esasına kayıtlı iptal davasının açıldığı ve ÇED kararının iptali için açılan davanın, bakılmakta olan davada bekletici mesele yapılması gerektiği, anılan projenin hayata geçirilmesinin bölgedeki tarım arazilerine, hayvancılık faaliyetlerine, yaban hayvanlarının hayatına, bölgenin flora ve faunasına zarar vereceği belirtilerek dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

DAVALI … İLE … GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı ileri sürülmüştür.
Esasa ilişkin olarak, müdahil şirket tarafından yürütülecek Altın/Gümüş çıkarma faaliyetinin, ülke ekonomisine tarım arazilerinden elde edilecek katkıdan çok daha fazlasını sağlayacağı, yörede yaşayanlara iş istihdam alanı açacağı, madencilik faaliyetlerinin devamı açısından olumlu katkılarının olacağına ilişkin hususlar belirtilerek, kamu yararının bulunduğu, acelecilik halinin gerçekleştiği ileri sürülerek dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.

DAVALILAR YANINDA MÜDAHİLİN SAVUNMASININ ÖZETİ: Davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ : Dava, Kütahya ilinde … numaralı (altın) ve … numaralı (altın+gümüş) IV. grup maden işletme ruhsatlı sahalarda, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı kararının, Simav ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Numaralı Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde, “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Bu husus Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da ortaya konulmuştur.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde bu olağan kamulaştırmanın usül ve şartları düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un 27. maddesinde ise “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Taşınmazın mülkiyetinin kamu hizmetini yürütecek olan idareye geçmesine ilişkin Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca yapılan (olağan) kamulaştırma ile mülkiyetin malikin üzerinde kalmasına rağmen taşınmaza el konularak kullanımının idareye geçmesine ilişkin Kanun’un 27. maddesinde düzenlenen acele kamulaştırma işlemi aynı taşınmaza ilişkin olsa da farklı işlemlerdir. İdare doğrudan olağan kamulaştırma yapabileceği gibi olağanüstü bazı durumlarda önce acele kamulaştırma işlemi tesis edip sonra kamulaştırma işlemini tamamlayabilir. Acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Taşınmazın maliki, taşınmazına el konulması üzerine acele kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açabileceği gibi asliye hukuk mahkemesinde açılan dava üzerine olağan kamulaştırmaya dönüşen işlemin iptali istemiyle de ayrıca dava açabilir.
Dolayısıyla acele kamulaştırma bir kamulaştırma usulü olmayıp kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması ve mülkiyetin idareye geçmesine kadar taşınmaza el konularak kullanım hakkının idareye geçmesini sağlayan bir işlemdir. Nitekim Cumhurbaşkanınca kamulaştırma kararı değil kamulaştırmayı yapacak olan idarenin istemi üzerine “acelelik” kararı alınmaktadır. Bu nedenle acele kamulaştırma ve kamulaştırma işlemlerinin yargı denetimi de farklı olacaktır. Kamulaştırma işleminin kamu yararına ve kanunlarda belirtilen hükümlere ve kamulaştırma usulüne uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilmesi gerekirken acele kamulaştırma işleminde acelelik durumunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla kamu yararının bulunmadığı kamulaştırma işlemlerinde acelelik durumunun olmadığı açık olmakla birlikte kamu yararı bulunan işlemlerde her zaman acelelik halinin bulunmadığı, olağan kamulaştırma ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesiyle kamu yararının gerçekleşebileceği tabidir.
Hukuk devletinde idarenin, acele kamulaştırma işlemi tesis edebilmesi için, olağanüstü durumlar karşısında, kamulaştırmaya konu taşınmaza daha acil olarak ihtiyaç duyması, idarenin anılan taşınmazı bir an önce kullanmaya başlamaya muhtaç olması, bir başka ifadeyle, üstün kamu yararının gerçekleşebilmesi için olağan usulden ayrılmasının zorunlu olması gerekir.
Bu doğrultuda, Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde, olağan dışı hallerde, belli şartların varlığına bağlı olarak, kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden, idarenin, kamulaştırılan taşınmaza el koymasına izin verilmiş ve acele kamulaştırma olağanüstü ve istisnai bir yöntem olarak düzenlenmiştir. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Burada malik lehine olağan kamulaştırmada getirilen usule ilişkin güvenceler bertaraf edilmekte ve taşınmazın mülkiyeti geçmeden, idareye, taşınmazı el koyarak kullanma, ondan yararlanma ve üzerinde birtakım tasarrufta bulunma yetkisi verilmektedir. Bu işlem, malikin mülkiyet hakkını kısıtlayan bir sonuç doğuracağından, taşınmaza el konulmasında amaçlanan kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasındaki dengenin korunması ve bu kapsamda acelelik halinin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Yukarıda içeriği yazılı Kanun’un 27. maddesinde üç durumda acele kamulaştırma ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmış olup üç durumdan biri olan “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak haller” kapsamında tesis edilen dava konusu işlemin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle acele kamulaştırma, istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartların idarece ortaya konulup konulmadığı değerlendirilmelidir.
Davalı idareler, “Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne verilen kamulaştırma projesinde ve gerekçeli kararda: Sicil:… ve Sicil:… sayılı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde kamulaştırılması planlanan Örencik ve Avcılar köylerindeki 1.988.328,06 m2 alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde toplam 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle tarım faaliyetleri ile 407.144,68 TL gelir elde edileceği, yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin istihdam edileceği, tesislerin işletme aşamasına geçmesi halinde 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdamın bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkı sağlayacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceği beyan edildiğinden” acele kamulaştırma kararının alındığını savunmuştur. Davalı idarelerin savunması uyarınca dava konusu taşınmazların bulunduğu proje alanında, tarım yapılmasına göre maden çıkarılmasında üstün kamu yararı bulunmaktadır.
Bu husus kamulaştırma işleminin iptali istemiyle açılacak davada incelenecek olmakla birlikte, üstün kamu yararının olduğunun kabul edilmesi halinde; davalı idarece, anılan kamu yararının olağan kamulaştırma yoluyla zamanında gerçekleştirilememesi durumunun ve taşınmazın bir an önce kullanılması zorunluluğunun doğduğu, dolayısıyla acelelik halinin bulunduğu ortaya konulamamıştır.
Açıklanan nedenlerle, acele kamulaştırmayı gerektiren koşulların bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından hukuka aykırı olarak tesis edilen dava konusu işlemin iptalinin gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Müdahil şirket tarafından, Kütahya ili, Simav ilçesi sınırlarında bulunan Sicil:… (altın) ve Sicil:… (altın+gümüş) sayılı IV. grup işletme ruhsatlı sahalar ile ilgili olarak Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden, ruhsatlara konu maden üretimlerine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazların, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi hükümlerine göre acele kamulaştırılması kararı ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13’üncü maddesine istinaden Kamu Yararı Kararı verilmesi talep edilmesi üzerine, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yerinde gerçekleştirilen incelemeler sonucunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlık Makamı’ndan alınan 31/08/2021 tarihli ve 51 sayılı ‘Makam Oluru’na istinaden, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca, ihtiyaç duyulan ekli listedeki taşınmazların, 27/11/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, ruhsat alanı içerisinde kalan parsellerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 28/10/2021 tarih ve 31642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27/10/2021 tarih ve 4644 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla, davacının mülkiyetinde olan, Kütahya ili, Simav ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’lu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasında, idarelerin kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilecekleri düzenlenmiş; aynı Kanun’un 6. maddesinin son fıkrasında da, onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için kamu yararı kararı alınmasına gerek olmaksızın yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir kararın alınması yeterli görülmüştür.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete’de yayımlanması ilgililere tebliğ hükmünde olmadığından acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasada yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte bireysel işlem olması karşısında otuz gün içinde dava açılacak idarenin gösterilmesi suretiyle ilgiliye tebliğ edilmesi, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, usulüne uygun yazılı bildirimi üzerine otuz gün içinde veya öğrenme üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği, bu durumda 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/03/2015 tarihli, E:2014/5590, K:2015/891 sayılı kararı ile Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2022 tarihli, K:2021/2, E:2022/1 sayılı kararı da bu yöndedir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının davacılara tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı ve davacılar tarafından öğrenme tarihi üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde davanın açıldığı anlaşılmış ve davalı idarelerin davada süre aşımı bulunduğu yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin Kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile Mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Acele kamulaştırma usulü, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte; yalnızca bu usullerin işletilmesinden önce idareye, kamulaştırılacak taşınmaza el koyma imkânı tanımaktadır. Taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaza acele olarak ihtiyaç duyulması halinde, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca kamulaştırma acele usulle yapılmaktadır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelilik halinin bulunduğu durumlarda, acele kamulaştırılması zorunlu bulunan taşınmazlara yönelik olarak gerekli tespitler yapılıp sebepleri de belirtilmek suretiyle başvuruda bulunulması ve bunun sonucunda da başvuruda bulunulan taşınmazlara yönelik inceleme yapılarak koşulların gerçekleşmesi halinde, Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.
Acele kamulaştırma istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartlarının ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu acele kamulaştırma kararının dayanağı olan ve müdahil şirket tarafından Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne sunulan kamulaştırma projesinde; … ve … sicil sayılı IV. Grup işletme ruhsatlı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde, … ve … Köylerinde kamulaştırılması planlanan 1.988.328,06 m2’lik alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle birlikte tarımsal faaliyetlerden toplamda 407.144,68 TL gelir elde edileceği, oysa yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak ise, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin, işletme aşamasında 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdam imkanıyla bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkıda bulunulacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceği hususları beyan edilerek, halihazırdaki tarımsal faaliyetlere oranla, anılan projenin ülke ekonomisine katkısının çok daha fazla olduğunun ileri sürüldüğü görülmekte, dava konusu taşınmazların bulunduğu alanda madencilik faaliyeti yürütülmesinde, tarımsal faaliyetlere kıyasla üstün kamu yararı olduğu düşüncesiyle kamu yararı kararının alındığı ve dava konusu acele kamulaştırmaya karar verildiği anlaşılmaktadır.
Anılan projenin ülke ekonomisine katkısının tarımsal faaliyetlere oranla daha fazla olduğu şüphe götürmemekle birlikte, dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan acelelik halinin somut olarak ortaya konulamadığı sonucuna varıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dava konusu parsele ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu işlemin uyuşmazlığa konu taşınmaza ilişkin kısmının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (Aynı tarifenin 22. maddesi uygulanmak suretiyle) …-TL vekalet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
4.Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan …-TL tamamlama harcının istemi halinde davacıya iadesine,
6. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,15/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi ile düzenlenen ve istisnai bir yöntem olan acele kamulaştırmada, kamu düzenine ilişkin olan acelelik koşulunun bulunup bulunmadığının tespiti, acele kamulaştırma yoluna gidilmediği takdirde kamunun uğraması muhtemel zararlarının neler olduğunun ortaya konulmasına bağlıdır.
Davaya konu işlemin dayanağı olan kamulaştırma projesinde; … ve … sicil sayılı IV. Grup işletme ruhsatlı sahalarda yapılan çalışmalar neticesinde, … ve … Köylerinde kamulaştırılması planlanan 1.988.328,06 m2’lik alanda firesiz ürün yetiştirilmesi halinde 499,25 ton buğday üretileceği, üretim giderlerinin düşülmesiyle birlikte tarımsal faaliyetlerden toplamda 407.144,68 TL gelir elde edileceği, oysa yapılması planlanan madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak ise, kurulacak tesislerin inşaat aşamasında 250 kişinin, işletme aşamasında 350 kişinin istihdam edileceği, sağlanacak doğrudan ve dolaylı istihdam imkanıyla bölgedeki işsizliğin azaltılmasında katkıda bulunulacağı, Kütahya Tavşanlı Altın-Gümüş Madeni Projesi kapsamında 30.494,31 ons/yıl dore altın ve 37.037,63 ons/yıl dore gümüş üretileceği, 377.856.601,36 TL/yıl gelir elde edileceği, 22.830.095,71 TL/yıl Devlet hakkı ve 51.573.717,40 TL/yıl vergi ödeneceğinin beyan edildiği dikkate alındığında; madencilik faaliyetlerine sağlayacağı katkı, bu alanda yapılacak yatırımları teşvik, ülke ekonomisine gerek gelir olarak gerek istihdam açısından sağlayacağı katkılar dikkate alındığında, söz konusu projenin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğinden, dava konusu işlemde 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesinin uygulanabilmesinin şartlarından olan acelelik halinin bulunduğu gerekçesiyle dava konusu kararda hukuka aykırılık bulunmadığı düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.