Danıştay Kararı 6. Daire 2021/7600 E. 2022/11366 K. 14.12.2022 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2021/7600 E.  ,  2022/11366 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/7600
Karar No : 2022/11366

DAVACI : …

DAVALILAR : 1- … – ANKARA
2- … Başkanlığı – …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Malatya İli, Kale İlçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmazın 24/01/2020 tarihinde meydana gelen Elazığ İli, Sivrice İlçesi merkezli ve 14/06/2020 tarihinde meydana gelen Bingöl İli, Karlıova İlçesi merkezli deprem afetleri nedeniyle hak sahibi kabul edilen afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 10/07/2021 tarihli ve 31537 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 09/07/2021 tarih ve 4256 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, taşınmazın da bulunduğu alanın 25.11.2020 tarihli, 31315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2020 tarihli, 3199 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 14. maddesi uyarınca büyük ova koruma alanı olarak belirlendiği, söz konusu bölgenin tarım dışı amaçla kullanılmasının mümkün olmadığı, taşınmazı da kapsayan bölgede kadastro hataları bulunduğu, Malatya Kadastro Müdürlüğü tarafından acil yenileme programı için çalışmalar başlatıldığı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu hususları ileri sürülmüştür.

DAVALILARIN SAVUNMASININ ÖZETİ : Acele kamulaştırma kararının sebebinin sadece kamu yararı değil, aynı zamanda kamu hizmeti için hazırlanan projenin aceleliğinin olduğu, 24.01.2020 tarihinde meydana gelen deprem afeti nedeniyle Kale İlçesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan afet etkisi belirleme çalışmaları sonucunda 170 binanın yıkık, 783 binanın ağır derecede hasarlı tespit edilmesi üzerine Kale İlçesinin tüm mahallelerinin 01.02.2021 tarihli, 17791 sayılı Olur’a istinaden Genel Hayata Etkili olarak kabul ediliği, Malatya İli’nde yapılacak olan yer seçimi çalışmalarında belirlenen taşınmazların tarım arazileri olması durumunda söz konusu taşınmazları geneli için kamu yararı kararı alındığı, meydana gelen deprem afeti sonrasında Salkımlı Mahallesinde konutları yıkılan/ağır derecede hasar gören afetzedelerin büyük çoğunluğunun yaşamlarını konteyner veya çadırlarda sürdürdüğü, kış şartları da göz önüne alındığında hak sahibi afetzedelere ivedilikle konutlarının yapılması gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Büyük ova koruma alanında bulunan davaya konu taşınmaz için Toprak Koruma Kurulu tarafından verilmiş tarım dışı kullanım izni bulunmadığından ve uyuşmazlığa konu taşınmazın kadastral durumu fiili duruma uygun olmadığından, dava konusu işlemin davaya konu taşınmaza ilişkin kısmının iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’NUN DÜŞÜNCESİ :
Dava, Malatya İli, Kale İlçesi, Kale Mahallesi, 456 parsel sayılı taşınmazın 24/01/2020 tarihinde Elazığ İli, Sivrice İlçesi merkezinde ve 14/06/2020 tarihinde Bingöl İli, Karlıova İlçesi merkezinde meydana gelen deprem afetleri nedeniyle hak sahibi kabul edilen afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 10/07/2021 tarihli ve 31537 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 09/07/2021 tarih ve 4256 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Bu hükümlerden hareketle bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) ancak kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Anayasanın “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı 90. maddenin 1. fıkrasında: “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” son fıkrasında ise: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” kuralıyla usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenerek, bu andlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası andlaşma kurallarının esas alınması anayasal gerekliliktir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolun “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde: “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” ve 6. maddesinin son fırkasında “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” kuralına yer verilmiştir.
2942 sayılı Yasanın “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. (Ek fıkra: 19/4/2018-7139/29 md.) Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır. Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir.” hükümleri öngörülmüştür.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 14. maddesinde: “Tarımsal üretim potansiyeli yüksek, erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının hızlı geliştiği ovaların; kurul veya kurulların görüşü alınarak, Cumhurbaşkanı kararı ile büyük ova koruma alanı olarak belirleneceği, büyük ovalardaki koruma ve geliştirme amaçlı tarımsal altyapı projeleri ve arazi kullanım plânları, kurul veya kurulların görüşleri dikkate alınarak, Bakanlık ve valilikler tarafından öncelikle hazırlanacağı veya hazırlattırılacağı, büyük ovalarda bulunan tarım arazileri hiçbir surette amacı dışında kullanılamayacağı, ancak alternatif alan bulunmaması, kurul veya kurullarca uygun görüş bildirilmesi şartıyla; tarımsal amaçlı yapılar, bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetler için tarım dışı kullanımlara Bakanlıkça izin verilebileceği hükmü yer almıştır.
Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa’ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkün olup buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolüyle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanına tanınan yetki acele kamulaştırma kararı alma yetkisi değil, kamulaştırma sürecinin olağan yöntemler dışında gerçekleşebilmesine yönelik karar alma yetkisi olması, esasen kamu hizmetlerinin yerine getirilebilmesi amacıyla kamulaştırma işlemini tesis etmesi gereken makamın da Cumhurbaşkanı değil, kamu hizmetini yerine getirmekle yükümlü olan idareler olması karşısında Cumhurbaşkanı kararının, kamulaştırma kararının yerine getirilmesinin kamu yararı ve kamu düzeni nedeniyle olağan dışı bir şekilde, acele yöntemlerle yapılmasının gerekliliğini ortaya koyan nitelik taşıması gerekmektedir.
Yukarıda anılan 5403 sayılı Kanun hükmüne göre büyük ovalarda bulunan tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesine Bakanlıkça izin verilebilmesi için alternatif alan bulunmaması, kurul veya kurullarca uygun görüş bildirilmesi ve taşınmazda yürütülecek faaliyetin Bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetler kapsamında olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Dava konusu işlemle 24/01/2020 tarihinde meydana gelen Elazığ İli, Sivrice İlçesi merkezli ve 14/06/2020 tarihinde meydana gelen Bingöl İli, Karlıova İlçesi merkezli deprem afetleri nedeniyle hak sahibi kabul edilen afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılma yoluna gidilen uyuşmazlığa konu taşınmazın sulu tarla vasfında olduğu, taşınmazı da kapsayan alanın 25.11.2020 tarihli, 31315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2020 tarihli, 3199 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 14. maddesi uyarınca büyük ova koruma alanı olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Danıştay 6. Dairesinin 21.10.2021 ve 20.01.2022 tarihli ara kararlarıyla davalı idarelerden sorulması üzerine; taşınmaza ilişkin Toprak Koruma Kurulu tarafından verilmiş tarım dışı kullanma iznine ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı gibi taşınmazın kadastral durumunun fiili kullanıma uygun olmadığının, söz konusu köylerde kadastro güncelleme çalışmalarının devam ettiğinin ve güncelleme çalışmaları sonuçlandığında davaya konu taşınmazın sınırında ve yüz ölçümünde değişmeler olabileceğinin belirtildiği görülmüştür.
Bu durumda, Toprak Koruma Kurulu tarafından verilmiş tarım dışı kullanma iznine ilişkin bilgi ve belge sunulmayan taşınmazın tarım dışı bir amaçla kullanılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu acele kamulaştırma işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gibi fiili duruma uygun olmayan kadastral durum esas alınarak belirlenen parsel numaraları üzerinden tesis edilen dava konusu işlemde bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kararın iptali gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava konusu 09/07/2021 tarih ve 4256 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, 24/01/2020 tarihinde meydana gelen Elazığ İli, Sivrice İlçesi merkezli ve 14/06/2020 tarihinde meydana gelen Bingöl İli, Karlıova İlçesi merkezli deprem afetleri nedeniyle hak sahibi kabul edilen afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ihtiyaç duyulan taşınmazların Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun “Tarımsal potansiyeli yüksek büyük ovaların belirlenmesi ve korunması” başlıklı 14. maddesinde: “Tarımsal üretim potansiyeli yüksek, erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının hızlı geliştiği ovalar; kurul veya kurulların görüşü alınarak, Cumhurbaşkanı kararı ile büyük ova koruma alanı olarak belirlenir.
Büyük ovalardaki koruma ve geliştirme amaçlı tarımsal altyapı projeleri ve arazi kullanım plânları, kurul veya kurulların görüşleri dikkate alınarak, Bakanlık ve valilikler tarafından öncelikle hazırlanır veya hazırlattırılır.
Büyük ovalarda bulunan tarım arazileri hiçbir surette amacı dışında kullanılamaz. Ancak alternatif alan bulunmaması, kurul veya kurullarca uygun görüş bildirilmesi şartıyla;
a) Tarımsal amaçlı yapılar,
b) Bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetler, için tarım dışı kullanımlara Bakanlıkça izin verilebilir.” hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin Kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile Mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Acele kamulaştırma usulü, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte; yalnızca bu usullerin işletilmesinden önce idareye, kamulaştırılacak taşınmaza el koyma imkânı tanımaktadır. Taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaza acele olarak ihtiyaç duyulması halinde, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca kamulaştırma acele usulle yapılmaktadır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelilik halinin bulunduğu durumlarda Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmazın sulu tarla vasfında olduğu, taşınmazı da kapsayan alanın 25.11.2020 tarihli, 31315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2020 tarihli, 3199 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 14. maddesi uyarınca büyük ova koruma alanı olarak belirlendiği, Dairemizin 21.10.2021 ve 20.01.2022 tarihli ara kararlarıyla davalı idarelerden taşınmaza ilişkin tarım dışı kullanma izninin alınıp alınmadığının sorulmasına karar verildiği, söz konusu ara kararlarına verilen cevaplarda Toprak Koruma Kurulu tarafından verilmiş tarım dışı kullanma iznine ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, yine Dairemizin 20.01.2022 tarihli ara kararıyla Malatya Valiliği Kadastro Müdürlüğünden, uyuşmazlığa konu taşınmazın kadastral sınırları ile fiili kullanım alanı arasında uygunluk bulunup bulunmadığının sorulmasına karar verildiği, Malatya Valiliği Kadastro Müdürlüğü tarafından dava dosyasına sunulan 10.03.2022 tarihli dilekçede, uyuşmazlığa konu taşınmazın fiili kullanımının yapılan ölçümlere göre krokide A harfi ile gösterilen kısmının Salkımlı Mahallesi, 1044 sayılı parselin içinde kaldığının, B harfi ile gösterilen kısmının, Salkımlı Mahallesi, tescil harici alan olarak bırakıldığının, C harfi ile gösterilen kısmın ise Kale Mahallesi, 184 parsel sayılı taşınmazın içinde kaldığının tespit edildiğinin, incelemeler sonucunda uyuşmazlığa konu taşınmazın kadastral durumunun fiili kullanıma uygun olmadığının, söz konusu köylerde kadastro güncelleme çalışmalarının devam ettiğinin ve güncelleme çalışmaları sonuçlandığında davaya konu taşınmazın sınırında ve yüz ölçümünde değişmeler olabileceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 14. maddesi uyarınca büyük ovalarda bulunan tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilmesine Bakanlıkça izin verilebilmesi için alternatif alan bulunmaması, kurul veya kurullarca uygun görüş bildirilmesi ve taşınmazda yürütülecek faaliyetin Bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetler kapsamında olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu durumda; davalı idare tarafından, hak sahibi kabul edilen afetzedeler için yeni yerleşim yeri olarak belirlenen taşınmazlar için 5403 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca kamu yararı kararı alındığı belirtilmiş ise de, Dairemizin 21.10.2021 ve 20.01.2022 tarihli ara kararlarıyla davalı idarelerden taşınmaza ilişkin tarım dışı kullanma izninin alınıp alınmadığının sorulmasına karar verildiği, söz konusu ara kararına verilen cevaplarda Toprak Koruma Kurulu tarafından verilmiş tarım dışı kullanma iznine ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı görüldüğünden, uyuşmazlığa konu taşınmazın tarım dışı bir amaçla kullanılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu acele kamulaştırma işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Dairemizin 20.01.2022 tarihli ara kararına cevap olarak Malatya Valiliği Kadastro Müdürlüğü tarafından dava dosyasına sunulan 10.03.2022 tarihli dilekçede, incelemeler sonucunda uyuşmazlığa konu taşınmazın kadastral durumunun fiili kullanıma uygun olmadığının, söz konusu köylerde kadastro güncelleme çalışmalarının devam ettiğinin ve güncelleme çalışmaları sonuçlandığında davaya konu taşınmazın sınırında ve yüz ölçümünde değişmeler olabileceğinin belirtildiği görüldüğünden, fiili duruma uygun olmayan kadastral durum esas alınarak belirlenen parsel numaraları üzerinden tesis edilen dava konusu işlemde bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu işlemin uyuşmazlığa konu taşınmaza ilişkin kısmının İPTALİNE,
2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
3.Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 14/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.