Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/7058 E. , 2022/11625 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/7058
Karar No : 2022/11625
TEMYİZ EDEN (DAVACI): … Odası (… Şubesi)
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI): … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …
DAVALI YANINDA MÜDAHİL: … Gıda San. ve Tic. A.Ş
VEKİLLERİ: Av. …
İSTEMİN ÖZETİ: İstanbul ili, Maltepe ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada(eski), … parsel sayılı taşınmaz için düzenlenen … tarihli …-… sayılı yapı ruhsatının ve dayanağı olan 19.05.2012 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planının anılan taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemlerin iptali yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun Danıştay Altıncı. Dairesinin 06/10/2020 tarih ve E:2019/15558, K:2020/8727 sayılı bozma kararına uyularak kabulü ile idare mahkemesi kararın kaldırılmasına, yapı ruhsatına ilişkin davanın ehliyet yönünden reddine 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
DAVALI İDARE YANINDA MÜDAHİLİN SAVUNMASININ ÖZETİ: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DAVALININ SAVUNMASININ ÖZETİ:Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ:İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan biri olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir. TMMOB Mimarlar Odasısının imar uygulamaları ile bunları yaşama geçiren işlemleri, yasalara, planlama ve şehircilik ilkelerine uygunlukları yönünden, kendi kuruluş amaçları doğrultusunda dava konusu etmelerinin mümkün olduğu bilinmektedir. Uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine karşı dava açma ehliyeti bulunduğu hususunda tartışma olmayan Mimarlar Odasının, bunun doğal sonucu olarak plana dayalı yapı ruhsatının iptalini isteme konusunda da dava açma ehliyetinin olduğu sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan, imar planlarına karşı yasal süresi içerisinde dava açılmamış olması halinde, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının uygulanmaya konulması ile birlikte uygulama işlemi üzerine, işlem ile birlikte 1/1000 ölçekli imar planına ve üst ölçekli planlara veya doğrudan işlemin dayanağı olan imar planlarına karşı yeniden dava açma hakkı bulunduğundan, uyuşmazlık konusu taşınmaz için verilen yapı ruhsatı üzerine yasal süresi içinde ruhsata ve dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı açılan davada süreaşımı bulunmadığı da açıktır. Bu nedenle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
… Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 19/12/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X) KARŞI OY :3194 sayılı İmar Kanunu’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca, imar planlarına askı süresi içinde bir itirazda bulunulmamış ise davanın, imar planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açılması gerektiği, diğer taraftan bu süre içerisinde dava açılmamış olması halinde, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının uygulanmasına yönelik bir işlem (parselasyon, ifraz, tevhid, yapı ruhsatı, imar durumu vb.) tesis edilmesi üzerine, uygulama işlemi ile birlikte 1/1000 ölçekli imar planına ve üst ölçekli planlara veya doğrudan işlemin dayanağı olan imar planlarına karşı yeniden dava açma hakkı bulunduğu ve bu aşamada dava açma süresinin uygulama işleminin süresine tabi olduğu kabul edilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin 28.08.2012- 28.09.2012 tarih aralığında askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği, davacı tarafından askı süresi içinde planlara itiraz edilmediği, devam eden süreçte, taşınmazın imar durumu ile ilgili olarak davalı idare tarafından düzenlenen … tarihli, … sayılı yazı üzerine yasal süre içerisinde söz konusu yapı ruhsatı ile dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı 07.03.2016 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planına göre, uyuşmazlık konusu taşınmaz için yapı ruhsatı verilmesi üzerine, ruhsatın dayanağı olan düzenleyici işlem mahiyetindeki imar planlarının iptali istenebileceğinden, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına karşı açılan iş bu davada süre aşımı bulunmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin kısım yönünden Dairemiz kararına katılmıyorum.
KARŞI OY (XX): Dava, İstanbul ili, Maltepe ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada(eski), … parsel sayılı taşınmaz için düzenlenen … tarihli …-… sayılı yapı ruhsatının ve dayanağı olan 19.05.2012 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planının anılan taşınmaz yönünden iptali istemiyle istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin Hukuk Devleti olduğu belirtilmekte olup; Hukuk Devletinin öğesi olan, idarece tesis edilen işlemlerin hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi, iptal davaları yoluyla sağlanmaktadır.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “dava açma ehliyeti” iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.
İptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali” doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel ve meşru olması için hukuki bir durumdan ortaya çıkması gerekir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir.
İdare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceği açıktır. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan biri olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir.
Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler arasında yer verdiği “Çevrenin korunması” hususu, hem herkes için “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını”, hem de “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ” ödevini tüm vatandaşlar için “hak ve ödev” olarak düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu bağlamda esasen çevre ve kültür varlıklarının korunması, kişilerin sağlıklı bir çevrede yaşamalarının sağlanması için idareye başvuruda bulunulması, yargı kararlarının uygulanmasının istenilmesi kural olarak gerçek kişilerin ve amaçları doğrultusunda kurulan kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin görev ve yetki alanına girmektedir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 08.03.1979 tarihli, E:1971/1, K:1979/1 sayılı kararında, Türk Mühendis ve Mimar Odalarının, tüzel kişiliği haiz birlikler gibi hak ve yetkilerinin bulunduğu gerekçesiyle davacı ve davalı olarak taraf ve dava ehliyetleri bulunduğuna karar verilmiş, 521 sayılı Danıştay Kanununun 69. ve 70. maddelerinde yer alan “İlgililer” ibaresinin gerçek ve tüzel kişilerden daha kapsamlı olduğu vurgulanmıştır. Aynı ibare 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. ve 11. maddelerinde de yer almış bulunmaktadır.
Bu durumda, “İlgililer” kavramından imar faaliyetlerinden etkilenen belde sakinlerinin de anlaşılması gerektiği ve bu faaliyetler nedeniyle dava açabilecekleri sonucuna varıldığından, ifa ettikleri meslek ve sanat açısından şehirleşme ve dolayısıyla imar faaliyetleriyle çok yakından ilgileri bulunan mimarların oluşturduğu oda ve şubelerde görevli bulunanlar, belde sakini sıfatıyla ayrı ayrı dava açabileceklerine göre bu kişiler tarafından kurulan ve yürütülen şubeler de doğrudan dava açabilecektir.
TMMOB Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası, yasalara, planlama ve şehircilik ilkelerine aykırı imar uygulamalarını kendi kuruluş amacı doğrultusunda dava konusu yapma ehliyetine sahiptir.
6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununun 2/c maddesinde, “mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak.” Birliğin amacı olarak sayılmış, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ana Yönetmeliği!nin 3/b maddesinde de benzer şekilde yer verilen, “Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının ortak gereksinimlerini karşılamak, mesleki etkinlikleri kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensublarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kullanmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak.” hükmüne yer verilmiş ve ayrıca birliğe bağlı tüm odaların Ana Yönetmeliklerinde de bu ve benzeri düzenlemeler yer aldığından ve imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda dava açma hakkınn geniş yorumlanması gerektiği açıktır.
Olayda, kuruluş amacı Anayasa’da ve yukarıda anılan yasa hükmünde açıkça; mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak, meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmi makamlarla işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkındaki görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmek olarak sayılmış olan davacı odanın ancak tüzel kişiliğinin ve üyelerinin ortak çıkarlarını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin olduğu açıktır.
Düzenleyici işlem niteliğinde olan imar planına karşı dava açma süresinin uygulama işlemi niteliğindeki yapı ruhsatının öğrenilmesi ile tekrar başlayacağı açık olmakla birlikte, davacı odanın yapı ruhsatına karşı dava açma ehliyeti bulunduğundan, imar planlarına karşı açtığı bu davada yapı ruhsatının uygulama işlemi kabul edilerek dava açma süresinin ihya edilmesi söz konusu olacağından davanın yasal süresi içinde açıldığı ortadadır.
Açıklanan nedenlerle işin esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yapı ruhsatı yönünden davanın ehliyet yönünden reddi, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen kararın bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki karara katılmıyorum.