Danıştay Kararı 6. Daire 2020/9554 E. 2020/9700 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/9554 E.  ,  2020/9700 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/9554
Karar No : 2020/9700

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü – ANKARA
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İli, … İlçesi, … ruhsat numaralı sahada, davalı yanında müdahil tarafından jeolojik arama, araştırma, haritalama gibi bilimsel çalışmalar ve etüt işlerine yönelik sathi faaliyetler için yapılması planlanan “Karot, Kırıntı ve Numune Alma” projesiyle ilgili olarak … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce verilen 08/02/2018 tarih ve 201814-596 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Kapsam Dışı” kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi, maden mühendisi ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti ile mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; “… İli, …İlçesi, 1/25.000 ölçekli …-…-… paftalarında, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından … (ER: … erişim,) ruhsat numaralı IV. grup endüstriyel hammadde arama ruhsatına ait 793,00 hektar büyüklüğündeki alanda toplamda 2 + 11 adet sondajlı maden arama faaliyetinin planlandığı, Proje Tanıtım Dosyasında (PTD) yapılan sondajların maden arama amaçlı olduğunun ve proje ile … İli, …-… İlçeleri çevresinde gerçekleştirilen detay maden jeolojisi çalışmaların değerlendirilmesi sonucu … – … Köyü çevresinde 201400149 nolu ruhsat sahası içerisinde ilave olarak 11 noktada 400-500 m. arasında değişen derinliklerde sondajlı maden arama çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç duyulduğunun belirtildiği, mahallinde yapılan keşif sırasında ruhsat alanı olarak belirlenen yerde G-1, G-2, FSS-1-11 olmak üzere 13 adet sondaj çalışmasının yapıldığının görüldüğü, sondajların, özellikle silisleşme zonlarının bulunduğu alanda yapıldığının tespit edildiği, arama faaliyeti için açılacak sondaj kuyulardan (G1, G2, FSS-1, FSS-2, FSS-3, FSS-4, FSS-5, FSS-6, FSS-7, FSS-8, FSS-9, FSS-10, FSS-1) çoğunun orman mülkiyetindeki alanlarda kaldığı, söz konusu kuyuların tamamının ise 201400149 nolu ruhsat alanı içerisinde yer aldığı, sahada yapılan/planlanan sondajların konumları ile sahanın topografik, morfolojik ve litolojik özellikleri dikkate alındığında, sondajların özellikle silisleşme zonlarının bulunduğu alanlarda belirlenmesinin maden aranmasına yönelik olarak jeolojik anlamda uygun olduğu, kuyularda bulunan sularda yapılan analiz neticesinde alüminyum ve demir konsantrasyonlarının yönetmeliklerin izin verdiği sınır değerin üzerinde değerler almasının, cevherli kayaçlarda var olan metal konsantrasyonları ile ilişkili olduğu, cevherleşmelerin bulunduğu alanda herhangi bir maden arama çalışması ve/veya madencilik çalışması yapılmasa bile, söz konusu metallerin, yüzeysel suların çözücü etkisiyle alanda bulunan yeraltı sularına karışabileceği, kuyulardaki sularda tespit edilen tat, bulanıklık, koku, renk değişiminde ise kayaçlarda bulunan metal konsantrasyonlarının yanında, sondaj çalışmaları sırasında kullanılan bentonit, sondaj çamuru ve suyun; yeraltı suyuna, akifere ve çevrede yer alan kuyuların kaynağına karışmış olmasının da etkisinin bulunduğu, ancak sondaj çalışmaları sırasında delinen sondaj kuyusunun kaynak akifere veya yeraltı suyuna temas etmesi sonucu kuyulardaki suyun tat, bulanıklık, koku, renk gibi özelliklerinde oluşan değişimin kısa süreli olduğu, gerek sulardaki tat, bulanıklık, koku ve renk gibi özelliklerinin değişmesi gerekse alüminyum ve demir gibi metallerin konsantrasyonlarının sınır değerin üzerinde çıkmasına bağlı olarak davalı idare tarafından alana yakın yerleşim yerlerinin temiz su ihtiyacının giderilebilmesi yönünde önlemler alındığının tespit edildiği, dava konusu olan ve 13 (11 + 2) noktada derinlikleri minimum 25 m ile maksimum 100 m olarak yapılması planlanan maden arama amaçlı sondaj projesinin ÇED Yönetmeliği; Ek-2 listesi Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi 55. sıradaki “Maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç)” kapsamında yer aldığı, dava dosyası ve keşif incelemelerine göre, 28/11/2017 tarih ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 48. maddesinin 4. fıkrası ile 3213 sayılı Kanunun 17. maddesine eklenen fıkra; “Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmaz.” şeklinde düzenlenmiş olup “… İli, …-…a İlçeleri … Ruhsat Numaralı IV grup maden arama ruhsatı etüdü” projesiyle ilgili verilen “ÇED Kapsam Dışı” kararının doğru olduğu, sondaj çalışmasının yapılabilmesi için sondaj makinelerinin sondajın yapılacağı yere ulaşması için bir yolun olmasının veya açılmasının ve o kısımda yer alan örtü tabakasının alınması, ağaçların kesilmesinin gerektiği, keşif sırasında, sondaj sonrası dikilecek ağaçların yerlerinin açıldığı, dolayısıyla çevreye verilen zararların giderileceğinin anlaşıldığı, sonuç olarak, dava konusu sondajlı maden arama projesinin ÇED Yönetmeliği Ek-2 Listesi 55. sıradaki maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri kapsamında yer aldığı, 2+11 adet sondaj çalışmalarının yapıldığı ve bu alanlarda çevresel yönden kalıcı ve kabul edilmez olumsuzluğun tespit edilmediği, dava konusu alanda yapılacak sondaj arama faaliyetleri için tarım arazileri, orman alanları, yerleşim yerleri, çevredeki bitki örtüsü ve doğal yaşam dikkate alınarak 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ve ÇED Yönetmeliği kapsamında verilen 08/02/2018 tarih ve 201814-596 sayılı “ÇED Kapsam Dışı” kararının uygun olduğu yönünde görüş ve tespitlere yer verilmiştir.
Bu durumda; dava dosyası ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, ruhsat alanı olarak belirlenen yerde açılan sondaj kuyularının ruhsat alanı içerisinde yer aldığı, sahanın topografik, morfolojik ve litolojik özellikleri dikkate alındığında, sondaj yerlerinin jeolojik anlamda uygun olarak belirlendiği, kuyularda bulunan sularda yapılan analiz neticesinde alüminyum ve demir konsantrasyonlarının yönetmeliklerin izin verdiği sınır değerin üzerinde değerler almasının, cevherli kayaçlarda var olan metal konsantrasyonları ile ilişkili olduğu, cevherleşmelerin bulunduğu alanda herhangi bir maden arama çalışması ve/veya madencilik çalışması yapılmasa bile, söz konusu metallerin, yüzeysel suların çözücü etkisiyle alanda bulunan yeraltı sularına karışabileceği, kuyulardaki sularda tespit edilen tat, bulanıklık, koku, renk değişiminde ise kayaçlarda bulunan metal konsantrasyonlarının yanında, sondaj çalışmaları sırasında kullanılan bentonit, sondaj çamuru ve suyun; yeraltı suyuna, akifere ve çevrede yer alan kuyuların kaynağına karışmış olmasının da etkisinin olduğu, davalı idarece alana yakın yerleşim yerlerinin temiz su ihtiyacının giderilebilmesi yönünde önlemler alındığı, ruhsat alanı içinde sondaj çalışmaları yapılan alanlarda çevresel yönden kalıcı ve kabul edilemez olumsuzlukların bulunmadığı, netice olarak alanda bulunan tarım arazileri, orman alanları, yerleşim yerleri, çevredeki bitki örtüsü ve doğal yaşam dikkate alındığında Çevresel Etki Değerlendirmesi Kapsam Dışı kararının yasal düzenlemelere uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, MTA’nın faaliyet raporunda ve proje dosyasında 4 adet sondaj planlanmasına rağmen 2+11 adet sondajın ve toplamda da 58 adet sondajın nasıl yapıldığının, kümülatif etki değerlendirmesi yapılıp yapılmadığının ve 2017 yılında Maden Kanununda yapılan değişikliğin, 2015 yılında başlanılacağı öngörülen faaliyeti kapsayıp kapsamadığının ve sondaj sırasında kullanılan suyun nereden temin edildiğinin ve kullanılan suyun akiferden alınmasının kirliliğe sebep olup olmadığının bilirkişilerce ortaya konulmadığı, bilirkişilerce içme sularındaki kirliliğin sondaj faaliyetinden kaynaklandığı ortaya konulmasa da, 2019 yılına kadar içme suyunda tespit edilmiş herhangi bir kirliliğin bulunmadığı, ayrıca içme suyunda meydana gelen kirliliğin geçici olmadığı, ÇED Kapsam Dışı kararının hiçbir araştırma yapılmadan verildiği, bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin ve değerlendirmelerin fiili durumla ilgisinin bulunmadığı, nitekim … Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ile dava dosyasındaki bilirkişi raporu arasındaki çelişkilerin giderilmediği, MTA tarafından gerçek sondaj verilerinin sunulmadığı, bilirkişi raporunda faaliyetin çevreye zararının bulunmadığı belirtilmiş ise de, sularda kirlenme meydana geldiği gibi, sondaj çalışmaları nedeniyle çok sayıda ağaç kesilerek ormanlık alanda yolların açıldığı ve eğim hesabı yapılmadığından açılan yollar nedeniyle kopan kaya parçalarının fındık bahçelerine zarar verdiği, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

DAVALI YANINDA MÜDAHİLİN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olduğu, yürütülen madencilik faaliyetinin yasal mevzuata dayandığı, sondajlı maden arama projesiyle ilgili 27/05/2016 tarih ve E-2016126 sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararının verildiği ve dayanağı PTD’de çevresel etkilere ve alınacak önlemlere değinildiği, sondajlı maden arama çalışmaları, ÇED Yönetmeliği Ek-2 Listesinin 55. sırasındaki maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri kapsamında değerlendirilirken, Maden Kanununun 17. maddesine eklenen fıkra gereği ÇED Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmediği, ruhsat sahasında yapılan yüzey etüt çalışmaları sonucunda tespit edilen bentonit zuhurlarının yer altına doğru kalınlığını kontrol etmek, cevherin kalitesini ortaya koymak ve arazinin yoğun bitkisel örtü ile kaplı olması nedeniyle zuhurun yanal ve düşey uzanımını ortaya çıkarmak amacıyla sondajlı çalışmalarının yapılmasının planlandığı, dolayısıyla maden arama amaçlı sondajlar, yer altında bulunan formasyonların ve madenlerin seviyelerini, yanal-düşey devamlılıklarını, kalınlıklarını, fiziksel ve kimyasal özelliklerini öğrenmeye yönelik karot alınarak yapılan küçük çaplı delikler olduğundan, su kaynaklarına, hayvancılığa, yeraltı sularına ve doğal hayata geri dönülmez olumsuz etkilerinin bulunmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
… İli, … ve … İlçeleri, Çevre Köyleri, … ruhsat numaralı sahada davalı yanında müdahil tarafından 2 noktada yapılması planlanan “… ve … Civarı (…) Endüstriyel Hammadde Ruhsatı” projesiyle ilgili … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce 27/05/2016 tarih ve E-2016126 sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiştir.
Sonrasında davalı yanında müdahil tarafından, aynı ruhsat sahası içerisinde 11 noktada maden arama amaçlı ilave sondaj yapılmasının planlanması nedeniyle PTD hazırlanarak davalı idareye sunulması üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 13/08/2015 tarih ve 13127 sayılı Madencilik Faaliyetleri Uygulama Talimatı gereği daha önce ÇED Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmiş ve ÇED kararı bulunan arama faaliyetlerinde, söz konusu ÇED kararına esas üretim/çalışma yönteminde değişiklik olmaması ve mevcut karara esas taahhütlere uyulması koşuluyla karar verilen ruhsat sahasında yapılacak 11 yeni sondaj lokasyon çalışmalarında ÇED Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına gerek bulunmadığına ilişkin 22/02/2017 tarih ve E.919 sayılı … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü kararı verilmiştir.
Son olarak davalı yanında müdahil tarafından, 28/11/2017 tarih ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 48. maddesinin 4. fıkrası ile 3213 sayılı Maden Kanununun 17. maddesine eklenen fıkranın; “Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmaz.” şeklinde düzenlendiği, dolayısıyla aynı ruhsat sahası içerisinde jeolojik arama, araştırma, haritalama gibi bilimsel çalışmalar ve etüt işlerine yönelik sathi faaliyetler için gerçekleştirilmesi planlanan karot, kırıntı ve numune alma çalışmasının “ÇED Muafiyeti” kapsamında değerlendirilmesi istenilerek ve proses özeti eklenerek 01/02/2018 tarihli yazıyla davalı idareye başvurulmuştur.
Davalı idare tarafından başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, söz konusu faaliyetin 3213 sayılı Maden Kanununun 17. maddesine eklenen fıkra uyarınca ÇED Yönetmeliği bakımından “Kapsam Dışı” olduğu, ancak planlanan yatırımla ilgili 2872 sayılı Çevre Kanunu ile bu Kanun uyarınca çıkarılan yönetmeliklerin ilgili hükümlerine uyulması ve diğer mer’i mevzuat çerçevesinde öngörülen gerekli izinlerin alınması, ekolojik dengenin bozulmamasına, çevrenin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik tedbirlere riayet edilmesi gerektiğine ilişkin 08/02/2018 ve 201814-596 sayılı “ÇED Kapsam Dışı” kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 2. maddesinde; “Çevresel Etki Değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları; Proje Tanıtım Dosyası: Gerçekleşmesi plânlanan projenin yerini, özelliklerini, olası olumsuz etkilerini ve öngörülen önlemleri içeren, projeyi genel boyutları ile tanıtan bilgi ve belgeleri içeren dosyayı ifade eder.” hükmüne, 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 15. maddesinde; Bu Yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projeler ile kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi EK-2 listesinde belirtilen projelerin seçme, eleme kriterlerine tabi olduğu hükme bağlanmış, seçme-eleme kriterleri uygulanacak projeler listesi olan EK-2 listesinin 55. maddesinde ise; maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç) seçme-eleme kriterine tabi tutularak bu projeler için sunulan PTD üzerinden ÇED raporu hazırlanmasına gerek olup olmadığına karar verilebileceği, düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 05/12/2017 tarih ve 30261 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 28/11/2017 tarih ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 48. maddesinin 4. fıkrası ile 3213 sayılı Maden Kanununun 17. maddesine eklenen fıkra; “Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; ÇED Yönetmeliğinin EK-2 listesinin 55. maddesinde; maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, seçme eleme kriterlerine tabi projelerden olmakla birlikte, arama faaliyetinin sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılması halinde faaliyetin, seçme eleme kriterlerine de tabi olmadığı, başka bir ifadeyle bu vb. yöntemlerle maden, petrol ve jeotermal kaynak aramanın, ÇED Yönetmeliğinin kapsamı dışında olduğu, ayrıca 3213 sayılı Maden Kanununun 17. maddesine eklenen fıkra ile de jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için ÇED kararının aranmayacağı şeklinde benzer yönde düzenlemenin yapıldığı, dolayısıyla arama faaliyetinin, ÇED Yönetmeliğinin kapsamı dışında olabilmesi için gerek ÇED Yönetmeliğinde gerekse 3213 sayılı Maden Kanununda sayılan yöntemlerden birisi ile yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda; 2 + 11 adet sondajlı maden arama faaliyetinin planlandığı, PTD’de yapılan sondajların maden arama amaçlı olduğunun ve proje ile … İli …-… İlçesi çevresinde gerçekleştirilen detay maden jeolojisi çalışmaların değerlendirilmesi sonucu …-… Köyü çevresinde … nolu ruhsat sahası içerisinde ilave olarak 11 noktada 400-500 m. arasında değişen derinliklerde sondajlı maden arama çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç duyulduğunun belirtildiği, mahallinde yapılan keşif sırasında ruhsat alanı olarak belirlenen yerde G-1, G-2, FSS-1-11 olmak üzere 13 adet sondaj çalışması yapıldığının görüldüğü, dava konusu ‘Sondajlı Maden Arama” projesinin ÇED Yönetmeliği; Ek-2 listesi Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi 55- Maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç) kapsamında yer aldığı bilgilerine yer verilerek, dava konusu alanda yapılacak sondaj arama faaliyeti nedeniyle tarım arazileri, orman alanları, yerleşim yerleri, çevredeki bitki örtüsü ve doğal yaşam dikkate alındığında, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği kapsamında verilen 08/02/2018 tarih ve 201814-596 sayılı ‘ÇED Kapsam Dışı’ kararının uygun olduğu belirtilmiş ise de; bilirkişi raporunda sözü edilen 2+11 adet sondajın, ilk olarak 2 noktada yapılması planlanan sondaj faaliyetiyle ilgili verilen 27/05/2016 tarih ve E-2016126 sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararı ile bu ÇED kararının, 11 noktada yapılması planlanan sondaj faaliyeti için de geçerli olduğu yönündeki 22/02/2017 tarih ve E.919 sayılı …Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü kararına konu faaliyetler olduğu, oysaki dava konusu işlemin, davalı yanında müdahil tarafından sunulan proses özetinde yer alan …İli, … İlçesi, … ruhsat numaralı sahada yapılması planlanan “Karot, Kırıntı ve Numune Alma ile Bunlara Yönelik Sathi Hazırlık İşlemleri” projesiyle ilgili verilen 08/02/2018 ve 201814-596 sayılı “ÇED Kapsam Dışı” kararı olduğu, dolayısıyla bilirkişi raporunda dava konusu işlemden önce verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararına konu 2+11 adet sondaj faaliyetinden kaynaklanan çevresel etkilerin incelendiği ve İdare Mahkemesince söz konusu rapordaki verilere göre hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacılar tarafından gerek dava dilekçesinde, gerekse temyiz dilekçesinde ÇED Kapsam Dışı kararının iptali istenilmekle birlikte, sondaj faaliyetinden kaynaklanan çevresel etkilere değinildiği görülmüştür. Buna karşın, dava konusu “ÇED Kapsam Dışı” kararının dayanağı proses özetinde ise, faaliyet, jeolojik tespit amaçlı karot kırıntılı numune alma işlemi olarak tanımlanmış ve numune alınacak noktalar belirlenirken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinatörlüğünde yürütülen says.gov.tr ve atlas.gov.tr veri tabanı uygulamalarının kullanılacağı belirtilmiştir.
Olayda, yukarıda yer verilen mevzuat gereği maden arama faaliyetinin yöntemine göre ÇED Yönetmeliğinin kapsamında olup olmayacağının belirlenebileceği ve bilirkişi raporunda da 2+11 adet sondaj faaliyetinin çevresel etkilerinin ele alındığı dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü için ÇED Kapsam Dışı kararına konu faaliyetin hangi yöntemle yapıldığının, sondaj yolu ile yapılan maden arama faaliyetinin dava konusu işlem kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin açık ve kesin bir şekilde ortaya konulması gerektiği soncuna varılmıştır.
Bu nedenle, İdare Mahkemesince, öncelikle dava konusu ÇED Kapsam Dışı kararının dayanağı proses özetinde yer alan karot kırıntılı numune alma faaliyetinin ne tür çalışmaları kapsadığı, bilirkişi incelemesine konu sondaj yolu ile maden arama faaliyeti dışında başka bir faaliyetin yapılıp yapılmadığı, başka bir deyişle, bu faaliyetin herhangi bir sondaj çalışmasını içerip içermediği araştırılarak ve gerekirse ek bilirkişi raporu alınarak, bu husus açıklığa kavuşturulduktan sonra dava konusu ÇED Kapsam Dışı kararı kapsamında sondajlı maden arama faaliyetinin yapıldığının tespit edilmesi halinde bu faaliyetin seçme eleme kriterleri çerçevesinde yapılmasının gerekip gerekmeyeceğinin, ÇED Gerekli Değildir kararı alınmasının zorunlu olup olmadığının irdelenmesi suretiyle dava konusu ÇED Kapsam Dışı kararı hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X) :

25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 15. maddesinde; Bu Yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projeler ile kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi EK-2 listesinde belirtilen projelerin seçme, eleme kriterlerine tabi olduğu hükme bağlanmış, seçme-eleme kriterleri uygulanacak projeler listesi olan EK-2 listesinin 55. maddesinde ise; maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç) seçme-eleme kriterine tabi tutularak bu projeler için sunulan PTD üzerinden ÇED raporu hazırlanmasına gerek olup olmadığına karar verilebileceği, düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 05/12/2017 tarih ve 30261 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 28/11/2017 tarih ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 48. maddesinin 4. fıkrası ile 3213 sayılı Kanunun 17. maddesine eklenen fıkra; “Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemleri içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava konusu olayda her ne kadar İdare Mahkemesince; 2+11 noktada yapılan sondaj faaliyetinin çevresel etkilerinin değerlendirildiği bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda dava konusu işlem kapsamında olmayan arama amaçlı sondajların da kalıcı şekilde çevresel etkilerinin olmadığının ortaya konulduğu, öte yandan dava konusu işlemin dayanağı proses özetinde, jeolojik formasyonlar hakkında bilgi toplamak amacıyla arama, araştırma haritalama gibi bilimsel çalışmalar ve etüt işlerine yönelik olarak çeşitli yöntemlerle karot kırıntılı numune alma işlemlerinin gerçekleştirilmesinin planlandığının belirtildiği, dolayısıyla, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında, çevresel yönden kalıcı etkileri olmayacağı sonucuna varılan dava konusu karot kırıntılı numune alma faaliyetinin, ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında olduğu anlaşıldığından, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmadığı oyu ile İdare Mahkemesi kararının bozulması yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.