Danıştay Kararı 6. Daire 2020/9429 E. 2020/9662 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/9429 E.  ,  2020/9662 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/9429
Karar No : 2020/9662

TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNAN
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İli, … İlçesi, … Mahallesinde yer alan ve termik santral yapılması planlanan alan ile bu alanın yakın çevresinde yer alan … Höyüğü’nün 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tesciline ilişkin … Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 30/05/2014 tarih ve 2055 sayılı kararının yeniden değerlendirilmesi istemiyle davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılan 23/07/2014 tarihli başvuru üzerine, söz konusu höyüğün 3. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 22/10/2014 tarih ve 354 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı karara karşı davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptal edilmesinden davalı yanında müdahilin menfaatinin doğrudan etkileneceği ve davalı yanında müdahilin tek başına temyiz isteminde bulunabileceği, dolayısıyla temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının esasının incelenmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıf yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 66. maddesinde, “Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’i müdahil olarak davada yer alabilir.” hükmü yer almış; “Fer’î müdahilin durumu” başlıklı 68. maddesinde ise, müdahale talebinin kabulü halinde müdahilin, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebileceği; müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebileceği; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen müdahaleye ilişkin hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; müdahilin, davanın taraflarından bağımsız istekte bulunamayacağı, yalnızca yanında katıldığı tarafın davadaki istemine yardımcı olacak kimi açıklamalar yapabileceği ve bu konularda hukuki yardımda bulunabileceği, davaya taraf olandan bağımsız olarak tek başına kanun yollarına başvuramayacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda; yanında katıldığı davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmamış olması karşısında, müdahilin, katıldığı tarafla birlikte hareket etme koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle, temyiz isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı yanında müdahilin TEMYİZ İSTEMİNİN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de anılan İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Konya 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine, 19/10/2020 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X) :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31 inci maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 66 ncı maddesinde, “Üçüncü kişi davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.”; 68 nci maddesinde, “Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.”; 69 uncu maddesinde, “Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez.” hükümleri yer almıştır.
Yukarıda belirtlen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; davaya müdahaleyi, görülmekte olan davada, hakkı davanın sonucuna bağlı olan kişinin kendi hukuki yararını korumak için, davanın tarafı olmadan, davayı kazanmasında yararı bulunan tarafın yanında ve ona yardımcı olarak davaya müdahalesine imkan veren bir hukuki kurum olarak tanımlamak mümkündür.
Buna göre, davacı ya da davalı idare yanında davaya katılma mümkün olup, davacı yanında davaya katılan üçüncü kişilerin, dava konusu işlem aleyhine ayrıca dava açma hakkı bulunmasına rağmen, davalı idare yanında davaya katılanların, yargı kararı üzerine tazminat davası dışında yeni bir dava hakkı bulunmamaktadır. Tazminat davasının da çoğu zaman uğranılan zararı gidermekten uzak olduğu da bilinen bir gerçektir. İptal davalarında idari işlemin iptali davalı yanında davaya katılanın hak ve menfaatini doğrudan etkileyecek olmasına karşın, davada taraf olarak yer almayan müdahilin hak ve menfaatini koruyabilmesi, davalı idarenin tutum ve kapasitesine bağımlı durumdadır. Netice itibariyle idari davalarda davacı yanında davaya katılan ile davalı idare yanında davaya katılanın hukuki durumları farklılık arz etmektedir.
Bu bağlamda, davaya katılanın kanun yoluna tek başına gidebilmesi hususunun, davacı yanında davaya katılan ile davalı yanında davaya katılan açısından farklı değerlendirilmeli ve idari işlem doğrudan hak ve menfaatini etkilemesine rağmen doğrudan taraf olma imkanı olmayan, yani dava açma hzararı gidermekten uzak olduğu da bilinen bir gerçektir. İptal davalarında idari işlemin iptali davalı yanında davaya katılanın hak ve menfaatini doğrudan etkileyecek olmasına karşın, davada taraf olarak yer almayan müdahilin hak ve menfaatini koruyabilmesi, davalı idarenin tutum ve kapasitesine bağımlı durumdadır. Netice itibariyle idari davalarda davacı yanında davaya katılan ile davalı idare yanında davaya katılanın hukuki durumları farklılık arz etmektedir.
Bu bağlamda, davaya katılanın kanun yoluna tek başına gidebilmesi hususunun, davacı yanında davaya katılan ile davalı yanında davaya katılan açısından farklı değerlendirilmeli ve idari işlem doğrudan hak ve menfaatini etkilemesine rağmen doğrudan taraf olma imkanı olmayan, yani dava açma hakkı olmayan kişilerin, davalı idare yanında davaya katılması halinde, davalı idare temyiz yoluna başvurmasa bile, müdahilin yanında yer aldığı idarenin aleyhine sonuç doğurmayacak şekilde, dava sonunda verilen hükmü tek başına temyiz edebileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Aksi durum, Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesine aykırı olacaği gibi, davaya müdahalenin etkin işletilememesi, idari işlemin hukuka uygunluğunun denetlenmesini kısıtlayıcı bir sonuç yaratacaktır.
Bu itibarla davalı yanında davaya katılanın temyiz talebinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ve AİHM içtihatları çerçevesinde değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, … Minibüsçüler Odası/Türkiye kararında, yargıya erişim hakkı veya diğer bir deyimle hukuk davası açma hakkının, AİHS’nin 6. maddesinin “adil yargılanma hakkı” ile ilgili birinci fıkrasının yalnızca bir yönünü oluşturduğu, erişim hakkının etkin olabilmesi için, haklarına müdahale edilen bir kimsenin açık ve kesin bir şekilde bu işleme itiraz edebilmesi ve mahkemece tartışılabilmesi ve incelenmesi gerektiği, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin mahkemeye erişim hakkını doğrudan etkilediğine işaret etmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; … İli, … İlçesi, … Mahallesinde yer alan ve termik santral yapılması planlanan alan ile bu alanın yakın çevresinde yer alan … Höyüğü’nün 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tesciline ilişkin … Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 30/05/2014 tarih ve 2055 sayılı kararının yeniden değerlendirilmesi istemiyle davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılan 23/07/2014 tarihli başvuru üzerine, söz konusu höyüğün 3. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 22/10/2014 tarih ve 354 sayılı kararının tesis edildiği, anılan Koruma Yüksek Kurulu kararının iptali istemiyle açılan işbu davada, İdare Mahkemesince işlemin iptali yolunda verilen kararın kaldırılması istemiyle davalı yanında müdahil şirket tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddedilmesine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının, davalı yanında müdahil tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptal edilmesinden davalı yanında müdahilin menfaatinin doğrudan etkileneceği göz önünde bulundurulduğunda, davalı idare tarafından anılan karar temyiz edilmemiş olsa dahi, müdahilin tek başına temyiz isteminde bulunabileceğinin kabul edilmesi gerektiğinden; müdahilin iddiaları tartışılmak suretiyle işin esası hakkında değerlendirme yapılması gerektiği oyuyla, davalı yanında müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddi yolunda verilen Dairemiz kararına katılmıyorum.