Danıştay Kararı 6. Daire 2020/8707 E. 2020/8816 K. 06.10.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/8707 E.  ,  2020/8816 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/8707
Karar No : 2020/8816

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
3- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … sayılı parselde bulunan … Sokak, … Blok, … nolu bağımsız bölümün yer aldığı taşınmazın 28.06.2005 tarihli, 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda kalması sebebiyle davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek, uğranıldığı öne sürülen 149.000,00-TL (ıslah sonrası 255.783,43-TL) maddi zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 11/02/2016 tarih ve E:2014/3825, K:2016/555 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yönünden reddine, davacının 255.783,43 -TL maddi tazminat isteminin kabulüne, hükmedilen tazminatın, kusurları oranında davalı diğer davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminatın 149.000,00-TL’sine dava tarihi olan 18.05.2010 tarihinden itibaren, 106.782,43-TL’sine ise miktar artırım dilekçesinin verildiği 22.11.2019 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1-… Belediye Başkanlığı tarafından; faiz başlangıcının hatalı belirlendiği, dava konusu heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, aynı parsele ilişkin başka dosyalarda farklı kusur oranları belirlendiği, tazminatın fahiş belirlendiği temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; zarardan sorumlu tutulamayacakları, kusurlarının bulunmadığı, işlem ve eylemlerle illiyet bağının bulunmadığı belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
3-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından; dava konusu heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının temyize konu kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmazın bulunduğu … İlçesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve bazı kamu kurumlarınca farklı tarihlerde yapılan araştırma ve tespitlerde, ilçe geneline yönelik; ”Marmara denizi kıyıları killi ve marnlı serilerle örtülü bulunduğundan heyelana müsaittir, bu kısımlar gerekli önlemler alınmadıkça iskan için sakıncalıdır” görüşüne yer verildiği, 1971 yılında yapılan bu tespitte, evlerin fazla katlı olmaması, hafif malzemeden yapılması, derin kazılar yapılmaması, yüzey suyu drenajı yapılması, kıyıdan itibaren kademeli olması ve istinat duvarı yapılması gerektiğinin ifade edildiği, yine Bakanlıkça 1977 yılında Boğaziçi Üniversitesine hazırlattırılan raporda; yamaçları heyelanlı ve heyelana müsait olmaları nedeniyle ancak düşük eğimli ve potansiyel heyelan alanlarında zemine fazla yük vermemek ve kazıdan kaçınmak şartı ile tek katlı ve bahçeli evler yapılmasının mümkün olabileceğinin belirtildiği, İller Bankasınca hazırlanan 1981 tarihli rapora göre Avcıların turistik tesis alanı olarak, kamp alanı ve iki katlı yapı alanı olarak gösterildiği, davaya konu alanın, 1981 yılında İller Bankası tarafından hazırlanan ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığının onayladığı nazım imar planı ve 1982 tarihli … Belediye Başkanlığının hazırladığı uygulama imar planı ile yerleşime açıldığı ve zaman içerisinde çok katlı yerleşime izin verildiği, anılan planların hazırlandığı tarihlerde yürürlükte bulunan mülga 6785 sayılı İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değişik 26. maddesiyle nüfus ve il veya ilçe merkezi olması ölçütlerine göre yol istikamet planları ile imar planlarını belediyelerin yaptırmaları mecburiyeti getirildiği ve 29. maddesiyle imar ve yol istikamet planlarının İmar ve İskan Bakanlığının tasdikiyle kesinleşeceği ve yürürlüğe gireceğinin hüküm altına alındığı, Bakanlığın onay yetkisi planların hukuki varlık şartlarından olduğundan, bu planlara ilişkin çok katlı yerleşime izin veren ilçe belediyesinin yanında Bakanlığın ve Mülga 3030 sayılı Kanundan kaynaklanan denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen, imar yükümlülüklerini ilçe belediyesi ile birlikte kullanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının hizmet kusurlarının bulunduğu, Mülga 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesinin g bendinde de, afetle ilgili daimi iskan yerleşmelerinde imar planlarını ve alt yapı tesisleri planlarını ve bunlara ait etüd, harita, proje ve keşifleri yapmak veya yaptırmak, re’sen onaylamak veya onaylanmasını sağlamak, inşaat işlerini yapmak veya yaptırmak konularında Bakanlık Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün yetkili olduğunun hükme bağlandığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürütülen görevlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçtiği, … İlçesi, … Tesisler Mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın 28.06.2005 gün ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda kalması ve yıkılması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 149.000,00-TL (ıslah sonrası 255.783,43-TL) maddi zararın dava tarihinden (ıslah rakamı için ıslah tarihinden) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, son fıkrasında ise, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hizmet Kusuru bulunan idarelerin tazminata esas olmak üzere kusur oranlarının belirlenmesi yönünden;
Dosyanın incelenmesinden; davacının, arsa sahibinin ve yapı müteahhidi ile yapıya ilişkin projeler nedeniyle fenni mesuliyet üstlenen kişilerin taşıdığı hukuki sorumluluklar, dikkate alınarak kusurları olup olmadığı hususlarının da irdelenmesi suretiyle kusur oranlamasının yapıldığı ve tazminat miktarının kusur oranları nispetinde davalı idarelere ayrı ayrı yükletildiği anlaşılmakla birlikte, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve hükme esas alınan raporda; davaya konu … parsel … Blok’ta bulunan yapıda aykırılıklar sebebiyle iskan alınamamış olmasından da bahsedilerek, iskan alınamamış yapı için, yapı müteahhidinin %10 kusurunun bulunduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %30 Çevre ve Şehircilik Bakanlığının %30 ve … Belediye Başkanlığının da %30 oranında kusurlarının bulunduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta; aynı maddi olaya ilişkin başka davacılar tarafından açılan tazminat davalarında, farklı Mahkemeler tarafından yine farklı bilirkişi heyetlerine yaptırılan incelemeler neticesinde; olaya ilişkin sorumluluklar üzerinde, aynı parselde bulunan yapılara ilişkin aynı veriler değerlendirildiği halde, değişik kusur oranlamaları üzerinden birbiri ile çelişik kararlar verildiği anlaşıldığından, (örneğin; 20986 ve 20982 sayılı parsellerde bulunan A, B ve C Bloklara ilişkin başka bir dosyada yapılan yargılamada -Dairemizce de onanan … İdare Mahkemesi … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı- yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, yapılara ilişkin aykırılıklar daha ayrıntılı şekilde irdelenmek suretiyle düzenlenen ve hükme esas alınan rapor incelendiğinde, aykırılıklar sebebiyle iskan alınamayan yapı nedeniyle, yapı müteahhidinin %30 kusurunun bulunduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %15, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının %25 ve … Belediye Başkanlığının da %30 oranında kusurlarının bulunduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir; yine … sayılı parselde bulunan B Bloğa ilişkin bir başka dosyada da -… İdare Mahkemesi … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı- yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde aykırılıklar sebebiyle iskan alınamayan yapı nedeniyle, yapı müteahhidinin %70 kusurunun bulunduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %5, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının %30 ve … Belediye Başkanlığının da %5 oranında kusurlarının bulunduğu tespitlerine yer verildiği, Mahkemece yapı müteahhidinin %60 kusurunun bulunduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %5, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının %20 ve … Belediye Başkanlığının da %15 oranında kusurlarının bulunduğu belirlemesi ile hüküm kurulduğu görülmektedir.
Bu durumda; aynı parsellerde bulunan ve aynı aykırılıkları içeren yapılar hakkında hüküm birlikteliğini sağlamak adına, emsal diğer dosyalardaki kusur oranlarına dair bilirkişi incelemeleri de dikkate alınmak suretiyle (gerekirse tüm davalar için aynı bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle) tazminat miktarının kusur oranları nispetinde davalı idarelere ayrı ayrı yükletilmesi gerektiğinden, hesaplanan maddi zararların tazmini yükümlülüğünün davalı idarelere, kararda belirtilen oranda yüklenerek hüküm kurulmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Bilirkişi raporundaki tazminata ilişkin miktarın belirlenmesi usulü ve tespit dönemi yönünden;
Dosya kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, yıkım tarihi olan 2015 itibarıyla tazminat hesaplaması yapıldığı anlaşılmaktadır.
Afete Maruz Bölge kararının 12.08.2005 tarihli ve 4587 sayılı Valilik yazısı ekinde Avcılar Kaymakamlığı’na ve Belediye Başkanlığı’na bildirilmesine ve davaya konu binanın da içinde bulunduğu alandaki yapıların tahliyesine ilişkin yapılan yazışmalar, davaya konu aynı parselde bulunan diğer blokların 2005 yılında tahliye edildiğine dair dosyadaki yazılar da dikkate alınarak, davaya konu 20986 parsel A bloğun tahliye tarihi araştırılarak tahliye tarihinin tespit edilebilmesi durumunda zararın tahliye tarihi itibarıyla hesaplanması, ancak tahliye tarihinin tespit edilememesi durumunda, yıkım tarihinin dikkate alınabilecek olması sebebiyle, tahliye tarihi araştırılmak suretiyle zararın hangi tarihte ortaya çıktığının Mahkeme tarafından belirlenerek, dairenin değer tespitinin zarara uğranıldığı tarih itibarıyla tespit edilmesi gerektiği gibi binanın maliyet bedeli tespit edilirken her yıl güncellenen, Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ hükümlerine göre hesaplama yapılması ve bu hesaplama yapılırken zarara uğrayan dairenin yapı maliyet bedeli belirlendikten ve bu bedelden yıpranma payı düşüldükten sonra, ortaya çıkacak miktara hesap edilen arsa değer kaybının da eklenmesi ve enkaz bedelinin düşülmesi (enkazın davacı uhdesinde kalması durumunda) suretiyle ulaşılması gerekirken, tahliye tarihi araştırılmadan yıkım tarihi olan 2015 itibarıyla yapılan hesaplama ile ortaya çıkan bedel üzerinden tazminata hükmedilmesine dair Mahkeme kararında bu yönden de hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan; temyize konu kararda, tazminata esas bedelin 2015 tarihi itibarıyla hesaplandığı halde, faiz başlangıcı olarak, ıslah dışında kalan rakam için, 2010 yılı olan dava tarihinin belirlenmesinde hukuka uyarlık bulunmamakla birlikte, bozmaya uyulması durumunda yeniden yapılacak yargılamada; davacının bağımsız bölümünün bulunduğu blokta ikamet etmeyi engelleyici durumun ortaya çıktığı tarihe göre, değer tespitinde esas alınan yılın davanın açılmasından sonraki bir tarih olması durumunda, faiz başlangıcı olarak tespite esas alınan yılın; değer tespitinde esas alınan yılın, davanın açılmasından önceki bir tarih olması durumunda ise faiz başlangıcı olarak -taleple bağlı kalınarak- dava tarihinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan; davacı tarafından dosyaya sunulan 22.11.2019 günlü ıslah dilekçesi davalı idarelere tebliğ edilmeden verilen temyize konu kararda bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Islah dilekçesinin karardan önce davalılara tebliğ edilerek varsa ıslaha karşı beyanlarının alınması gerektiğinden, bozmaya uyularak verilecek yeni kararda bu hususun da dikkate alınacağı tabiidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 06/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.