Danıştay Kararı 6. Daire 2020/8074 E. 2020/13865 K. 28.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/8074 E.  ,  2020/13865 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/8074
Karar No : 2020/13865

TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACILAR) 1- … Derneği
2- … Derneği
3- … Barosu Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
II- MÜDAHİL (DAVACILAR YANINDA) :
… Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …Bakanlığı – …
VEKİLİ : …, Hukuk Müşaviri – Aynı yerde

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Gıda ve Yem Sanayi Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. ….
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Mersin İli, Aydıncık İlçesi, Yenikaş Mahallesi, Soğuksu Açıkları Mevkii’nde, … Gıda ve Yem San. Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan “Kültür Balıkçılığı Projesi (… 1 No’lu Tesis – … 2 No’lu Tesis)” ile ilgili olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’nce verilen … tarihli, … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) Olumlu” kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; davacılardan Mersin Barosu Başkanlığı açısından, Anayasa’nın 135. maddesi ve 1136 Avukatlık Kanununun 76. ve 95. maddeleri uyarınca, kuruluş amaçları dikkate alındığında, dava konusu işlemin baroların meşru, kişisel ve güncel bir menfaatini etkilemediği, bu nedenle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği; diğer davacılar yönünden ise, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu ÇED Raporunda, yapılması planlanan kültür balıkçılığı projesinin çevreye olası etkilerinin irdelendiği ve yürürlükteki mevzuata göre bir eksiklik olmadığı; söz konusu bilirkişi raporunda, alanda yapılması planlanan çiftliklerin toplam üretim kapasiteleri düşünüldüğünde kümülatif etki değerlendirmesinin de yapılmasının önünü açacak mevzuat değişikliklerinin yapılmasının ve bütünsel kıyı yönetimi çerçevesinde su ürünleri potansiyel yetiştiricilik alanlarının oluşturacağı olası sorunların yönetilmesine yönelik politikaların geliştirilmesinin gerektiği değerlendirmesine yer verilmiş ise de; bu değerlendirmelerin, mevzuatta belirtilen şartları taşıdığı aynı bilirkişi raporu ile sabit olan dava konusu ÇED raporunu sakatlamayacağı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davacılardan Mersin Barosu Başkanlığı bakımından davanın ehliyet yönünden reddine, diğer davacılar yönünden ise reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : 1. Davacılar tarafından; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca Mersin Barosu Başkanlığı’nın ehliyetli kabul edilmesi gerektiği; 1. derece doğal ve 1. derece arkeolojik sit alanı niteliğindeki dava konusu alanda balık çiftliği kurulmasının ve ÇED Raporu kapsamında kümülatif etki değerlendirmesi yapılmamasının hukuka aykırı olduğu, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun uzmanlık alanları itibarıyla yeterli bir heyet tarafından hazırlanmadığı gibi içerik olarak da Mahkemece sorulan soruları karşılar yeterlilikte olmadığı, bunun yanı sıra söz konusu bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların Mahkemece dikkate alınmadığı ileri sürülmektedir.
2. Davacılar yanında müdahil tarafından; proje alanının çevresinde yer alan doğal sit alanları göz önünde bulundurulduğunda, yer seçiminin uygun olmadığı, proje alanının söz konusu özelliği ve yapılması planlanan faaliyetin yoğunluğu dikkate alındığında kümülatif etki değerlendirmesi yapılmasının zorunluluk olduğu, bu nedenlerle dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : 1. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından; İdare Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
2. Davalı yanında müdahil tarafından; bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olup, yargılama sırasında davacılar ile müdahilin tüm itirazlarının da değerlendirilmiş olduğu, İdare Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının Dairemiz kararında belirtilen gerekçeyle kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Mersin İli, Aydıncık İlçesi, Yenikaş Mahallesi, Soğuksu Açıkları Mevkii’nde, … Gıda ve Yem San. Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan “Kültür Balıkçılığı Projesi (… 1 No’lu Tesis – … 2 No’lu Tesis)” ile ilgili olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’nce … tarihli, … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) Olumlu” kararı verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 2. maddesinde, “Çevresel Etki Değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları… ifade eder.” hükmüne; 9. maddesinin (h) bendinde, “Ülkenin deniz, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ve su ürünleri istihsal alanlarının korunarak kullanılmasının sağlanması ve kirlenmeye karşı korunması esastır. Atıksu yönetimi ile ilgili politikaların oluşturulması ve koordinasyonunun sağlanması Bakanlığın sorumluluğundadır. Su ürünleri istihsal alanları ile ilgili alıcı ortam standartları Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenir.” hükmüne; 10. maddesinde, “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarihli, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan halinde, “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 4. maddede, çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu Hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine gerçekleşmesinde sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmış; “Çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlama yükümlülüğü” başlıklı 6. maddede, “(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.” kuralına; “Çevresel etki değerlendirmesi sürecinin başlatılması ve komisyonun kuruluşu” başlıklı 8. maddede, “Proje sahibi tarafından yetkilendirilen, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar Ek-3’te yer alan ÇED Genel Formatı esas alınarak hazırlanan ÇED Başvuru Dosyasını Bakanlığa sunar. (2) ÇED Gereklidir Kararı verilen projeler için, proje sahibi tarafından yetkilendirilen, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar tarafından ÇED Başvuru Dosyası Bakanlığa sunulur. (3) Bakanlık, başvuru dosyasındaki bilgi ve belgeleri uygunluk bakımından inceler. Bu işlemler beş (5) iş günü içinde tamamlanır. Ek-3’te yer alan ÇED Genel Formatına uygun hazırlanmadığı anlaşılan ÇED Başvuru Dosyası tamamlanmak üzere iade edilir. Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar eksikliklerini tamamlayıp ÇED Başvuru Dosyasını yeniden Bakanlığa sunar. (4) İnceleme sonucunda başvuru dosyasının Ek-3’te yer alan ÇED Genel Formatına uygun hazırlandığına karar verilmesi halinde, Bakanlık tarafından başvuru dosyasındaki bilgiler dikkate alınarak, ilgili kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, Bakanlık yetkilileri, proje sahibi ve Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlardan oluşan bir Komisyon kurulur. (5) Proje ile ilgili olarak başvurunun yapıldığını, ÇED sürecinin başladığını, ÇED Başvuru Dosyasının halkın görüşüne açıldığını ve ÇED süreci tamamlanana kadar projeye ilişkin görüş ve önerilerin Valiliğe veya Bakanlığa verilebileceği Bakanlık ve Valilik tarafından anons, askıda ilan, internet vb. şekilde halka duyurulur. (6) Bakanlık, Halkın Katılımı Toplantısı ve kapsam belirleme için görüş verme tarihini belirten bir yazıyı ve Ek-3’te yer alan Genel Format doğrultusunda hazırlanmış ÇED Başvuru Dosyasını, Komisyon üyelerine gönderir. (7) Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde, projenin konusu, türü ve proje için belirlenen yerin özelliklerini de dikkate alarak, üniversiteler, enstitüler, araştırma ve uzman kuruluşları, meslek odaları, sendikalar, birlikler, sivil toplum örgütlerinden temsilcileri de Komisyon toplantılarına üye olarak çağırabilir. (8) Komisyonda kurum ve kuruluş temsilcisi olarak görev yapan üyelerin, yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip olmaları ve temsil ettikleri kurum/kuruluşların görev alanlarıyla sınırlı olmak üzere görüş vermeye yetkili kılınmış olmaları esastır.” kuralına yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin “Çevresel Etki Değerlendirmesi Genel Formatı” başlıklı Ek-3 bölümünde, “Bölüm I: Projenin Tanımı ve Özelikleri a) Proje konusu yatırımın tanımı, özellikleri, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği b) Projenin yer ve teknoloji alternatifleri, proje için seçilen yerin koordinatları Bölüm II: Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri Proje alanının ve önerilen proje nedeniyle etkilenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, atmosferik koşullar, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, kültür varlığı ve sit özellikleri, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (Ek-5’deki Duyarlı Yöreler Listesi de dikkate alınarak) benzeri özellikleri Bölüm III: Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler Projenin; a) Çevreyi etkileyebilecek olası sorunların belirlenmesi, kirleticilerin miktarı, alıcı ortamla etkileşimi, kümülatif etkilerin belirlenmesi, b) Sera gazı emisyon miktarının belirlenmesi ve emisyonların azaltılması için alınacak önlemler, c) Projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin azaltılması için alınacak önlemler, ç) İzleme Planı (inşaat dönemi)” şeklindeki düzenlemeleri yer almıştır.
Çevre Kanunu’nun 9. maddesinin (h) bendi uyarınca, 24 Ocak 2007 tarihli, 26413 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliğin 3. maddesinde, “(1) Balık çiftliklerinin kurulamayacağı hassas alan kriterleri:
a)Aşağıdaki tabloda belirtilen parametrelere karşılık gelen kriterlerin tamamının sağlandığı koy ve körfez alanları hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanları olarak nitelendirilir. Bu alanlar içinde kalan yerlerde balık çiftlikleri kurulamaz.
TABLO: Balık Çiftliği Kurulamayacak Hassas Alan Niteliğindeki Alanlara Ait Parametre ve Kriterler
Parametre Kriter
Derinlik ≤ 30m
Kıyıdan Uzaklık ≤0.6 deniz mili
Akıntı Hızı* ≤ 0.1 m/sn
*Akıntı hızı tesisin yanında; rüzgar hızının 0-3.3 m/sn olduğu sakin, esintili ve hafif rüzgarlı hava şartlarında 5 metre derinlikte 24 saat süre ile ölçülür. Ancak rüzgar hızının düşük olduğu sakin ve/veya esintili hava şartlarının bulunduğu durumlarda ölçüm yapılması tercih edilir.
b)Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen/belirlenecek olan doğal ve arkeolojik sit alanlarında balık çiftlikleri kurulamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
25/01/2007 tarihli, 26414 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 19/12/2006 tarihli, 725 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 2863 sayılı Kanun Kapsamına Giren Alanlarda Su Ürünleri Üretim ve Yetiştirme Tesislerine İlişkin İlke Kararında ise, sit alanlarında ve sit alanlarına kıyısı bulunan koylarda su ürünleri üretim ve yetiştirme tesisi yapılamayacağı düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, davacılardan Mersin Barosu Başkanlığı açısından davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Kararın, diğer davacılar yönünden davanın reddine ilişkin kısmına gelince;
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için hazırlanması gereken ÇED Başvuru Dosyasının, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek-3’te yer alan ÇED Genel Formatı esas alınarak hazırlanması gerektiği, ÇED Genel Formatına uygun hazırlanmadığı anlaşılan ÇED Başvuru Dosyasının tamamlanmak üzere iade edileceği; ÇED Genel Formatında ise, projenin kümülatif etkilerinin belirlenmesinin de yasal bir zorunluluk olarak düzenlendiği; bununla birlikte, sit alanlarında ve sit alanlarına kıyısı bulunan koylarda su ürünleri üretim ve yetiştirme tesisi yapılamayacağı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, yine söz konusu hükümler uyarınca, çevresel etki değerlendirmesi ile, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup, Yönetmelik kapsamında yer alan bir faaliyet nedeniyle hazırlanacak ÇED raporunda özel format uyarınca, projenin gerçekleştirileceği yer ile alternatif alanlar belirlenerek projenin hizmet amacı, önem ve gerekliliği kapsamında yerin ve etki alanının çevresel özellikleri, çevresel etkiler ve alınacak önlemlerin tartışılması, faaliyet yerinin belirlenmesinde ise, faaliyetin büyüklüğü, amacı, ulaşım, iklim, toprağın ve çevrenin özellikleri, olası etkiler ve etkilerin azami giderilme olanakları gibi unsurların etkili olması, bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması yolunda belirtilen nitelikteki bir faaliyete en uygun yerin seçilmesi esastır.
Dosyanın ve dava konusu işleme ilişkin ÇED Raporu’nun incelenmesinden; dava konusu projenin gerçekleştirileceği alanda Mülga Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca 10 adet balık çiftliğinin kurulması için gerekli ön izinlerin verildiği, tüm balık çiftliklerinin faaliyete başlamasıyla alanda toplam 20.000 ton/yıl üretim gerçekleştirileceği; ÇED Raporu’nda tüm çiftliklerin toplam üretim kapasiteleri dikkate alınmak suretiyle kümülatif etki değerlendirmesine ilişkin olarak yapılması gereken inceleme ve hesaplamaların yapılmadığı; uyuşmazlığın çözümü için İdare Mahkemesince, … Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, … Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, … Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyetine mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı; hazırlanan bilirkişi raporunda, proje alanının çevresel özelliklerine, bölgedeki doğal ve arkeolojik sitlere, akıntı sistemi vb. hususlara ilişkin olarak, “Aydıncık potansiyel yetiştiricilik alanın da içerisinde bulunduğu Aydıncık (Sancak burnu)-Bozyazı (Kızıl liman) arasındaki bölge Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından Akdeniz foku (Monachus monachus) için 1. Derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş olup, bu bölgede her türlü endüstriyel balıkçılık faaliyeti (trol, gırgır vb.) yasaklanmıştır. Bu bölge tür için üreme, barınma, beslenme alanı özelliği taşımakta olduğundan önemli bir alandır.
Alanda herhangi bir sualtı arkeolojik kalıntıya rastlanmadığı raporda belirtilmektedir (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir Hidrografi Ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan Batimetri haritası, Geomarine tarafından hazırlanan Hidrografik ve Oşinografik Etüt Raporundan desteklenerek Su Altı Arkeoloğu Doç. Dr. … tarafından hazırlanan rapor). Yapılan literatür araştırmasında potansiyel yetiştiricilik deniz alanı içerisinde herhangi bir sualtı arkeolojik sit bulunmadığı görülmüştür. Bununla birlikte kara alanında bazı arkeolojik alanlar bulunmaktadır. Bu tespitler raporda “Faaliyet alanının bulunduğu bölgenin kıyı kesimleri Mersin-Adana Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda incelendiğinde; MM Marin 3 Nolu Tesis alanının 2,3 km kuzeyinde “Kesin Korunacak Alan” niteliğinde alanlar ve MM Marin 6 Nolu Tesis alanının 5,6 km kuzeydoğusunda “Günübirlik Alan” niteliğinde alanlar bulunmaktadır.” şeklinde ifade edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından Mersin-Aydıncık’da karasal arkeolojik alanlar (Atatürk Mah., Cumhuriyet Mah, 3. Derece arkeolojik sit alanı, Kelendiris antik kenti, Çatak boğazı mevkii, Soğuk su mevkii, Saplı ada ve çevresi, Sancak burnu ve çevresi gibi) verilmiştir (www.korumakurullari.ktb.gov.tr)…
Bölgede birinci derecede hâkim rüzgâr Yıldız-Karayel’dir. Kumlu-çamurlu yer yer drana ismi verilen yapıların bulunduğu bir denizel alandır. ÇED raporu kapsamında yapılan analizlerde alanın akıntı hızı her iki tesis için 0.104 m/sn olarak ölçülmüş olup, “Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliği”nde belirtilen şartları karşıladığı görülmektedir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Anamur Meteoroloji İstasyonunun (1930–2017)’na ait istatistiksel veriler bulunmaktadır.” şeklinde; kümülatif etki değerlendirmesine ilişkin olarak ise, “Dava konusu projenin civarında mevcut veya proje halinde olan balık çiftlikleri yönünden ÇED raporunda kümülatif etki değerlendirilmesi yapılmamıştır. Ancak ÇED başvuruları her işletme için ayrı yapıldığından ve yasal olarak bir zorunluluk olmadığı gibi kümülatif etki değerlendirmesinin bireysel olarak yapılması da mümkün değildir.
Alanda yapılması planlanan çiftliklerin toplam üretim kapasiteleri düşünüldüğünde, kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmasının önünü açacak mevzuat/yasal değişikliklerin yapılması gerektiği düşünülmektedir.” şeklindeki tespitlere yer verildiği; bununla birlikte, ÇED Raporu’nun 171 ila 173., 188. ve 199. sayfalarında, Mülga Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca proje alanına ilişkin olarak daha önce yapılan kümülatif etki değerlendirmesi sonuçlarına atıfta bulunularak, işletmelerden kaynaklanan katı madde, fosfor ve azot atıkları ile yem ve dışkı dağılım mesafeleri ve tesisler arası mesafeler açısından bu rapordaki hesaplama ve değerlendirmelere yer verildiği; bilirkişi raporunda, ÇED Raporu’nda yer alan söz konusu değerlendirmelerin, balık çiftliklerinin kümülatif etkilerinin ortaya konulması bakımından yeterli olup olmadığı yönünde herhangi bir tespite yer verilmediği görülmüştür.
Öncelikle, yukarıda belirtilen Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliğ ve 725 sayılı İlke Kararı uyarınca, hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfezler ile sit alanlarında ve sit alanlarına kıyısı bulunan koy ve körfezlerde su ürünleri üretim ve yetiştirme tesisi yapılamayacağı açıktır. Bununla birlikte, ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise, Proje Tanıtım Dosyası veya ÇED raporunu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları ile dava dilekçesindeki iddialar da dikkate alınmak suretiyle, projenin bulunduğu çevrenin özelliklerine göre belirlenmesi önemli bir gerekliliktir. Gerek ÇED Raporunda belirtildiği, gerekse bilirkişi raporuyla tespit edildiği üzere, dava konusu proje alanı çevresinde, çok sayıda doğal ve arkeolojik sit alanı bulunmaktadır. Bu durumda, İdare Mahkemesince öncelikli olarak, yapılacak keşif esnasında, proje alanının, yukarıda yer verilen Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliğ ve 725 sayılı ilke kararı uyarınca, söz konusu sit alanlarına kıyısı olan bir koy ya da körfez ya da hassas alan niteliğindeki kapalı koy veya körfez olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin açık olarak tespit ettirilmesi gerekmektedir. Böyle bir değerlendirmenin yapılabilmesi için ise, bilirkişi heyetinde, Coğrafya ve Harita Mühendisliği uzmanlık alanlarından bilirkişilere de yer verilmesi gerekmekte olup, Mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetinde bu uzmanlık dallarından üyelere yer verilmediği görülmüştür.
Öte yandan, yine yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin kümülatif etkilerinin belirlenmesinin zorunlu olduğu da açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin ÇED Olumlu kararıyla ilgili yapılan bir başvuru üzerine verdiği 29/09/2020 tarihli, 2016/13031 Başvuru Numaralı kararında da, 25/11/2014 tarihli, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-3, Bölüm 3, (a) bendi uyarınca, kümülatif etkilerin belirlenmesi hükmünün olayda uygulanmama sebebinin yargı kararında açıklanmamasının gerekçeli karar ihlaline yol açtığı vurgulanmıştır.
Uyuşmazlıkta; ÇED Raporu kapsamında her ne kadar proje alanında kurulması planlanan balık çiftliklerine ilişkin ayrı bir kümülatif etki değerlendirmesi raporu hazırlanmamış olsa da, Raporun 171 ila 173., 188. ve 199. sayfalarında, alanda kurulacak balık çiftliklerine ilişkin olarak, daha önce Mülga Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca kümülatif etki değerlendirmesi raporu hazırlanmış olduğunun belirtildiği ve bu rapora atıfta bulunularak, işletmelerden kaynaklanabilecek katı madde, fosfor ve azot atıkları ile yem ve dışkı dağılım mesafeleri ve tesisler arası mesafeler yönünden değerlendirmeler yapıldığı görülmüştür. Bu durum karşısında, Mahkemece, Mülga Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yapılmış olan söz konusu kümülatif etki değerlendirmesi raporunun bir örneği dosyaya getirtilmek suretiyle, bu rapordaki hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli ve sağlıklı olarak yapılıp yapılmadığı ve bu rapordaki verilere istinaden ÇED Raporu’nun 171 ila 173., 188. ve 199. sayfalarında yer verilen değerlendirmelerin, alanda kurulması planlanan tüm balık çiftliklerinin aynı anda faaliyette bulunması halinde kümülatif etkilerinin bütün yönleriyle ortaya konularak değerlendirilmesi ve bu etkilerin bertarafı için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi açısından yeterli olup olmadığı hususlarının da hazırlatılacak bilirkişi raporunda açık olarak tespit ettirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, çevre mühendisliği, harita mühendisliği, biyoloji, coğrafya ve su ürünleri bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, proje alanının özellikleri ve tarafların iddiaları değerlendirilmek ve yukarıda yer verilen hususlar da ayrıca açıklığa kavuşturulmak üzere yeni bir bilirkişi raporu alınarak uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış olup, karara dayanak alınabilecek nitelikte bulunmayan bilirkişi raporu esas alınarak verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacılardan … Ürünlerini Geliştirme Derneği ile … Çevre ve Doğa Derneği ve davacılar yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne, davacılardan Mersin Barosu Başkanlığı’nın temyiz isteminin ise reddine,
2. Temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, davanın, Mersin Barosu Başkanlığı bakımından ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, diğer davacılar yönünden davanın esastan reddine ilişkin kısmının ise BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına,
28/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.