Danıştay Kararı 6. Daire 2020/6177 E. 2023/4216 K. 02.05.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/6177 E.  ,  2023/4216 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/6177
Karar No : 2023/4216

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALILAR : 1- … Bakanlığı-ANKARA
VEKİLİ : Av…
2- … Belediye Başkanlığı-…
VEKİLİ : Av…
3- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı-…
VEKİLİ : Av…

DAVANIN KONUSU : Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan tanımlardan “Kısmi Yapılaşma” başlıklı kısmının (a) bendindeki “belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının” ,”ki imar adalarında ,üzerinde ” “plan” ibarelerinin ve …,… mahallesi, … ada …sayılı parsele ilişkin İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarihli, … sayılı kararı ile kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım ve Urla Belediye Meclisinin … tarihli, … sayılı kararı ile kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan kısmi yapılaşma tanımının kazanılmış hakları ortadan kaldırdığı, Kıyı Mevzuatının genel koruma amaçları ile çeliştiği, kıyıların Anayasa ile korunduğu ancak yapılaşma konusunda getirilen kısıtlamalardan önceki mevzuata uygun olarak kazanılmış hakların korunduğu ancak Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4.maddesinde kısmi yapılaşma ile ilgili getirilen düzenleme ile mevzuatın koruma için esas aldığı tarihten çok önce mevzuatına uygun olarak yapılmış yapılar korumadan yararlanamazken halen üzerinde yapı bulunmayan bazı parsellerin 11.07.1992 tarihinden önce imar planı olması halinde kısmi yapılaşma imtiyazından yararlandığı, maliki bulunduğu taşınmazda belediyenin zamanında uygulama imar planı yapmadığı için kısmi yapılaşma durumundan yararlanamadığı bu nedenle taşınmazının 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yeşil alan ve günübirlik alan olarak belirlendiği bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istenilmektedir.

…İ BAKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Davanın süresinde açılmadığı, Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliği 4. Maddesinde yer alan kısmi yapılaşmaya ilişkin düzenlemenin Anayasaya ve Kıyı Kanununa uygun olduğu haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
… BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Dava konusu imar planları yönünden davanın görev ve yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davanın süresinde açılmadığı, dava konusu imar planlarının üst ölçekli planlar şehircilik ve planlama ilkelerine uygun olduğu davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

… BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının üst ölçekli planlar şehircilik ve planlama ilkelerine uygun olduğu davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ :Davacı tarafından 1/1000 ölçekli imar planına askı süresi içinde itiraz edilmiş olup, son askı tarihi olan 24.02.2020 tarihinden itibaren itirazın zımnen reddedildiği 24.04.2020 tarihinden itibaren yasal süre içerisinde en son 23.06.2020 tarihinde açılması gerekirken 20.07.2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava, 03.08.1990 tarih ve 20594 sayılı resmi gazetede yayımlanan Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30.03.1994 tarih ve 21890 sayılı resmi gazetede yayımlanan Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik’in 1.maddesinin “Kısmi Yapılaşma” başlığı ile değiştirilen 4.maddesinin Kısmi Yapılaşma başlıklı kısmının (a) fıkrasının “belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının” ,”ki imar adalarında ,üzerinde ” “plan” ibarelerinin ve İzmir,Gülbahçe mahallesi, 336 ada ,8 sayılı parsele ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının iptali istemiyle açılmıştır.
1982 Anayasasında da 1961 Anayasasındaki gibi kıyılar, ‘Tabii kaynaklar ve servetler’ olarak kabul edilmiş; ayrıca, ülkemiz açısından giderek artan ekonomik ve sosyal değerler gözönünde bulundurularak bu konuda özel düzenlemeye gidilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, “Kıyılardan yararlanma” başlıklı 43. maddesinde: “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Anayasada ‘kıyılardan yararlanma’ koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verilmiştir.
Kıyı konusunda, 6785 sayılı İmar Kanununun Ek 7. ve Ek 8. maddelerine göre çıkarılan Yönetmelik ile herkesin kıyılardan mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasını sağlamak, kıyıların doğal yapısının değiştirilmesini önlemek ve atıklarla kirletilmesini engellemek için kurallar getirilmiş, anılan Yönetmelik 6785 sayılı İmar Kanunu ile birlikte yürürlükten kalkmış olup kıyılar yönünden, 1982 Anayasası döneminde yapılan ilk düzenleme 01.12.1984 tarihinde yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu ve buna dayanılarak çıkarılan ve 18.05.1985 günlü, 18758 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliktir.
3086 sayılı Kanunun tümü Anayasa Mahkemesinin 25.02.1986 günlü, 1985/1, K:1986/4 sayılı kararı ile iptal edilmiş; iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı 10.07.1986 tarihini izleyen altı ay sonra ise 3086 sayılı Yasa yürürlükten kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesi kararında, 3086 sayılı Kanunun 4. maddesinde yer alan kıyı kenar çizgisi ve kıyı tanımları Anayasanın 43. maddesine aykırı görülmüştür. Anılan Mahkeme kararında, 3086 sayılı Kanunun 6. maddesinin iptali istemine yönelik olarak, Anayasa koyucunun kıyıda kamu yararı yanında, kişilerin de bazı haklarının bulunduğu gerçeğini gözönünde tutarak, kamu yararı ile kişi haklarını bağdaştırmaya çalıştığı ve sonuçta bu madde ile ulaşılmak istenen amacın, kıyıda mevzuata ve hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumakla birlikte kıyıları kamuya açmak olduğu gerekçesine yer verilmiş; bu çerçevede, 3086 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1 fıkrasında yer alan ‘…bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz’ biçimindeki ibare Anayasaya aykırı bulunmamıştır.
3086 sayılı Kanunun yerini, 17 Nisan 1990 günü yayımlanarak yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu almış ve Anayasanın kıyıya ilişkin kuralları Anayasa Mahkemesi kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yaşama geçirilmiştir.
3621 sayılı Kanunun 4. maddesinde: “Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;
a) Uygulama imar plânı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 metre genişliğindeki alanı,
b) Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 metre genişliğindeki alanı,
c) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskân dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı” ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır.
Anayasanın Mahkemesinin 18.09.1991 günlü, E:1990/23, K:1991/29 sayılı kararı ile bu tanımlardan 4. maddenin 1. fıkrasının a) bendindeki tanım iptal edilmiştir.
İptal kararından sonra kanun koyucu tarafından 4. maddenin sahil şeridine ilişkin kuralları 3830 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile: “Sahil şeridi Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan” olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı görülemeyen 3086 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan ‘…bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz’ biçimindeki kuralın yerini, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile getirilen Geçici Maddedeki “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak, 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır.” kuralı almıştır.
11 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Maddesiyle de; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik 03.08.1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 4. maddesinde kısmi yapılaşma tanımlanmıştır.
Buna göre: “Kısmi Yapılaşma: 17 Nisan 1990 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parseller ile üzerine birden fazla yapı yapılması mümkün olan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumudur.”
Anılan Yönetmelikteki kısmi yapılaşma tanımında, 30.03.1994 günlü, 21890 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Yönetmelikle değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliğe göre:
“Kısmi Yapılaşma: a) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam taban alanının yüzde ellisinden fazla olması durumudur.
Üzerinde birden fazla yapı yapılması mümkün olan parseller, en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış olmak kaydı ile taban alanı veya yapı sayısı itibariyle bu kapsamda değerlendirilir.”
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesi mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak alınmıştır.
Anayasal konumu ortaya konulan kıyılar üzerinde “kazanılmış hak” kavramının ne derece geçerli olduğu konusu, Kıyı Kanunu ve bu Kanunun uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır.
Sahil şeritlerinde kazanılmış hakların korunmasına yönelik olarak iptal edilen 3086 sayılı Kanunun yerini alan ve halen yürürlükte olan düzenleme 3621 sayılı Kanunun geçici maddesidir. Buna göre; 3621 sayılı Kanunun yayım tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır. Kıyı Kanununda değişiklik yapan 3830 sayılı Kanunun Geçici Maddesi ise; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirmiş, kazanılmış haklara ilişkin düzenleme getirmemiş, 3621 sayılı Kanuna göre sahil şeritlerinde kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda imar planı revizyonuna gidilmesini öngörmüş bulunmaktadır.
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce olup, geçerlilik tanınan uygulama imar planları; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara yönelik bulunmakta; 03.08.1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, 3621 sayılı Kanunun yayım tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumunu kısmi yapılaşma olarak tanımlamaktadır.
3830 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelikte yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları için tarih, 3830 sayılı Kanunun yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmıştır.
3621 sayılı Kıyı Kanununun Geçici Maddesi kapsamında geçerli kabul edilebilecek planlar, kısmen veya tamamen planlanmış alanlardaki sahil şeritleri iken, 3830 sayılı Kanun ile gelen Geçici Madde ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış sahil şeritlerinde plan revizyonu yapılmasını, başka bir ifade ile kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda planların revizyonunu öngörmektedir.
Kanuna, Kıyı Kanunundan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelikle kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
Geçici maddeler kanunların geçiş hükümlerini düzenleyen maddeler olup, yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlem ve düzenlemeler ya da uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususlar ve benzeri geçiş hükümleri geçici maddelerle düzenlenir.
Kıyı kanununa eklenen geçici madde de yukarıda belirtilen özellikte bir geçici madde olduğundan önceden var olan hakların sınırsız olarak korunması durumu söz konusu değildir.
Yönetmelik maddelerinde yer alan bu düzenleme göz önüne alındığında, daha önce kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak imar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanununun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Bir kez yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımak, kazanılmış hak durumunu genişleterek Anayasanın özel kuralı karşısında sağlıklı kabul etmek kötü niyetlileri bu yolda davranmaya özendirir ve böylece kıyıların daraltılması sonucu kıyılardan yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmaz.
Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, geçici maddede belirtildiği gibi kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanarak, kısmi yapılaşma durumunun tespit edilmesi gerektiği, 11 Temmuz 1992 öncesi yapılan veya yapılmaya başlayan yapılar hakkında kazanılmış hak oluştuğu, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanununa uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanununa uygun olması gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan Kanun’un ve Yönetmelik’in amacı bir yıl içinde kısmı yapılaşma durumunun ve sahil şeridindeki doluluk boşluk oranlarının tespit edilerek buna göre imar planlarının yapılmasıdır.
İmar planları belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus planı ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak koşulların zorunlu kıldığı biçim ve zamanda mevzuatta öngörülen yöntemlerle değiştirilebilir ve yeni kullanımlar getirilebilir. Bu kapsamda kısmi yapılaşma gereği kazanılmış hakkı bulunan sahil şerdindeki yapı sahiplerinin yapıları ekonomik varlığını sürdürene kadar korunmakla beraber bu yapıların bulunduğu taşınmazların da yeni yapılacak imar planında kullanım durumları değiştirilebilir
Bu husus göz önüne alındığında kanun ve yönetmelik hükmü gereği kazanılmış hakkı bulunan parsellerin ve kısmi yapılaşmadan yararlanan yapılaşmamış taşınmazların ilanihaye bu haktan yararlanacağı kabul edilerek sürekli yapılaşma hakkı tanınması ve sonraki tarihli planlarda kullanım kararlarının değiştirilmemesinin Kıyı Kanununun ruhuna, imar planlama esas ve tekniklerine uygun olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu Yönetmelikteki kısmi yapılaşma tanımında, 30.03.1994 günlü, 21890 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen 4.maddesinin dava konusu yapılan kısımlarında üst hukuk normlarına , hukuka ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya ait …,… mahallesi, … ada ,… sayılı parselin 16.11.2015 tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında “kentsel yerleşik alan” ,12.09.2012 tarihli 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni planında “kentsel yerleşik alan”,08.02.2016 günlü,05.154 sayılı belediye meclisi kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planında kısmen “günübirlik tesis alanı”,kısmen “park ve yeşil alan” olarak ayrıldığı,15.11.2019 tarihli,05.1025 sayılı belediye meclisi kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen E:0.05 ,Yençok:4.50 m. yapılaşma koşullu “günübirlik tesis alanı”,kısmen “park” kullanımında kaldığı,içerisinden 7metrelik yaya ve bisiklet yolu geçtiği,davacı tarafından yapıların kısmi yapılaşma koşullarını sağladığı iddiasıyla 2019 tarihli planlara itiraz edildiği,itirazın parselin bulunduğu alanın kısmi yapılaşma kapsamında değerlendirilemediğinden bahisle reddi üzerine parsellerinin 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik uyarınca “kısmi yapılaşma”kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri çerçevesinde “kısmi yapılaşma”kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmayan İzmir,Gülbahçe mahallesi, 336 ada ,8 sayılı parsele ilişkin 2019 onaylı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarında 3621 sayı Kıyı Kanunu, Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri ,şehircilik ilkeleri ,planlama esasları ve kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:… ili, … ilçesi, … Mahallesi, … mevkii, … ada, … parsel sayılı üzerinde davacının 1967 yılında yapılmış binası olan taşınmazın bulunduğu alanda … Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarihli, … sayılı kararı ile kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım imar planın 24.12.2019- 22.01.2020 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, Urla Belediye Meclisinin … tarihli, … sayılı kararı ile kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 23.01.2020- 24.02.2020 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, uyuşmazlık konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen E:0.05 ,Yençok:4.50 yapılaşma koşullu “günübirlik tesis alanı”,kısmen “park” kullanımında kaldığı, içerisinden 7 metrelik yaya ve bisiklet yolu geçtiği, yapıların kısmi yapılaşma koşullarını sağladığı iddiasıyla davacı tarafından askı süresi içinde anılan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına itiraz edildiği, itirazın parselin bulunduğu alanın kısmi yapılaşma kapsamında değerlendirilemediğinden bahisle Urla Belediye Meclisinin 16.03.2020 tarihli 127 sayılı kararı ile reddi üzerine taşınmazının 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik uyarınca “kısmi yapılaşma” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 sayılı İmar Kanununun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde: “İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye Başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir” kuralı yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve İdare Mahkemelerinde altmış gün olduğu; 4. fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri; yine aynı Kanunun “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki halinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı hususu kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
1/1000 ölçekli uygulama imar planı yönünden;
Dava süresi, kamu düzeni ile ilgili olup, hak düşürücü nitelik taşır. Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu ilk inceleme konuları arasında sayılmış; davanın süresinde açılmadığının tespiti halinde esasa girilmeden süre aşımı yönünden davanın reddine karar verileceği öngörülmüştür (Madde14/3-e ve 15/1-b). Ayrıca, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği de vurgulanmıştır (Madde14/6).
Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; imar planlarına karşı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında başvuru için, özel bir Kanun olan 3194 sayılı Kanun’un 8/b maddesi ile özel bir itiraz süresi getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması istemiyle başvuruda bulunulması bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren işlem tarihi itibariyle 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden altmış günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihini izleyen günden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde veya itiraz süresi içerisinde başvuruda bulunulmaması durumunda imar planı kesinleşeceğinden, kesinleşme tarihinden itibaren altmış gün içerisinde yahut düzenleyici işlem niteliğindeki imar planının, parselasyon, imar durumu, yapı ruhsatı gibi birel işlemler ile tatbik edilmesi halinde imar planına karşı, uygulama işleminin tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde uygulama işlemi ile birlikte ya da tek başına dava açılması gerektiği açıktır.
İlgililerin, haklarında daha önce idarece tesis edilmiş herhangi bir işlem olmaksızın, idari davaya konu olabilecek yeni bir işlem veya eylemin yapılması için yapılan başvuru neticesinde tesis edilen işlemin 10. madde kapsamında yapılmış başvuru olduğu ve dava açma süresinin de, bu başvuru üzerine tesis edilen işlemin tebliğinden itibaren başlayacağı, kişilerin haklarında daha önce tesis edilmiş işlem olmakla birlikte, idari dava açılmadan önce işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi yada yeni bir işlem yapılması amacıyla yaptıkları başvurunun ise, 11. madde kapsamında yapılmış başvuru olduğundan, dava açma süresinin de anılan maddede belirtilen esaslara göre hesaplanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planına askı süresi içinde itiraz edilerek 1/5000 ölçekli nazım imar planı, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile imar planı kararlarının alınmasına dayanak olduğu ileri sürülen Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan kısmi yapılaşma tanımında yer alan bazı ifadelerin iptali istenildiğine göre, dava açma süresinin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında belirlenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, yapılan itiraza işlem tarihi itibariyle altmış gün içinde bir cevap verilmemiş ise, itirazın zımnen reddedilmiş olması nedeniyle ilan tarihinin son gününü izleyen ikinci altmış gün içinde davanın açılması gerekir.
Bu itibarla, 23.01.2020-24.02.2020 tarihleri arasında askıya çıkarılarak ilan edilen dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planına davacı tarafından askı tarihleri arasında 19.02.2020 tarihinde yapılan itirazın 60 günlük süre içerisinde zımnen reddedilmesi nedeniyle bu süreyi izleyen 60 günlük süre içinde dava açılması gerekirken yeni bir dava açma süresi başlatmayan itirazın reddi yolundaki Urla Belediye Meclisinin 16.03.2020 tarihli 127 sayılı kararının öğrenilmesi üzerine 20.07.2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/02/2017 tarihli, E:2015/4618, K:2017/842 sayılı kararı da bu yöndedir.
1/5000 ölçekli nazım imar planı yönünden;
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca imar planlarının uygulamaya konulması ile birlikte uygulama işlemi ile birlikte imar planına veya doğrudan imar planına karşı yeniden dava açma imkanının bulunduğu ve bu durumda dava açma süresinin uygulama işleminin süresine tabi olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
İmar planları, yargısal içtihatlarla ilanı gereken genel düzenleyici işlem olarak kabul edilmiş olup uygulama işlemi olduğu öne sürülerek işlemin dayanağı imar planının iptalinin istenilmesi halinde, davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığının plan yönünden de uygulama işlemi esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planının uygulması olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı süresinde dava açılmamış olması nedeniyle davanın 1/5000 ölçekli nazım imar planı yönünden de süresinde açılmadığı açıktır.
Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesi yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrası uyarınca; ilan tarihinden itibaren dava açma süresi içerisinde iptali istemiyle dava açılmamış olan ilan edilmiş bir düzenleyici işlemin dava konusu edilebilmesi ancak söz konusu düzenlemeye dayanılarak tesis edilen uygulama işleminin varlığına ve bu işlemin tebliğinden itibaren süresi içinde dava açılmasına bağlı bulunmaktadır.
Uyuşmazlıkta 03.08.1990 tarihli, 20594 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30.03.1994 tarihli, 21890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik’in 1.maddesinin “Kısmi Yapılaşma” başlığı ile değiştirilen 4.maddesinin Kısmi Yapılaşma başlıklı kısmının (a) fıkrasının “belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının” ,”ki imar adalarında ,üzerinde ” “plan” ibarelerinin iptaline karar verilmesi de istenilmiş ise de anılan yönetmeliğin Resmi Gazetede yayımı tarihinden itibaren 60 günlük yasal sürede dava açılmadığı gibi yönetmeliğin uygulaması olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planına karşı da süresinde dava açılmamış olması nedeniyle Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesi bakımından da davanın süresinde açılmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 02/05/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGILAMA GİDERLERİ:
Başvuru Harcı : …TL
Karar Harcı : …TL
Vekâlet Harcı : …TL
Posta Gideri : …TL
TOPLAM : …TL