Danıştay Kararı 6. Daire 2020/4813 E. 2020/8251 K. 24.09.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/4813 E.  ,  2020/8251 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ALTINCI DAİRE

Esas No : 2020/4813

Karar No : 2020/8251

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … Odası

VEKİLİ : Av. …

2- … Odası

VEKİLİ : Av. …

3- … (…) Derneği

VEKİLLERİ : Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

4- … (Kendi adına asaleten)

5- … (Kendi adına asaleten

6- … (Kendi adına asaleten)

7- … (Kendi adına asaleten)

8- …

VEKİLLERİ : Av. …

Av. …

9- …

10- …



42- …

VEKİLLERİ : Av. …

43- …



115- …

VEKİLLERİ : Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

Av. …

116- … Odası

VEKİLLERİ : Av. …

Av. …

DİĞER DAVACI : … Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

MÜDAHALE İSTEMİ RET KARARI İLE

MAHKEME KARARINI TEMYİZ EDEN : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı

VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … İşletmeleri A.Ş.

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: İzmir İli, Bergama İlçesi,… mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan “Ovacık Altın Madeni Üçüncü Atık Depolama Tesisi” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen … tarih ve … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; İzmir Büşükşehir Belediye Başkanlığının davacılar yanında müdahale istemi ile ilgili olarak bakılan davaya müdahil olmak yerine aynı gerekçelerle ayrı dava açma olanağının bulunduğunun görülmesi karşısında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığı sonucuna varılarak, davacılar yanında müdahale isteminin reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, hidrojeoloji mühendisi, inşaat mühendisi, maden mühendisi, flora uzmanı ve fauna uzmanından oluşan bilirkişi heyeti ile mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; jeoloji mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede; üçüncü atık depolama tesisi (ADT) atık havuzuna verilen çamurlu suyun siyanür içeriğinin kabul edilebilir değerlerin üzerinde olduğu, jeomembran altına döşenen malzemenin kil olmadığı, atık depolama havuzuna verilecek çamurlu akışkanın siyanür içeriğinin 1 mg/L’yi, her durumda 5 mg/L’yi geçmemesi gerektiği, jeomembran altına döşenen malzemenin kesinlikle 50’şer cm kalınlığında sıkıştırılmış iki kil tabakasından oluşturulması gerektiği, hidrojeoloji mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede; ADT’nin yer alacağı sahada yapılan zemin araştırmaları, saha deneyleri ve tesisin projelendirilmesine ilişkin tasarım çalışmalarının, jeolojik açıdan tesis için gerekli güvenlik koşullarını sağlayacak şekilde ilgili şartname ve tasarım ilkelerine uygun olarak yapılmış olduğu, planlanan ADT tabanında yeraltı suyuna rastlanmamış olması ve oluşturulacak geçirimsiz tabanın çok yüksek standartlarlarda hazırlanması ve yeteri kadar oluşturulan gözlem kuyularıyla yeraltı sularının fiziksel ve kimyasal özelliklerinin sık periyotlarda kontrol edilmesi hidrojeolojik açıdan yeraltı sularının kirlenmesi açısından tehdit oluşturmayacağı, bu konuda ayrıntılı hidrojeolojik etütlerin yapılmış olduğu ve 1 ve 2 nolu ADT’lerin izlenmesi ile herhangi bir sorunun olmamasının işletmenin bu konuya gerekli önemi gösterdiğine işaret ettiği, flora uzmanı tarafından yapılan değerlendirmede; nihai ÇED raporunda bölge vejetasyonunun doğal ve yapay örtüler olmak üzere büyük oranda tespit edildiği, alanda ÇED raporu çalışmaları metodoloji bağlamında Mayıs-Kasım gerçekleştirildiği, ancak, maden sahasının sıcak Akdeniz katında olduğunun gözden kaçırıldığı ve/veya dikkate alınmadığı, flora çalışmalarına bu bölgede Mart ayı itibarıyla başlanması gerektiği, özellikle erken bahar tek yıllık Akdeniz otsularını kaçırmamak adına bu durumun önemli olduğu, keşif günü belirledikleri tür sayısının, ÇED raporundan fazla olmasının metodoloji hatasını açıklar nitelikte olduğu, ÇED raporunda endemik olarak belirtilen türün, endemiklikten çıkarıldığı, alanda yapılan önceki keşifler sırasında 1 adet Orchidaceae türü belirlendiği, alan ve çevresinde 2003 yılında tamamlanmış bir doktora çalışması bulunmasına rağmen bu çalışmaya ÇED raporunda yer verilmemiş olmasının düşündürücü olduğu, belirtilen eksiklikler göz önüne alındığında, nihai ÇED raporunun floristik anlamda eksiklikler içermesi adına, flora raporunun yetersiz olduğu, fauna uzmanı tarafından yapılan değerlendirmede; ÇED raporunun hazırlanması için ilgili uzmanlar tarafından arazide yapılan toplam 4 günlük çalışmanın yetersiz olduğu, bilirkişi incelemesi sırasında belirlenen kuş türü ve bazı sürüngen türü sayılarının, ÇED raporunda sunulan tür sayılarından daha fazla olduğu, dolayısıyla, ÇED raporunun içinde verilen fauna listelerinin ciddi eksiklikler barındırdırdığı, ÇED raporunun içinde verilen bazı fauna türleri ile ilgili verilen bilgilerin hatalı olduğu, söz konusu ÇED raporunda verilen fauna raporunun yetersiz olduğu, inşaat mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede; depremsellik analizinin yapıldığı, taban drenajı ve geçirimsizlik için proje hazırlandığı, revize için bakanlıktan onay alındığı, atık barajının stabilite hesaplarının yapıldığı, atık barajında ve serilen malzemede stabilite sorunu olmadığına yönelik 9 Eylül Üniversitesinden rapor alındığı, Hacettepe Üniversitesi uzmanlarının ADT’yi inceleyerek rapor hazırladığı, zemin etüdü yapıldığı ve sonrasında geoteknolojik değerlendirmenin ODTÜ tarafından yapıldığı ve sorun olmadığının raporda ifade edildiği, inşaat mühendisliği açısından zemin etüdü, geoteknik değerlendirme, depremsellik hesaplarının eksiksiz yapıldığı, çevre mühendisliği tarafından yapılan değerlendirmede; dava konusu projeye ilişkin ÇED raporu hazırlanma sürecinin yasal ve teknik yönden usulüne uygun şekilde işlediği, hazırlanan ÇED formatı ile Yönetmelikte yer alan özel format karşılaştırıldığında, ÇED raporunun Yönetmelik formatında istenilen şekilde hazırlanmış olduğu, ÇED raporunun konularında uzman olan kişiler tarafından hazırlandığı, gerekli kontrol ve denetim yapılması halinde, faaliyetin çevresel etkilerinin kontrol altına alınmış olacağı, özellikle, ADT gibi projelerde en önemli maddenin su olduğu göz önüne alındığında, izin alma konusunda en önemli kurumun DSİ olduğu, DSİ’nin görüşünün olumlu olması halinde veya DSİ görüşünde belirttiği hususların yerine getirilmesi durumunda, faaliyet sahibinin projesine başlamasında sakınca olmayacağı, maden mühendisi tarafından yapılan değerlendirmede; dava konusu ADT-3’ün ÇED raporunda şirketin taahhüt ettikleri yanında resmi kurumlarında izleme ve kontrol amaçlı bağımsız analizlerin, tesise atık deşarjının başladığı Ocak 2018’dan itibaren gerçekleştirildiği, numune alımları ve analizlerin yetkili-sertifikalı ve akredite kurumlarca yapıldığı, hem haftalık alınan numunelere ait analiz sonuçları, hem de Valilik komisyonu ile birlikte aylık olarak alınan numunelere ait analiz sonuçlarında CNWAD değerlerinin resmi olarak baz alındığı, 15/07/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Maden Atıkları Yönetmeliği”nin 21. maddesinde; maden atığının siyanür içermesi durumunda tesise deşarj noktasında zayıf asitte çözünebilen siyanür konsantrasyonunun 10 ppm’i aşamayacağının düzenlendiği, tüm ADTler için (ADT-1-2-3) CNWAD değerinin, 10 ppm eşik değer olarak dikkate alındığı, ADT-3’ün faaliyete başladığı günden itibaren keşif tarihine kadar bağımsız-akredite analiz sonuçlarında belirtilen eşik değerin aşılmadığı, keşif sırasında alınan bilgilere göre, hem mevzuat hem de ÇED taahhütlerinde olmamasına rağmen, madenin ilgili birimlerince alınan örneklerin, madenin kendi laboratuvarında yapılan analizlerle de izlendiği, ÇED taahhütleri gereğince INCO yani kimyasal arıtma sonrası ADT-3’e deşarj edilen atıkta yukarıda belirtilen analizlerin yapıldığı, numune alma ve analizlerin ayda bir kez Valilik tarafından oluşturulan ve işletmeyi denetleyen bağımsız komisyon tarafından tutanaklar yardımıyla gerçekleştirildiği, bu konuda sunulan belge ve bilgilerin kontrol edildiği, bunun dışında, ADT-3’e deşarj edilen proses atığı analizlerinin (katı malzeme) TÜBİTAK MAM (Kocaeli) tarafından yapıldığı, ADT-3 ile ilgili faaliyet sürelerinde CNWAD ile ilgili Yönetmelik eşik değerinin (10 mg/L) aşılmadığı, yönünde tespit ve görüşlere yer verilmiştir.

16/05/2019 tarihinde dava konusu ÇED Olumlu kararı hakkında tüm bilirkişilerin ortak görüşü ile hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle verilen ara kararı üzerine düzenlenen ek bilirkişi raporunda ise özetle; nihaî ÇED raporundaki analiz sonuçları ile ADT’ye verilen siyanürlü akışkanın yerinde alınan örneklerinin analiz sonuçları arasında uyum bulunmadığı, ADT’nin jeomembran ve jeotekstil örtüsünün altına döşenen malzemenin, nihaî ÇED raporundaki mevzuata uygun kil yerine az killi, kumlu, çakıllı, bloklu karışık bir malzeme olduğu, ADT çevresindeki kuş türü ve bazı sürüngen türü sayılarının nihaî ÇED raporundaki sayılardan fazla olduğu, nihaî ÇED raporunun floristik anlamda eksiklikler içerdiği, ADT’nin inşaat yönüyle sakıncalı olmamasına karşın, çevre, jeoloji ve biyoloji bilirkişilerinin görüşüne katılındığı, dolayısıyla, nihaî ÇED raporunun yetersiz olduğu yönünde görüşler yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; bilirkişi raporu ile ek bilirkişi raporunun proje ile ilgili fiili uygulamalara ilişkin kısmının bakılan davanın konusu olmaması nedeniyle değerlendirmeye alınmadığı, diğer taraftan, bilirkişi raporunda, jeoloji, hidrojeoloji, çevre mühendisliği, inşaat ve maden mühendisliği yönlerinden işleme konu projeye ilişkin ÇED raporu yetersiz bulunmamakla birlikte, fauna ve flora bakımından yetersiz bulunmuş ise de, aynı mevkideki “Ovacık Altın Madeni” projesine ilişkin ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 26/04/2018 tarih ve E:2017/2168, K:2018/3236 sayılı kararda, gerek arazi çalışmaları gerekse literatür çalışmaları neticesinde ÇED raporunda alanın flora ve faunası ile ilgili olarak endemizm durumu, nispi bolluğu ve risk sınıflarının ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bilirkişilerce de alanda bulunan veya bulunması muhtemel endemik, nadir ve nesli tehlike altında olan flora ve fauna türlerinden hangilerine ÇED raporunda yer verilmediğinin somut olarak ortaya konulamaması karşısında, ÇED raporunda flora ve fauna ile ilgili tür çeşitliliğine, populasyon zenginliğine, Türkiyedeki dağılışına ve yok olma durumuna yeterince değinildiği sonucuna varıldığı, ÇED raporu esas alınmak suretiyle verilen “ÇED Olumlu” kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi, flora ve fauna ile ilgili eksik olduğu belirtilen hususların bir kısmının tahmine dayalı olması, eksik bulunan hususların endemik, nadir ve nesli tehlike altında olan flora ve fauna olduğunun ortaya konulamaması, ÇED raporunda flora ve fauna ile ilgili tür çeşitliliğine, populasyon zenginliğine, Türkiye’deki dağılışına ve yok olma durumuna ve önlemlere yeterince değinildiği sonucuna varılması nedeniyle bilirkişi raporunun bu kısmına itibar edilmeyerek dava konusu projeyle ilgili verilen “ÇED Olumlu” kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, davacılardan Bergama Belediye Başkanlığının davadan feragat ettiği anlaşılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle, davacılardan Bergama Belediye Başkanlığı yönünden davadan feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacılar yönünden ise dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, üçüncü şahısların davaya katılmasıyla ilgili 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygunlanacağının düzenlendiği, atıf yapılan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine çıkarılan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde ise üçüncü kişilerin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’i müdahil olarak davada yer alabileceği hükmünün yer aldığı, buna göre üçüncü kişilerin, sonucu kendisini etkileyebilecek davalarda taraflardan birinin yanında yer alabileceğinin açık olduğu, ayrıca idari yargının özellikleri ve temel ilkeleri açısından fer’i müdahalenin, adli yargıdan farklı değerlendirilmesinin gerektiği, zira idari yargının tek ve nihai amacının, taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek olmayıp aynı zamanda idarenin hukuka uygun hareket etmesini sağlamak olduğu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7/i. maddesi uyarınca çevrenin ve su havzalarının korunması ile ilgili görev ve sorumluluğunun bulunması nedeniyle proje hakkında olumsuz görüş verildiği, ancak buna rağmen ÇED Olumlu kararı verilen dava konusu projenin, İzmir İline ait su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği, dolayısıyla davacılar yanında müdahale isteminde bulunmasında hukuki yararı bulunduğu, İdare Mahkemesince verilen müdahale isteminin reddine ilişkin kararın ve proje hakkında verilen olumsuz görüşte yer alan sebeplerle de uyuşmazlığın esası hakkında verilen kararın hukuka uygun olmadığı; davacılar tarafından ise bilirkişi raporundaki fiili uygulamaya yönelik tespitlerin Mahkemece dikkate alınmamasının, dava konusu işlemin hukuka uygunluk denetiminden vazgeçmek anlamına geldiği, Mahkeme kararında jeoloji mühendisi tarafından da ÇED raporunun yeterli bulunduğu yönünde değerlendirme yapıldığı, oysaki jeoloji mühendisi tarafından ÇED raporunun yetersiz bulunduğu, ayrıca bilirkişi raporunda flora ve fauna bakımından da ÇED raporunun eksik olduğunun belirtildiği, dolayısıyla kök bilirkişi raporunda ÇED raporunun yetersizliği ortaya konulduğu gibi, ek bilirkişi raporunda da ortak görüş vermek suretiyle projeyle ilgili ÇED Olumlu kararı verilmesinin uygun bulunmadığının ortaya konulduğu, ÇED süreci işletilirken Yönetmeliğe uygun davranılmadığı, nitekim, usulüne uygun olarak halkın katılımı toplantısının ilan edilmediği, nihai ÇED raporunun yerine 2014 tarihli ÇED raporunun ilan edildiği, dolayısıyla nihai ÇED raporunun ilan edilmediği, bu haliyle bilgi edinme ve karar alma süreçlerine katılımın engellendiği, kamusal içerikli bir davada davalı idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinin hak arama özgürlüğünün, etkili iç hukuk yoluna başvuru hakkının ihlali anlamına geldiği, dava konusu işlemin hukuka aykırılığı bilirkişi raporuyla ortaya konulduğu halde, davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : 1- Davalı tarafından; halkın katılımı toplantısının usulüne uygun ilan edildiği, nihai ÇED raporunun yayımlandığı, bilirkişi raporunda nihai ÇED raporunun ÇED Yönetmeliğine uygun olduğu ortaya konulmakla birlikte, ÇED raporunun fiili durumda gereği gibi uygulanmadığının tespit edildiği, bu tespite dayalı olarak da ÇED raporunun yetersiz olduğunun belirtildiği, oysaki ÇED raporundaki taahhütlere uyulmamasının ÇED Olumlu kararının hukuka aykırı olduğunu belirleyen bir husus olmayıp, faaliyetin gerçekleştirilmesi aşamasında ÇED sürecinde verilen taahhütlere uyulmadığını ve idari yaptırım gerektirdiğini gösteren denetime ilişkin hususlar olduğu, dolayısıyla, uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle ÇED raporunun yetersiz olduğu görüşünün bilimsel ve hukuki olmadığı, bilirkişi raporunun aksine, 3. ADT’nin zemini ve şevlerinin Maden Atıkları Yönetmeliğinin 11. maddesinin 4. fıkrasında kil için belirlenen nitelik ve kalınlığa uygun olduğu, ayrıca Yönetmeliğe göre şevlerde, şev açısının el vermemesi durumunda doğal kil kullanılmasının zorunlu olmadığı, jeosentetik kil de kullanılabileceği, bu nedenle 3. ADT’de şevlerde jeosentetik kil kullanıldığı, yine maden mühendisi tarafından bağımsız akredite analiz sonuçlarında Maden Atıkları Yönetmeliğinin 21. maddesinde belirtilen sınır değerin aşılmadığının açıkça belirtildiği, bilirkişi raporunda flora ve faunayla ilgili varsayımsal tespitlerde bulunulduğu, sonuç olarak ÇED raporunun uygun ve yeterli içerikte olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

2- Davalı yanında müdahil tarafından; bu hususlara ek olarak, ADT’nin geçirimsizliğinde kullanılacak kil malzemenin değerlendirilmesinde sadece elekten geçen değere göre karar verilemeyeceği (bilirkişi raporunda olduğu gibi), bunun yanında, likit limitleri, plastik limit, plastisite indisi, kuru birim hacim ağırlığı ve düşük seviyeli geçirgenlik deneylerinin sonuçlarının da dahil edilerek değerlendirmenin yapıldığı, fiili durumda da bu özellikleri sağlayan kil malzemesinin kullanıldığı, bilirkişi raporundaki flora ve faunayla ilgili tespitlerin bir günlük gözleme dayanırken, ÇED raporunda yer alan flora ve faunayla ilgili çalışmaların uzun dönemli olduğu, ÇED raporunun teknik ve içerik bakımından yeterli olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının; proje alanında veya etki alanında ikamet etmeyen veya taşınmazları bulunmayan davacılar yönünden bozularak, davanın ehliyet yönünden reddi, diğer davacılar yönünden ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık Köyü sınırları içerisinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan “Ovacık Altın Madeni” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünce … günlü, … sayılı “ÇED Olumlu” kararı verilmiştir.

Halihazırda işletmede olan Ovacık Altın Madeni; yeraltı madeni, ömrünü doldurmuş açık ocak sahası, ömrünü tamamlamış I. atık depolama tesisi, pasa depolama alanları, proses üniteleri ve mevcut işletilmekte olan II. atık depolama tesisinden meydana gelmektedir. 1. ADT’nin ömrünü tamamlamasıyla beraber kapatma çalışmalarına başlanmış olup halihazırda devam etmektedir. Tesiste işletmenin devamlılığı için 2008 yılında ikinci bir ADT’ye ihtiyaç duyulmuş ve yürütülen ÇED çalışmaları sonucunda 03/06/2009 tarihinde 2. ADT için ÇED Olumlu kararı alınmıştır. 2. ADT sahasında mevcut durumda depolama kapasitesinin yaklaşık %90’ı dolmuştur.

Ovacık Altın Madeni sahasında zenginleştirme işlemleri neticesinde açığa çıkacak proses atığının depolanması amacıyla ömrünü tamamlamış açık ocak sahası içinde 3. ADT yapılmasının planlanması üzerine, ÇED raporu hazırlanarak davalı idareye sunulmuştur. Söz konusu ÇED raporu esas alınmak suretiyle dava konusu … tarih ve … sayılı ÇED Olumlu kararı verilmiştir.

Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, 4577 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar “iptal davası” olarak tanımlanmış olup, bu davalar idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır.

Ancak, yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.

İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler.

Aynı Kanunun 14. maddesinde de; dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği ve 15/1-b maddesinde; bu hususta Kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Temyize konu İdare Mahkemesi kararının; davacılardan … Tabip Odası, … Odası, … Derneği, … , … , …, …, …, …, …, …, …, … ve …’a ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.

Kararın; … (kendi adına asaleten), … (kendi adına asaleten), … (kendi adına asaleten), … (kendi adına asaleten), …, …, …, … , … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … , … , … , …, … , … , …, …, …, …, … , …, …, … , … , …, …, …, …, .. , … , … , … , … , …, …, …, …, …, …, … , … , …, …, … , … , … ve …’a ilişkin kısmına gelince;

Çevreyi ilgilendiren projelerin yapımının planlandığı yörede ikamet etmeyen ya da o yörede taşınmazları bulunmayanların, bu projelere verilen ÇED kararlarının iptali istemiyle dava açma ehliyetlerinin varlığının kabulü, bu tür idari işlemlerin ve bu işlemler üzerine yatırım planlayanların sürekli olarak dava tehdidi ile karşı karşıya kalmaları sonucunu doğuracağı ve bu durumun da idari istikrar ilkesine aykırı olacağı açıktır.

Uyuşmazlık konusu olayda da, anılan davacıların Ulusal Yargı Ağı portalı (UYAP) kayıtlarına göre, davanın açıldığı tarih itibarıyla dava konusu proje alanı veya proje etki alanında ikamet etmediği gibi, bu alanlarda taşınmazının da bulunmadığı anlaşıldığından, İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan “Ovacık Altın Madeni Üçüncü Atık Depolama Tesisi” projesiyle ilgili verilen … tarih ve … sayılı “ÇED Olumlu” kararı ile kişisel, güncel ve meşru bir menfaatinin ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle, bakılan davayı açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, adı geçen davacılar yönünden davanın ehliyet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının, İdare Mahkemesince verilen müdahale isteminin reddine ilişkin karara yönelik temyiz istemi ile davacıların esas hakkındaki karara yönelik temyiz istemlerinin reddine,

2.Davacılardan Bergama Belediye Başkanlığı yönünden feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacılar yönünden ise davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının … Odası, … Odası, … Derneği, … , …, … , … , … , …, …, …, … , … ve …’a ilişkin kısmının ONANMASINA, kararda belirtilen diğer davacılara ilişkin kısmının ise BOZULMASINA, anılan davacılar yönünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2(i) maddesi uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,

3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 24/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.