Danıştay Kararı 6. Daire 2020/1450 E. 2023/24 K. 09.01.2023 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/1450 E.  ,  2023/24 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ALTINCI DAİRE

Esas No : 2020/1450

Karar No : 2023/24

DAVACILAR : 1- … 2- …

VEKİLİ : Av. …

3- … Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 26.10.2015 tarihli işlemle onaylanan Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan değişikliğine yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :Davaya konu planın aşağıda her bir başlıkta ayrıntılı olarak yer verilen iddialar doğrultusunda şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI :Davaya konu planın kararın içeriğinde ayrıntılı olarak yer verilen savunmalar kapsamında mevzuata uygun olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … ‘IN DÜŞÜNCESİ : Dava, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 26.10.2015 tarihli işlemle onaylanan Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan değişikliğine yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Altıncı Dairesinin 18/05/2017 tarih ve E:2016/6540, K:2017/3948 sayılı kararı ile, davacılardan Tunceli Belediye Başkanlığı yönünden davanın süreaşımı nedeniyle reddine, davacılardan …, … yönünden davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

Yukarıda anılan kararın temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 4.4.2019 tarihli, E:2018/876 K:201971542 sayılı karar ile, Danıştay Altıncı Dairesinin 18/05/2017 tarih ve E:2016/6540, K:2017/3948 sayılı kararının; davanın Tunceli Belediye Başkanlığı yönünden süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmının onanmasına, anılan kararın, diğer davacılar …, … yönünden davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.

Bozulan kısım yönünden yukarıda anılan İdari Dava Daireleri Kurulu kararına uyularak dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davaya konu çevre düzeni planı, ilgili mevzuatta belirtilen tanımlara ve amaca uygun olarak geliştirilmiş olup, Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda ekolojik değerlerin korunması konusuna vurgu yapıldığı, koruma-kullanma dengesinin kurulması yönünde plan hedeflerinin net biçimde konulduğu; ve bu durumun planın mevzuattaki tariflere uyumu açısından olumlu olduğu sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI … ‘IN DÜŞÜNCESİ : Dava, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 26.10.2015 tarihli işlemle onaylanan Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan değişikliğine yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; Danıştay Altıncı Dairesinin 18/05/2017 tarih ve E:2016/6540, K:2017/3948 sayılı kararı ile, davacılardan Tunceli Belediye Başkanlığı yönünden davanın süreaşımı nedeniyle reddine, davacılardan …, … yönünden davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, anılan kararın temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 4.4.2019 tarihli, E:2018/876 K:2019/1542 sayılı kararı ile, Daire kararının davanın Tunceli Belediye Başkanlığı yönünden süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmının onanmasına, diğer davacılar … ve … yönünden davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına karar verilmiştir.

Bozulan kısım yönünden yukarıda anılan İdari Dava Daireleri Kurulu kararına uyularak işin esasının incelenmesine geçilmişir.

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, “Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder.” kuralı yer almaktadır.

Yönetmeliğin “Planlama alanı” başlıklı 18.maddesinde, “Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” kuralına, “Plan ilke ve esasları” başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, “Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır.” kuralına ; 19. maddesinin 2.fıkrasında, “Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.” düzenlemesine ; aynı maddenin 3.fıkrasında, ” Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır.” kuralına, 4.fıkrasında, “Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir.” kuralı, 5.fıkrasında da, “Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; 26.10.2015 tarihinde onaylanan dava konusu Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin Malatya ilinde enerji nakil hattının belirtilmesine, Merkez ilçede onaylı imar planları doğrultusunda kentsel yerleşme alanlarına, askeri alanlara, kentsel yeşil alanlara, Darende’de sanayi alanlarına, Hekimhan, Kurşunlu, Durucasu, Sürgü, Akçadağ, Ören, Yenice, Kurucaova, Erkenek, Doğanyol, Arapgir ve Kale’de kentsel yerleşme alanlarına; Elazığ ilinde ise ekolojik öneme sahip alanlara, Merkez ilçede kentsel yerleşme alanlarına, küçük sanayi sitesine, fuar alanına, büyük alan kullanımı gerektiren kamu kurum alanlarına, karayolu güzergahına, lojistik alana, ağaçlandırılacak alana ve büyük kentsel yeşil alanlara yönelik çevre düzeni planı paftalarındaki mekânsal ve plan açıklama raporu ile plan uygulama hükümleri genelindeki düzenlemeleri kapsadığı; 12.11.2016-11.12.2016 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı; askı süresi içerisinde davacılar … ve … tarafından anılan plana itiraz edildiği; itirazın zımnen reddi üzerine davacılar tarafından; çevre düzeni planında baraj tipi ve nehir tipi HES”lerin yer aldığı, Konaktepe Barajı projesinin mahkeme kararı ile iptal edilmesine rağmen mahkeme kararına aykırı çevre düzeni planı kararları getirildiği, Munzur Vadisi Milli Parkı’nda yer alan bu projenin yapılması durumunda milli parkın yok olacağı, balık türlerinin neslinin tükeneceği, bitki türlerinin yaşamını devam ettiremeyeceği, bölge ikliminin değişeceği orman alanlarının yok olacağı, özel ürün arazilerinin gösterilmediği, çevre düzeni planında araştırma raporu ve analiz çalışmalarının göz ardı edildiği, Pülümür Barajı ÇED süreci sonlandırılmasına rağmen çevre düzeni planında söz konusu baraj projesinin yer aldığı,çevre düzeni planının plan kararlarının analiz ve sentez çalışmaları sonucunda ortaya çıkan öngörülere dayanmadığı, çevre düzeni planından önce onaylanan imar planlarının esas alındığı, Çemişgezek ve Pertek ilçelerinde nüfus yoğunluğu azaltılırken yeni gelişme alanları öngörüldüğü, plan açıklama raporunun 1.1.1 Koruma ilkelerinin 3. maddesinde verimli dikili tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılamayacağının ifade edildiği, bu ifadeden ekonomik olarak verimli olmayan dikili tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabilecğinin anlaşıldığı, bu durumun 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununa aykırı olduğu, plan açıklama raporunun 1.2.3.2.3.1 tarım sektörüne ilişkin stratejik değerlendirmeler kısmında tarım topraklarının amaç dışı kullanımının önlenmesi ifadesinin bilimsel bir yanının olmadığı, topraktan ziyade tarım arazilerinin korunması gerektiği, 3.5.7.1 tarım arazileri başlığı altında yer alan 9. plan hükmünün 5403 sayılı Kanuna aykırı olduğu, tarım arazilerinin tamamı için ilgili kurumdan görüş alınması gerektiği, mutlak, özel ürün ve dikili tarım arazilerinin marjinal tarım arazilerine dönüştürülmeye çalışıldığı, askıya çıkarılan planın planlama bölgelerinde ilgili valilik başkanlığında toplanan İl Toprak Koruma Kurulu’nun görüşüne sunulmamış olması halinde yok hükmünde olduğu, 1.1.1 Koruma İlkeleri başlığı altında 7. maddede yer altı ve yer üstü içme suyu kaynaklarını kirletici faaliyetlere izin verilemeyeceğinin ifade edildiği, ancak planda barajların kıyı kenar çizgilerinin gösterilmediği ve baraj havzaları içerisinde OSB ve otogar gibi kullanım kararlarına yer verildiği, 1.1.1 Koruma İlkeleri başlığı altında 8. maddede flora ve fauna açısından zengin sulak alanların, sazlık ve bataklık alanların korunması gerektiğinin ifade edilmesine rağmen, pek çok HES kararı verildiği, HES’in yenilenebilir bir enerji kaynağı olmadığı iddia edilerek anılan plan değişikliğine yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda uyuşmazlığın çözümü teknik bilgiyi gerektirdiğinden dava konusu plan değişikliğinin ilgili mevzuatta öngörülen kurallara, şehircilik ve planlama esasları ile kamu yararına uygun olup olmadığının, davacılar tarafından öne sürülen iddialar da gözönünde bulundurularak yerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucuna göre açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Bu durumda, dava konusu plan değişikliği hakkında, yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Danıştay Altıncı Dairesinin 18/05/2017 tarih ve E:2016/6540, K:2017/3948 sayılı kararının; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 4.4.2019 tarihli, E:2018/876 K:201971542 sayılı karar ile, davanın Tunceli Belediye Başkanlığı yönünden süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmının onanmasına, anılan kararın, diğer davacılar …, … yönünden davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının bozulmasına karar verildiğinden bozulan kısım yönünden Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 4.4.2019 tarihli, E:2018/876 K:201971542 sayılı kararına uyularak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 29.10.2021 tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 85 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi ile 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2. maddesi ile de aynı Kararnamenin 97. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Çevre ve Şehircilik” ibaresinin “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği” şeklinde değiştirildiği görüldüğünden, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının davalı olarak belirlenmesi suretiyle işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :İşlem tarihinde yürülükte bulunan 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesi uyarınca 16.09.2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan Malatya – Elazığ – Bingöl – Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planına yapılan itirazların değerlendirilmesi ve planın ilk onaylandığı 02.04.2012 tarihinden itibaren uygulanmasında karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi amacıyla; gelen itirazlara ve kurum verileri ile 6360 sayılı Kanun uyarınca il sınırı büyükşehir sınırı olan Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Elazığ Belediye Başkanlığı ile yapılan toplantılarda alınan kararlara dayalı olarak, Malatya ilinde enerji nakil hattının belirtilmesine, Merkez ilçede onaylı imar planları doğrultusunda kentsel yerleşme alanlarına, askeri alanlara, kentsel yeşil alanlara, Darende’de sanayi alanlarına, Hekimhan, Kurşunlu, Durucasu, Sürgü, Akçadağ, Ören, Yenice, Kurucaova, Erkenek, Doğanyol, Arapgir ve Kale’de kentsel yerleşme alanlarına; Elazığ ilinde ise ekolojik öneme sahip alanlara, Merkez ilçede kentsel yerleşme alanlarına, küçük sanayi sitesine, fuar alanına, büyük alan kullanımı gerektiren kamu kurum alanlarına, karayolu güzergahına, lojistik alana, ağaçlandırılacak alana ve büyük kentsel yeşil alanlara yönelik çevre düzeni planı paftalarındaki mekânsal ve plan açıklama raporu ile plan uygulama hükümleri genelindeki düzenlemeleri kapsayan çevre düzeni planı değişikliği, 26.10.2015 tarihinde onaylanmış, bu çerçevede, onaylanan Malatya-Elazığ-Bingöl-Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (J-40, J-41, J-42, J-43, K-38, K-39, K-40, K-42, L-38, L-39, L-40, L-41, L-42, M-39, M-40, LEJAND, PLAN UYGULAMA HÜKÜMLERİ ve PLAN AÇIKLAMA RAPORU) 12.11.2016-11.12.2016 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır.

Askı süresi içerisinde davacılar … ve … tarafından anılan plana itiraz edilmiş,( diğer davacı Tunceli Belediye Başkanlığı ise askı süresi içerisinde anılan plana tiraz etmemiştir. ) itirazın zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara

esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, “Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder.” kuralı yer almaktadır.

Yönetmeliğin “Planlama alanı” başlıklı 18.maddesinde, “Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” kuralına, “Plan ilke ve esasları” başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, “Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır.” kuralına yer verilmiştir.

Anılan 19. maddenin 2.fıkrasında, “Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı maddenin 3.fıkrasında, ” Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır.” kuralı, 4.fıkrasında, “Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir.” kuralı, 5.fıkrasında, “Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir.” kuralı düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Uyuşmazlık, dosyadaki bilgi ve belgeler davacının dava dilekçelerindeki iddiaları, davalı idarenin savunması ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda, madde madde başlıklar altında incelenmiştir.

Davacının dilekçesinde ileri sürülen itirazların benzer ve aynı nitelikte olanları bir arada değerlendirilmiştir.

İtiraz 1

Dava dilekçesinde; Çevre düzeni planının plan kararlarının analiz ve sentez çalışmaları sonucunda ortaya çıkan öngörülere dayanmadığı, çevre düzeni planından önce onaylanan imar planlarının esas alındığı, askıya çıkarılan planın, planlama bölgelerinde yer alan ilgili valiliklerin başkanlığında toplanan İl Toprak Komisyonu Kurulunun görüşüne sunulmadığından yok hükmünde olduğu ileri sürülmüştür.

Savunmada; söz konusu iddiaların planlama ilke ve esasları ile planlama mevzuatı açısından herhangi bir dayanağının bulunmadığı, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği 19. maddesinin 2 fıkrası gereğince farklı idarelerce onaylanan her tür ve ölçekteki planın, çevre düzeni planına altlık teşkil ettiği, çevre düzeni planı hazırlanırken yapılan analiz ve sentez çalışmaları, araştırma raporları ile birlikte yerel idarelerce onaylanan planlar ve diğer kurumlarca projelendirilen yatırım kararlarının dikkate alındığı, Mekansal Planlar Yönetmeliğinde çevre düzeni planlarının il toprak koruma koruma kurullarının görüşüne veya onayına sunulmasına dair herhangi bir hükmün yer almadığı, yönünde savunma yapılmıştır.

Dairemizce Yapılan Değerlendirmede,

Uyuşmazlık konusu çevre düzeni planı değişikliğinden önce 28.02.2013 tarihinde onaylanarak 22.03.2013 tarihinde askıya çıkarılan 1/100.000 ölçekli Malatya Elazığ Bingöl Tunceli Çevre Düzeni Planınının iptali istemiyle Danıştay Altıncı Dairesinin E: 2013/6370 sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu; dava konusu planın hazırlanma yönteminde; temel ilke ve hedeflerin tanımlanması, gerekli verilerin toplanması, kamu kurumları ve yerel yönetimlerle yapılan görüşmeler, toplanan verilerin değerlendirilmesi, analiz ve sentezinin yapılmasında yasal açıdan uyulması gereken idari ve teknik usullere herhangi bir aykırılık ve izlenen yöntemde bir şekil yanlışlığı bulunmadığı dava konusu planın kapsadığı İllerin coğrafi, ekonomik, toprak, İklim ve bitki özelliklerinin benzerliği göz önüne alındığında türdeş bir bölge ve havza olarak tanımlanmasının yerinde olduğu coğrafi sınırların, dava konusu plan içinde yer alan üç ilin idari sınırları ile birebir çakışmasa da, ülkemizde tüm alanlara ilişkin istatiksel bilgilerin istatistiki bölge (İBB) düzeylerine göre toplandığı göz önüne alındığında, idari sınırların esas alınmasında, bilgi ve verilerin toplanmasında ve yanı sıra yönetsel açıdan bir sorun bulunmadığı tespitine yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu çevre düzeni planı değişikliği, yukarıda anılan çevre düzeni planında kısmi değişiklikleri içermektedir. Çevre düzeni planının bütünü bakımından yapılan değerlendirmenin bakılan dava konusu çevre düzeni planı değişikliği içinde geçerli olduğu bu kapsamda uyuşmazlık konusu çevre düzeni planı değişikliğinin hazırlanması yönteminde yasal açıdan uyulması gereken teknik usullere aykırılık görülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

itiraz 2

Dava dilekçesinde, Çemişgezek ve Pertek ilçelerinde nüfus yoğunluğu azaltılırken yeni gelişme alanları öngörüldüğü, çevre düzeni planında araştırma raporu ve analiz çalışmalarının göz ardı edildiği, Konaktepe Barajının yer aldığı Ovacık ilçesinde kentsel gelişme alanının öngörülmesinin doğru bir karar olmadığı ileri sürülmüştür.

Savunmada, Ovacık ilçesinin 2009 yılı mevcut nüfusunun 3.2227 kişi yoğunluğun 40kişi/ha olduğu, 2040 yılı için kabul edilen nüfus olan 4.350 kişinin ihtiyacı doğrultusunda yaklaşık 51 hektar kentsel gelişme alanı önerildiği, Pertek ilçesinde 2009 yılı nüfusunun 6.341 kişi olduğu, yoğunluğun 43 kişi/ha, 2040 yılı plan kabul nüfusunun 21.750 kişi olarak belirlendiği, yerleşmenin gelişme alanının 515 ha olarak öngörüldüğü, Çemişgezek ilçesinin 2009 yılı nüfusunun 2.819 kişi olduğu, yerleşik alanının 22 ha olduğu, 2040 yılı nüfus kabulünün 7.500 kişi olarak belirlendiği 59 hektar gelişme alanının imar planları doğrultusunda yerleşimin kuzey ve güney yönünde önerildiği, kaldı ki kentsel gelişme alanlarının yalnızca konut alanı olarak kullanılacağı anlamına gelmediği, planın 2.15 sayılı plan notu gereğince kentin ihtiyacı olan her türlü kullanım kararının alt ölçekli planların yapılması koşuluyla yer alabilceği yönünde savunma yapılmıştır.

Dairemizce Yapılan Değerlendirmede,

Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanların korunması bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Genel ilke olarak, çevre düzeni planında plan kararları oluşturulurken nüfus projeksiyonuna göre yerleşim ve sanayi alanlarının gelişme yönünün belirlenmesi sırasında tarım alanları, orman alanları, meralar, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapının korunmasına ilişkin kararların dikkate alınması diğer bir ifade ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.

Bu amaç çerçevesinde, Çevre Düzeni Planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntısı ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.

Stratejik mekansal planlama kentsel gelişimi yalnızca fiziksel gelişim kapsamında ele alan bir yaklaşım değildir. Fiziksel gelişmenin yanı sıra kentteki sosyal, kültürel, ekonomik, yerel örgütsel gelişime ilişkin stratejileri de içerir. Çevre düzeni planları, bölgesel nitelikte arazi kullanım kararları getirmekte olup, stratejik bir plan olması sebebiyle sadece fiziki kullanım kararları içermemektedir.

Dolayısıyla, çevre düzeni planında arazi kullanım kararları niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı bir çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke ve strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarında öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği kuşkusuzdur.

Çevre düzeni planlarının leke plan olmaları nedeniyle uygulama imar planları gibi değerlendirilmeyeceği gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır. Nitekim 3194 sayılı Yasanın 8. maddesinin (f) bendi uyarınca kentsel asgari standartların, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebileceği, uygulamaya ilişkin kararların yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Davalı idarece bu çerçevede çevre düzeni planı kararları doğrultusunda uygulama yapılamamakta olup, mevzuat gereği 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile nitelikli tarım alanlarının imara açılmasının söz konusu olmadığı, yerleşim alanlarının yasal, doğal ve yapay eşikler göz önüne alınarak, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda alt ölçekli plan çalışmalarında kesinleşeceği ifade edilmiştir.

Çevre düzeni planı ile belirlenen kenstel/kırsal kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere makroformu/ gelişme yönünü gösterecek şekilde şematik olup alt ölçekli planlara çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği kuşkusuzdur.

Davaya konu planın genel hükümler başlığı altında toplanan hükümlerin 2.1. sayılı maddesinde bu planın plan paftaları, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütününün gözününde bulundurulacağı, 2.8 sayılı maddesinde bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, bu planın plan ile belirlenen kentsel yerleşme alanlarının tamamının yerleşime açılacağını göstermeyeceği, planda yer alan arazi kullanım kararlarının sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda ve bu plandaki nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde, doğal yapay ve yasal eşikler çerçesinde kesinleşeceği, 2.16 sayılı maddesinde, kentsel gelişme alanlarının, bu planda hesaplanan nüfus projeksiyonlarına ve projeksiyon dönemine göre denetimli bir şekilde açılmasının esas olacağı, bu alanların bir bütün olarak planlanacak olup, bütüncül planlarında belirlenmek kaydı ile uygulamnın, etaplar halinde yapılabileceği, bu alanlardaki bölgesel yoğunluk dağılımı projeksiyon nüfusu göz önüne alınarak, ilgili idaresince alt ölçekli planlarda belirleneceği,bu kapsamda, kentsel gelişme alanları yerleşimlerin makroformunu ve gelişmesini şematik olarak belirleyen alanlar olup planda belirlenen alanın tamamının yerleşime açılacağını göstermeyeceği, bu planda tanımlanmış olan kentsel gelişme alanlarında, projeksiyon nüfusunun karşılanması sonucu kesinleşen sınırlar dışında kalan alanların bugünkü arazi kullanımını devam ettirileceği, bu alanların, ihtiyaç olması halinde sosyal ve teknik altyapı alanı olarak kullanılabilceği düzenlenmiştir.

Dosya içeriğinden, plan araştırma raporunda, planlama bölgesindeki tarımsal toprakların niteliği ve kullanım kabiliyeti ile değerli tarım topraklarının mekânsal dağılımını tespit etmeye ve değerlendirmeye yönelik veri ve bilgilerin toplandığı, bunların analiz edildiği ve eşik çalışmaları bağlamında dikkate alındığı ve sonuç olarak planlama bölgesi içinde yerleşilebilir ve yerleşilemez alanların eşikler doğrultusunda belirlendiği anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda değerlendirme yapıldığında bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar doğrultusunda, kentlerin gelişme yönü doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının belirlendiği ve yukarıda belirtildiği gibi davacının itiraz ettiği bu alanların mutlaka yapılaşmaya açılacağı anlamına gelmediği bu itibarla bu ihtiyaca yönelik olarak şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

İtiraz 3

Dava Dilekçesinde;Çevre düzeni planında baraj tipi ve nehir tipi HES’lerin yer aldığı, HES’lerin yenilenebilir bir enerji kaynağı olmadığı, Konaktepe Barajı projesinin mahkeme kararı ile iptaline karar verilmesine rağmen mahkeme kararına aykırı çevre düzeni planı kararları getirildiği, Munzır Vadisi Milli Parkı’nda yer alan bu projenin yapılması durumunda milli parkın yok olacağı, balık türlerinin neslinin tükeneceği, bitki türlerinin yaşamını devam ettiremeyeceği, bölge ikliminin değişeceği, orman alanlarının yok olacağı, HES projesi plana işlenirken Orman ve Su İşleri Bakanlığının görüşünün alınmadığı, Pülümür Barajı ÇED süreci sonlandırılmasına rağmen çevre düzeni planında söz konusu baraj projesinin yer aldığı, planda barajların kıyı kenar çizgilerinin gösterilmediği, baraj havzaları içerisinde Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ve otogar gibi kullanım kararlarına yer verildiği, ileri sürülmüştür.

Savunmada; Planlama çalışmaları ve ÇED sürecinin birbirinden tamamen bağımsız farklı mevzuatlarca çalışmaları yürütülen konular olduğu, Konaktepe Barajı projesiyle ilgili projede ÇED raporu olmadığı gerekçesiyle Mahkemece iptaline yönelik karar verildiği, bu durumun çevre düzeni planı için bağlayıcı olmadığı, çevre düzeni planında gösterimi yapılan HES projelerinin farklı kurumların görev ve sorumluluklarına giren mevzuatlara uygunluğu sağlanmadan gerçekleşmeyeceği, davacının öne sürdüğü iddiaların genel olarak ÇED sürecinde ele alınması gereken konular olduğu, bu iddiaların çevre düzeni planı ölçeğinde değerlendirilemeyeceği, içme ve kullanma suyu temin edilen su kaynaklarında özel hüküm belirleninceye kadar Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği hükümlerinin uygulanacağının çevre düzeni planının 3.2 sayılı plan notunda düzenlendiği bu nedenle içme ve kullanma suyu koruma kuşaklarının gösterilmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığı, mevcut ve planlanan baraj projelerinde çevre düzeni planı gösterim tekniği itibariyle kıyı kenar çizgisi gösterimi yapılmadığı, içme suyu havzalarına OSB önerilmesinin söz konusu olmadığı, çevre düzeni planında gösterimi yapılan OSB lerin 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve ilgili yönetmelikleri çerçevesinde Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde yer seçimiş komisyonu marifetiyle ilan edilen özel statülü alanlar olduğu, koruma ilkelerinde yer alan flora ve fauna açısından zengin alanların korunmasına yönelik plan hükümlerinde pek çok hüküm getirilmiş olduğu, çevre düzeni planında gösterilen HES kararlarının flora ve faunanın bozulmasına yönelik olmadığı, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektirk Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanununun 11. maddesine göre HES ‘lerin yenilenebilir enerji kaynağı olduğu savunulmuştur.

Dairemizce Yapılan Değerlendirme;

Leke plan niteliğinde bulunan dava konusu planın ölçeği (1/100.000) gözönünde bulundurulduğunda, parsel bazında kararların üretilmesinin mümkün olmayacağı gibi genel arazi kullanım kararlarının değerlendirildiği, planlama bölgesinde koruma kullanma dengesinin gözetilmesi gereken alanlardaki yapılaşmalarda keyfiliğin önlenmesi ve azami ölçüde korumanın sağlanması için alt ölçekli plan kararlarına esas olacak kararların üretildiği görülmektedir.

Bu kapsamda mevcut ve planlanan baraj projelerinde çevre düzeni planı gösterim tekniği itibariyle kıyı kenar çizgisi gösterimi yapılmaması planı kusurlandırıcı bir durum olarak görülmemiştir.

Dosyadaki çevre düzeni planı paftası, plan açıklama raporu ve plan uygulama hükümlerinin incelenmesinden, içme suyu havzalarında OSB yer almadığı, 3.5.4.1 sayılı plan notunda Organize Sanayi Bölgelerinde 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve ilgili yönetmeliklerin uygulanacağı düzenlemesi yer almış olup, bu çerçevede OSB’ lerin yer seçiminin 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre yapılacağı açıktır.

Davaya konu planın araştırma raporunun 1.2.3.2.1 sayılı ” DOĞAL YAPIYA VE ÇEVREYE İLİŞKİN STRATEJİLER ” “başlıklı kısmında “Doğal Alanların ve Ekolojik Kaynakların Korunması ve Geliştirilmesi- Su Kaynaklarının Korunması ” “alt başlığı altında “bölgede yaşamsal önem taşıyan yerüstü su kaynaklarının depolanarak, kullanılmasına (gölet, baraj vb) önem ve öncelik verilmesi, yeraltı su kaynaklarının daha çok “rezerv” olarak korunması. ” düzenlemesine yer verilmiştir.

Çevre düzeni planının 3.2. sayılı “SU TOPLAMA HAVZALARI, İÇME VE KULLANMA SUYU KORUMA KUŞAKLARI, BARAJLAR, YERALTI SUYU KAYNAKLARI ” başlıklı plan notunda ise”Mevcut ve proje halindeki barajlar için Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğünce Havza Yönetim Planı’nın hazırlanması esastır. 16. Yapılması planlanan barajlar için kümülatif etki değerlendirmesi yapılması ve ilgili kurum ve kuruluşlarca Havza Master Planı’nın hazırlanması esastır. 17. Barajlara ilişkin uygulama aşamasında baraj gövdesi ve maksimum su kotu altında kalacak olan taşınmazların kamulaştırılarak taşınması ilgili kurum ve kuruşların ilgili yönetmelikleri ve mevzuatları uyarınca yapılacaktır. Taşınacak veya tasfiye edilecek yerleşik alanların yeniden iskânı halinde yeni yer seçimi ve alt ölçekli planları çevre düzeni planı değişikliği yapılmaksızın ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak ilgili idaresince yapılabilecek, onaylanan planlar veri tabanına islenmek üzere Bakanlığa gönderilecektir. ” hükmü yer almıştır.

Çevre düzeni planının 3.5.14. sayılı ” EKOLOJİK ÖNEME SAHİP ALANLAR ” başlıklı plan notunda”…Bu alanlar üzerinde yapılacak faaliyetin türüne bakılmaksızın, faaliyet kararı alındığında, flora ve fauna uzmanlarıyla (Önemli Kuş Alanlarda Ornitologların da ekibe katılması zorunludur.) alt ölçekli çalışmalarda kesin sınır tespitinin yapılması zorunludur. 13. Bu alanlarda yapılacak ve 1.maddede belirtilenlerin dışında kalan tüm faaliyetlerden ÇED’e tabi olmayanlar ve ÇED Yönetmeliği’nin Ek-II Listesinde yer alanlar için imar planlarının hazırlanması aşamasında, üniversitelerin ilgili bölümlerince faaliyetin çevreye olan etkilerinin ve alınacak önlemlerin açıklandığı Ekosistem Değerlendirme Raporu hazırlanması zorunludur. 14. Alt ölçekte yapılan çalışmalarla kesinleşen sınırların içinde IUCN listesine göre EX, DD, CR ve EN türlerinin bulunduğu alanlar tespit edilirse bu alanlarda hiçbir faaliyete izin verilemez. Yukarıda bahsedilen kategorilere veya VU kategorisindeki bitkilere rastlanırsa bu alanlarda uzman görüşü alınarak biorestorasyon çalışmasının yapılması zorunludur. 15. Bu alanlarda alt ölçeklerde tespiti yapılan türlerin tohumlarının toplanıp Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Türkiye Tohum Gen Bankası’na konulması zorunludur. 16. Yapılacak biorestorasyon çalışmalarının kontrolleri 2 yıllık periyotlarla uzmanlar tarafında eğitim almış İl Orman ve Su işleri Müdürlükleri personeli tarafından çalışması yapılan türün popülasyon sayısında artış tespit edilene kadar arazi çalışmasının yapılması zorunludur. 17. Önemli Kuş Alanları için alt ölçekli planların yapılması ve bu alanlar içerisinde “Yaban Hayatı Koruma ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları” Yönetmelik hükümleri geçerlidir. 18. Bu alanlarda yapılacak yatırımlardan önce bölgenin habitat tipinin ve bitki listesinin belirlenmesi zorunludur.” düzenlemesi yer almıştır.

Bu kapsamda dava konusu çevre düzeni planında daha önceden uygulamaya girmiş olan projeler niteliğinde DSİ tarafından belirlenen ve mevcut HES tipi barajlar (bunlardan Konaktepe barajı da daha önceden 16.09.2013 tarihinde onaylanan çevre düzeni planına işlenmiştir. ) kamu kuruluşlarından alınan yatırım programında yer alan proje olarak değerlendirilerek plana işlendiği, mevcut olmayan ancak yapılması planlanan diğer HES’ lerin ise çevre düzeni planı açıklama raporunda belirlenen su kaynaklarının depolanarak, kullanılmasına (gölet, baraj vb) önem ve öncelik verilmesi amacıyla çevre düzeni planına işlendiği, plan açıklama raporu ve uygulama hükümlerinden anlaşıldığından nehir tipi ve baraj tipi HES’lerin 1/100.000 ölçekli plana işlenmesinin planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına ve kamu yararına aykırı olmadığı, ekolojik öneme sahip alanlar başlığı altında yeterli ve gerekli önlemlerin düzenlendiği, alt ölçekli plan çalışmalarında alanın özelliği gözönünde bulundurularak gerekli koruma ve kullanma tedbirlerinin alınacağı, bu nedenlerle bu hususa ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan dava dilekçesinde Munzır Vadisi Milli Parkında yer alan Konaktepe 1 ve Konaktepe 2 barajının mahkeme kararlarına rağmen çevre düzeni planında gösterimin yapılmasının uygun olmadığı ileri sürülmüştür.

UYAP ortamında yapılan incelemede; Konaktepe Barajıyla ilgili açılan davalar aşağıda sıralanmıştır:

1-… Elektrik Üretim A.Ş.’ye, Konaktepe I- II Barajı ve HES Projesine 28.01.2010 tarihinden itibaren 49 yıl süreyle üretim faaliyeti göstermek üzere 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca … tarihli … numaralı üretim lisansının verildiği, bir başka davacı tarafından … Elektrik Üretim A.Ş.’ne verilen lisansın iptali istemiyle açılan ve Danıştay Onüçüncü Dairesinin E:2010/995 sayılı dosyasında görülen davada lisans verilebilmesi için gerekli koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle Danıştay Onüçüncü Dairesinin 19.04.2012 tarihli, E:2010/995, K:2012/806 kararıyla işlemin iptaline karar verilmiş, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/04/2015 tarihli, E:2012/2260, K:2015/1237 sayılı kararıyla onanmış, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/11/2017 tarihli, E:2015/4254, K:2017/3966 sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

2-Tunceli İli, Munzur Vadisi Milli Parkı üzerinde yapımı düşünülen Konaktepe I- II Barajı ve HES inşaatlarının iptali istemiyle … İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 30.12.2020 tarihli E:2020/11198 K:2020/4094 sayılı kararı ile “işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte işlemler mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

” gerekçesiyle bozulduğu bozma üzerine yargılama yapılmak üzere dosyanın halen derdest olduğu görülmüştür.

3- Çevre ve Orman Bakanlığınca, Milli Parklar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca 18/04/2011 tarihli “Olur” ile “Munzur Vadisi Milli Parkı’nda planlanan baraj ve HES projelerinin yapılması hususunda üstün kamu yararı kararının bulunduğuna, enerji ihtiyacının yerli başka kaynaklardan karşılanmasının mümkün olmadığı açısından vazgeçilmezlik ve kesin zorunluluk şartlarının oluştuğuna” karar verildiği ve anılan kararın iptali istemiyle açılan davanın … İdare Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla reddine karar verildiği, bu kararın Danıştay Onuncu Dairesinin 06/11/2014 tarihli, E:2014/247, K:2014/6379 sayılı kararıyla “ÇED” sürecinin tamamlanmadığı gerekçesiyle … İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği, karar düzeltme isteminin ise 07/06/2018 tarihli, E:2015/2809, K:2018/2066 sayılı kararla reddedildiği, Bozma kararı üzerine … İdare Mahkemesinin … tarihli E:… K: … sayılı karar ile Munzur Vadisi Milli Parkında Planlanan Baraj ve HES Projelerine ilişkin (ÇED) Çevresel Etki Değerlendirme süreci işletilmediğinden Munzur Vadisi Milli Parkı’nın Mutlak Koruma Zonu’nda inşa edilmesi planlanan Baraj ve HES Projelerinin yapılması hususunda “kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk” bulunduğuna ilişkin dava konusu işlemde hukuki isabet görülmediği” gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, anılan dosyanın Danıştay Onuncu Dairesinin E: 2019/339 sayılı dosyasında halen derdest olduğu görülmüştür.

4- Tunceli İli Munzur Projesi Kapsamında yapılması planlanan barajların su toplama alanlarında 2863 sayılı Yasa gereğince korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı bulunmadığından bahisle barajların yapılmasında sakınca olmadığına ilişkin … tarihli, … sayılı Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolunda … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:… , K:… sayılı kararın temyizi üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin (Ondördüncü Dairesinin) 31/01/2018 tarih ve E:2017/1792, K:2018/318 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, davanın reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… , K:… sayılı kararın, Danıştay Altıncı Dairesince verilen 12/05/2020 tarih ve E:2019/17287, K:2020/4149 sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, karar düzeltme isteminde bulunulduğu, Danıştay Altıncı Dairesinin 17.02.2021 tarihli E:2020/9547 K:2021/2082 sayılı karar ile karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.

Görüleceği üzere yukarıda incelenen dosyalarda Konaktepe Barajı projesinin uygulama aşamasıyla ilgili işlemler dava konusu edilmiştir. Bakılan davada anılan barajın çevre düzeni planındaki gösteriminin planlama ilkeleri şehircilik esasları ve kamu yararı bakımında incelemesinin yapılması gerekmektedir.

Yukarıda anılan dosyalardaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden,

– Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından Munzur Vadisi akarsularının değerlendirilmesine yönelik olarak, 1967 yılında hazırlanan Fırat Havzası Raporu’nda toplam 13 adet proje önerildiği,

– Munzur Vadisi’nin 1971 yılında Milli Park ilan edilmesi nedeniyle yapılamayan projelerin çevresel sosyal ve ekonomik faydalarından bahisle, söz konusu projelerin yenilenebilir enerji alternatifleri arasında ilk sıralarda yer alması nedeniyle yapımının uygun olacağının değerlendirildiği,

-Munzur Vadisi Milli Parkında yapımı öngörülen bütün baraj ve HES Projelerinin uygulanması halinde ortaya çıkacak tablonun kamu yararı ve zorunluluk koşulları açısından değerlendirilmesi amacıyla İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi, Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü ve Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü, İğdır Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi Biyoloji Bölümü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü ve Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerine DSİ tarafından 5(Beş) ayrı bilimsel rapor hazırlatıldığı,

-Davalı idarenin … tarihli ve … sayılı yazısı ile söz konusu 5(Beş) adet raporun değerlendirilerek görüş alınmak üzere İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne gönderildiği, bahsi geçen 5 (Beş) adet raporun öğretim üyeleri tarafından değerlendirilerek hazırlanan Munzur Vadisinde Planlanan Baraj ve HES Projeleri ile İlgili Daha Önceki Özel Raporlar Çerçevesinde Hazırlanan Bütünleşik Sentez Raporunun sonuç kısmında; “…Munzur Havzası’nda DSİ’ce yapımı planlanan Baraj ve HES projeleri ile ilgili çevresel riskleri azaltıcı öneri ve değerlendirmelerin sonucu olarak, enerji üretimi açısında vazgeçilmez olan kullanma dengesi ile sürdürülebilir yönetimi ilkesine göre, içinde bulundukları Milli Park sınırları dâhilinde yapılmalarında “kesin zorunluluk” bulunduğu; anılan projelerin ülkemizin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü ile taahhüt ettiği sera gazı emisyonlarının azaltımı ve ulusal enerji tüketimindeki yenilenebilir enerji payını arttırma hedef ve politikalarıyla da uyumlu, kamu yararına bir stratejiyi destekler durumda olduğu görüş ve kanaatine ulaşılmıştır.” görüşlerine yer verildiği,

-“Bütünleşik Sentez Raporu” uyarınca Munzur Vadisi Milli Parkında yapımı öngörülen HES Projelerinin uygulanmasında “kesin zorunluluk” ve “üstün kamu yararı” şartlarının oluştuğu bilimsel olarak ortaya konduğundan bahisle, Munzur Vadisi Milli Parkında Planlanan tüm Baraj ve HES Projelerinin yapılmasında üstün kamu yararının bulunduğu, enerji ihtiyacının yerli başka kaynaklardan karşılanmasının mümkün olamadığı açısından vazgeçilmezlik ve kesin zorunluluk şartlarının oluştuğu hususunda, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce, Çevre ve Orman Bakanlığı Bakanlığının … tarihli ve … sayılı Olur alınmış olup, her ne kadar anılan proje için ÇED raporu olmadığından bahisle anılan Çevre ve Orman Bakanlığı işleminin iptaline yönelik Danıştay Onuncu Dairesi tarafından bozma kararı verilmiş ise de, ÇED sürecinin uygulama aşamasına ilişkin olduğu çok önceden karara bağlanan Konaktepe Barajı Projesinin davaya konu çevre düzeni planından önce yatırım kapsamına alınıp ilgili çalışmaların yapıldığı ve tamamlandığı, bu ölçekte karara bağlanan bir yatırımın çevre düzeni planına veri alınması ve plana işlenmesinin planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına ve kamu yararına aykırı olmadığı, alt ölçekli plan çalışmalarında alanın özelliği gözönünde bulundurularak gerekli koruma ve kullanma tedbirlerinin alınacağı, bu nedenle bu hususa ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

itiraz 4

Dava dilekçesinde, çevre düzeni planında özel ürün arazilerinin gösterilmediği, bu durumun bölge planlarına aykırı olduğu, plan açıklama raporunun 1.1.1 sayılı Koruma ilkeleri bölümünün 3 sayılı maddesinde verimli dikili tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılamayacağının ifade edildiği, bu ifadeden ekonomik olarak verimli olmayan dikili tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanılabileceğinin anlaşıldığı, bu durumun 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununa aykırı olduğu, plan açıklama raporunun 1.2.3.1.2 sayılı hükmünde Demoğrafik Yapıya İlişkin Stratejiler kısmının 14 sayılı maddesinin dikili tarım arazilerinde tarım dışı amaçla kullanıma izin verilmesi ile çeliştiği, plan açıklama raporunun 1.2.3.2.3.1 sayılı hükmünün tarım sektörüne ilişkin stratejik değerlendirmeler kısmında tarım topraklarının amaç dışı kullanımının önlenmesi ifadesinin bilimsel bir yanının olmadığı, topraktan ziyade tarım arazilerinin korunması gerektiği, 3.5.7.1 sayılı plan notunun tarım arazileri başlığı altında yer alan 9 sayılı plan hükmünün 5403 sayılı Kanuna aykırı olduğu, tarım arazilerinin tamamı için ilgili kurumdan görüş alınması gerektiği mutlak, özel ürün ve dikili tarım arazilerinin marjinal tarım arazilerine dönüştürülmeye çalışıldığı ileri sürülmüştür.

Savunmada; Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ekinde yer alan çevre düzeni planı gösteriminde “özel ürün arazisi” olarak tanımlanan bir gösterimin yer almadığı, bu şekilde bir gösterim yapılmamasında mevzuata aykırılık bulunmadığı, 3.5.7 sayılı plan notunda tarım arazileri başlığı altında mutlak, özel ürün, dikili ve marjinal tarım arazilerinde uygulamaların ne şekilde yapılacağına ilişkin detaylı açıklamaların yer aldığı, plan açıklama raporunun 1.1.1 sayılı koruma ilkeleri bölümünün 3.sayılı maddesinin davacı tarafından yanlış yorumlandığı, burada bütün dikili tarım arazilerinin ekonomik olarak verimli olduğu bu alanların tarım dışı amaçla kullanılamayacağın açık olduğu, plan açıklama raporunun 1.2.3.2.3.1 sayılı hükmünde ” tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi” stratejisinin yer aldığı, tarım topraklarının kullanılması gibi bir ifadenin yer almadığı, 5403 sayılı Kanun kapsamında kalmayanların bazı durumlarda ölçek gereği plan paftaları üzerinde tarım arazisi olarak gözüktüğü, ancak uygulamalar esnasında ilgili İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerince verilen kurum görüşlerinde bu alanların 5403 sayılı Kanun kapsamında kalmadığı durumlar ile karşılaşılabildiği, 5403 sayılı Kanun kapsamında kalmayan dolayısı ile mutlak, dikili, özel ürün veya marjinal tarım arazisi olarak tanımlanamayan bu gibi alanlarda uygulamaların 4.5.7.1.9 sayılı plan notu çerçevesinde gerçekleştirilmesinde planlama ilke ve esasları ile mevzuat açısından herhangi bir kısıt bulunmadığı davacının bu konudaki iddialarının yerinde olmadığı yönünde savunma yapılmıştır.

Dairemizce Yapılan Değerlendirme

Çevre Düzeni Planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntısı ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir. Çevre düzeni planları, bölgesel nitelikte arazi kullanım kararları getirmekte olup, stratejik bir plan olması sebebiyle sadece fiziki kullanım kararları içermemektedir.

Davaya konu planın genel hükümler başlığı altında toplanan genel hükümlerin 2.1 sayılı maddesinde, bu planın, plan paftaları, plan uygulama hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, 2.7 sayılı maddesinde, bu plan ve planın uygulama hükümlerinde yer almayan konularda konumu ve ilgisine göre yürürlükte bulunan Kanun, Tüzük, Yönetmelik, Tebliğ ve Standartların geçerli olduğu, 2.8 sayılı maddesinde bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, 2.23. sayılı maddesinde, bu planda yer alan tarım alanlarının “Tarım Arazisi” olarak tek gösterim altında gösterilmiş olduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.

Tarım arazilerini tek bir gösterim altında belirleyen dava konusu 1/100.000 ölçekli planda özel ürün arazilerinin ölçek gereği gösterilmesinin mümkün olmadığı ve gösterimin alt ölçeğe bırakıldığı, bu planda gösterilmemiş olmasının planın genel bir şematik dili bulunması ve planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

Dava konusu çevre düzeni planının Plan Açıklama Raporunda davacı tarafından kavramsal olarak yanlış olduğu ileri sürülen hükümleri incelendiğinde;(koyu harfli olanlar)

“1.1.1 KORUMA İLKELERİ

1. Planlama bölgesinde var olan tüm doğal ve kültürel değerler korunacaktır. 2. Planlama bölgesindeki topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hâlihazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilecek tarım arazileri korunacaktır. 3. Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve ekonomik olarak verimli olan dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarım dışı amaçla kullanılamaz. Bunun yanı sıra bölgenin kalkınmasında önemli rol oynayan marjinal tarım alanları da tarım dışı amaçla kullanılamaz. 4. İlgili kurum ve kuruluşlarca yatırım yapılarak fiilen sulanan, sulanması için projelendirilmiş ve yapımı başlamış olan alanlarla, projelendirilmiş ancak henüz yapımı başlamamış alanlar ve projelendirilmek üzere programa alınmış sulama alanları korunacaktır. 5. Mera, yaylak (yayla, yaylakıye), kışlak, otlakıyelerin korunarak kullanılması esastır. 6. Bakanlıkça orman kadastrosu yapılarak belirlenmiş alanlarla, mülkiyet ve idare bakımından devlet ormanlarının, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların ve hususi ormanların korunması esastır. 7. Yeraltı ve yerüstü içme suyu kaynaklarını kirletici faaliyetlere kesinlikle izin verilmeyecektir. İçme ve kullanma suyu ile tarımda sulama amacıyla kullanılan ve kullanılacak olan göllerin, barajların, göletlerin su kaynakları ve çevresindeki su toplama havzaları ile rezerv alanları korunacak olup, su havzalarının, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ilgili mevzuat uyarınca korunması ve kullanılması esastır. Bu doğrultuda alt ölçekli plan hazırlık aşamasında ilgili kurumlardan alınacak görüşlere planlarda, plan hükümlerinde yer verilecektir. 8. Flora ve fauna açısından zengin sulak alanlar, göller, sazlık, bataklık vb. ekolojik açıdan özellikli alanlar korunacaktır. 9. 2873 sayılı “Milli Parklar Kanunu” uyarınca belirlenen milli parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, tabiat anıtları, yaban hayatını geliştirme sahaları korunacaktır. 10. Sulak alanlarda “Sulak Alan Yönetim Planları” hazırlanarak sulak alanların korunması sağlanacaktır. 11. 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ve 648 sayılı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname” uyarınca belirlenen ve belirlenecek olan sit alanları (kentsel, arkeolojik, doğal vb.) korunacaktır. 12. Belirlenen ve belirlenecek olan enerji kaynak alanları doğal dengelere zarar vermedikleri alanlarda korunacaktır.” düzenlenmiştir.

1.2.3.1.2 DEMOGRAFİK YAPIYA İLİŞKİN STRATEJİLER

Planlama bölgesinin mekânsal gösterim dışında mekâna yansıtılmayan ancak fiziksel olarak mekân ile bir bütünlük oluşturan sosyal hedefler oluşturulurken mevcut durumlar, yatırımlar, Güçlü-Zayıf-Fırsat-Tehdit (GZFT) Analizi ve plan bölgesi için önerilen amaçlar dikkate alınarak sosyal hedefler oluşturulmuştur.

1. Eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi 2. Eğitim ve öğretimde bilgi ve iletişim teknolojisinin kullanımına yönelik araştırma, geliştirme ve uygulamanın sağlanması 3. Üniversitelerde ihtisaslaşmanın sağlanması 4. Sağlık tesislerinin nitel ve nicel gelişiminin sağlanması 5. Sosyal ve kültürel tesislerin yapılması ve geliştirilmesi 6. Nüfusun gelişiminin dengeli dağılımını sağlayacak çalışmaların yapılması 7. Kırsal kalkınmanın sağlanması 8. En alt kademe ile en üst kademe arasında hizmet akışının oluşturulması 9. Sosyo-ekonomik ve mekânsal kararlarda tutarlılık sağlanması için yerleşme merkezlerinin kademelendirilmesinin yapılması 10. Tarihi ve kültürel yerlerin tanıtımına yönelik fuar, festival vb. etkinliklerin yapılması 11. Halk eğitim programlarının geliştirilmesi 12. Yerel yönetimlerde sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin artırılması 13. Kadın nüfusun aktif üretim sürecine katılımını sağlayıcı programların yapılması 14. Kırsal alanlardaki üretimin daha kaliteli ve sürdürülebilir olması için halkın bilinçlendirilmesi 15. Sosyal bütünleşme sağlanarak ortak akıl oluşturulması ”

1.2.3.2.3.1 Tarım Sektörüne İlişkin Stratejik Değerlendirmeler

Tarım Alanlarının Korunması

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi.

Toprağın korunması ve erozyonun önlenmesi amacıyla ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışmalarının yapılması.

Sulanabilir tarım alanlarını tehdit eden sanayi kaynaklı kirliliğin önlenmesi. Toprak kirliliğine sebebiyet verecek atıkların toprak ve suya doğrudan deşarjının engellenmesi.

Toprak kirliliğine sebep olan gübre ve ilaç kullanımının denetim altına alınması.

Topografik yapıya uygun olan sulama yöntemlerinin kullanılması. Salma sulama gibi klasik yöntemlerle yapılan toprak kaybını arttırıcı sulama yöntemlerinin kullanılmaması. Damla sulama ve yağmurlama sulamanın teşvik edilmesi”

Çevre Düzeni Planı; plan açıklama raporu, plan paftası ve uygulama hükümleriyle bir bütün olup, plan açıklama raporunda yer alan cümlelerin planın bütününden ayrı tek başına değerlendirilemeyeceği tabidir.

Yukarıda anılan plan açıklama raporu hükümleri çevre düzeni planının uygulama hükümleri ile birlikte değerlendirildiğinde, tarım arazilerinin korunmasının hedef alındığı bu nedenle davacı tarafından yukarıda anılan plan açıklama raporunda ileri sürülen hususların çevre düzeni planını kusurlandırıcı nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır.

Davacı tarafından dava konusu çevre düzeni planının uygulama hükümlerinde yer alan 3.5.7.1 sayılı plan notunun tarım arazileri başlığı altında yer alan 9. sayılı plan hükmünün 5403 sayılı Kanuna aykırı olduğu iddiasına gelince ;

Çevre düzeni planının anılan plan notunda ” 3.5.7.1. TARIM ARAZİSİ 1. Bu kapsamdaki tarım arazileri, 5403 sayılı toprak koruma ve arazi kullanımı kanunu ve ilgili yönetmeliğinde tanımlanan tarım arazileri sınıflarına ayrılmamış olup tarım arazilerinin sınıflaması, ilgili kurum ya da kuruluşlarca yapılacaktır. 2. Bu kapsamdaki tarım arazileri ve fiilen sulanan veya sulama projeleri ilgili kuruluşlar tarafından hazırlanmış ve yatırım programına alınmış / alınacak tarım arazilerinin tarımsal üretim amaçlı korunması esastır. 3. Yapılacak ifrazlarda 5403 sayılı toprak koruma ve arazi kullanım kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca işlem yapılacaktır. 4. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı taleplerinde, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve T.C. Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı’nın izni çerçevesinde bu plan karar ve hükümlerine göre işlem yapılacaktır. 5. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca belirlenmiş/belirlenecek tarım arazileri sınıflamalarına göre tarımsal amaçlı yapılaşmalar bu planda belirlenen koşullara göre gerçekleştirilecektir. 6. Dünya Bankası, Avrupa Birliği Fonları, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından desteklenen tarımsal ve hayvancılık amaçlı projeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca projesine göre değerlendirilerek sonuçlandırılır. Ancak fiilen sulanan ve/veya sulama projesi kapsamında kalan tarım arazilerinde bu hüküm uygulanmaz. 7. Bu planın onayından önce yürürlükteki mevzuat uyarınca inşaat ruhsatı veya yapı kullanma izni verilmiş olan tarımsal amaçlı yapılara ilişkin haklar saklıdır. 8. Tarım alanlarında yapılacak tarımsal amaçlı yapılar için bu plan ile verilmiş olan yapılanma koşulları aşılmamak kaydıyla, 3194 sayılı imar kanunu “Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği”nin 6. Bölümünde belirtilen esaslara uyulur. 9. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun Geçici 1. Maddesi ve Geçici 4. Maddesi kapsamında tarım dışı amaçla kullanıma açılmış alanlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı veya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün söz konusu kanun kapsamında görüş veremediği alanlarda, bu planın marjinal tarım arazilerine ilişkin hükümleri uygulanır. 10. İçme ve kullanma suyu temin edilen kıta içi yüzeysel su kaynaklarının bulunduğu havzalarda, kısa mesafeli koruma kuşaklarında yapılan tarımsal faaliyetlerde, organik tarım özendirilecektir. 11. Tarım arazilerinde örtü altı tarım yapılması durumunda seralar emsale dahil değildir. 12. Tarımsal amaçlı yapılar amacı dışında kullanılamaz ve başka bir kullanıma dönüştürülemez. 13. Tarım arazisi olarak gösterilmiş alanlarda, mera vasıflı alanlar bulunması durumunda, bu alanlarda “3.5.7.2. Mera alanları” plan hükümleri doğrultusunda uygulama yapılır. ” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.5.7.1 sayılı plan notunun tarım arazileri başlığı altında yer alan 9. plan hükmünde yer alan “T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı veya İl Tarım Müdürlüğünün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında görüş veremediği alanlar” ifadesinin; tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanımı için ilk mevzuat düzenlemesinin 11.03.1989 tarihinde olması nedeni ile bu tarihten önce herhangi bir tarım dışı kullanım izni alınmaksızın üzerinde yapı yapılan tarım topraklarında tarım dışı kullanımın belirtilen tarihten önce olduğunun belgelendirilmesi durumu ve 5403 sayılı Kanunun Geçici 1. ve Geçici 4. maddeleri kapsamında kalan araziler için belirtilen İdarelerce görüş verilememesi durumu dikkate alınarak oluşturulduğu anlaşıldığından, bu tür arazilerde marjinal tarım arazilerine ilişkin hükümlerin kabul edilmesinde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.

Bu bağlamda değerlendirme yapıldığında davaya konu çevre düzeni planında şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. DAVANIN REDDİNE,

2.Sonuç olarak uyuşmazlığın davanın reddi ile sonuçlanması, İdari Dava Daireleri Kurulu kararıyla bozulan Dairemizin 18/05/2017 tarih ve E:2016/6540, K:2017/3948 sayılı davacılardan …Belediye Başkanlığı yönünden davanın süreaşımı nedeniyle reddi, davacılardan …, … yönünden davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kararda yargılama giderleri hakkında hüküm kurulması ve yeni verilen kararın sonucu değiştirmemesi nedeniyle bu konuda (taraflar lehine hükmedilen vekalet ücreti de dahil olmak üzere) yeniden hüküm kurulmamasına,

3.Davacılardan … ve … ‘nın temyiz istemleri kabul edildiğinden temyiz aşamasında yatırdıkları harç ile posta gideri miktarı olan …- TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,

4.Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra tarafların göstereceği posta hesap numarasına iadesine,

5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 09/01/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.